iş görüşmesinde böyle bir soru geldiyse çok tehlikeli bir alana girmek üzeresiniz demektir. Hasan Can'ın programındaki gibi bir sıçma hikayesi anlatırsanız sıçma ihtimaliniz çok yüksek. Bu sorunun gelme ihtimaline karşın görüşme öncesi prova yapmakta fayda var. Fakat baktınız zaten görüşme boktan başladı, buradan dönme ihtimali yok sıçış hikayesine geçme vaktidir. En azından kalan zamanı eğlenceli geçirmiş olursunuz.
20 Ocak 2023 tarihinde HBR'de yayınlanan makale. Baştan sona okudum fakat bilmediğim herhangi bir şey katmadı bana. Senin elinde matematik kullanarak estimasyon yapacağın bir metrik yok (henüz).
iş hayatına girmeden önce pek de ciddiye alınmayan bir sorudur bu. üniversitedeyken "paraya ne gerek var yeeaa" havalarındayken bu soruyu tekrar sorduğunda kendine muhtemelen "insan yaşamak için mi çalışır, çalışmak için mi yaşar" ikilemine dalıp iş hayatının o kendisinden başka her şeyi unutturan girdabına girmişsin demektir. Hatta o üniversitedeki halinin üzerinden bu kadar zaman geçip de ona ihanet ettiğini o zaman anlarsın. he anlarsınız da ne olur, orası ciddi bir karar. bu ikileme girip de "tabi ki yaşamak için" cevabını öyle pat diye söylemek her babayigidin harci degil.
tanım: (bkz: enişteyle delirmeler) (pardon bu başka bir konuydu).
tanım içinde saklı, aynı hayat gibi *
bu sıcak yaz günlerinde gece veya gündüz hiç fark etmez görülme sıklıkları iyice artan serinleme meraklısı arkadaşlardır.
hayır anlıyorum dışarısı sıcak ama en azından hava biraz kararınca çıkın podyuma. yani gaffur'dan (bkz: avrupa yakası) bir tık da olsa yol aldığımıza inanmak istiyorum artık.
biraz önce başıma gelen hadise sözlük. sokakta görmeye alıştığımız nohut pilav arabası biraz önce
şirket içinde geziyordu. şirket içinde kantin arabasının dolaşmasını henüz yeni sindirmiş ben
bu görüntü karşısında şoke oldum.
insan her gün yeni yeni şeylere alışıyor demek.
yeni açılan(yeni açtığım) bir sosyal medya sitesi. sosyal medyayı yakından takip edip
paylaşımlarda bulunmayı amaçlayan, sosyal medyanın nabzını tutan ve bu alanda özgün içerik
üretecek yazar arkadaşlara ihtiyaç duyan taze site. ulaşmak isteyenler için site adresi
bazı genç hevesli yazarlarımızın, trolluğe giden yolda en çok kullanılan,
artık trollük adına kült olmuş bazı konuları, zamanında trol olmuş
abi ve ablalarından çok daha fazla ve salakça kullanmaya çalışma
çabasıdır. tamam troller de bizden, zor oldu ama kabullendik ama
yeter da. trollüğünde bir adabı var.
tam adresi http://www.yergezer.net/ olan, hem yemeyi hem gezmeyi seven,
gittiği yerlerin, menusunden tutun da dumanı üstünde kebaplarının dahi
fotoğrafını çekip yayınlayan bir grup arkadaş topluluğudur.
Mutemelen er kişi hareketidir. Sabah kalkılacak saatten
on ila on beş dakika geç kalkılır (saati ertelemek suretiyle)
sonra gayet rahat bir şekilde telaş yapmadan giyinip evden çıkılır
ve iş yerinde "bugün çok şıksın panpa" şeklinde tebrikler kabul edilir.
Guitar hero dünyasında bir ilah, Ecstacy olarak bilinir. bir kadının hem oyun düşkünü hem de bir taş, afet hatta
olabileceğine asla inanmazdım. ta ki bu hatunu görene kadar. kendisi guitar hero
da defalarca şampiyonluklar kazanmıştır. hele ki System Of A Down nın
B.Y.O.B. isimli parçasında gösterdiği performansıyla (%100) beni benden almıştır. http://www.youtube.com/watch?v=lC6dWYkuo7c
Bu yaz sıcaklarında dışarıda ne olup bittiği hakkında en ufak bir
firke bile sahip olmamaktır. molalarda ve öğle tatili aralarında
gerçeğin farkına varılır ve ofisin kıymeti bir kez daha anlaşılır.
selam sözlük. erkek milleti olarak yıllardır hatunları tanımak için uğraşıyoruz.
hatta bu uğurda canını dişine takan bir filozof hemcinsimiz bile var (bkz: Sigmund Freud).
demiş ki: "Henüz yanıtlanamamış ve kadın ruhuyla ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın
benim de yanıtlamayı başaramadığım çok önemli bir soru var: Kadın ne ister?"
benim yaptığım maçizane araştırmalar sonucunda bir kız arkadaşımdan şunu bile duydum.
