dün. gece vakitleri saat 11 e gelirken canım sıkıldı ve caddeye indim. öyle sakin sakin yürürken birden pınar! diye seslenen birini duydum. pek sık karşılaşılan bir isim olduğundan; dönüp bakmadım bile. bu sefer daha ısrarlı ve tanıdık gelen sesi duyunca arkamı dönüp baktım.
2001 yılından 2004 yılına kadar çıktığım; ilk erkek arkadaşım olan adamdı seslenen. ben onu tanırken 1,90 boyunda 80 kilo ve kürek takımı kaptanıydı.
bugün ise 1,90 boyunda 105 kilo ve kendi halinde çalışan bir adam olmuştu. büyük bir aldatış ve kalp kırıklığıyla biten bu aşk, kalıntılarıyla aramızda duruyordu. suadiyeden şaşkın a kadar yürüdük. neler olmuş, neler bitmiş konuştuk. havadan sudan bahsettik. yaşadıklarımızı anlattık. kızılkayalarda bişiler yerken, hiç değişmemişsin dedi. bu sonuca nerden vardın dediğimde; hala refleks olarak ayranımın pipetini açtın, peçete uzattın ve çayımın şekerini karıştırıyorsun dedi. yaptığımın farkında değildim. hala da değilim açıkçası.
velhasılı kelam tekrar suadiyeye geri yürüdük, eve bırakayım seni dedi. yeni evimi öğrenmesin istedim önce. sonra kabalık olacağına karar verip peki dedim. eve bıraktı beni. belki görüşürsün benimle dedi.
sesizce iyi akşamlar dileyip evin merdivenlerini çıktım. üzerinden 5 sene geçmiş bir ayrılığın onu ne kadar unutmuş olsam da; belki ilk oluşundan belki de aldatılışın tadını ilk alışımdan olsa gerek acısı içimde sızladı.
ayrıldığımız gün yüzüme bakamamıştı, dün yine bakamadı. belki de yaptığından utanıyor olması bile bir insanlık göstergesidir kim bilir.
dün bostancıdaki evimden çıktım, birinci köprüden geçip bahçeşehir tarafına gideceğim. tam altunizade sapağının oraya geldim, kafamı sağa çevirmemle altunizade köprüsünün düzlüğündeki çayırda golf oynayan adamları görmem bir oldu.
şimdi dşünüyorum, ben bu çayırda piknik yapanı gördüm, yiyişeni, çişini yapanı ve hatta uyuyanını gördüm. ve bunların hepsini alt-sınıf hareketi olarak kabul edip, hafif bir kendini beğenmişlikle belki; gülüp geçtim.
ama üst sınıf eğlencesi olarak bilinen, sopaları için bile belli bir alımgücü gerektiren golf oyununu tem kenarında, halka açık bir alanda, deliksiz olarak oynayan pinpon amcayı anlayamadım.
2. köprünün ortasında koşuşan tavuk bile gördüm; ama böyle bir şeyii göreceğim kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
bir adet annem ve bir adet kızkardeşim, kazandığım bütün parayı aa bu çok yakışır, aa evde bu duvara bu tablo yakışır diyip harcıyaraj beni kendimden geçirtiyorlar.
insanın bir kaç güzel elbisesi ve ayakkabısı olur, derli toplu ve minimum eşyalı evi olur.
yani 5-6 çeşit bikini alıp, aaa mayokinim yok ki diyip bir de onu almanın mantığı nedir?
alışverişi sevmiyorum. o parayla altın alıp yatırım yapmayı ya da ihtiyacı olan birinin ev alışverişi yapmayı tercih ediyorum.
göçmen bir kız arkadaşım var. 26 yaşına geldi, 4 senedir bir çocukla birlikteydi. çocukla ilk defa beraber oldu zamanında, neyse efendim zaman geçti bunlar ayrıldılar.
göçmenler özlerinde açık insanlar olsa da, kızın eşraftan evleneceği herhangi biri bu da kız değildi dediğinde; hem kızın namı yürür, hem ailesi yüzüne bakılmaz duruma gelir.
doğruluğunu yanlışlığını tartışmıyorum. benim bekaret konusundaki fikirlerim gayet açık ve net. ancak bu kız yaptığının arkasında duramayacağı - durmayacağı için gidip diktirdi.
sosyetenin ünlü doktorlarından birine, 800tl karşılığında; anlaşılırsa seni ben alırım garantisi ile bu eylemi yaptırdı. Hatta başka bir iki arkadaşım da bu olay için aynı doktora gittiler.
hayatından çok memnun. arkadaşları olan bizler durumu biliyoruz, ayıplamaya falan kalkmanın anlamı yok bence. sonuçta olayın benimle ilgisi yok. dikilmiş kızlıkla kandırılacak olan ben değilim, tutup yaptıran da ben değilim.
ama var böyle bir olay, çok ucuz ve sıradan bir halde artık. Allah erkek milletine doğru dürüst kızlara yani; yapmayan ya da yaptığının arkasında duran kızlara denk gelmek nasip etsin. Amin.
