sendemikactinmahmuthoca
612 (asilzade)
yedinci nesil yazar 11 takipçi 45.76 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    gece 2de ayakta olup aynı şarkıyı dinlemek

    1.
  1. gece 2de ayakta olup aynı şarkıyı tekrar tekrar dinlemek

    biraz hüzünlü, biraz buruk, az mutsuz, baya anlamsız, çokça uykusuz ve oldukça düşünceli bireylerin eylemi.
    belki bazen birey olmayı bile sorgulayan adamların.
    az önce bir arkadaşımla konuşuyordum whatsapp'ten, eskiden aramız çok iyiydi, bir iki hafta falan iyiydi. sonra yıllarca konuşmadık.
    sevgilimden ayrıldım ben de dedi, çok mutsuzum çok depresifim, aslında iyiydim ama bu hafta nedense böyle bir kötüyüm dedi.
    hayatla problemleri varmış bir de. onu söyledi.
    ben de kız arkadaşımdan ayrıldım, üç hafta falan oldu.
    düşündüm, ben de mutsuzum anasını satayım, huzursuzum, ama sevgilimden ayrılmış olmakla alakalı değil bu, başka bir şey.
    durursun ya hani, böyle durursun sadece, çay içiyorsundur falan, sigaranın yarısındasındır, akşamki yemekle sonraki sigara arasına bir düşüncedir sıkışır, zıpır gibi çıkar birden, ne olduğunu bilmezsin, neden geldiğini bilmezsin, neden az önce bir yudum çayla karşı çatının kiremitlerini düşünürken şimdi içimde kiremitten bir öküz var diye düşünürsün.
    öyle bir şey işte, sevgiliden falan hep bağımsız.
    ben de dedim, ayrıldım ama çok etki etmedi, zaten alınması gereken bir karardı, öyle oldu dedim.
    ama koduğumun yerinde oturup sikik bir durumda olma nedenimi arıyorum, sabahtan beri iki üç şarkı var obsesif gibi çevirip çevirip dinliyorum, ''la ne ki bu, sanki biri geldi ağzımı burnumu elime verdi gitti de acısını çekiyorum' durumunu eşeliyorum diyemedim.
    gecenin bu saati yarın işim gücüm yokken evde oturmuş bokuna bakan bebe gibi bilgisayarın karşısında bön bön duruyorum, çıkıp yapmak istediğim ne kadar çok şey varsa, beni yerime çivileyen kiremitten bir öküz, bir değişik durum var da diyemedim.
    insan garip varlık ya, oluyor böyle olaylar, ama geçer bu gönül meseleleri, biraz ortalık durulsun muhabbeti oldu, tam teselli cümlesi.
    geçmiyor amına kodumun dünyasında, bir sik geçmiyor, demişti başkomiser, ben onu da diyemedim, hee geçer'le yetindim.
    insan garip varlık, onu biliyoruz zaten de, bu ergenlik tripleri ne bendeki diye düşündüm kendi kendime, durup dururken acaba herkes bazen böyle sikik hissediyor mu, sonra aklıma geldi, milenaya bir mektup yazmıştı kafka, iyisiniz cevap vermediğinize göre, biz garip insanlarızdır, kötü olduğumuz zaman yazarız.' zaten bütün hayatını böyle geçirmiş bir adamdan normalite ummak fikri de ürkütücü gelse de oluyor demek ki, böyle insan görmüş istavrit gibi boktan hissetmek.
    uykum geldi dedi sonra arkadaş, paranoyak olma rahat ol dedim ben de, olaylar durulsun.
    ihanet ettim başkomiser'e, pişman olmadım.
    aynı şarkıyı açtım sonra bilmem kaçıncı kere, la dedim behzatvari, biz ne yabıyoz la bu hayatta dedim, cevap da veremedim, hissim de değişmedi, öküz hala öküz, kiremit hala kiremit.
    velhasılıkelam, insan garip yaratık
    1 ...
  2. aforizmadam

    1.
  3. "Ankaralı elemanlar, ankaralı proje.
    aforizmadam, iki yazar dostun duygularını müzik yoluyla yayma aracıdır."
    kendileri böyle tanımlıyor kendilerini.
    bense dinleyin, dinletin'le yetiniyorum, umuyorum ki fark edilir yaptıkları müzik, çünkü beni bu gece dağıttılar.

