ya da akp partizanlığı demek daha yerinde bir tespit olacaktır.
bu kitlenin varlığı fütursuzca saçmalamalarından ve cahil cesaretleriyle her hıyara tuzlukla koşmalarından anlaşılabilir.
sanmayın ki bu kitle büyük bir siyasal argümana sahip, derin bir ideolojileri var; aksine bu kitle fanatik bir fenerli ya da galatarasaylı bilinciyle 'partilerini ya da takımlarını' savunurlar. burda daha önemli bir nokta var, bu yığın türkiye'yi olduğundan daha iyi yere götürüyoruz halüsinasyonunu görürler; ya da birileri beyincikleri bu amaçla ele geçirmiştir. bu sebeptendir ki hiçbiri bu taassup içinden çıkamazlar, ta ki efendileri parmağını şıklatana kadar. unutmayın, sirklerde ehlileştirilmeye çalışan gösteri hayvanları efendilerinin tenkitlerini sürekli dinledikleri için ehlileştirilmiştir.
türkiye'nin ilk ve tek çevre kanalı sloganıyla yayın yapan kaliteli kanal.
bu tipdeki bütün tv kanalları özel platformların, özel paketlerine, özel fiyatlarla hapsolmuşken şifresiz olarak yayımladıkları belgesellerle tv'de doğru düzgün programlar seyretmek isteyenlerin takdirini kazanmış ender kanallardan.
kısaca: adıyamanlı ermeni bir komünistin, fransa'da yaşadığı dönem sürecinde hitler faşizmine karşı verdiği mücadelenin serüvenini anlatan sürekleyici ve bi o kadar da etkileyici kitap.
kitabın yazarı manuşyanın kendisi gibi türkiye'li bir ermeni olan karısı melınee manuşyandır.
"açıklama: Manuşyan Bir Özgürlük Tutsağı, tehcir'den göçmenliğe, II. Dünya Savaşı'ndan faşizme, tarih çarkının bireyi öğüten onca sivri dişlisi üzerinde yükselen bir yoldaşlık öyküsü... II. Dünya Savaşı yıllarında, işgal altındaki Paris'ta faşizme karşı verilen Direniş mücadelesinin liderlerinden Misak Manuşya'nın yaşamı... Aşkı çzgürlükten, inancı mücadeleden ayırmayan bir partizanın ölüm mangası karşısında sonlanan kavgası... Umutların, hayal kırıklıklarının, şüpkelerin ve korkuların da olanca çıplaklığıyla gözler önüne serdiği bir anlatı... Dostu, sevgilisi, ve yoldaşı Melinee Manouchian'ın kaleminden...
Misak Manuşya'nı 1069'da Adıyaman'da başlayan hayatı, I. Dünya Savaşı'nın, ispanyol iç Savaşı'nın, komünizm düşmanlığının ve otoriter rejimlerin Fransa'ya savurduğu binlerce "yabancı"nınkiyle, Paris'te kesişiyor. Dilini bilmediği, sokaklarını tanımadığı bu şehirde, Manuş'un şiiri, müziği, edebiyatı elden bırakmadan kültürünü yaşatma çabası, zamanla tüm hakların özgürlüğünü koruma mücadelesine, insanları yaşatma mücadelesine dönüşüyor. Misak Manuşyan ve 22 dava arkadaşının 21 Şubat 1944'te kurşuna dizilerek sonlanan hayatları, direnişi şiddetten ayıran çizginin özgürlük mücadelesi anlamına gelsiğini, özgürlüğün olmadığı yerdeyse ne bir halkın, ne de bir aşkın kendini gerçek anlamda var edebileceğini bir kere daha gözteriyor." *
(bkz: anadolulu ermeni bir komünistin anıları)
(bkz: dr.hayk açıkgöz)
Benim annem pazarları uyandırmaz yavrusunu
Benim annem pazartesi demlikte bir çay tanesi
Benim annem salı günü ya hüzün ya düğün tülü
Benim annem bir çarşamba görmesen de sen aldanma
Benim annem perşembeyi iyi bilir işkenceyi
Benim annem cumaları gezer bütün kuytuları
Benim annem cumartesi her bir dilde çıkar sesi
Benim annem cumartesi elinde solmuş bir resim
Benim annem cumartesi hesap soracak öfkesi
Benim annem cumartesi benim annem cumartesi
