50 karakter radarına takıldık gene başlığımız aslında: Bruce Lee 2 Yıl Daha Yaşasaydı Kurşun Geçirmeyecekti olacaktı.
sanrım 20 seneyi aşmıştır bir aralar tv'de karate filmleri furyası vardı o dönemlerde ortaya atılan, ilk söyleyeni de asla bilinemeyen, aslı astarı olmayan 90'ların şehir efsanelerinden biriydi. o zaman bile inanmadım bu saçmalığa yani ne alaka adam o kadar çok iyi vucut geliştirmiş ki eğer öldürülmeseymiş iki sene sonra kurşun geçirmeyecekmiş. valla komik birden otururken aklıma geldi bir ara buna memlekette cidden inanlar olmuştu ya hey gidi günler...
Bu söz küçük ve orta ölçekli dolandırıcıların borçlu olduğu kişilere pişti olduklarında kullandığı ilk yalandır. böyle tipler işlerini iyi bilir, sık uğradığı bir mekandan birini çarptıysa oraya bir daha asla uğramazlar. ta ki yolda izde beklemedikleri anda karşılaşırlar veya adresini işini bulup peşine düşerde ensesinde biterseniz bilin ki ilk yalanları cenazeleri oldu yalanıdır.
abi valla çok mahçubum sana karşı inan var ya cenazem vardı, amcam vefat etti. en geç yarın söz ben iş yerine bizzat getirecem paranı, istersen telefonumu verim sana der ve gider daha da alamazsın o parayı o an almadan saldıysan. kimi bu işi hobi için yapar kimi sırf kuru şerefsizlik olsun diye.
dolandırıcılığın döngüsü budur: çarp-kaç,yakalan yemin billah çek gene kaç, yeni birini çarp gene kaç..... gidiyor böyle.
Bazen düşünüyorum da etmediğin küfür yapmadığın sex muhabbeti kalmamış bir konuşmayı videoya çekiyorsun. yetmezmiş gibi kendi ellerinle nette de paylaşıyorsun. yani harbiden düşünüyorum Bunlar bir gün anne baba olacak ya?
belki kocan, belki de karın bir kaç sene sora seni nette dank diye görecek dümdüz sövdüğün videonu...
adam bildiğim herif ne sapıkmış, hanım bildiğim kız ne yolluymuş meğer denilecek. insan ruhunun kaşarlığını tesciller mi ya cidden çok saçma arkadaş?
Sharp'ın ürettiği ve 2016 yılında piyasaya sürüleceğini açıkladığı robot tasarımlı akıllı telefon. bir ara bunun köpek versiyonuda çıkmıştı dijital bi sesle havlardı hatta. buda sanırım akıllı Telefon eklenmişi olacak. ülkemizde satışa sunulduğunda hacklenip küfür etme, kamerasına röntgencilik, gizli kayıt gibi kötü amaçların yükleneceğini düşündüğüm sevimli minik robotçuk.
tanım: kurdukları götü boklu gurup yada sayfaya takipçi bulmak için insanlara suriye'li dilenciler gibi yalvaran eziklerin yaklaşım şeklinin adıdır.
face'de dolanırken köşe bucak her yerde göreceğiniz bi bitmeyenler tayfası bunlar. genelde dini temalı kısa hikayelerle yem atarlar herkese... devamını okumak için tıklayınla sürer ve sonunda da ''eğer bunu 10 kişiyle paylaşırsan allah ne muradın varsa versin, paylaşmassan allah belanı versin!'' diye de biter. lan arkdaş az eğleneyim, güleyim diye bişi açıyorum her sayfanın altından bu tipler çıkıyor. ya anasını sattımın yerinde, ne alakaysa? sen bilmem kaç bin üye-takipçi toplayacaksın oraya reklam alacam sayfayı satacam diye götünü bu kadar yırtmanın ne alemi var, milleti nie kandıryon bir kere be salak, be mal! adam senin ezik, çük kadar sayfanı paylaşmadı diye allah onu helak mı edecek ki yazmışsın; paylaşana ne muradı varsa versin, paylaşmayanın da belasını versin. anlamadım gitti bu nasıl bir dangozluk ve salaklık?
sizinde, 4. sınıf mizah düzeyinde caps&vine sayfanızında, ben gelmişini geçmişini veri tabanı da tahh...
