memleketteki güzel kızların oranı ne kadar arttıysa, barzo, lümpen, kılıksız ve bakımsız erkeklerin oranı da o kadar artmıştır ki bakımlı olanların çoğu da "çakma sarışın" kalıbından öteye geçemeyecek kadar orjinallikten uzaktır. yolda laf atıp, taciz ettiği kadın tarafından terslenmenin vermiş olduğu kuyruk acısından dolayı türk kızlarına bok atan bir başlık daha sıçan yazar söylemidir. *
kıçından anlamak ve mağdur edebiyatı yapmak son günlerin en bilindik hareketleri bunu biliyoruz. fakat madem okuyorsunuz tamamını okuyun. adam defalarca açıklama yaptı twitterda herhangi bir dine herhangi birine saldırmıyorum diye. kaldı ki zaten üslubunu gayet iyi kullandığını düşünüyorum. peygambere dolaylı yoldan laf söylediğini düşündüğünüz adama bu derece saldıracağınıza gidin de dininizi ayaklar altına alan bakanlarınıza, yöneticilerinize saldırın. gidin çocuk cinayetlerini, tecavüzlerini dine hakaret olarak algılayın. öküz sürüleri.
bir şarkı vardı... beni bıraktığında dinlediğim; o şarkıyı dinlediğimde hep ölüm gelirdi aklıma. bi süre sonra dinleyemez oldum. bugün tekrar o şarkıyı dinlemeye cesaret ettim. yine o zamanlar geldi aklıma. sana çok kızdım kendi kendime. niye bilmiyorum ama çok kırılmışım ben sana. belki çok şey beklemişim, ondan. ama ben o zamanları atlatamamışım hala. sarhoş sarhoş saçmalıyor diyebilirsin ama söylemek istediğim bir şey var; sana değer verenlerin kıymetini bil... seni üzseler de, kırsalar da, kızdırsalar da... kaybettiğinde veya elinin tersiyle ittiğinde pişman olmamak için tut onları sımsıkı. o zaman vicdan azabı çekmezsin belki... *
içimi kabartan, gururdan gökyüzüne fırlatan adam gibi adam. pasif direnişin kitabını yazıyor ve gerçekten şimdiye kadar olan en asil en akıllıca yöntemi kullanıyor. evlen benimle !
ağacını değil kültürünü korumaktır, sadece kültürünü değil şerefini ve haysiyetini korumaktır. tabi bu sığ beyinli tayyip yalamalarının anlayacağı bir şey olsaydı şimdiye kadar vicdanlarına kulak verip körü körüne bir şeyleri savunmaktan vazgeçerlerdi fakat üç maymunu oynamanın alemi yok artık. insanlara uyurken biber gazı sıkıyorlar, kafalarına gaz bombası atıyorlar, ambulansların girişini engelliyorlar. resmen artık dikdatörlükleriyle meydan okuyorlar. buna iki ağaç gözüyle bakan insanın o iki ağaç kadar dünyaya fayda sağlamadığını hangi kelimeyle, hangi üslupla anlatsan boş.
oğlu bitki ezer gibi insan ezdiğinde, yeğeni 50 kilo esrarla yakalandığında kafaları kıyak mıydı, ayık mıydı? ayıksa ne kadar ayıktı, kaç promil ayıktı? diye soruları aklıma getiren hede.
