Saat 13.45'ten beri yollardayım, koduğumun sultanbeyli'sine 21.30'da ancak gelebildim. Canı cehenneme gidesice şoföre dedim ki beni şu durakta indir; insan biraz düşünceli olur, kilyos'tan geliyorum kardeşim, insaf. Zaten çektiğim çile bana yeter, sen beni hurdaya çıkasıca otobüsünle götürüyorsun maltepe'ye. Bir de oradan tekrar otobüse bindim, bu seferki şerefsiz, beyin fakiri, şahsiyetsiz angus da son durakta neredeyse ezecekti beni, iki saniye bekleyiver de inelim kardeşim, bir sen mi varsın bu koca şehirde çalışan, acı çeken, feleğimi becerdi siktiğimin trafiği; üstüne bir de 16kh altında kalsaydım oturup ağlardım herhalde.
Sonuç olarak şunu derim ki: havanız kime kardeşim? Adam akıllı yapsanız işinizi de biz de arkanızdan söveceğimize dua etsek olmaz mı?
Test drive 6 demo. O "demo" ibaresini oyunun isminin bir parçası sanmıştım. Küçükken tam bir malmışım.
Bir de fifa 99 maceram var. Hemen anlatayım:
Bilgisayarıma bahsi geçen yarış oyunundan sonra kurulmuş ilk oyundur. Yine ne derece malmışım ki ben oyuna girerken bir taraf seçmemiz gerektiğini farkedemedim, uzun bir süre sadece o iki salak takımın maçlarını seyrettim.
Kışın buzda kayıp kıç üstü oturmak, ardından çevrenizdekilerin alaycı bir gülümsemeyle karışık acıyan bakışları arasında hiçbir şeyinizin olmadığını söyleyerek doğrulup o sızı ile birlikte ezik bir yürüyüşle olay yerini terketmek.
Evdeki tüm ışıkların açık, tüm dijital aygıtların aktif olduğu, sakin bir melodinin beni bambaşka bir ruh haline büründürdüğü, sıcak bir kahvenin içimi ısıttığı anlardır yalnız olduğum zamanlar.
- kampüs sakinlerinin şehrin gürültüsüne ulaşmak için çektiği acılar ile ilgili destansı bir kitap yazılabilir.
- hoş bir plajı vardır, efsanevi dalgaları her iki günde bir, tüm kampüsü yutacakmış gibi gelir; gider.
- öğrencilerin güney kampüste geçireceği yıllar için bir sıçrama tahtası niteliğindedir fakat; diğer üniversitelerde okuyup, hazırlıkta istanbul'un altını üstüne getiren emsallerinin olduğunu bilmek hafiften koymaktadır bu kampüsün sakinlerine.
- elbette bahsi geçen "kilyoszede" kardeşlerimizin de böyle bir imkanı vardır ama önlerindeki çileli otobüs yolculuğu pek çoğunun bu fikri ertelemesine yol açmaktadır.
- tüm çilesine rağmen; bir kilyoszedenin de değimiyle beleş interneti, dandik denizi ve daha pek çok şeyi ile güzel bir deneyim olabilir.
- kısaca özetlemek gerekirse; "kilyoszede" mi yoksa "kilyoszade" mi olacağınız tamamen sizin tutumunuza bağlıdır.
Yurt odasında her gün yaşadığımız bir olaydır, 9'a alarm kurmama rağmen 8'de kalkar, bahsi geçen alarmı kapatır, 9'a kadar yatağın içinde döner dururum.
Şu an farklı bir alanda eğitim almakta, gözü hala gökyüzünde, salak gibi yıldızları seyredip iç geçiriyor, konu ile alakalı belgeseller izleyip efkarlanıyor, çocukluk hayali işte, nerden bilecekti ki bu ülkede parası olmayanın uzaya gitmediğini, yerin dibine girdiğini?
Pek çok insanda çocukluk anılarını canlandıran bir nesnedir. Ancak kimisi ki bu insanlar kişilik sorunlarıyla boğuşan, çocukluk yıllarında ciddi bunalımlar yaşamış ve hala atlatamamış, çevre edinmekle ilgili de sorunları olan, ne yaşama sevinci ne de insan hayatına saygısı bulunan şahıslardır, büyük bir efor sarfeder o topu ezmek için.
Mide bulandırıcıdır, lan diyen kızlar gibi iticidir, demeyin ne olur, gerçekten kendinizden nefret ettirmek mi amacınız? Bıyık, hacı sakalı falan bırakın daha iyi.
Kimi zaman mecburen yapılması gereken bir eylemdir. Bir örnekle açıklayayım: bir halam var, yemin ediyorum her bayram aynı hikayeleri anlatır durur, soyumuzun her bireyi sanki ilk defa duymuşçasına güler, buna ben de dahilim. Her seferinde kendime 'neden?' diye sormama rağmen hala bir cevap bulabilmiş değilim.
Git evine, koy bir acıklı müzik listeye, sesi sonuna kadar aç, dinle. Hayatta her ruh halinin hissededilmesi gerekir bana göre. Bu anın tadını çıkar, intiharın eşiğinde git gel bir süre.