Yurdum kadının tartışma sırasında karşı cins muahtaplarına sıkça kullandığı, hatta hep kullandığı cümledir. Bir tartışma içinde kadın (genellikle haksız olduğu bir konuda) üste çıkmayı başaramayacağını fark ettiği an en son bu yolu seçer. haklı olduğunda pek kullanmaz bu sözü. özel bir kızdırma, aşağılama şeklidir ve iyi bir yemdir. çirkeflik denen o silahı kınından çıkarmadan bir saniye önce kesinlikle bu sözü sarf eder...
son mermiyse herzaman çirkefliktir. o her zaman işe yarar nükleer silah gibi henüz sektiği görülmemiştir hedefede etrafada zarar vermeyi başarır...
aradan geçen onca zaman sonra tüm fanatikleri gibi benimde umudum kırılmıştı. neyse uzatmayayım, hep uzun oluyor zaten yazılarım böyle derken* müjdeyi vereyim sineması çekilecekmiş. sosyal medyada gerekli ilgiyi ve talebi görürse tabi. gerisini onlar anlatsın...
Vücutta sadece belirli bir kas gurubunun gelişi güzel çalışması veya dengesiz zorlamaları sonucunda, kasların vücutta diğer bölgelere göre şekilsiz bir gelişim sergilemesine verilen addır.
Küçükken hangimiz yapmadık ki? Zincirinden sadece bir halka... Biraz önce duş aldım temiz pek bir şey kalmadığı için yenilerden bir paket açtım atleti tam giyiyorum; gene o etiket kalakaldı parmağımda. Bende gene yapıştırıverdim gar dolaba, ne bilim çöpe atacak olsam da önce oraya yapıştıracağım. Küçükken dolapların kapak üstlerini hep bu etiketlerle süslerdim...
olup bitenden fazla bahsetmeme gerek yok ki zaten bu konuya fazlasıyla değinmiştir herkes, bir de ben olursa haddinden fazla olur. bu günlerde nette kimin profiline girsem bir siyah kurdele bir madenci avatarıdır koptu gidiyor, merak ediyorum nerede kesilecek? bende dahil kimse buna sevinmiyor ve hatta içimiz parçalanıyor insan olarak. ancak bu konuda üzülmekten başka hiç bir şey yapmıyorken, çok dertliymişiz gibi davranmak oldukça da sahte. Evde oturmuş nette bir taraftan geyik yaparken, toplumsal sorumluluk bilinci taşıyan birileriymişiz gibi olmakta niye? bir şey yapmazken ''hiçbir şey'' yapmazken yapıyormuşuz gibi davranmanın anlamı yok. O kadar kolayına kaçıyoruz ki, sadece başkasının paylaştığı bir resmi-yazıyı bizde kopyala yapıştır mantığı kendi sayfamızda , facemizde vsde paylaşıyoruz.
peki benim elimden ne gelir tek başıma? evet bir vatandaş olarak belki bir başına hiçbir şey yapamam, sorumluları adalet karşında yargılayacak olanda ben değilim ama ölenlerin ruhuna bir yasin-i şerifi de açıp okuyabilirdim, en azından ben bunu yapmalıydım. gel gör ki tembellikten daha onuda yapmaya zahmet etmemişim. buna rağmen facede resimler boy boy ardı arkası yok, hepimiz madenci, hepimiz emekçi olduk iki günde. öyle ya her zaman yaptığımız gibi internette ne olmak istiyorsan o olmak çok kolay oldukta zaten iki günde.
hülasa kolay unutan bir toplumuz çok yazıktır ki netten iki resmi ,yazıyı sağa sola göndermekle hiç bir ölünün-şehidin ruhu şaad olmuyor. sizde iyi biliyorsunuz ki çok değil 15 gün sonra o madenci avatarları kalkacak; yerini salak salak selfieler alacak. umurunda bile değilken derdinden mide kanaması geçiriyormuş gibi davranmak büyük bir riya olsa gerek. böyle yapmaktansa hiç bir şey yapmamak daha edeptir...
kamera arkası görüntüleri nete sızdığı andan itibaren 2013'te çıkacağı sanılan ancak 2014'te gösterime girecek olan bilim kurgu filmi.
fragmana şöyle bir baktığımızda öyle boş bir film olmayacak gibi gözüküyor. ama görmek lazım, fena yapmışlar robocop abimizin şimdiki halini! eskisi gibi iki saatte zor yürümüyor başını çevirrken vızzz vuuz sesler yok artık çok atik çok hızlı. silahı sol bacağından gene çıkıyor ama hızında bi değişiklik var, bacağında ki kapak açıldığı an, silah çoktan hefe doğrutuluyor. ilk filmde memur alex murphy geçirdiği kaza sonrası robocop yapılırken insan kalan tek kısmı beyniydi, bu filmde kaza sonrası kopan kolu bacağına robot parçalar ekleniyor. zannedersem bu filmdeki robocop eskisine nazaran da bir insan olacak gibi.
serinin ilk filmi 1987'de çekilmişti. teknolojinin tüm imkanlarından faydanmışlar bu filmde bakalım bu sefer karşımıza nasıl bir robocop çıkacak, bilimkurgu severler olarak merakla bekliyoruz...
