eğlen güzelim gününü gün et, ben vazgeçmişken eğlen.
karaları ben bağlarım sende vakit çok erken.
bir ağlarım bir gülerim, sanma senden vazgeçerim, alışamam inan yokluğuna.
dedim arkadaşa. sabah sabah alarm müziği olarak seçmemem gerekiyordu evet.
ama kusura bakma alarm kardeş, sende kusura bakma penceredeki kuşum aydın, azıcık bekleyin, yokluğuma alışın, belki istediğiniz gibi uyanmayacağım ama eninde sonunda kalkacağım bekleyin görün. siz eğlenin en olmadık zamanda uyanıp şaşırtmazsam görürsünüz.
istediğin şekilde uyanmamam uyanmayacağım anlamına gelmiyor sevgili alarmım. kemik doğru kaynasın diye tekrar kırarlarmış ya, işte tek yaptığım bu.
ve bir de döndüm dedim ki, uyku arası benden çok saçmalayan var mı? ama sabah uyanıp tekrar uyumak kadar büyük bir zevk var mı? bunu gerçekten söylüyorum.
nasıl sevginin türleri varsa uyanmanın ve uyumanın da türleri vardır. hafta sonu uykusu vazgeçilmezdir, hafta içi uyandığın gibi uyanamazsın.
eninde sonunda olacak şeydir. en azından artık korkmamak adına kendiliğinden gerçekleşmesini beklemeyenler vardır. ama bir işe yaramaz. acı aynı acı, sonuç aynı sonuç.
ailemin yanında ölmek isterdim. eğer ailem varlığımla yokluğumu bir tutmasaydı. evim, babam, annem, kardeşim... her an terk edecekmiş gibi konuşmasaydı. gece huzurlu uyumamı sağlayan ailem beni hep bir tedirginlikle yaşamaya mahkum etmeseydi.
bazen en sevdiğinden ayrı yaşamak zorunda kalırsın. çünkü anlatamadığı bazı korkular, insanın peşini hayatı boyunca bırakmaz. kişi bir yerde demirleyemez. çünkü rüzgarı korkularıdır ve en sevdiğinden bile ayırır onu. ailesiz kalır.
yaşamaya ikna edilebilir, ama her zaman en güzel ölüm şeklini hayal edecektir. en güzel ölüm şekli acılarının bittiğini önceden bildirendir. birdenbire değil, yavaşça gelendir. ölürken son kez ağlayabileceğin ölüm şeklidir. ama korkmadan.
çocuğun hayatını mahveden sendromdur. yapılan iq testleri vs. yalnızca zeka hakkında fikir sahibi olmamızı sağlar. sonuçlarının kesin olduğu söylenemez. buna rağmen anne babalar almak istediklerini alırlar.
ve sürekli üstüne düşülen, hep farklı davranması beklenen çocuklar.
sevgili anne. keşke uzun süre etkisi geçmeyecek sözler söylemeseydin. hayır üzüldüğümden değil şimdi arasam işitme kaybı yaşarım o kadar bağırıyorsun olmaz böyle.
şu an kışlık yorganı çıkardım. biraz zor oldu yine kızacaksın ama ne yapabilirim. hâlâ donuyorum. hayır kışın bile böyle üşümemiştim. hasta mı oldum ne. arayıp soramıyorum ki. üşümekten hareket edemiyorum zaten. kaldık böyle. sağol anne.
hoşnutsuzluğunu, nefretini fazlasıyla gösteren babadır. hatta göstermekle kalmaz yaşatır. yani bir noktadan sonra o nefret o kadar derinleşir ki, kendinizden birlikte nefret etmeye başlarsınız.
anneye sorulmaz ama bu, ona göre sadece sevgisini gösteremeyen babadır. keşke nefretini de gösteremeseydi.
nasıl etmeli de ağlayabilmeli, farkına bile varmadan?
nasıl etmeli de ağlayabilmeli, ayıpsız aşikâre, yağmur misali?
neylersin alışkanlık, için kan ağlarken yüzün güler,
dikili taş gibi dinelirsin yine.
yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer
anneler gibi ağlamanın yiğitliğine.
imtihandır. 4 saat dolaştırdı, her beğendiği şeyin fotoğrafını çektirdi, yarısını eledikten sonra kalan yarısı için bir daha gezdirdi ve evet hiçbir şey almadı.
kendini aradığın, hayatın anlamını bulduracak mistik bir yolcuğa çıkabilirsin.
kendini asabilirsin. ama sanki atmak daha güzel. rulet oyna son dakikaların adrenalin dolsun. kafanı fırına sok şairane bir ölümün olur.
beş yaş altı olup ağızlarını burunlarını kollarıyla silmeleri. üstüne esmer, tombul ve kısa boylularsa bir de ağlarken ağızları bulutlara paralel oluyorsa o bir küçük kraldır.