    https://m.facebook.com/af...google.com.tr%2F&_rdr

    http://m.soundcloud.com/aforizmadam

    https://m.youtube.com/watch?v=3JC573uiME8

    son söz: göremem ve kendi kendime
    3 ...
  4. 8 8 8 8 8 8 4 4

    1.
  5. google dns ayarıdır.
    twitter ve türkiye'de yasaklı tüm siteleri, layığıyla çalıştırır.

    edit: 22 mart itibariyle google dns'i yamulttular.
    208.67.222.222
    208.67.220.220

    yumulun.

    edit: 4.2.2.2 4.2.2.3
    1 ...
  6. mücadele etmek

    1.
  7. eğer karşıdaki, canından da öte olansa, onunla, onun kafasındakilerleyse edilen mücadele, en zor işlerindendir dünyanın.
    kazanmışsanız bile; 'ya sadece öyle görünüyorsam, ya kazandığım hiçbir şeyse, ve mücadelem, yaramamışsa bir işe?' diye düşünüp durursunuz gece boyu.
    gece uzun;
    düşünmek zorundalık gibi,
    mücadele acımasız...
    0 ...
  8. biber gazı üreticileri

    1.
  9. ömrü hayatlarında yapmadıkları karı son iki gün içinde yapan işçi kesim.
    0 ...
  10. kızılırmak kıyıları

    1.
  11. muhteşem bir fazıl hüsnü dağlarca şiiridir.
    pek çok şeyi anlatır, her şeyi anlatır...

    Kardaş, senin dediklerin yok,
    Halay çekilen toprak bu toprak değil.
    Çık hele Anadoluya,
    Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı,
    O kadar uzak değil.

    Çamı bitmiş, kavağı azalmış,
    Gamla örtülü bayırlar, çıplak değil.
    Yedi ay kıştan sonra,
    Yeşeren senin yaşamındır,
    Yaprak değil.

    Yersin, içersin sofrasından, üç yüz senedir,
    Kuvvetlisin ama kuvvet hak değil.
    Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,
    Mevsimler soğumus, sular azalmış,
    Buğday, Selçuklulardan kalan başak değil.

    Parça parça yarılmış öküz ardında,
    Parmağı üç pare, tırnağı ak değil.
    Utanır elin ayağın,
    Korkarsın yakından görsen,
    Eli el değil, ayağı ayak değil.

    Gün doğar, tarla kuşları uçuşurlar,
    Ağır bir aydınlık, bildiğin şafak değil.
    Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna,
    Uyandırmazsan,
    Uyanacak değil.

    Dertle, sefaletle yüklü,
    Siyah leşlerle kararmış, berrak değil.
    Çağlayan ne,
    Akan kim,
    Kızılırmak değil.

    Kardaş, görmüyorum ama hala duyabiliyorum,
    Geçmiş zamanlar gelecek zamanlardan parlak değil.
    Vakte şahadet edercesine yükselmiş,
    Akşam parıltısından, bütün zaferler üzerine,
    Dağlar dalgalanmakta, bayrak değil.
    0 ...
  12. özleme dayanmak

    1.
  13. olup olabilecek en güçlü hissiyatlardandır özlem.
    ona dayanmak ise çok samimi bir şekilde, koskocaman bir yürek ister...
    0 ...
  14. anıtı dikilen sinek

    1.
  15. aziz nesin in içinde 15 öyküsü bulunan öykü kitabıdır.
    aynı adı taşıyan öyküsünde aziz nesin, anlayana hayatının dersini verir belki de...