Neydi o yılar? Böyle dönüp bakıyorum da geriye sosyal paylaşım sitelerinden önce farklıydı şu sanal âlem. Bir sitede takılıyorsunuz mekân bellediniz orayı, sıkça vakit geçiriyor ve paylaşımlarda bulunuyorsunuz. Bir işiniz mi oldu veya bir şey mi araştırmak istiyorsunuz oradaki üyelere sorar ve o bilgiyi ilk önce o sitede arardınız. E haliyle insanın zaman sonra en büyük hayali bu sitede bir yetki alabilmekti. Hele var ya sitede admin ve ya baş mod' la tanıştınız kazayla, kanki falan oldunuz yanlışlıkla, Netten bir ünlü ile tanışmış gibi hissederdi insan kendini ne günlerdi ya? artık hepsi çok sıradan şeyler. Maskeli yüzlerimiz ve internet sanırım son kalan birçok az örneklerinden biri burası. Ama artık çok sıradan şeyler bunlar insanlar artık her şeye alıştı...
Şimdi nasıl olur? Duraktan dolmuşa binersiniz araç bomboş olabilir ya da başka yolcular da olabilir. Gideceğiniz güzergah boyunca erkek ve bayan birçok yolcu araca biner ve iner bu süreç boyunca dolmuşçu nezdinde cinsiyet ayrımı olmaksızın herkes ''siz'' modundadır. Ancak dolmuştan inecek son kişi iseniz ve benim gibi erkekseniz sadece erkek yolcuların gördüğü o basit ama ferahlamış ifadeye şahit olursunuz; abimiz son inen yolcuya bakar dikiz aynasından çünkü bayandır o ve yanında sigara yakamaz sayısı kaç olursa olsun bayan olduğu için nezaket der, bekler. Durakta ya da müsait bir yerde araçtaki son bayanıda indirdiği an yanda ki son müşterisi erkektir ve gönül rahatlığıyla yakar abimiz sigarasını, Hatta size de uzatabilir...
Evet, bu tipi ve tiplemeleri iyi biliyor, tanıyoruz. genellikle avm, plaza, ve callsus tarzı ofis bozması mekanlarda en az 1 kadro ayrılmıştır bu karaktersiz insan tipine, şartlara göre sayısı arttırılabilir. Peki, şöyle bir bakalım, inceleyelim bu nonoş erkek modelini. Bu tiplerin en önemli özelliği yani olmazsa olmazı konuşma şekilleridir. Kibarlıktan çok çok öte bir boyutta kırıtarak konuşur ve davranırlar. Yani aylı uylu konuşmalar, yürürken çevresindeki insanlara bakmadan artiz geçişler, her soruya ''ne alaka'' veya ''saçmalama'' gibi ukalalık kokan yanıtlar vermeleridir.
analizimizi bir adım daha genişletiyoruz ve derinlere iniyoruz....
bu kız yalaması tiplerin adından da anlaşıldığı üzere yakın arkadaşlarının tamamı gene kızdır, hiç yakın erkek arkadaşı yoktur. Hani hepimizin hayatta hiç olmasa bile üç beş can dostu olur. Böylelerinse pek olmaz çünkü karaktersiz oldukları ve çevreyi küçümseme gayretlerinde genellikle başarısız olduklarından en yakın arkadaşlarını kızlardan seçerler. bir laf vardır ''kız ayağı g...t ayağı diye'' en yakın candan arkadaşı sadece üç beş kız olan bir erkeğin zaten nasıl biri olabileceği ortadadır. Ama kendilerinin bu konu hakkında ki savunması da oldukça saçma ve sahtedir. Mesela çalıştığınız yerde bir etkinlik yapmak isteseniz veya ne bileyim bir yerlere gidelim hep beraber deseniz kesinlikle o ortama dahil olmazlar ve ''benim bu iş yerine arkadaşlık yapabileceğim hiç kimse yok derler. Hatta işi abartma ötesine getirip çakma delikanlı ayağına yatarlar ve utanmadan ''adam mı var, kimle arkadaşlık yapacağız burda'' derler. Ama kızların bi ortamı olsun her daim onların yanında olurlar, yani utanmasalar beraber kandınlar hamamına bile gitmeye hazırlardır.