20 yaşlarında üniversite öğrencisi bir kızın pasosundaki fotoğrafı kendisine benzetemeyip kimlik göstermesini isteyen, kimlikle pasonun bu kıza ait olmasının ortaya çıkmasından sonra; bu yaşta okuyacağına evlen çoluk çocuğa karış, evinde otur diyen bir şoförünün varlığına şahit olduğum kuruluş.
Bu ara havalar çok sıcak. gerçekten bak. belki haberin yoktur diye söylüyorum, cehenneme gitmeden ilk denemeleri burada yapıyoruz. ön izleme gibi bişi.
Her zaman arabamızla gezemediğimizden, arada bir halkın arasına karışıp; otobüs olsun, denizotobüsü olsun, dolmuş olsun, bu araçları kullanıyoruz.
Haliyle sıcaklardan bunalım bir şişe su edinme ihtiyacı duyuyoruz. Ve söz konusu taşıma araçlarının olduğu büfeye gidip su almak istiyoruz. Amca hemen bir şişe su çıkartıyor. Ama bir bakıyoruz ki Hamidiye Su. işletmesi belediyenin elinde olan, vücudun ihtiyacı olan ve sert su olarak anılan suyun yerine, içerisine temizletilmiş kuyu suyu olan yumuşak suyun doldurulduğu Hamidiye Su!.
Başka marka alabilir miyim diyorsun, karşılığında sakin sakin, belediye sattırmıyor başka su diye cevap geliyor.
Olur mu öyle şey dedim. Beşiktaştaki büfeciye, yalannn söylüyorsun tadında bir bakış atıp yoluma devam ettim. Sonra bir kaç gün sonra Kabataş iskelesindeki büfeden su istedim, Hamidiye uzattı, başka yok mu diyince - dışarıda dolap olmasına, dolap ağzına kadar hamidiye su ile dolu olmasına rağmen- el altından istediğim marka suyu uzattı. Sordum neden böyle? Belediye sattırmıyor abla dedi. Bostancıdaki 202lerin kalktığı büfeciye sordum o da aynısını söyledi.
Zamanında bir organizasyon için 1 kamyon su almam gerekmişti. Fiyat araştırmasını yaparken diğer markaların hamidiye su dan daha ucuz olduğunu öğrenmiştim. Demek ki büfeciler kar için bunu yapmıyor. Adam istemez mi daha çok kazanmak? Sanırım belediye duraklarının orada durma karşılığında, ya da ne bileyim akbil bayisi olma karşılığında bu duruma boyun eğiyorlar.
Yeni dönemde herşeyin el altından hile, hurda zorlama ile yürüdüğünü biliyorum da, bu kadar aleni şekilde yapılmasını anlamıyorum.
sabahları uyandığımda yapmak istediğim şeyler olurdu eskiden, gece yatarken uğruna dua ettiğim amaçlarım vardı.
bakıyorum da, kandil günü tuttuğum orucu açarken bile dua etmemişim. içimden gelen hiçbir istek, tuttuğum bir dilek, yakarmam için bir sebep yok demek ki.
bir muhasebe döneminin tümünü kapsayan hareketlerin öbür döneme aktarılması için, hesaplararası aktarımların yapıldığı fiştir. 31.12. tarihini gösterir.
yıl olmuş 2009, futbol denen sporun nice gençler, nice evlilikler feda edilmiş. yıl 2900 olsa ne çare yine futbol uğruna ne aşklar bitecek, ne kavgalar çıkacak daha.
tamam genel hatlarıyla anlıyorum , sonuçta belli bir zekam var. 22 kişi,3 hakem, bir adet de top. ofsaytı merak ettiğim için öğrendim, gayet kolay bişi sanırım teoride. babam bir futbol klubünde profesyonel olarak yöneticilik yaptı. hani bir ilgim de var. ama sevmiyorum. sevmek zorunda da değilim.
ama anlayış gösterebiliyorum. ev geçindirmenin yükünü iyice öğrendiğim şu günlerde, insanın stres atma isteğini çözebiliyorum, erkeklerin erkek erkeğe toplanıp geyik yapma isteğini de makul buluyorum.
ama kendi şahsım adına bir kadın olarak küfrederek kendimden geçmeyi, erkeklerle bir olup hadi yavrum falan demeyi anlamıyorum.