    --spoiler--

    Sinekler arasındaki bu olay, o büyük kentin, yüksek yapıların çok sıkışık bulunduğu bir bölgesinde geçti. Orada çok katlı bir konut vardı. Bu konutun en alt katı, çok az güneş alan bir evdi. Bu evin yansı, yerden aşağıdaydı, toprağa gömülüydü. Dar sokağın iki gecesinde çok yüksek yapılar, bu bodrumdaki eve güneş ışınlarının girmesini engellerdi. Bu yüzden o eve sabah aydınlığı geç gelir, ama akşam karanlığı erkenden basardı.
    O bodrum katındaki evde üç kişilik bir aile otururdu: Anne, baba ve oğul. Anneyle baba, ikisi de iş de çalışıyordu. Oğul, ortaokula yeni başlamıştı.
    Anlatacağımız olayın geçtiği gün, o akşam saatinde, anne de, baba da daha işlerinden dönmemişlerdi. Oğul da okuldan gelip ders çalışmış, yorulmuştu.
    Çalıştığı ders kitabını masa üstünde açık bırakıp, annesiyle babası eve dönünceye dek oyun oynamak için dışarı çıkmıştı. Evde insan yoktu, ama karasinekler vardı.
    Günün o akşam saatinde dışarısı aydınlık, evin içiyse yan karanlıktı. Bilindiği gibi karasinekler karanlıkta uçamazlar. Hava aydınlanıncaya yada bir ışık yanıncaya dek oldukları yerde kalırlar. Evin içi yan karanlık olduğu için, içerdeki sinekler de uçuşmuyorlardı. Yalnız bir genç karasinek vardı, o durmadan dışarıda ki aydınlığa çıkmak için uçuyor, ama pencere camına çarpıp kalıyordu. Ama yine de camın öte yanma geçmek için çaba harcıyordu. Cama çarptıkça hiç yılmıyordu. istenci güçlü bir sinekti. Uçup uçup pencere camına çarpıyor, camın üzerinde dolaşıyor, oralarını inceliyor, nasıl dışarı çıkıp aydınlığa kavuşabileceğini araştırıyordu.
    Öteki sinekler, yaşlı, bilgili, deneyimleri de zengin sineklerdi. Uçup uçup boyuna cama çarpan genç sineğe,
    — Boşuna uğraşma, çıkamazsın… dediler. Genç sinek,
    — Ama ben, bu karanlık yerde hapsolup kalamam. Baksanıza, öteleri aydınlık. Ben de aydınlığa gitmek istiyorum… dedi.
    Bir yaşlı sinek dedi ki:
    — ikide bir çarptığın şeyin ne olduğunu anlayamadın mı hâlâ? Ona cam denir. Cam, saydamdır. Bir yanından Öte yanı görünür. Bir yanından öte yanı göründüğü için de, senin gibi genç sinekler onu yok sanır, boyuna çarparlar.
    Genç sinek, yaşlı sineklere şu yanıtı verdi:
    — Eskiden camın ne olduğunu bilmiyordum. Ama başımı vura vura, kanatlarımı çarpa çarpa, camın ne olduğunu ben de Öğrendim.
    Bunu söyledikten sonra, yan karanlık odanın içinde, havada bikaç daire çizip hız aldı ve birden ok gibi uçup yine pencere camına çarptı.
    Yaşlı sineklerden biri ona şöyle dedi:
    — Camın ne olduğunu biliyorsun, ne diye boyuna cama çarpıp duruyorsun? Nasıl olsa camı delip çıkamazsın. Boş yere kendini bitireceksin.
    Başka sinekler de , o genç sineğe, camı delemeyeceğini anlatmaya çalıştılar:
    — Kendine yazık ediyorsun… Çarpıp durma, bir yerin sakatlanacak. Gel, sen de bizim gibi, şuralarda beğendiğin bir yere kon, orda dinlen sabah olana dek.
    Genç sinek, yine,
    — Ben, dışarısı aydınlıkken bu karanlıkta kalamam… dedi.
    Bir yaşlı sinek de,
    — Nasıl olsa geceleyin her yer kararınca karanlıkta kalacaksın… dedi.
    Genç sinek de,
    — Evet ama, her yer kararınca başka umarımız kalmaz, dedi, oysa şimdi dışarısı aydınlık.
    Bunu söyledikten sonra belki yüzüncü kez hızla cama çarptı.
    Yaşlı sineklerden o zamana dek hiç konuşmaya katılmamış olan biri, genç sineğe,
    — Sana acıyorum, dedi, camın Öte yanına geçemeyeceğini bile bile, ne diye kendini cama çarpıp duruyorsun?
    O atak, genç sinek,
    — Ama umudum var, dedi, benimkisi bir umut… Dışarısı aydınlık kaldıkça bende bu umut sönmez.
    — Ama camın ötesine geçemezsin. Bu olanaksız.
    — Biliyorum, geçilmez… Ama ya bir yolunu bulup geçersem…
    Çok sinirlenen bir yaşlı sinek,
    — Geçilmez, aptal! diye bağırdı. Genç sinek,
    — Öyleyse ışık nasıl geçiyor camdan? diye sordu. O yaşlı sinek,
    — Sersem, sen bir sineksin, ışık değilsin ki… Yoksa kendini ışık mı sanıyorsun, budala! diye bağırdı.
    Başka birçok bilmiş sinek de,
    — Işık camdan geçer ama, ses geçmez… dedi. Genç sinek yine direndi:
    _ Varsın olsun… Ben yine de aydınlığa gitmeyi deneyeceğim.
    Bunu havada söyledikten sonra, cama öyle hızla çarptı ki, çarpmanın etkisiyle pencerenin alt pervazına düştü. Orada incecik ayaklarıyla, gövdesine masaj yaparak, kanatlarını düzelterek, kendisini tedavi etti.
    Sonra uçtu, uçtu, yine hızla cama çarptı.
    Bir yaşlı sinek,
    — Son kez sana söylüyorum, dedi, dışarı çıkamazsın. Boşu boşuna kendini zedeleme, incitme…
    Genç sinek,
    — Sanki siz, aydınlığa çıkmak için uğraşmıyorsunuz da ne yapıyorsunuz? Hiç… Konduğunuz yerlerde pinekleyip duruyorsunuz. Ben sizin gibi pinekleyeceğime, hiç olmazsa bir çıkış aramak için umutla çırpmıyorum. Pineklemekten çok daha iyidir benim yaptığım. Karışmayın bana…