son olarak bu kız yalaması tipe ek olarak bir tespit daha yapmak gerekirse maddi durmu ne olursa olsun ya çok para harcayan iyi giyinen kuşanan biri imajı vermeye çalışırlar, veya gerçekte hiç olmasa da ayda 6-7 bin tl para kazanan doktor ve bankacı bir anne babanın çocuğuymuş gibi davranmaya çalışırlar. Gerçek bu olmasa da kendi hayal dünyalarında yaşamayı severler onlar. bilirsiniz hayatta kendini bir b..k sanan insanlar vardır ve bunlar ikiye ayrılır: birincisi gerçektende sıra dışı bir çizgi ve imkanların içinde yaşamanın getirdiği ukalalığın içinde olanlar, ikinciside hiçbir şeye ve vasfa sahip olmadığı halde sıradanlığına bakmaksızın etrafını, tüm insanları küçümseyen ukalalar... Evet, bu nonoş, kırık, dostluğu yanlızca kızlardan bekleyen kız yalaması tipler ikinciye pek bir uyuyor. ben demez onlar hep ''baaan'' diyerek konuşurşar. ''baaan'' ne demek hala çok merak ediyorum?
belkide topları küçükken inşaata kaçmıştır da ondan sonra böyle olmuşlardır kim bilir, gülüyor ve gülmeye de devam ediyoruz...
ticaret hayatı boyunca, işe almayı düşündüğü veya düşüneceği her insana bir paket selpak* gözüyle bakan küçük ve orta ölçekli işveren zihniyetinin adıdır. her türli haksızlığı ve adaletsizli işçisine yapan minimum maaşa maksimum verim ve performans bekleyen işveren söylemidir. 17-18 yaşındaki bir çocuğu sigortasız çalıştırma ve ayda 350 400 tl gibi bir paraya maaş diyebilen bir işverenin işçisine son söyleyeceği sözdür. hakkını arakta eğer ısrar eder ve artık koyun olmak istemezse işveren ''bu artık uyandı'' der.
evet, ne diyorduk askerlik.... Yapanlar gelince sallar durur gidecek olanlarda gitmeden sallar durur. Peki nasıl; bi gidim var ya şöyle olacak ortalığın anasını ağlatacam her şeyde birinci olacam veya bi gelim varya askerden şöyle olcak, iş kuracam bilmem ne olacak yani hacım bitmez bu askerlik endexli sallamasyosyonlar.
tabi ben bu merhaleleri hallice geride bırakan biri olduğum ve doğum gününde nizamiye kapısında teslim olma talihsizliğini yaşamışlardan olduğumdan mıdır bilinmez, bu günlerde evden işe, işten eve giderken mahalle kenarlarında deli gibi müzik çalarak tepinen, konvoylar düzenleyen, bilmem ne eğlenceleri düzenleyen 93'lü ergen güruhunu gördüğümde bir gülme krizine giriyorum ki sormayın...!
ya tamam biliyorum vatan borcu namus borcu falan filan, bir askere gidene kına yakılır birde kurban edilecek olana falan derlerde, beni herkesin anlamasını beklemiyorum da yapıp gelenler biliyor ve iyi anlıyordur beni şu an. Olum ne dir bu sevinç ya anlamıyorum insan bilinmeyene giderken bu denli sevinir mi sen hiç düşünmedin mi ya da duymadın mı o kapıdan içeri girdiğinde neler yaşayacağını? ya da ne bileyim şu 19 yıllık ömründe acaba hiç bu denli hor görülüp aşağılanacağın hiç mi aklına gelmiyor? sen ne bekliyorsun ki Sakarya Fırat filminde ki gibi ve ya ölümsüz kahramanlardaki gibi bir efsane askerlik, her şey gelince dillere destan ve şan şeref dolu mu olacak sanıyorsun...