bandista'nın notu: Arjantin, Türkiye ve Şili'de özellikle darbe dönemi ve sonrasındaki demokrasi görünümlü ya da somut militer rejimler elinde kaybedilen, öldürülen, işkenceden geçirilen evlatlarının hesabını/akıbetini sormak için yan yana gelen Plaza del Mayo veya Cumartesi Annelerine bir selamlama olan bu çalışma, eril bir intikam alma çağrısından ziyade bizzat gündelik hayatın kurucusu olmasına rağmen (belki de bizzat bu nedenle) gerek cinsi gerek içtimai gerekse de iktisadi olarak en fazla sömürülen kadınların ve annelik durumunun -duygusal ya da mitik bir ajitasyona başvurmadan- toplumsallaştırılması gündemine sahip metin bloğunun üç farklı müzikal tarz içinden akıtılmasından müteşekkildir. Şarkı Albaylar Cuntası'na karşı Yunanistan Politeknik direnişinin bildik ezgisiyle, direniş geleneklerinin metinsel yahut müzikal düzeyde birbirinin içine örülmesini gaye edinir.
Evire çevire seni öyle bir döverim
Bir o kadar dayak da ben yerim netekim
Elindeki çoksa az olanla paylaş
Nasıl müzisyen bilemiyo'm şu serdar ortaç
Koyudan açığa doğru tüm renkler ton ton
Benim memurum işini bilir dediydi tonton
Bir elimde mikrofon kafamda da ponpon
Uçuyo'n dediler bana yere de kon kon
ister polis olsun ister astinomia fon
Burda vurdu Ferhat'ı orda gitti Aleko'n
Lakin Atina'da bu kez işlemedi tiyatron
Bu sefer de sen yan, yan yan yan Babilon
Yan yan yan Babilon
Yan yan yan yan yan yan
Yan yan yan Babilon
Bu sefer de sen yan, yan yan yan Babilon
Yine tersoya düştüm kafamda harmanım
içine edeyim böyle nankör karmanın
Her mevsim ekilip bitmeyen tarlanın
Kargasını kovalasan ne yazar kemâlım
iskele alabanda yelkenler fora
Derrida'nın sevdiğim bir eseri Khôra
Feylezoflar dünyayı yorumladı ama
Öldürmeyeceksin derdi on emirde Tora
ister polis olsun ister astinomia fon
Burda vurdu Ferhat'ı orda gitti Aleko'n
Lakin Atina'da bu kez işlemedi tiyatron
Bu sefer de sen yan, yan yan yan Babilon
Yan yan yan Babilon
Yan yan yan yan yan yan
Yan yan yan Babilon
Bu sefer de sen yan, yan yan yan Babilon
not: Babilon [Babil] kenti Tora ve Yeni Ahit ikonografisinde müesses nizamın, sürgünün, işkencenin, ticaretin, paranın ve 'günahın' içinde cisimleştiği bir tarife sahiptir ve ayrıca Rastafaryan harekette çürümeyi ve batı toplumunu simgeler. 80 darbesinin yarattığı toplumsal atmosfere ve sistemin kökenlerine dair göndermeler ve temelde devlet şiddetinin iki kurbanını Yunanistan aralık isyanı çerçevesinde anarak Babilon'un temellerinden sarsılıp yıkılmasına dair bir çağrıyı metin bloğunda sunan şarkı müzikal, vokal ve koral tercihleriyle Bandista'nın "ista" icraları içinde bir ilk çalışmadır.
Kılıçlarımızı biledik buraya geldik
Tek bir söz söyledik bedelini ağır ödedik
Bir koca ömrü verdik yemedik içmedik
Dört diyar teptik ama bana mısın demedik
sözleri:
diyarbakır etrafında tanklar var
kuşatmışlar dört bir yandan kenti ordular
kalkacak neredeyse ayağa surlar, surlar
istemezler gün görmeden ölesem aman.
namlular göğsümüze dayandı, dayandı
gece bastı gene zulum dadandı vay vay
yağlı ilmik boynumuza dolandı, dolandı
isterler ki gün görmeden ölesem aman.
ahmet kaya'mızın çok şahane yorumladığı bir konser versiyonu Resitaller 2 albümünde mevcuttur. bu albümün çok küçük yaştan bu yana müdavimi olmama rağmen çok geç keşfettiğim bi türkü olmuştur.