    Yaşlı sinekler, bu dik başlı, söz anlamaz genç sineğe Öğüt vermekten vazgeçtiler. Çünkü, ne söyleseler anlamayacaktı bu kalın kafalı sinek… Onlardan kimisi, bu genç sineğin aptal, kimisi de deli olduğununu düşünüyordu. Varsın başını çarpıp dursundu sert cama… Nasıl olsa biraz sonra dışarısı da kararacak, konduğu yerde sabah aydınlığını bekleyecekti uçmak için…
    Genç, atak ve umutlu sinek, durmadan camın ötesindeki aydınlığa varmanın bir yolunu aramaktaydı. Hiç yılmıyor, umutsuzluğa kapılmıyordu. Bîr ara, bu evin çocuğunun az önce ders çalıştığı masaya kondu. Çocuğun ders çalıştığı kitabı açık duruyordu. Genç sinek, her şeyi öğrenmeye çok meraklı olduğu için, okumasını Öğrenmişti. Açık duran sayfayı okumaya başladı. Kitabın o sayfasında ışık anlatılıyor, ışık üstüne bilgi veriliyordu. Ama bu bilgi, oldukça eğlenceli anlatılıyordu. Örneğin şöyle bir bölüm vardı o sayfada:
    «Bir kedinin kuyruğuna teneke bağlansa, kedi kuyruğuna bağlı tenekenin gürültüsünden korkarak, o gürültüden kurtulmak için hızla koşup kaçmaya başlar. Böyle bir kedinin, çarptığı pencere camım kırmadan camın öte yanına geçmesi için ne yapması gerekir?»
    O sayfada bu sorunun yanıtı da vardı, Şöyleydi:
    «Kedi, hızla koşa koşa, hızı, ışık hızına ulaşırsa, o zaman camı kırmadan, camın öte yanına geçebilir. Çünkü, ışık saniyede üçyüzbin kilometre hızla gittiğinden, camın bir yanından öte yanına geçebilir. Ama bir kedinin, camı kırmadan, çarptığı camın öte yanına geçmesi olanaksızdır. Çünkü kedi, ışık kadar hızlı koşamaz. Bu, bir varsayımdır .
    Genç sinek, bu ilginç bilgiyi öğrenince çok sevindi. Demek, ışık hızı kadar hızlı uçabilirse, camın öte yanına geçebilecekti. Bu kez bu denemeye girişti.
    Uçuş hızını artırabilmek için, gerilere, ta karşı duvara gidiyor, ordan hız alarak uçuyor, kendini cama vuruyordu. Camın öte yanına geçemeyince, hızının yetmediğini anlıyordu. Bu kez daha da hızlı çarpıyordu. Bu hızlı çarpışı çok denedi. Bir uçuşunda, o denli çok hız almıştı ve o denli sert çarpmıştı ki, camın üstünde yamyassı kalmıştı. Bütün gövdesi ezilmiş, derisi parçalanıp delinmişti. Kanları saçılmıştı camın üstüne. Genç sinek, sonunda ölmüştü işte…
    Odadaki sinekler, genç sineğin ölüsünün çevresinde toplandılar. Ağlamaya başladılar. O güne dek, pek çok sineğin Öldüğünü görmüşler, ama hiçbirine bu genç sineğe olduğu kadar üzülmemişler, hiçbiri için gözyaşı dökmemişlerdi. Bu genç sinek başkaydı.
    Sinekler, genç sineğin ölüsü başında nutuklar çekmeye başladılar. Özet olarak şöyle diyorlardı:
    — O, sineklerin öncüsüdür, hepimiz için çıkış yolu arıyordu.
    — O, bir umut simgesiydi. Hepimize umut aşılıyordu.
    — Ne büyük özveri! Bizler için canını verdi…
    — En olanaksızı bile, olanaklı kılmak için öldü.
    — Seni hiçbir zaman unutmayacağız…
    — Sen, biz sineklerin tarihine altın sayfaya geçeceksin ve senin savaşımın tarihe altın harflerle yazılacak.
    Sinekler ağlıyorlar, genç sineğin ölüsü başında saygı duruşunda duruyorlardı.
    Orda ki sineklerin en yaşlısı ve en bilgilisi,
    — Bu kahraman sineğin cam üstündeki ölüsü, onun bir anıtı olarak burda kalsın. Çünkü o, aydınlığa Çıkmak için canını verdi… dedi.
    Başka bir sinek de, camdaki sinek ölüsünün anıt olarak kalmasını çok beğendi, çünkü az sonra sinek yapıştığı camda kuruyup kalacak ve güzel bir anıt olacaktı.
    En yaşlı sinek,
    — O burda sonsuza dek yaşayacak, onu sinekler hiçbir zaman unutmayacaklar… dedi.
    Dışarısı da artık kararmıştı, gece olmuştu. Bu yüzden sinekler oldukları yerde kaldılar. Biraz sonra, işinden dönen anne, odaya girdi. Odanın lambasını yaktı. Sonra pencerenin perdesini kapamaya gidince, camdaki sinek ölüsünü gördü. Bir temizlik beziyle orasını sildi. Camda sineğin ölüsü de kalmamıştı.
    Yaşlı sinek haklıydı. Genç sineğin anıtı sonsuza dek kalmıştı. Çünkü, sonsuz denilen şey de, yaratıklara göre sınırlıdır. Kelebek için sonsuz üç saatse, insan için otuzbin yıldır, bir sinek içinse olsun olsun da birkaç saat olsun…
    Anıtı dikilen genç sinek, sineklerin tarihine bir kahraman olarak geçti. Ama kimi sinekler de onun, olanaksızı deneme yüzünden öldüğü için, bir aptal, yada deli olduğunu hâlâ söylemektedirler.
    Hangisi doğruydu? Buna sinekler kendileri, anlayışlarına göre karar verdiler. Bugün hâlâ, camlara çarpıp öte yandaki aydınlığa ulaşmak için çaba harcayan, bu uğurda canveren sinekler de vardır, bunun aptallık olduğunu düşünüp kondukları o karanlık yerde pinekleyen sinekler de vardır. Hangisinin yolunu seçmek gerektiğini, her sinek kendisi bilir. Ama şu da bir gerçek ki, sineklerin tarihi, karanlıkta pineklediği için hiçbir sineğin anıtının dikilmiş olduğunu yazmamaktadır.