Bak genç kardeşim, bak toy yeğenim, bak yirminci yaşına askerde girecek olan koçyiğit düşündüğün gibi değil tamam mı? Hani o günler öncesinden eğlenceler içmeli sıçmalı partiler düzenlediğin şey var ya yani askere gidiyorum olm ben sevinçlerin var ya, hah işte o o çok saçma senin düşündüğün gibi bir şey yok olmayacakta. Sen sanıyorsun ki gider gitmez eline bi silah verecekler ve çatışmaya gireceksin ve terör sen ve senin gibi üç beş cengâverin sayesinde sona erecek ve sen geldiğinde kahramanlıklarla dolu ve yılarca anlatacağın anlıların olacağını sanıyorsun değil mi? yok öyle bir şey. Sen bilmiyorsun ne göreceğini ama ben iyi biliyorum. Neden mi bundan bilmem kaç yıl önce sen ortaokula falan giderken ben o eziyeti yaşadım bak vatan borcu demiyorum ha sadece 15 aylık allah'ın belası bir esaret ve eziyet hepsi bu...
Ama ben sana ne kadar desem döksem boş ve sen bunu görmeden idrak edemiyeceksin belki yarın akşam seni o kolsuz şişme mont ve düşük bel kot giyen kirpi saçlı arkadaşaların doğan marka arabanala seni terminale kadar getirecekler ve konvoy otobüsünüzü kilometrelerce takip edecek. Belki hızlarını alamayıp son bir magandalık daha yapacaklar ve yolunuzu kesip otobüsü durduracaklar ve seni indirip son bir kez daha havaya atıp tutacaklar. Ama sen bilmiyorsun ki yarın akşam tellerin ardında ki dünayda o beton duvarın ötesinde kimlerin kucağında hoplayacaksın. evet kızıyorsun bana ne diyor bu salak adam diye ama az dur sadece dinle...
Hani sen ve doğan'la gezdiğiniz dumtıs müzük dinlediğin arkadaşların varya hep derdiniz biz delikanlıyız bize iş atacak adamı bilmem ne yapardınız evet işte yarın akşam sadece bir hiç oldğunu anlayacaksın saçlarını kesecekler dal taşak duşa sokacaklar ve yetmezmiş gibi kazık kadar adam sünnetli misin değil misin ona bile bakacaklar. Evet, belkil de bu son söylediğim en fazla onurunu kıracak.
ilk bir hafta içinde kim olduğunu unutur gibi olacaksın nereden geldiğini kim olduğunu falan sonraları düzelirsin daha rahat zamanlarında olacak, telefonun ince belli bardakta çay içmenin, bir halıya basabilmenin aslında ne büyük bir şey olduğunu anlayacaksın. 15 ay denilen zamanın aslında göreceli bir kavram olduğu göreceksin! Ve göreceksin koçum, göreceksin iyisimi fazla gaza geleme abartmaya hiç gerek yok.
koçum benim tamam biliyorum, sen şimdi beni eksilersin ama 15 ay sonra harbiden Hakkılıymışsın be sentinel abi dersin!!!!!!
sonradan gelen edit: yazıdaki amaç biz g..tü kurtardık hehe siz yandınız olm meselesi değil. ileriyi düşünmemek, fazla abartmak, gerekli olmayana gereğinden fazla gerek duymak. tabi isteyen istedği yönede düşünebilir. saygılar...
Kavgada ilk hamleyi yapmaya çalışan hasmın, olan gücüyle surata salladığı o yumruğu, tek elle, şap diye yakalayabilme karizmasıdır. Daha etkileyici olanda havada yakalanan o eli, yerinden bile kıpırdamadan kola kutusu ezeme rahatlığında sıkabilmektir.
Eğer böyle bir şeyi yapabiliyorsanız veya yaptıysanız, hem dövdüğünüz hem de korumaya çalıştığınız bir kişi ömrü boyunca unutmaz bu sahneyi
Saçmalıkta çizgi ötesi bir boyuta gelmiş olan, kurtlar vadisinin bitmeyen matık hatalarından birinin adıdır. Ulan, adam ölmüş gitmiş dizide de olsa allah rahmet eylesin tamam onu anladık. ancak Adam teneşirde yıkanıyor, bir an ruhu çıka geliyor, ne bileyim beyazlar içinde falan gelse anlayacağım, hadi beyazıda geçtim pantolon gömlek gelsede eyvallah. Ölmüş gitmiş adam ötelerde bile grand tualet takım elbise ile dolaşıyor. Böylesi ancak böyle bir filmde olur...
