26 mayıs 9 haziran arası düzenlenecek olan fransa açık tenis turnuvasıdır. özellikle nadal'ın monte carlo masters finalinde kaybetmesinden sonra daha bir heyecanlı olacaktır bu sene.
google translate'nin anasını ağlatacak seviyede gelişmiş olan yeni uludağ sözlük aparatı. özellikle what the fuck kalıbını içeren cümleler için çok gerekli olup, dizi izlerken köşede açık bir halde bırakılması gerekir.
nerden girsem ki konuya çözemedim gitti. bu gece bir dışarı çıkayım dedikten sonra başladı her şey. görülen ve duyulan bir çok şeyden sonra siktiri çektiğim çoğu insandan sonra fark ettim aslında. sabahtan akşama ahlak dersi veren birinin bir barda şahit olduklarımla başladı her şey.
tanıyorduk birbirimizi. beni gördüğünde solan yüzü ile tiksinmeye başladım sanırım. sonrasında ise karşıma hanımefendi olarak oturtulan kadın hakkında duyduklarım. herkesin ne farklı bir yüzü varmış görmeye başladım hafiften. görür görmez benzi atan adamların, karşımda numara çeken kadınları. diyorum ya asıl olan yaptıkları değil çizdikleri profil ve üstüne yaptıkları. ufaktan giriyorum sanırım artık.
bundan bir hafta önce ben pek dışarda gezmem diyen bir kadın vardı hayatımda. güzelliğiyle başımı döndürüyor desem yalan olmaz sanırım. ilk buluşmayı takip eden ikinci ve üçüncü buluşmalar nihayete eriyor ve her şeyi başlamadan bitirme kararı alıyorduk. aslında ne yalan söyleyeyim başlarda pekte onu hak ettiğimi düşünmüyordum zira o karşımda çizdiği o hanımefendi profili üstüne kendime dönüp baktığımda bu kanıya varmıştım. geçmişim pek parlak sayılmazdı bir yandan özellikle karşımda hiç sevgilim olmadı ve ben istemedim diyen bir kadın varken. sonu kabullenmiş üstüne güzel bir hafta geçirmişken daha hala görüştüğümüz sanan bir insandan duyduğum iki cümle derin bir hassiktir dedirtiyordu bana. tanıdığım iki erkeğin evinde eğlencesi. hala kötü bir şey söylemek gelmiyor içimden ona. üstüne o iki erkeğin çok yakın iki arkadaşım olması işin ayrı bir boyutu. kızgınlığım onlara mı bilmiyorum henüz? ancak o iki kişininde bulunduğumuz ortamda çizdiği profil gözümden gitmiyor bir türlü. duymayacağımı zannedip hala aynı yerde bulunmak ise ruhuma daha ağır darbeler indiriyor bir yandan.
aslında çok insandan duymuşumdur sen iyi bir insansın lafını ancak kendimi bir türlü buna inandırmamıştım. iyi değilim ben diyordum her defasında her türlü pisliği yaparım diyordum. ta ki şu gerçeklerle yüzleşinceye dek. bu iki insan hala biz şöyleyiz böyleyiz diye ortalarda gezinirken, o adam sabahtan akşama ahlak dersi verip bir bar köşesinde gününü gün ederken, karşımda hanımefendi ayağına yatan o kadın hakkında duyduklarıma kadar. aslında benim hakkımda bu şekilde düşünen insanlar vardır muhtemelen. ancak ne halt yersem bunu gizleme gereği duymazken bu şekilde göründüğü gibi olmayan insanlar mide bulandırıcı bir hal almaya başlıyor artık. seveceğimi düşündüğüm kadın, güzelliğiyle başımı döndüren kadın karşımda o denli hanımefendi olan kadın iki arkadaşımla eğlenceleri. benim bunları başkalarından duymam.
he tanımı var birde buraların. işte o da bu oluyor sanırım herkes kendine ihtiyacı olan rolü yazıp onu oynuyor ve sende inanıyorsun. ancak hepsinin ayrı ayrı bir yüzü var. kim bilir bende onlardanım belki.
alt ve üst çenenin ileri veya geri olması durumunda ortodontik tedavi ile cerrahinin bir arada yürütüldüğü tedavi şeklidir. dişlerin belli kapanışa gelmesi için tel takılır daha sonra belirlenen ölçümlere göre ise ameliyat gerçekleştirilir.
evet arkadaşlar sonunda bu denklemi çözmüş bulunuyorum. denklem derken çok saçma veya bana öyle geliyor ama çözüm basit.