    --spoiler--
    1 ...
  16. gerizekalı biriyle evlenmek

    1.
  17. iki tarafın durumları da değerlendirilerek, samanlığı seyran haline getirmek olasılıklar dahilindedir.
    gönüller bir olsun azizim.
    1 ...
  18. ateşdide

    1.
  19. olağanüstü güzellikte bir yansımalar çalışmasıdır.
    0 ...
  20. claro de luna

    1.
  21. hoş gelmiş yazar.
    sevmek eylemini biliyor kendileri, böyle devam etsinler.
    aynı zamanda, isp. ay ışığı, mehtap anlamında, ayışığı sonatı için kullanılmakta.
    0 ...
  22. and thou shalt trust the seer

    1.
  23. haggardın ilk albümüdür. bu adamlar müziğe nah böyle bir güzellikle başlamışlardır.
    albüm, Nostradamus'u ve hayatını anlatır, konu alır.

    şarkıları şöyledir;

    1- "Chapter 1: The Day As Heaven Wept " – 5:46
    2- "Chapter 2a: Origin Of a Crystal Soul " – 5:55
    3- "Chapter 2b: Requiem in D-Minor" – 2:08
    4- "Chapter 3a: In a Pale Moon's Shadow " – 9:38
    5- "Chapter 3b: Cantus Firmus in A-Minor" – 2:32
    6- "Chapter 4: De La Morte Noire " – 8:02
    7- "Chapter 5: Lost (Robin's Song) " – 4:25
    8- "Outro: A Midnight Gathering " – 2:59
    0 ...
  24. de la morte noire

    1.
  25. and thou shalt trust the seer adlı ilk albümlerinden, piyano ve gitarın nasıl harmanlanması gerektiğini gösteren, muhteşeme hayli yakın haggard şarkısıdır.
    çok çok iyidir.

    sözleri ise ;

    Born through astral constellation
    Those pictures are now getting clearer
    Inside his head
    And sent by the highest god
    They start to rise from the deepest depth

    "My King - dead - no!!!
    Dying by the lance... so slow..."