Sözlüğü kaliteli yapmak adına olabilecek en mükemmel şeylerden biridir, Evet gerçektende... hani ne derler bilişrsiniz, bazen başvuru yapacaksan bir yerlere ''kimliğini de al gel bize her şey resmi'' iyi olurdu bence. Aslında sert sınırlar koyarak 20 yaşından aşağı kimseyi, ağırlının beş misli kitap okumuş bir entelektüel de olsa bu sözlüğe almasalar ne gibi değişiklikler olur veya olabilirdi tahmin edebiliyorum. en azından şimdiki rezalet halinden iyi olacağı şüphesiz. Pipisi ile işemekten başka neler yapabileceğini sadece birkaç ay önce keşfetmiş sivilce fabrikalarına kalmazdı bu Uludağ sözlük...
sıcağı sıcağına gelen edit: evet arkadaşlar başlığım resmen bir ergen mıknatısı oldu. tüm ortaokullu ve liseliler eksilemeye başlamış....
bir arkadaş ortamında duyduğum tüyler ürperten olayın adıdır. evet herşeyin mümkün olduğu şu hayatta, bu olayın da olması mümkün. geçen arkadaşlarla sohbet ederken birinden duymuştum tam hatırlamıyorum olaydaki şahısların tam olarak kim olduğunu ama özü şu ve allah düşman başına vermesin türünden bir olay...
kadın oğluna evlenmeden önce çıktığı eski erkek arkadaşının adını koymuş. tabi anlaşıldığı üzre bu isim kocasından değil, kocasından önce çıkmış olduğu erkek veya erkeklerden birinin adı ama olayın en dehşet verici kısmıysa şu ki; eşi, karısının çocuğa bu adı neden koyduğunu yıllardan beri bilmiyor ve bilmemeyede devam ediyor halen, hiçbir şeyden habersiz. evlendiği halde halen eski defterleri kapatmayan bir kadının hatıralarını evliliğinde sürdürmek isteme durumudur.
evet dostlar zaten bilirdimde ama bir kez daha irkildim ve ürperdim... kadın diyince bir kez daha düşünmek gerekiyor. allah başa vermesin beterinden korusun.
eskilerin rus pazarıdır. şimdilerinse ''yabancılar pazarıdır'' samsunda at hırsızı kılıklı ne kadar ikinci el telefoncu ve bilimum sahtekar esnaf takımı varsa büyük bir kısmı bu çarşıda bulunur. şöyle ki; örneğin burada her hangi bir telefoncuya girmeyi düşündünüz siz daha kapıda iken at hırsızı abimiz ''buyrun beyfendi, buyrun efendim'' gibi şeyler söyler. ancak siz bir şey satın alıp almasanızda dükkandan çıkışınız hep ''görüşürüz bilader'' şeklinde olur. müşteri memnuniyeti ön plandadır...
köylü kurnazı internet cafecidir. piyasada ki cafelerin büyük bir kısmı pc'den ve cafe paylaşımında olan her şeyi ücretsiz vermektedir. ancak bu uyanık kısmı, usb çıkışlarını kapatarak zaten bedava olması gereken şeyleri zorluk çıkararak parayla satabilme hayali kurar. genellikle bu tuzağa mekanı pek bilmeyen ve en çokta bilgisayardan fazla anlamayan kişiler düşer. istenilen bir filmi 5 tl'ye bir çıktıyı 1'tlye satar ve müşteri potansiyelini düşürür piyasada.
edit: bir ekisi oy aldım sanırım genç cafecileri rahatısız...
günlerden pazardır... her hafta sonu olduğu gibi işten güçten bir fırsatını bulmuşsanız üç beş arkadaşınızla bir araya gelip bir şeyler yapmak, gezmek eğlenmek, kafa dağıtmak istersiniz hafta yorgunluğu taşıyan ve de şarj olmak isteyen her insan gibi. ama insan kimi zaman istemsiz bir şekilde değişiklik yapmak ister giyiminde. illa ki önemli bir nedeni de olmasına gerek yoktur, beklide sıkılmıştır aynı tarzdan. hep spor hep spor, nereye kadar der ve açar gar dolabını, askının en uç noktasında asılı olan takım elbisesi gözüne ilişir, adeta özel görevlerde giyilen batman kostümü gibidir, simsiyah ve parlıyordur. sadece özeli ve özel olmayı gerektiren anlar için vardır. evet, o takım elbise yeni gibidir, tertemiz ve ütülü durmaktadır kılıfının içinde. beklide en son, bir düğünde ya da önemli bir iş başvurusunda kullanılmıştır...