çözüm:
öncelikle denklemde yer zaman kavramlarını ele alıp. piye yaklaşık 3,14(bende kıl bir hocayım) verirsek eğer;
*öncelikle yerin ve zamanın yanlış olduğu olgularda kişi kesinlikle yanlıştır. zira doğru kişi yanlış yerde ve zamanda olmaz.
*sadece yer doğru zaman yanlış ise kişi kesinlikle yanlıştır. zira doğru kişi doğru yerde olur.
*sadece zaman doğru yer yanlış ise kişi kesinlikle yanlıştır. zira doğru kişi zamansız ötmez.
yani denklemin anahtar kısmı doğru yer ve zaman. eğer bu versuslardan herhangi biri yanlış ise karşınızdaki yanlış kişidir. basın tokadı yollayın eve.
denklemin diğer tarafı için. e sayısını 2,718 kabul ederekten;
eğer kişi doğruysa kesinlikle doğru yer ve doğru zamandasınız. zira doğru kişi yanlış yerde olmayacak kadar zeki, doğru zamanı tutturacak kadar dakiktir. işte şimdi (bkz: gelini öpebilirsiniz).
özetle: çok saçma bir denklemdir. tek iş doğru insanı tutturmaktır. yer ne, zaman ne anasını satayım. hayır nerde, ne zaman karşılaşmayı istiyorsunuz ki. kişi doğru olsun da isterse araba kazasında karşılaşın saatte dur bakayım gece 04:04 olsun.
edit: oha lan bu başlıkta bir entry vardı, nereye gitti la şimdi o. neyse hayırlısı.
güzide sözlüklerimizdendir, yazar sayısı artmakta ufak tefek eksikler ise zamanla giderilecek olan sözlüktür. sözlükte seviyesizliği seviye edinen kişilerce eleştirilmesi gayet normaldir.sözlük gayet güzel olmuş, istedikleri noktaya gelirler inşallah.yolları açık olsun başarılar dileriz efendim bu güzel sözlüğe.
bir yerde oturup düşünüyorsundur onu. bitmiş gitmiş bir ilişkidir belki. acaba ben yokken ne yaptı?
sen belki onsuz acı çektin, belki hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ettin ama o nerdedir, ne yapıyordur ki şimdi? hep aklındadır bu soru.
ama o? o şimdi ne yapıyor dersin?
insanın birini düşünüp onun ne yaptığını, nasıl olduğunu merak ederek kendine sorduğu soru.*
işitme engelli carla ve hırsızlıktan hüküm yiyen ve şartlı tahliye olan paul'un hikayesi. carla kendine asistan ararken paul'u bulur. carla'nın aradığı insan değildir paul, serserinin tekidir. ancak biraz zorla isteksiz kabul eder ve araların da fırtınalı, gelgitli bir ilişki başlayıverir.
işitme engelli carla, hayata sıkıca bağlanmıştır dudak okumayı öğrenir. sur mes levres* dudaklarımı oku anlamına gelir zaten. ancak onun bu özrü baskı altında bırakmıştır yakınlaşacağı bir erkek yoktur. yanına stajyer alırken aklından geçerkende budur. tarif ettiği özellikler aşık olmak istediği adamın özellikleridir. ancak carla'nın istediği olmayacaktır ve karşısına paul çıkacaktır. aralarındaki ilişki aşk mı, arkadaşlık mı, iş ortaklığı mı çözemezsiniz. her ne kadar carla paul'a gıcık gitse de aşıktır. işte carla'nın hayatı belki ilk aşkı, ilk soygunu, ilk heyecanının hikayesi.
daha önce ırak'da askeri görevlerde bulunan bir adamın evine döndüğünde eşiyle yaşadığı sıkıntılı bir hayatı vardır. işsizdir ve eşiyle sürekli kavga ederler, daha sonra arkadaşı gal'ın iş teklifi gelir ve kabul ederek işe başlarlar.
teklif edilen iş ise, 3 kişinin yer aldığı listedeki kişileri hakkın rahmetine kavuşturmaktır.
film çok karmaşık ve ne olduğu belli olmadan ilerliyor. sonuna kadar heyecanla bekleseniz de sonunda bu ne lan gibi bir tepki vermeniz çok normal.filmin ucu çok açık bitmiş üstelik bu açıklık öyle tahmin yapmanıza izin vermiyor. Quentin Tarantino filmleri gibi çok kanlı ilerlese de sonunda size o tadı vermiyor quentin filmlerinin sonu gibi uçu açık bırakılmaya çalışılsa da o kadar etkili olamıyor. çünkü sonunu tahmin edecek bir ip ucu yok elinizde.
