özlemi duyulmadığında geçmişin ne kadar da beyhude şeylerle harcandığını hatırlatıp pişmanlıklar yaşatan eylemdir. bak yaşandığında demiyorum, hayali kurulan anlardan bahsediyorum, o derece.
ata'yı hanımın çiftliği'ndeki muzaffer bey zanneden ergenlerin anlamak için kasmaması gereken anlayış. cumhuriyet dönemindeki sosyal yapıyı bülent arınç'ın demokrasi anlayışı ile çözmek isteyen herkesi lütfi kırdar kongre ve sergi sarayına davet ederim bu vesileyle, karpuz sergisi bir başka güzeldir azizim.
takıma ikinci sınıf yabancıları doldurup devre arasında operasyon yaparak taraftarı susturan kulüp başkanlığına soyunmuş sayın adminimiz. bak ama 'sayın' dedim, ordan yırtmayı planlıyorum. * hazır çağrışmışken;
hiçbir şekilde lebron kobe'yi geçemeyecektir, en fazla istatistikte olur bu. gerçi kobe de senelerce o'neal gibi biriyle aynı takımda oynamayıp lebron gibi tek tabanca olsa lebron'un rüyasında göremeyeceği istatistikler yapabilirdi ama lebron gibi şampiyonluk bekler dururdu.
sadece forvet olarak düşünelim, lebron potaya kaç değişik şekilde gidebilir, bunun yanında kobe'nin o potaya ulaşmak için kaç farklı planı vardır? kobe'nin cevabının kare kökünü aldığımızda bu sayı hale lebron'dan fazlaysa söyleyecek tek söz kalıyor:
fenerbahçe'den nefret edip bokunu püsürüğünü transfer edenlerin beşiktaş'tan nefret ederken neden bokunu püsürüğünü transfer etmesini çelişki olarak gördüğünü çözemediğim takım.
püsürük kelimesini bir diğer entrymizde inceleyeceğiz ayrıca. püsürük ne lan?
yalnız yaşanan günlerdir. yalnız yaşanmalıdır, elinde kadehiyle 'dostunum' bakışı yapan bir kişi bile olmamalıdır etrafta. ne yapsak romantik komedi durmuyor üstümüzde işte, arabeskten geldik ve arabeske gidiyoruz göz göre göre.
henüz fenerbahçe tesislerinin kapısından içeri girmemiş, muhtemelen hiç girmeyecek olan insandır. en az 25 milyon insanın hayır duasını alacak bu kişi şüphesiz ki edison'dan önce cennete girebilecektir. neyse ki her futbolcu belli bir yaştan sonra jübilesini yapıp futbolu bırakmaktadır; güneşli günler göreceğizdir, çocuklar inanındır.
ali bilgin mevzusuna girmek bile istemiyorum, allah yardımcımız olsundur.
maçın oynanacağı tarihlerde iki takımın da form durumunun turu geçecek tarafı belirleyeceği maç olacaktır. iki takım da formsuzsa galatasaray, iki takım da formdaysa madrid rahat olur. biri formda diğeri formsuz olursa ben bilmem beyim bilir.
ribery'e 50 bin avro ödeyemediği için nasıl da elinden kaçtığını bilip bilmediğinden emin olamadığım kişilerce parasının nasıl ödenemeyip transfer edilemediği anlaşılamayan oyuncudur. böyle bir örnek ortadayken bizim paramız var elano'yu aldık demek 'ben malım ama farkında değilim' şeklinde bağırmaktır. laf orospuluğuyla adam olunsa travesti sisi her türlü koyardı böyle arkadaşlara ancak olmuyor işte, konuşmadan önce düşünmeyen evrimini tamamlamamışlar ağzından salya akıtmaya devam edecek. hadi paçozum, hadi sayın boş, durmak yok saçmalamaya devam.
galatasaray'ın ön anlaşma yapıp zamanında ödeme yapamadığı ve takasla verilecek 3 futbolcu konusunda sözünü tutmadığı için melih gökçek'in tek taraflı olarak feshettiği sözleşmenin konusu olan futbolcu. sabahları yatağından sığır modunda kalkan çapulcu ağzıyla söylersek mallık parayla değil, bütün türkiye'nin bildiği bu gerçeği beğenmedik almadık kılıfına uydurmak ancak olsa olsa çocukluğu inşaatlarda geçmiş bazı ezik bünyelerin rüyasında atkinson pipisi gördükten sonra ter içinde uyanıp bilgisayar başına koşmasıyla gerçekleşmiş olabilir.
sakat haliyle fenerbahçe'ye geldi diyene öküz dememek lazım; belki tobias linderoth'un onun tuttuğu takımda değil de bitlis yöresi folklor ekibinde oynadığını sanıyordur.
bazı hikayelere konu olmuş oyuncu. buyrun bir de şöyle bir hikaye var:
1969 yılında babamdan aldığım harçlıklarımı biriktirip bir adet ford mustang almıştım. o aralar işler iyiydi, paranın para olduğu zamandı. aldığım mustang'i güzelce modifiye ettim hulusi'nin tükanda, götünü de düşürtüp siyah film çektim camlarına. neon far taktım ki o zamanda kimsede yok, otomobil dergilerine konu olacak hale getirdim. bir zaman sonra bu canavar mustang öyle bir hale geldi ki doğan görünümlü şahinlerden otobanda selektör yiyorum, murat 131ler sağımdan makas atıyor bana. peki benim arabam kötü müdür? elbette maybach'larla falan kıyaslamıyorum, zamanın en iyi arabasıydı, bunu iyi biliyorum. peki bu araba hala madrid sokaklarından çağırılıyor ve şerefine 100 bin imza toplanıyorsa? belki de benim mustang hala en iyisidir, ne dersiniz?
umarım malın kalitesinin nelere kadir olduğunu anlatan bu hikayem size biraz yol gösterir.
büyük ihtimalle birinci, değilse bile en azından ikinci kurulan cümlede mutlaka fenerbahçe'den bahsetmek ya da imada bulunmaktır en büyük belirtisi. -hayır değil- diyeni de vicdanıyla başbaşa bırakıyorum. *
hagi'nin de futbol oynadığı türkiye'ye gelmiş en büyük futbolcudur. kariyerinde dünya kupası olmayan ve kıta şampiyonluğu yaşamamış bir futbolcuyla sırf soda eksikliğinden kıyaslanır. birileri 2. sınıf olduğu adı üstünde olan bir turnuvada bilbao'ya monaco'ya uzaktan goller atarken bir diğeri için dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük sol beki olduğundan söz ediliyor, yüzyılın takımı seçilen real madrid'in yüzyılın kadrosunda ismi sol kanatta yazıyordu üstelik. o real madrid'de bazı romenler de oynamıştı, ama biz o kadroda olabilme ihtimalini sevmiştik onların.
futbolun holiganlığını bir kenara koyup doğru düzgün bir mantıkla bakıldığında türkiye'de isminin yanına başka bir isim yazılamayacak, futbol tarihin en iyi sol beki olan futbolcudur. futbol tarihi diyorum bak, utanır lan insan. *
kendisini futbol peygamberi zanneden taraftarına hırsız sıfatını yakıştırıp üç kuruş için galatasaray'ı fifa'ya şikayet ederek hala lincoln diye bağıran galatasaray taraftarını onurlandıran futbolcu. kaçıncı sınıf olduğunu bilemiyorum. 2 uefa kupası kazandırıp kente heykeli dikilmiş sevilla kalecisi andres palop kadar da büyük futbolcu olduğuna hiç şüphemiz yok. *