düşünürsünüz bir an... ulan bu günde bunu giyeyim değişiklik olsun, hem düğünden düğüne giyersem, bu on sene daha gardolapta kalır, güvelere yem olur. sonra bu kısa süren acabanın ardından dolapta eskiyeceğine üstümde eskisin der ve beş dakika içinde grand tuvalet şık bir adam olursunuz. her erkek gibi takım elbise size de yakışmıştır. (tabi ki takımda parlak metalik gri renk seçilmemişse ve gömleğin yakasından en az üç düğme açılmamışsa) e haliyle giyiminizdeki ciddiyettendir ki kısa süreli bir kasıntı ve öz güven oluşmuştur işiniz gereği her gün böyle giyinmek zorunda kalmıyorsanız. ancak asıl film bundan sonra kopacaktır...
birkaç dakika sonra içinizde anlamsız bir tuhaflık oluşmaya başlar. evet, herkes biliyor bunun ne olduğunu ya biri beni böyle görürse ve arkadaşlar gördüğünde ''ovvvvv hacım hayırdır ya ne bu şıklık randevu mu var yoksa yengeme mi söz verdin hmm, ne iş?'' derler siz daha merhaba demeden. evet, ağzına kürekle vurulası insanlar zümresine bu saygıdeğer arkadaşlarımızda dahildir maalesef. her ne kadar amaç sadece takılmak olsa da. (beklide makaraya almaktır bilmiyorum)
evet, ben son zamanlarda artık he ne denilirse denilsin böyle yavşak muhabbetleri takmıyorum, arada farklı giyinmek lazım bir erkek olarak çünkü insanların gözündeki alışıla gelmiş kalıbınızı onlar fark etmeden kırdığınızda sizi görebilecekleri her hale ve şekle zaten alışmış olacaklardır. böylelikle çok önemli olmasa da o garip takılmalar ve esprilere maruz kalmayacaksınız. takım elbise giyip sokağa çıkınca kendinizi tuhaf hissedenlerden olmayacaksınız. haydi, beyler şimdi tam zamanı! gardolaptaki takım elbiselerimizin makus kaderini değiştirelim, hacı hayırıdır diyenlere, bakıp pis pis sırıtanlara malzeme vermemeye, alışıla gelmişi yıkmaya başlayalım artık...
acaba bu adam neci diye düşünenler için birkaç açıklama:
edit 1: ülkücü değilim.
edit 2: kro değilim, hiç olmadım.
edit 3: kurtlar vadisi dizisi ve polat tipsizinden de nefret ediyorum.
trollere prim vermemek için eleştiri ve gerekli aşağılamaları özel mesaj yolu ile yapma, içini özelden boşaltma durumudur. söz konusu tartışmaların boyutu minik trolümüzün kendini bir şey sanıp mesajlara cevap vermemesi veya kasmayıp tartışmaya girmesi ile orantılıdır.
o sözün doğrusunu bilmeyenimiz yok. Gelin görün ki bende nedense buruk bir nostalji hastasıyım yani tamam şimdi, feysmidir, facebook mudur ne pokhdur bilmem de ben hala özleyenlerdenim o msn dönemlerini ya. Messenger kelimesine ne zaman duysam gözlerim buğulanıyor ve şuramda bir şeyler düğümleniyor ya valla diyorum bak.* internet diyince ailk akla gelen şeylerden biriydi o. hatta kulaktan kulağa dolaşmaya başladı bile bazı dedikodular artık kapatılacak diye Messenger için. Şöyle de bir şey va ki siz her ne kadar kullanmayı sevseniz de herkes artık ''fesçi'' olduğu için doğal olarak kimse eskiyi tercih etmiyor ve malum sizde ''fesçi'' olmak zorunda kalıyorsunuz. ne bileyim ya insanın ayrı bir gizemi vardı orada ulaşılamayan bir arka sayfası oluyordu insanın. Nasıl hala varsa bir yerlerde olduğu gibi. Mesela sözlükte hala o küçük gizem var. Hangimiz merak etmiyoruz ki bazı nicklerin ardında ki bazı insaları...
Öyle işte face icad olundu çok şey bozuldu ya da değişti. Çok geçmişe bağlı kalmamak gerek belki de...
evet an aitibariyle hatta anı zamanı salla, hegr ün gece vakiti karşılaştığım durumdur. böyle abuk başlıklar açılır açlımaz millette bir saçmalama mı desem, kopyala yapıştırcı yazarlık mı desesem, başlıyor bir furya. kardeşim bu kadar safsın bi halttan anladın yok ne işin var burada yani. hemen örmek verelim. şu an belki sol framde bir gece gece başlıkları parladı gitti valla küllendikçe külleniyor.
sadece sol framdeden bir dk içinde topladığım gece gece başlıkları...