öğrencisiyle, öğretmeniyle, yöneticisiyle, hademesiyle bütün psikopatları içinde barındıran, örümcek kafalıların rahatça at koşturduğu lisecik. adamı dersten, okuldan, öğrencilikten soğutur. hocaların tavrı özgüvenini eksilere indirir. hele ki bir yobaz zihniyetleri vardır ki değmeyin keyfine. yani demem o ki; gitmeyin, göndermeyin.
oluyor efendim oluyor. küçük ve afacan bir ergen iken ben bunun camını ortadan ikiye yarmıştım. okuldan kaçıp, kollarımı iki tarafa açıp ağlayarak eve koşup anneme anlatmıştım kırdığımı. tabii o zamanlar daha duygusal, daha ürkek, daha korkak oluyor insan hormonları itibariyle. durumu içselleştirip telefona küsmüştüm bir süre. tekrar kırılacak diye yanımda taşımaktan korkmuştum hey gidi... (bkz: hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları)
bütün hücrelerime, dokularıma, organlarıma, bütün duyularıma dokunuyor bu şarkı. björk ün insan işi olmayan işlerinden sadece bir tanesi de olsa sabahlara kadar bana ütopyalar yaratabiliyor. bulutun üzerinde dünyayı gezerken burnuna vanilya kokusu gelmesi gibi bir şey. ilahi bir şey.
yurt dışından devşirme, diksiyonları bozuk, kendilerini türk sanan veya türk gibi davranarak ünlü olma amacında olan gereksiz, yeteneksiz insanlar.
ha bir de elden düşmüş dünya starları var ki tadından yenmez... (bkz: paris hilton)
mimar sinan güzel sanatlar üniversitesinin bir rıhtımı vardır bilen bilir. bir gün aldım kahvemi, sigaramı... taktım gözlükleri, saldım ayakları denize sanki dünya benim etrafımda dönüyormuşcasına keyif yapıyorum. derken tam ileriden bir yat geçti, içinde maşşallahı var bir abimiz; takım elbiseli, güzel mi güzel... ben yat ve güzelim adam kombinasyonuna salya damlatarak bakıyordum ki sen bu yatın dalgası gelsin beni ıslatmasın mı? akabinde lanet olası pis zenginler diyerek defolup gittim ama o günkü yalancı saltanatım sona ermişti... artık hayat eskisi gibi değildi...
gecenin 4 ünde çorbanın içine cips atıp iştahla yemesi
kafası iyiyken taciz etmesi
sabah beni uyandır diye sıkı sıkı tembihleyip sabah uyandırdığımda "bıktım senden kadın" diye evi yıkması
bikaç gün görmedikten sonraki ilk görüşmede suratıma aşık aşık bakmasıyla gelen "lan?!" tepkim
uzar da uzar, dertliyim sözlük.
trollük yaparak sözlüğü tecavüz başlığıyla dolduran yazarlardır. ygs'nin stresini atıyor olmalılar.
an itibariyle sözlüğü bok çukuruna çevirmiş ve herkesi şu sözlüğe yazar yapmayın isyanlarımı kabartmış sözlük yazarlarıdır.
bir kadının saç telinden bile tahrik olabilen er kişiler için kadının kılığı, kıyafeti ve tavrı pek de fark etmeyecektir. keza müslüman ülkelerinde tecavüzün daha yaygın olduğunu hatırlatırım. bir duyguyu ne kadar bastırırsan o kadar çok patlar. kendi içinizdeki hayvani dürtüleri haklı çıkarmak için kadına kıza bok atmayın !
en büyük cezayı yine kendisine vermiş; bilinçsiz, şanssız bir kadındır. olayın sosyolojik ve psikolojik boyutunu konuşmaya günler, aylar yetmez. fakat orospu, fahişe diyenlere şunu sormadan edemeyeceğim; hanginiz eliniz sikinizde karı kız peşinde koşup, onlarla birlikte olurken karşındakinin ne duruma düşeceğini oturup düşündü, hanginiz vicdan yaptı? ben cevabı biliyor gibiyim.
sadece aşka değil, dünyaya küsmüşken biri gelip döndürüverir ya sizi içinize, ona sımsıkı sarılın ve gözlerine bakarak bu şarkıyı söyleyin. onun şarkısı olsun bu.
mide bulantısından sağda solda öğürerek gezmeme neden olan bir ilaçtır. amma velakin verdiği bir mutluluk, her şeye ağzını aça aça sırıtma hissi var ki çok harika.