    He wipes the tears
    Away, and tries to think
    As clear as the falling rain
    But his hope begins to sink

    ...down to this point
    Do you fear? Yes you do, and you always will!
    The bleeding of another part
    Crawls into your mind and still...

    Es kam zu erinnern
    An des Menschen Bube
    Die Maske des Vogels
    Nickt huhnisch zum Grube
    In Schwarz gehollt
    Auf schwarzem Rosse getragen
    Die Menschheit zu knechten
    Kam der Herr der Plagen
    Pest regiert mit strafender Hand
    und Leichen bedecken das Land... das Land

    Out of the sorcerer's chamber?
    Or do they come straight from the hands of the goal?
    This roses' leaves seem to be magic
    And saved all the poor population below
    "My wife... sons... no!!! Diphteria creeps, and no one knows..."
    2 ...
  26. güçsüz adamın satırları

    ?.
  27. bir dizi şiirimsinin, ilki.

    (I)

    Hiç güçlü bir adam olamadım ben.
    Saklıydı gözkapaklarımdan akan yaşlar daima ellerimde,
    herkes ağlamaz sanardı, herkes,taş gibi, kaya gibi, çelik gibi,
    herkes bir yerde bir delik gibi geçer gider sanardı bütün o çile,
    yahut bendim, herkesin sanmasını isteyen öyle,
    herkesin öyle inanmasını,
    sırf daha çok hissedebilmek için düşmüşlüğün sızısını,
    sırf daha çok yaşayabilmek için ayrılığın acısını,
    sırf daha çok sevebilmek için,
    daha çok ölebilmek için geceleri,
    sırf akan gözyaşlarının daha çok yakması için,
    sırf gönül kelimesinin, daha çok uyması için kalp yerine,
    sırf, insanlar yeter artık diyemesinler diye,
    her gece gizlice ağlardım.
    öyle de iyi becerirdim ki gizlice ağlamayı,
    sonunda vazgeçerdi, bırakırdı herkes,
    üzüldüğüme inanmayı,
    herkes sonunda, tamam derdi, oldu, daha iyi artık,
    artık sağlam, artık atlattı terk edilişi,
    fakat kimse bilmez, ne gibidir onun gidişi...

    hiç güçlü bir adam olamadım ben,
    onların söylediği gibi, onların tasvirleri gibi,
    hiç onların umurlarındaki adam olamadım,
    geceleri seçen oldum ağlamayı,
    anıları bir bir geçirmeye zihnimin deliksiz süzgecinden,
    hep daha çok sevmeye çalışan oldum,
    daha çok yiteceğini bile bile,
    ve daha çok öleceğini her geçen saniye,
    daha çok sevebileceğini düşünen oldum.
    daha çok da sevdim,
    onun sevgiden uzaklaştığı her bir adımı,
    yeni bir zerresi olarak dönerdi bana aşkının,
    o gittikçe sanki,
    ben giderdim,
    o gitti,
    ben; bittim...

    ya sevmekti bu denli insanı güçsüz kılan onların zihninde,
    ya benim içimde güçsüz bir sevdalı yatardı...
    0 ...
  28. changing colours

    ?.
  29. bir başka başyapıt, great lake swimmersdan.
    sözleri;

    You look at me with uncertainty,
    You look at me with urgency.
    You look at me with fear in your eyes
    like you're about to fall away.

    But don't be afraid to change your colours now.
    I've known you all Summer, and you rose above it all. I see you hesitate to fall now,

    But it's a pretty good view from down here, too.
    And when the wind takes you, it takes me, too.
    When you change colours, I change mine, too.
    Try not to think, and I will try to.
    When you let go, I will let go, too.

    I knew you when you were green and strong.
    You were like a feather on a wing, so long.

    You know I will miss you when you are gone,
    but don't be afraid if you just can't hang on.

    Cause when the wind takes you, it takes me, too.
    When you change colours, I change mine, too.
    Try not to think and I will try, too.
    And when you let go, I will let go, too.

    The cold air is pushing hard on you.
    I know what you're saying; I can feel it, too.
    You'll go through changes, and I'll go through them too. Don't be afraid now, don't be afraid.

