Isidi tamamen savunmasiz birakacak stratejilerdir. Civi civiyi soker mantigi ile hareket edilip iside maddi manevi destek veren basta kisiler ve kurumlar siddet yoluyla imha edilmelidir. Aksi taktirde gun gelir bu caniler bizi de hedef alir.
Aydinin nazilli ilcesinde adnan menderes universitesi iktisadi ve idari bolumler fakultesinde bulunan bolum. Derslere hep yardimci docent doktorlarin girdigi bolumdur ayni zamanda. Mezun oldugunuzda issiz kalirsiniz.
insanın içini acıtan durumdur. sanırım yaş kemale erdikçe insanlar hem daha duygusal hem de çocuksu bir kimliğe bürünüyorlar. nerde bir yaşlı görsem içim acır nedense, oysa ben onlardan daha çaresizim. onlar en azından yaşamış, ya ben?
insanlıktan utanmaktır. o nasıl bir caniliktir. aman allahım. youtubeden bu katliamlara denk geldikçe allahın var olmadığına artık kesin eminim. eğer olsaydı engel olurdu. insanın kanı donuyor izlerken, pkk, ypg ve peşmergeye katılıp bu canilere karşı ortak yürütülen bir savaşın içerisine girme isteği duyuyor.
edit: işdin pkklılarla savaştıgını düşünen cahiller bunu izleyin, bakalım mutlu olacak mısınız? izlemeden geçme.
Yerine gore dogru bir davranis olsa bile, sirf baslikta kurt, kurtce, kurdistan vs kelimeleri gectigi icin eksiliyorsa art niyet aranmalidir. Kurtlerin sagduyulu olmasi olumlu dusunmek ve uzlasmak icin umut verici bir durum. Biraz dusunmek lazim, korkmayin dusununce beyin acimiyor.
Abdullah ocalandir efenim. Cevremdeki abdullah, abdurahhim, ayettulah gibi isimlere apo denildigini isittigimde nedense aklima gelen tek sey bildigimiz apo aklima geliyor. Pedogojik hastalik sanirim..
Kurtler birbirlerine isimleriyle hitap ederken her ismin sonuna "o" harfini ekler. Ahmo, memo, cemo, dilo, yaso, xalo, dayo, meto, sevo, hemo vs. ispanyolca da ise nerdeyse her kelime o harfi ile biter.ilginctir.
200 gram altini hazir bekletin; yani 30 bin lira cebinizde birikmis olarak beklemede kalsin, zorunlu gelinin guvencesi olacak o, tabi bu minimum miktar.
Olumlu veya olumsuz değerlendirmelerdir. Anlayabilsek adli kitabin yazari emekli ogretmen mehmet akbasla tesadufen tanistim. Cafede cay icerken yanima oturdu derken kitabini hediye etti ve bende kendisine kitabinizi okuduktan sonra degerlendirecegim dedim, şu sekilde oldu efenim:
Kitap kitapçıdan alınmaz; yazarından bizzat elden alınır. Ne bilgisayar programları aracılığıyla indirilir ne de amazon.com dan ısmarlanır.
Kitabının kapağına dokunursun, rastgele bir sayfa açarsın, okumadan önce burnuna yakınlaştırir, kokusunu içine çekersin.
Sonra bir paragrafa ilişir gözün. Bakarsın anlatımı nasıldır. (konusu ne olursa olsun). En son kitabın arkasını çevirip fiyatına bakarsın kitabı okuyup okumayacağına karar verirsin.
Kitap okumanın amacı kitabı bitirmek olmasada bir kitabı bitirince aldığın haz hiçbir şeyle karşılaştırılamaz.
Kitap okurken telefon hiç çalmasa dersin, annem eve erken gelmesin dersin ya da beni ekmek almaya göndermesin dersin, acıkmasam diye düşünürsün. Rahatsız edilmeye tahammül edemezsin.
Kitap okumak bambaşka bir olaydır. Bir an kendiniz olmaktan çıkıp yeni bir kahraman olarak sonunu bilmediğimiz bir yolculuğa çikarsiniz. Farklı kişiler tanır farklı hayatlar görürsünüz.
Kitap okumak bilgi verir, sürükler, düşünce dağıtır, eğlendirir, ufkunu genişletir, değişik pencereler açar, öğrendirir.