ünlü sözlük filolog ve türkologlarımızın son tespitidir.
edit: başlık başımıza kalmış, hayırlı olsun iddaa sahibinide cesaretinden ötürü selamlıyorum. madem siliceksiniz, ne diye açıyorsunuz be kardeşim? hadi laf ediyosunuz öyle veya böyle bir yerlerden aşırarak bari arkasında durma cesareti gösterin.
ax pepug ma rê biwano
kes jûya xere nêvano
senê zêwtîyê ma rê bîye
sitê ma amên nêcêno
locine de dûyê ma birîya
wele herra ma vaydiya
sarî rê vileçêwtîya
xo bi xo adira çîka
nonê ma de sole çîna
bêçika ma hene nîya
şîya vîyale tometa
kemera bele kuya
usarî derê ma xureno
laşer pisqîno cîya beno
nêreseno derya yê xo
rawu ra haware beno
bêsebeb (sebepsiz)
ah pepug kuşları kendisine öten
kimseden hayırlıdır diye bahsetmeyen
kimin ahıdır bedduasıdır bilmem ama
biz değilmiyiz sütü kesilip de mayası tutmayan
ocakta dumanı tütmeyen
hoyrat vurunca toprağı külü savrulan
ele güne boynu bükük duran
ya biz değilmiyiz kendi kendine kor ateş olan
ekmeğinde tuzu olmayan
parmağında kınası olmayan
hiç bir yerde dikili taşı olmayan
ya biz değilmiyiz kendisine söğüt gölgesi töhmet edilen
önceleri dupduru bir ırmak gibi akan
yağan yağışla baharda bozbulanık sellere dönen
taşıp bendinden ayrılarak yollarda pare pare olan
ya biz değilmiyiz bir derya bulamayıp yollarda avare olan
söz : mikaîl aslan
müzik : mikaîl aslan
(mikail'in kendi sitesinden alıntıdır. zernkut * albümü.)
albümün belkide en hoş, en dinlenesi şarkısıdır. gerivokal'in ses tonu ve şarkıda kullanılan enstürmanların uyumu, çalınışı, sololar harikadır. müzik'te milliyet aramayan herkesin bir kez dinlemesi gerekli.
şarkıda kullanılan aletler: saksafon, keman, gitar, bağlama ve farklı vurmalılar mevcut.
"Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hakim Fazıl Aksoy, 10 yaşındaki tecavüz mağduru Z.T'ye 'Önden mi arkadan mı' 'acı oldu mu' diye sordu."
kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardan bir tanesi daha.
kimileri daha uygarlaştığımızı söylüyor ama hayatın içine girince yani çemberin içinde olup bazı şeylerin teğet geçmediğini görünce daha iyi anlıyoruz nereye gittiğimizi.
son olarak sakallı celal diyor ki: "Türkiye'de aydın geçinenler Doğu'ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönünde koşturarak Batılılaştıklarını sanırlar."
çok derin ve hüzünlü bir anlam yatar bu cümlenin altında.
dar alanda kısa paslaşmalar filminde erkan can'ın düğün sahnesindeki söylemesi olayı iyicene aşikar eder; yani kapalı dükkana kira ödemek platonik aşkın edebi ifadesidir.
erkan can'ın dudaklarından öyle bir dökülürki o sözcükler...
albümde özelilkle tanıtılması gereken iki türkü bulunuyor.bunlardan ilki bêsebeb * ikincisi sbidak badankov ağavnin *
ikinci türküyü mikail isminden de tahmin edilceği gibi hrant dink'e yazmıştır.
bêsebeb türküsünde ise mikail'in müzisyenlik yanının ne kadar ağır bastığının göstergesi mevcut.introdaki saksofon solosu ilk dinleyişte büyüleyici bi etki bırakır.