filmle ilgili herkesin yorumu farklı ama herkesin ortak fikri ise bu ne biçim son böyle şeklinde. benim filmin içindeki figür ve sahnelerden yola çıkarak yaptığım araştırma sonucu ise filmin pagan ile olduğu ancak paganizm ile ilgili çok net bilgiler olmadığı için sonuç yine sıfır oluyor.
yani yönetmen farklı güzel bir şey yapayım derken nerden tutulursa tutulsun elde kalan bir film olmuş.
türkiye için kullanılan kelime. malum bizde oyuncu için geleceğin oyuncusu wonderkid denir ama yaş 25 olmuş hala patlama yapmamıştır, işte bu oyunculara veteran wonderkid denilebilir. çok var allah başımızdan eksik etmesin.
apne sıklıkla uykuda görülen nefesin anlık durmasıdır. obstrüktif ise tıkayıcı anlamına gelir. obstrüktif apne ise tıkayıcı uyku apnesi anlamına gelir. bir çok kardiovasküler hastalığın etyolojisinde bulunur dikkat etmek lazım.
bir akşamdır sigara dumanında boğulmuşsunuzdur, aklınıza sıkıntılarınız gelir düşünürsünüz tek tek içiniz kararır önce sonra sigarayı küllüğe basıp söndürürsünüz kalkarken, 'ne dertliymişim be' dersin. ne yapasın hayat işte amk.
etrafta garip, ilginç bir şeyler yapan bir adam görürsünüz önce. içinizden vay amk nasıl yapıyor lan dersiniz, sonra usulca sokulur nasıl oluyo lan o deyip şakınlığınız dile getirirsiniz.
veya bir cumartesi günü evde toplanıp arkadaşlarla belgesel izlerken, şaşırdığın bir durumda yandaki arkadaşa söylediğiniz cümlecektir.
bir apartmanda yaşayan öğrencinin apartmandan çıkarken yakalayıp konuşan teyze. sorar da sorar. siz bir an önce eve kapak atmak istersiniz, kestirme cevap verirsiniz ama o devam eder mıy mıy konuşmaya.
bir yazarın arkadaşı için canla başla mücadele etmesini ve artık başaramayacağını anladığı zaman etraftan feryat figan yardım araması.
ne acıdır arkadaşı göz göre troll olacak ama yapacak bir şey yok. o bataklığa düşen bir daha kurtulmaz, geçmiş olsun.
red kit gibi bir kürdan sokar ağzına, sonra kendini red kid sanıp ortada artist gibi dolanır, çakma insanlardır. ha ağzına kürdan sokmasa da olur vardır böyleleri.
oyun oynarken chat üzerinden bir şeyler yazıp, kendi çapında eğlenen ergenin klavyesinden dökülen yazı. hızlı yazamaz ve arkadaşlarının yazdıklarına cevap niteliğinde a, s ve d tuşlarını abanırlar.
meali: bi durun amk bizde bir şeyler yazalım.
(bkz: ukte)
Little Caesars'ın* telefon numarasıdır. pizza işiyle uğraşan detroit menşeyli bir firmadır*. bu numarayı arayıp siparişinizi söyleyebilirsiniz, evlere ücretsiz servis yaparlar.
bugün apaçık görülen durum. sevgililer günü, kanaryalar günü, yılbaşını coşkuyla karşılayan milletimizin yılın sadece bir günü bile şehitlerimizi hatırlamaması. suç insanların mı, medyanın mı, siyasetçilerin mi? önce gençlere, çocuklara armağan edilen bayramları kutlamak yasaklandı, şimdi ise anma gününe karşı duyarsızlaştırıldık. sadece bir gündü o günüde hakkıyla yapamadık, ne medya ne televizyonlar, ne siyasetçilerimiz, ne de bizler.
bilmiyorum eğer amaçları buysa gayet başarılı olmuşlardır. yazık hepimize!
türkiyemizde sadece bir simgedir. kadınlar, çocuklar, yaşlılar, gençler...
her zaman söz konusu vatan müdafaası olunca ülkeleri için ellerinden geleni yapmayan çocuklardır.
belki sokakta oyun oynama çağındalardı ama vatan gidecekti ne önemi vardı çocukluklarının oyunlarının.
çanakkale şehitlerimize allah'tan rahmet diliyorum, geride kalan bizlere allah yaşatmasın bir daha öyle günler.