Kitap okumak ruhu sanat yoluyla güzelleştirmenin, törpülemenin en güzel yoludur. Kitap okumayan bir hayat gözlerini hiç kullanmamış insanın yalnızlığına sahiptir. Kitap eğitimdir, ihtiyaçtır, nefes almaktır. Atalarımiz sefere bile kitaplarla giderken biz bakkala giderken bile cep telefonlari aracılığıyla interneti yanımızda götürüyoruz.
Kitap okumak bütünüyle sanattır. Yazara değer katan ve eseri anlamlı kılan yegane kişi okurdur. Yazar yazdığı için, okur okuduğu için sanatçıdır.
Necip fazıl'a göre anlamak; "anlamak yok çocuğum anlar gibi olmak var akıl için son tavır saçlarını yolmak var."
Nazım'a göre ise o müthiş bir bahtiyarlıktır"
Spinoza'ya göre ise sevmenin başlangıcıdır anlamak.
An: iki tarla arasındaki açılan sınır, tarlayı çevreleme işi, ayırma, etraftan soyutlama derdi... Anlamak düş, düşünce, eşya bütünleri içinde en azından bir tanesini belirlemek, sınırlarını çizmek meselesi, geniş düzlük yahut engebeli arazide parçalara ayırmak, sınırlar aslında o kadar da bariz değil anlaması da kolay olmuyor haliyle...
Bir çin atasözu der ki; "bana anlat fakat unutabilirim, bana göster fakat belki hatırlayabilirim, beni derinliklerine götür işte o zaman anlayabilirim."
Sevgili hocam; sizin kitabınızdan anladığım kadarıyla anlamak anlaşılmak demektir. Yani düşünceyi zaman ve mekanla ilişki içerisine sokmak ve aynı zamanda zamanlıkta anlamak nesneyi, dışarda olanı içeride yapmak, onu düşünceleştirmek demektir
Kendi yaşamınızda tanık oldunuz yaşadığınız veyahut duyduğunuz güzel hikaye tarzı örnekleri okurken hissettiklerim kısaca bu şekildeydi.
Sevgili hocam siz anlamanın bilgeliğine erişmiş, insancıl vasfa sahip bir karaktere sahipsiniz. Bunu okuyucuya çok açık bir şekilde hissettirmişsiniz yazdıklarınizla...
Anlamak dinlemeyi gerektirir, dinlemek susmayı gerektirir. karşınızdakini anlayınız. karşınizdakinin farklı belki de daha doğru daha gerçekçi ya da mantıklı düşünebildiği olasılığını karşınızdaki insanın hayat standartı ne olursa olsun aklınızdan çıkarmayın.
Bir kapıcıdan bir sokak serserisinden öğrenebileceğiniz, bilmediğiniz çok şey olabilir, en basit bir insanın bile keşfedilebilecek mükemmel bir özelliği olabilir. Önemli olan bunu keşfetmek ve fırsatın, yetkin varsa ona el uzatmak, anlamak, yardım etmektir," demek istemişsiniz. Mesaj alınmıştır hocam, yüreğinize sağlık...
Ankara kurtulusta poğacalarini ve çayini severek yedigim- ictigim pastahaneydi, taa ki bu sabaha kadar bi zeytinli açma+çaya 7.50 tl hesap ödetene kadar. Daha ugramam arkadaş, ogrenciyim, gelirim yetmez. Sabahlari bimden aldigim nugggetleri krallar gibi yemeye baslarim artik. Bunu bana yapmayacaktin sevil.
Siyaset bilimi okuyan biri olarak; turk-kurt atismasi disinda pek saglikli entrylerle karsilasmadigim icin ilgi duymadigim basliklardir. Arkadas etnik ve kulturel saldirganliga sizi ne itiyor? 21.yyda kimlik kavgasi ve bayrak meselesi mi tartisilir? Yazik gercekten. Avrupa toplumlari bu tur soyut degerleri 20.yyda çop konteynirina attigi icin simdi bizden 100 yil ilerideler. Biz hala şii-sunni tartismasini ve haklarini tartisiyoruz. Marx'a gore, toplumlarin bilincini yasadigi maddi kosullar belirler. Marx hakli mi degil elbette. Bugun kapitalist sistemde en alt tabakada bulunan bir işci malboro veya parlement gibi zenginin agzindan dusurmedigi bir sigarayi icebiliyorsa bu celiskiyi tartisalim?