"bazen biz bile kendimizi, neyi niçin yaptığımızı anlamıyoruz."
durum bu kadar karmaşıkken çok sevdiğim bir abim hatta (bkz: teoman)'ın deyimiyle bir bar filozofu
durumu çok kısa ve net ifade ederek "kadınları anlamayacaksın, seveceksin.*" son noktayı koymuştu en azından kendisi için.
şuan bir arkadaşım sevgilisini özlediği için, biraz daha fazla görüşmek istemesi yüzünden
hatunun triplerini çekiyor.
ne zaman magnum badem yesem farkına vardığım bir gerçektir bu.
reklamlardan çok etkilenmiş olacağım ki magnum bademi tam ısıracağım sırada
görüntünün yavaşladığını ve ortamın sessizleştiğini hissediyorum. arka fonda ise
tam da böyle bir şarkı çalıyor.
işte tam bu anda o haz dolu dakikalar başlıyor.
sanki dudaklarımda çikolatadan yapılmış esmer bir hatunun dudakları var.
sıcacık.
gözlerim kapalı, dilimse dudaklarında geziniyor yavaşça.
hmmmmm.
aramıza yeni katılmış 9.nesil yazar.
yazarlığı aldığı andaki heyecanını buraya yansıtmasından
etkilendim ve kendisinin başlığını ben açmak istedim.
umarım keyifli vakit geçirirsin burada.
aramıza hoşgeldin.
Şuan evde yaşayan insanlarla empati kurmamı sağlayan soru.
Bu sıcakta klima kumandası neden saklanır
diye benimle empati kurmak isteyenler de olabilir, evde 6-8 yaş arası yaramaz veletlerin
olduğunu var sayınız lütfen.
Bir akrabanızın evine bir kaç günlüğüne kalmaya gidersiniz
ve güzel haber evde sizden başka kimse yoktur. gündüz bütün
gün dışarıda sürttükten sonra, eve gelirsiniz uyumaya. fakat o da ne
ev çehennem çukuru gibi (bkz: lanet olsun).
Endişelenecek bir durum yok nasıl olsa klima var deyip derin bir oh çekilir
ta ki gerçekle yüzleşene kadar.
(bkz: gerçek)klima kumandaları canlı varlıklardır
ve şuan benimle saklambaç oynuyorlar. bu nasıl gerçek olabilir lan, ne içtim ben?
klima etrafında kumandayı saklayabileceğiniz her yere baktım ve lanet klimanın kumandası
hala ortada yok. mutfağa bile baktım ya sen düşün!
bütün gün sıcağa bu huzurlu uykunun hayallerini kurarak katlanmışken ve aralık ayına
çok az kalmışken (bkz: mayalar) reva mı bu?
empatinin zirvesindeyim.
ben olsam klima kumandasını nerede saklarım?
Efendim kendisi candır, muhabbeti baldır. Abidir bir kere abi. Bunlar o'nun hakkındaki kişisel görüşlerim.
Bunun haricinde kendisi yazardır http://www.alisefunc.com/
(bkz: Cezmi Ersöz) kendisinin kankasıdır, asker arkadaşıdır.
Bu akşam tophanede fotoğraf sergisi vardır. fotoğrafla da ilgilenmiştir kendisi
hatta fotoğraf sayesinde tanıştık abimle *
candır.
uzun zamandır üzerinde düşündüğüm ve başkalarından da duyduğumda kuvvetlenen
hipotezdir. Evet efendim istanbul'da salı günü gereksiz bir kalabalık var.
hayır bu kalabalık pazartesi olsa anlarım. her gün işe gitmek için bindiğim
41st'de bugün oturmaya yer yoktu mesela. 41st güzergah olarak hiç trafiğe takılmaz,
en azından sütlüceye kadar ama bugün biz bile trafiğe takıldık. arabası olan
bir çok insandan da duyduğum şudur ki salı günü iş çıkışı köprü gereğinden fazla
kalabalık oluyor. herhalde salı günü pazartesi sendromunu çekememeye başladı artık,
fenomen olma çabasında diye düşünmeye başladım. neyse.
Merakla beklediğim hadisedir. hayır yenilenecek de ne olacak çok daha hızlı bir şekilde iş mi bulacak bize?
madem hızlı bir şekilde iş bulacak bu güne kadar ne halt yemeğe yenilenmedi?
bu akşam saat 22.00 de yenilenme dolayısıyla kapalıymış, 17 mart'da görüşecekmişiz.
bu samimiyet yenilenmenin bir işareti olsa gerek. neyse bekleyip göreceğiz, işimiz ne.*
yaz aylarında benim sıkça karşılaştığım bir durumdur. özellikle eskişehir'e düzenlediğim gezilerde
gözlemlediğim hadisedir. kangal burda abartı olabilir ama bir çok hatun köpeği gezdireceğim diye,
çaresizce peşinden gitmektedir. bu bir taktik olabilir, onu bilemeyeceğim tabi.
hem ayrıca nick alacaklara tavsiye (bkz: kızı gezdirmeye çıkaran kangal).