...gece bira almaya giderken üç harfli görmek
...gece yalnızken osuruk kokusu almak
...gece yalnızken osuruk kokusu almak
...gece gece ölmüş martının camdan içeri girmesi
...gece gece çöp atmaya çıkıp geri dönmeyen adam
...gece gece her delikten bir şey çıkmasının bayması
evet bir yerlerde çalışıpta bu sözü duymayanımız yok iyi biliyorum. ufak tefek yerleri çoktan geçtimde böyle türkiye çapında adını duymayanın kalmadığı krumların çoğuda da malesef aynı şeyi yapıyor. adam resmiyette kılıfına uydurabildiği her şeyi personelin aleyhine işleterek kestiği küçük meblağlarla sadece kendini dahada büyütme derdinde. böyle bir zihniyet olamaz insanın kanı donuyor resmen adamlar türkiye çapından bilmem kaç bin mağza açmış yedi düveline yetecek krallık kurmuş bir yeni şube açınca maaşından kesinti yapıyor sanki siz onun hisse ortağısınız gibi. ay sonu mesaileri elden alıyorsunuz herkezden 30 40 tl makaslıyorlar. evet alışkın olanlar sadece bir kere sövüp geçiyor daha eskiler se sadece gülüyor. hakkınızı aramaya kalkıp, silsileyi yıkıp, en yetkili merciye çıktığınızda, hallılığınızı 10 faklı şekilde ıspatlasınızda pervasız bir şekilde yüzünüze çarpılıyor o lanet olası laf....
işine gelirse kardeşim... gelmezse aha kapı...!
öfkeyle gelen edit: kapı buysa, sapıda sana girsin sayın müdür...
son berbere gittiğimde karşımdaki fiyat tarifesinde yazan, normalinden en ufak bir farkı olmayan, resmen keriz parası verilen traş şeklidir ''damat traşı''. fırsatçılığın ayrı bir boyutudur.
edit: evlencek olan erkek yazarlar için alternatif bir önerim olacak; düğünden bir gün önce uzaktan yakından tanımadığınız klas bir berbere gidin ve yarın yakın bir arkadaşın düğünü var bana şöyle fiyakalı bir traş yap diyin. gerekirse atarsınız fazladan bir 10 tl ama en azından yarın 60-70 sömüremeyeceklerdir. abimin düğününden önce, abim ve ben aynen yukarıda anlattığım gibi yaptık ve kimse yüzsüzlük girişiminde bulunamadı. çünkü kimi traş ettiklerini bilmiyorlardı. o bahşişi bir yakınıma veririm daha iyi bana ne elin adamından.*
Şehirlerarası otobüs yolculuklarında sıkça karşılaşılan ve uzun yolda uyuma sıkıntısı çeken insanları sinir eden adamdır. Otobüs terminalden hareket ettiği andan itibaren ilk bir saat içinde derin bir uykuya dalar ve aradan geçen onca zamana rağmen deliksiz bir uyku çeker. Mola yerine geldiğinizde açılan kapı, içeri giren soğuk hava, benzinlik görevlisinin otobüsü yıkarken cama su tutması ve fırça sesisi bile bu adamı tınlamamaktadır. insan hayrete düşer acaba bu adam otobüse binmeden önce kaç ml gram narkoz aldı diye, 8-10 saatlik yolda çişi bile gelmez bu adamın o kadar da rahattır...
taksi, dolumş, minibüs ve para verilip üstü alınabilecek bilumum toplu taşıma araçlarında, sıkça karşılaştığımız insan türüdür. ne zaman bir dolmuşa binsem o adamı farklı bir surete bürünmüş bir şekilde yan koltukta görürüm. o, ben bindiğim de dolmuşa en az 3 durak önce binmiş, hazır kıta beklemektedir ve çoktan parasını vermiş ve üstünün tamamını 1 tl'lik bozuklar olarak almıştır. hep sağ çaprazımda oturur ve sanki yaptığının hiç fakında değilmişçesine de onları aheste, aheste sinirden arınmış bir insanın yüz ifadesiyle, birilerini deli etmedin verdiği mutluluk ifadesi ile şıngır şıngır birbirne sürter o bozuklukları. yol boyu yapar bu bozuk paraları birbirine sürme işlemini ve her zamanda o adam hep sizden sonra iner... bir daha ki dolmuş maceranızda başka bir adam suretine bürenerek karşınıza çıkmak üzere bir süreliğine kaybolur o göbekli adam...