    'Cause when the wind takes you, it takes me, too.
    When you change colours, I change mine, too.
    Try not to think and I will try, too.
    And when you let go, I will let go, too
    1 ...
  30. pamuk şekerin ek işlevleri

    1.
  31. çok deli bıyık olmaktadır.
    tarafımdan dün denendi, tavsiye olunur.
    0 ...
  32. bir yıl

    1.
  33. bugün geçendir, onun için pek bir ifadesi olmasa da.
    kutlu olsun, ben de devam edeyim; yazmaya.
    0 ...
  34. herkes doğarken ölümlüdür

    1.
  35. yılmaz odabaşının herkes ölür ölümünü şiirinden bir mısradır. dizesi ise şöyle;

    --spoiler--
    Herkes yaşamakla suçlu,
    aşkıyla hükümlüdür;
    herkes doğarken ölümlüdür.
    --spoiler--

    çok şey anlatır.
    0 ...
  36. kafkalaşmak

    ?.
  37. olayların gitgide garipleşmesiyle hayatların gitgide düşünmekle geçmesidir aslında, düşünürsün, düşündükçe bulur, buldukça anlar, anladıkça yazar, yazdıkça daha da yazar, gitgide yazarsın, kağıtlar dolar, başka bir yere gerek duymazsın, insanların okuması, okumaması umrunda değildir, yazarsın, kağıt biter, kelime bitmez.
    kafkalaşmak, gitgide daha çok anlamak, ve anladıkça, daha çok kafkalaşmak, kafkalaştıkça, daha çok düşünmek...
    1 ...
  38. to leave it behind

    ?.
  39. bir başyapıt daha, tabi ki great lake swimmersdan.

    sözleri;

    When we were greened and young as shoots
    the world took off beneath our boots
    oh we were picked when we were young
    gentle words and modesty
    when we turned towards the tide
    choirs screamed in their delight
    oh i am ripe and ready now
    my heart is heavy, it's going to fall
    out of my body

    unto love, unto love
    oh my heart is heavy, it's going to fall
    out of my body

    would have died without
    your gardens of eternal life
    that you kept so well, kept so well
    could have lived without
    the fall into the tragedy
    but i'm not adam
    and you're not eve
    they were brave enough to leave
    when they were told leave it behind

    leave it behind
    it behind
    they were brave enough to leave
    when they were told
    leave it behind

    en çok da,

    --spoiler--
    but i'm not adam
    and you're not eve
    they were brave enough to leave
    --spoiler--

    bölümü tavsiye olunur, çok anlamlıdır.
    görebilene elbet.

    buradan yakın;

    http://www.youtube.com/watch?v=GtOxHrRhdUA
    0 ...
  40. cold wind to valhalla

    ?.
  41. bir başyapıt daha, aynı anda türlü duygular uyandırmakta üstüne olmayan şarkılardan, jethro tull eseri. sözleri;

    And ride with us young bonny lass ---
    with the angels of the night.
    Crack wind clatter --- flesh rein bite on an out-size
    unicorn.
    Rough-shod winging sky blue flight on a cold wind
    to Valhalla.
    And join with us please --- Valkyrie maidens cry
    above the cold wind to Valhalla.
    Break fast with the gods. Night angels serve
    with ice-bound majesty.
    Frozen flaking fish raw nerve ---
    in a cup of silver liquid fire.
    Moon jet brave beam split ceiling swerve and light
    the old Valhalla.
    Come join with us please --- Valkyrie maidens cry
    above the cold wind to Valhalla.
    The heroes rest upon the sighs of Thor's trusty
    hand maidens.
    Midnight lonely whisper cries,
    We're getting a bit short on heroes lately.''
    Sword snap fright white pale goodbyes in the
    desolation of Valhalla.
    And join with us please --- Valkyrie maidens ride
    empty-handed on the cold wind to Valhalla.

    buradan yakınız;

    http://www.youtube.com/wa...Adr10Yo&feature=share
    1 ...
  42. sunday smile

    1.
  43. tadından yenmeyen beirut şarkısı.

    sözleri;

    All I want is the best for our lives my dear,
    and you know my wishes are sincere.
    What's to say for the days I cannot bear

    A Sunday smile we wore it for a while.
    A Sunday mile we paused and sang.
    A Sunday smile we wore it for a while.
    A Sunday mile we paused and sang
    'bout Sunday smiles as we felt clean. (and)

    We burnt till the ground left a view to admire
    With buildings aside, church of white
    Have burnt till the ground left a grave to admire
    Hills reach for the sky, reach the church of white.