Havalı duruyor.
gün geçmiyor ki enteresan şeylerle karşılaşmayalım sözlük. evet, ben de bu başlığı ilk gördüğüm zaman
şaşırmıştım ama adamlar yapmış. hayır bu tabletin kılıfını yaparsın hem de en kralından deri ile yaparsın
da arkadaş kalkıp tablet yapma fikrini kim verdi sana ya?
tanım: konfeksiyon devinin tablet piyasasına girmesidir sözlük. benim hiç içim ısınmadı bilesin. http://www.donanimhaber.c...isayar-pazarina-girdi.htm
efendim baştan belirtmek gerekirse soğuk suyun grip ile uzaktan yakından alakası yokmuş*zaten ne geldiyse başıma bu doktor yüzünden geldi. ben doktorun yalancısıyım. fakat doktor beyden de duymadan önce ben çatır çatır soğuk suyumu içerdim*. ta ki geçen gün hasta olana kadar. Hasta oldum efendim, geçmiş olsunlarınızı bekliyorum artık ama soğuk su içmeye ara vermeden devam ediyorum. Neyse hastalığımın ikinci günündeyim ev ahalisi artık bir hap içmen gerek falan diye baskı yapmaya başladı. hap içme taraftarı değilimdir. Genelde doğal yollardan tedavi arayan bazen hiç bir şey yapmayan bir tipim, öyle beklerim hastalık geçsin diye. Geçmedi tabi. sonra ben geçtim dolabın başına, açtım kapağını maşallah eczane gibi bilimum hap ve türevleri raflarda sıralanmış. seç beğen al anlayacağınız. Ben ilaçtan pek anlamam dedim ya, seçimi de şöyle yaptım. ilaçlar katagorize edilmiş "grip ve nezle","öksürük ve tıksırık","ağzı kesici" falan gibi. Ben de grip ve nezle reyonundan ambalajı en çok hoşuma giden ilacı aldım. maşallah ilaç da fitili hiç aratmıyor. bir an düşünmedim değil bu ilacı hangi yöntemle tüketeceğimi. bu düşünceyi bir önce başımdan savıp gayri ihtiyarı elim soğuk suya gitti. sonra yine gayri ihtiyari güzel bir su bardağına uzandı diğer elim ve suyu güzelce bardağa doldurdu. bir elimde bardak bir elimde sürahi * eller yukarı pozisyonunda polise yakalanmış gibi hissettim kendimi. "napıyorsun lan?"dedim kendi kendime. "oğlum kendine gel lan soğuk su ile nezle hapı mı içilir?"diye iç sesimle baya muhabbete daldım ben. uzun ikna yöntemlerinin sonunda doktorun lafı geldi aklıma*. "lan oğlum adam doktor lan borumu, kaç yıl okul okuyor herif. bizim gibi dört yıl sonra memur olmuyor adam?" bu söz çok etkili oldu işte, iç sesimdem çık yok. ben tabi o esnada hapı ağzıma atmış yavaş yavaş bardağı ağzıma doğru götürüyordum. iç sesten tık yok hala. madem öyle "dibini görmeyenin çocuğu olmasın" diyip çaktım fondipi. Hap da acı tabi biraz, böyle rakı içer gibi hissettim kendimi yüzüm ekşidi falan. bu gazla bardağı sertçe vurdum masaya. Sonuç olarak hala hastayım hacı. iç sesimle beraber doktorun kulaklarını bol bol çınlatıyoruz.
aramıza daha henüz katılmış sekizinci nasil candır efendim. bizleri kırıp buralara kadar geldiği
için kendisine teşekkür ediyorum. Bol bol yazsın koştursun sözlükte. (bkz: sahne senin)
sözlükte sol frame*den bir türlü düşmeyen türk kızları şöyle türk kızları böyle gibi başlıkları gördükçe kendi kendime sorduğum sorudur. Bazen düşünüyorum
sözlük yazarları olarak türk kızlarına kafayı bu kadar yormak yerine başka şeylere yönelsek
çok daha verimli olurdu. tamam türk kızlarının hepsi taş gibi değil de sen de kenan imirzalıoğlu
gibi değilsin be canım. hani ne verdin ne istiyorsun derler adama. hem ayrıca gayet taş gibileri de
var aramızda. evet bir güç dengesi değil bu yani "sen çok yakışıklısın al bu taş hatun senin",
"lan bu ne tip seni kim sıçtı al bu yaratık da senin" gibi bir dağıtım yok elbet. olması da çok saçma.
lan oğlum bırakın şu türk kızlarını da ne olacak bu aziz yıldırımın hali. bunlara kafa yoralım yav.
hayatta hemen hemen hepimizin karşılaştığı bir durumdur. altında bir önyargı saklıdır aslında.
Onun öyle olmadığını bize kabullendiren bir önyargı. bizi olmayana inandıran güçlü bir önyargı.
eğer şanslıysak gerçeği görünce şaşar kalırız. yine de şanslıyızdır hala gerçeği bulamayana göre.