geçen gün futbol fanatiği bir kız arkadaşımla konuşurken bir erkekle bir kadını ortak paydada buluşturabilecek en önemli olgunun futbol olduğunu söyledi. düşündüm taşındım makul geldi. ama yine de olmuyor.
bir kızın nası koduk ama tadında geyik yapmasını kafam almıyor.
netice itibariyle futboldan alınan zevki anlayamayan kızlardır. şahsımın da üye olduğu topluluktur.
genelde hemcinsleri tarafından aşağılanan kadındır. hatta yakın zamanda hemcinsleri tarafından salak olarak nitelendirilmiş kadındır.
aynı evde yaşayıp, koca diye yanına alabildiğin adam için fazladan birşeyler yapmak neden sorun oluyor anlamıyorum.
yeni dönem klasiği haline gelmiş olan; ben de çalışıyorum, masayı o kursun yemeği ben yapayım, eşit olalım laflarının insanlara çok mantıklı gelmesini de anlayamıyorum.
yemeği akşamdan yapıp dolaba koysan, ertesi gün gelince ısıtsan, o yemek ısınırken sofrayı hazırlasan ölür müsün bacım? iki bardak da o getirsin diyene kadar tabakların üzerine bardakları da koyup getirsen ne olacak?
asıl anlamadığım hadi yapmak istemiyorsun, yapmayı makul göreni niye aşağılıyorsun? ben sana bişiy diyor muyum?
velhasılıkelam yeni dönemde pek makbul olmayan kadınmış.
18 temmuz akşamı 22 kızın katılımı ile gerçekleşmiş zirvedir.
hepsinin nick altına tek tek yazamayacağımdan burdan sesleniyorum, hepiniz ayrı harika ve eğlenceli insasnlarsınız. bir dahaki zirve için sabırsızlanıyorum.
öncelikle nickini açıklama kısmını bıyıklı calyx insanına bıraktığım ispiyoncu, seni ayrıca sevgiyle anıyoruz.
sonra;
izmitten, ankaradan ve çekmeköy-esenler dolayından -ki oralarda şehirdışı sayılabilir- zirveye üşenmeden kalkıp gelen kızlar, her tür sözlük dedikodusu, kızsal geyikler ve benzeri hertür beklentiyi gerçekleştirdiğimiz için pek memnunum.
bunun yanında sözlük kızları çirkin ya da aptal olur yakıştırmasının tamamen yalan olduğu ortaya çıktı. gelenler arasında bakımsız, çirkin, aptal hiçkimse yoktu. tabi ki hepimiz birer manken değildik, ama sözlüklere atfedilen çirkinlik yakıştırması düşünüldüğünde tekrar söylüyorum; güzeliz vesselam.
tabi ki zirve boyunca yapılmış geyikler var. açıklamalarını diğerlerine bırakarak diyorum ki;
saatlerdir hiç susmayan geyiğin, hayatın içinde biriktirilmiş anıların üzerine geldi şaşırtan eski sevgili, çekingen bir gülümsemesi vardı. o sanki hayatının merkeziymiş gibi, ona bakmazsa düşecekmiş gibi bakıyordu gözlerine kızın.
muhabbete çok uzaktı ama iyi niyetliydi. kız tuvalete gitmek için masadan kalktığında, kaç tane içti diye sordu. merak etmişti, korumacıydı.
izleyen 3. kişinin bile anlayabileceği kadar ayrı dünyaların insanıydılar. niyetler iyiydi, ama kopmuşlardı birbirlerinden.
aradığı o değildi kızın, çocuk da daha başka birine gitmeliydi. herkes iyiydi hikayede, sadece sonu kötü bitmişti.
hayat kurtaran araçtır. serenitytheone bir haftasonu ağvaya gitmiştir. giderken gayet varlık gösteren benzin, dönüşte kırmızı ışığını yakmıştır. bilenler bilir, ağvadan şile girişine kadar yaklaşık 40km lik bir mesafede benzin alınabilecek bir nokta yoktur.
ağvadan bırakıyorsun yokuş aşağı arabayı, önünde bir hım hım yoksa o süratle yokuş yukarı bile devam edebiliyorsun. eğer varsa gerekli vitese atıp, sonra ilk fırsatta tekrar boşa alıyorsun. benzinliğe gelince de ilk iş, önce depoyu doldurmak, sonra camları kapatıp klimayı açıp gaza basmak oluyor.
gerçekten vsrolan zirvedir. bugün genel hatları ile belirlenen; çarşamba günü her ayrıntısının belli olacağı zirvedir. gerçekten kız kıza olmasının yanısıra; sözlük erkeklerinin ve bilimum çiftlerinin geyiklerinin yapılcağı, eğlenceli geyiklerin sınırsızca koşturacağı, güzel kızların güzel zirvesi olacaktır.