    A Sunday smile we wore it for a while.
    A Sunday mile we paused and sang.
    A Sunday smile we wore it for a while.
    A Sunday mile we paused and sang
    our Sunday smiles and we felt clean. (and)

    buradan yakınız;

    &feature=share
    2 ...
  44. enter the eternal fire

    1.
  45. çok, çok, çok acayip bir bathory, dolayısıyla quorthon şaheseri, muhteşem bir akış, anlatılamaz bir atmosferde söylenen bir başyapıt;

    Leave the world of mortals to walk
    into the mist to stalk unto the other side

    Plains of otherness
    The utter emptiness
    Where time have ceased and dark and light collide
    Crossing the river of death and water cold
    Slowly walking up the bridge
    The jewelled bridge I walk for what seems a lifetime
    In the night it's jewels glow

    There on the other side
    On shore of no return
    The one for me awaits
    Cannot avoid the eyes
    In which the fire burns
    Comed this far it is too late
    And He calls my name
    First a whispering then louder
    And he wants me to follow
    And to Enter the Eternal Fire...

    I walk this endless night
    His eyes the only light
    Repeatedly he whispers my name
    Fingers move and twist

    Through crimson thick dark mist
    and voices cry of agony and pain
    Close now to his kingdom bleak world dark and still
    I follow the voice whispering my name

    Approach the gate of sin
    Opened up to let me in and there, He stand in flames
    price now I must pay for eternity my soul his claim
    For years of pleasures, victory and gold
    The one who stand in flames
    Now rise and walk my way and reach out for my soul
    fall down. The Eternal Fire...

    I stand at the jaws of the pit
    The heat scorch my flesh
    The fall seem never to end
    My hair burn
    My eyes can't see
    The flames slowly eat my soul
    pain tears my mind
    Hear my cries oh Lord

    Have mercy oh Lord
    This can't be
    Raging flames all over me
    Inferno of heat
    2 ...
  46. behzat ç için 2 nci sezon tahminleri

    ?.
  47. bizi ilk sezonda deyimi yerindeyse ters köşeye yatırmış bir dizi olarak 2. sezonda olacakların, tahmin edebileceğimizi düşünmememe rağmen, tahminleridir.
    mesela behzatla ercüment bir yerden kardeş çıkarsa şaşırmam, behzat ç, ercüment ç.
    gayet de mantıklı olur, tabi ben yapsam mantıklı olmaz ama emrah serbes gibi bir adam varken o dizinin kadrosunda, behzat ç'yi bize her şey olarak yutturabilir kanımca.
    mesela yani. *
    0 ...
  48. eldrine

    1.
  49. eurovision 2011'de gürcistan'ı ''one more day'' adlı şarkıyla temsil edecek olan gruptur.
    çok başarılıdırlar kanımca, gelmiş geçmiş en iyi eurovision şarkılarından biri olma yolundalar.
    destekliyorum, buradan yakın:

    &feature=related ]
    1 ...
  50. yetenek sizsiniz yunanistan

    1.
  51. gülmekten yanağımı ağrıtabilen bir şova ev sahipliği yapmış yarışmadır.
    burdan yakın:
    http://www.facebook.com/video/video.php?v=117294888347616&comments
    3 ...
  52. mahsun beni taksim e götür

    1.
  53. tabutta rövaşata adlı efsanevi filmin efsanevi diyaloglarındandır.

    remix için:
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/9/

    edit: başlık başıma.
    2 ...
  54. su ehlers

    1.
  55. haggard'ın * soprano'su, vokalisti, bitanesi, gözbebeğidir.
    dünyanın en güzel sesine sahip kadınıdır kanımca, daha iyisi, daha güzeli olamaz yahu.
    sesinin muhteşemliği şunlarda net olarak görülebilir:
    (bkz: all'inizio e la morte)
    (bkz: hijo de la luna)
    (bkz: eppur si muove)
    (bkz: awaking the centuries)
    muhteşem tatlı da bir insandır.
    bu da kendine ait * facebook hesabı şeysidir:

    http://www.facebook.com/su.ehlers
    1 ...
  56. benin tepesindeki yalniz kil

    1.
  57. para üstü

    1.
  58. yeni bir türevi vardır artık, tek yerde gördüm:
    (bkz: eti puf)
    evet efendim, okul kantini, elinde bozuk 25 kuruş kalmadığı için bu miktarı sakız vs. ile değil eti puf'la tamamlamıştır.
    eldeki eti puf'lar bitince de 25 kuruşluk ufak çerezos'lar öğrenciye dayandırılmıştır.
    neyse ki kısa zamanda 25 kuruşları oldu.
    puf oldum lan kaç gündür!
    1 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük