"Bana göre" artıları:
- Dışarıdan küçük görünse de içi şaşırtıcı derecede geniş. Hem sürücü paneli, hem arka yolcu tarafı diz mesafeleri gerçekten çok iyi. Aynı sınıftaki fiesta ve polo gibi araçları da kullandım. Getz'in içinin daha geniş olduğunu düşünüyorum.
- Hem benzinli, hem dizel modelleri çok atik. Kolay kalkıyor, çok çabuk hızlanıyor.
- Fiyatına göre gayet konforlu.
- Belki de benim için en sevdiğim özelliği; sorunsuz olması. 2 yıl boyunca rutin bakımlar harici tek bir mekanik veya elektronik arıza vermedi. Bunun benim gibi amatör sürücüler için çok önemli bir unsur olduğunu düşünüyorum. ilk arabamı alırken önceliğim bu maddeydi ve hyundai'nin bu konuda beni yanıltmayacağını şirkette uzun yıllar kullandığımız şirket araçlarından biliyordum, yanıltmadı da.
- Vites geçişleri yeni başlayan sürücüler için gayet ideal.
- Ön konsol çok ferah.
- Parçaları ucuz
- Fabrika çıkışla tavan ve koltuk döşemeleri gayet kaliteli. Yıllara rağmen eskime, çökme yapmıyor.
- Ön cam, sürücü tarafı, kelebek aynalar vs gibi unsurların dizaynı gayet iyi. Sürücüye temiz bir görüş açısı sağlıyor, kör nokta çok az.
- Güçlü ve uzun ömürlü motor. Çok sessiz çalışıyor.
- Kapıları ve kapı yalıtımları iyi, içeriye çok fazla ses almıyor.
- Bagaj hacmi fena değil
- Kliması gayet iyi
- Çok zorlu koşullarda ve bölgelerde birlikteydik. Abartısız söylüyorum, sandığımdan ve duyduğumdan çok daha dayanıklı bir araba.
- Kolay satılabilmesi
"Bana göre" eksileri:
- frenlerinin daha kararlı olması gerekiyor. kötü değil, mükemmel de değil. Çok atik olmasına rağmen olay durmaya gelince pek de iyi değil. hızla arası olmayan sürücüleri ise üzmez.
- arka amortisörler sert. çukurlarda veya kavislerde yüreğinizi oynatabiliyor
- direksiyonu çok sert. erkek olmama rağmen beni yorduğu anlar oldu.
- Yakıt tüketimi çok fazla. Dizelini kullanmadım. Ama benzinli (tüpsüz) versiyonunu gayet uysal kullanmama rağmen şehir için 8,6 litrenin altına inemedim. (bazen yoğun trafikte 9.6'ları da gördüğüm oluyordu)
- Farları yetersiz.
- Hayatımda bu kadar temizlememeye odaklı cam sileceklerine tanık olmadım. Çoğu zaman elimle temizliyordum.
Ek olarak "rüzgarda bile devrilir" gibi yol tutuşu eleştirilerine katılmıyorum. Genellikle şehir içerisinde araç kullanan, kurallara uyan ve süratli kullanımdan kaçınanlar için gayet ideal bir araba. Güzel lastiklerle ve biraz dikkat ile gayet de güvenilir bir araç olabilir. Bu araçta savrulma, yoldan çıkma yaşamadım, kullandığım hiç bir arabada yaşamadım. Yol tutuşu sorunlarının büyük bir kısmının sürücülerin bireysel hız sapkınlıklarından kaynaklı olduğuna inanıyorum, buna inanmaya da devam edeceğim.
DSLR veya SLR makinelerle çekim yapmaktan sıkılanlar için, ideal bir alternatif. Her zaman muhteşem sonuçlar vermese de çektiğiniz fotoğrafları elinizdeki minicik kağıdı sallaya sallaya görmek ciddi anlamda keyif veriyor.
Mobilden oynanan managerlik oyunları arasında açık ara en iyisi olan, benim de yaklaşık 1.5 yıldır müptelası olduğum oyun.
Muhteşem bir maç motoruna sahip olmasının yanı sıra, 3B olarak karşılaşmaları izlemek gerçekten çok keyif verici. Oyuncuların yapay zekası da gayet başarılı.
Oyunda coin sistemi olmasına rağmen, hiç satın almadan da aylarca oynayabiliyorsunuz.
En güzel yanı ise Konami'nin hemen hemen her hafta çeşitli etkinlikler düzenlemesi ve olumlu yönde güncellemeler yapması.
Birlikler arası turnuva, manager kupası, UCL, gol etkinlikleri gibi eğlenceli etkinlikler var ve ardı arkası kesilmiyor.
Filmden büyük bir beklentim vardı. Bu nedenle gördüğüm bütün olumsuz yorumlara rağmen "ne kadar kötü olabilir ki" diyerek, sinemanın yolunu tuttum. Evet, o kadar da kötü olabiliyormuş.
Berbat bir senaryosu olmasına rağmen harika bir soundtrack'e sahip film.
Bugün, istanbul, Ankara veya izmir gibi metropol diye tabir edilen kentlerde birçok sinema olduğu için alternatif olsa da hala çok sayıda şehirde insanlar cinemaximuma mahkum.
Neden mahkum? Çünkü fazla seçenek yok.
Beni en çok geren, internet üzerinden yaptıkları bilet satışları için 3 liralık "Hizmet bedeli" istemeleri.
Bunun gerekçesi ne? Müşteri hizmetlerine göre "internet satışının devamını sağlamak" (Konuştum)
iki bilete 30 lira gibi bir ücret istemelerini, bitmek bilmeyen reklamlarını tabi ki es geçemiyoruz ama böyle aptalca bir gerekçeyle para sömürülmesi daha da ağır basıyor.
Bu dayatılan 3 liralık bedel, internet üzerinden satışın devamlılığını sağlamıyor, aksine ters etki yaratıyor.
Bugün yüzlerce online satış yağan şirket/kurum, insanlara, mağazalara gitmeden her şeyi sunuyor. Bundan bırakın hizmet bedeli almayı, birçok şeyi kolaylaştırdığı için bu doğrultuda hediyeler/kampanyalar sağlıyor.
Evet, gidip gişeden alıp, 3 lira ödememe gibi bir alternatif var. Bunun da handikapları gişeden alana kadar bazı seanslarda yer kalmaması.
Her ne olursa olsun dijital çağda insanları gişelere mahkum edemezsiniz.
Edit: Şöyle bir mesajla şikayetime cevap vermişler. Aynen aktarıyorum: "internet üzerinden satış yapan pek çok sitede olduğu gibi sitemizde de bilet başına ek bir ücret alınıyor. Kullanmakta olduğumuz teknolojinin ve sizlere sunmakta olduğumuz hizmetin devamlılığını sağlayabilmek adına bu şekilden bir bedel belirlemek durumunda kaldık. Dileriz size sunduğumuz hizmetten memnun kalırsınız"
Cepteteb'de çalışan bir personelin, "findeks'te kredi notuna bakmak, puanı düşürüyor" dedikten sonra, biraz şüpheli yaklaştığım kredi puanı öğrenme sitesi. Konuyla ilgili bilgisi olan, bir mesaj yollarsa sevinirim.
Vizyonu, siyasi görüşü ya da tutunduğu dallar ne olursa olsun. Bu ajans Türkiye'de yaşanan bütün sıcak olayları en iyi aktaran ajansların başında geliyor. Depreminden, seline ilk görüntüler hep iha logolu. Cumhuriyet savcısının rehin alınması olayında adliye içerisindeki görüntüleri ve hayatını kaybeden savcının görüntülerini sadece onlar çekti. bir yerde de tebrik etmeli
Endonezya donanması, büyük parçaların rastlandığı Java Denizi'nde 40'tan fazla ceset çıkarıldığını açıkladı. Ayrıca reddit'te de uçakla ilgili gelişmelerin canlı aktarıldığı şöyle bir blog var http://www.reddit.com/live/u5bkiqteljl4/
ilerde tarih kitaplarından alıntıları yapılacak, her türlü sonucu domino etkisine yol açacak referandumdur.
Her ne kadar, ingiltere hükumeti, kraliçe, basın ve sanat dünyası, iskoçlara birlikte yaşamaya yönelik mesajlar verse de, ingiltere, açık açık "sterlini kullanamazsın, AB'ye girişin de öyle sandığın kadar kolay olmaz" tehdidini yapıyor. Bu mesajların daha kapsamlı ekonomik ve sosyopolitik kısımları da var.
Fransız ihtilali dönemindeki milliyetçilik, batı toplumlarında artık yerini refah toplumu isteğine bırakıyor. Herkesin gönlünden isteyen ülkelerin bağımsızlığa ulaşması geçse de Büyük Britanya'nın sağladığı refah toplumunu bırakmak, iskoçlar için hiç de kolay değil.
işte bu durum satırlarca demagojisi yapılan kapitalizmin en bariz göstergesi.
Lenin, bu günleri şöyle özetlemiştir, "emperyalizm kapitalizmin en yüksek aşaması olarak, kendi içlerindeki kaçınılmaz devrimi geciktirmek için avrupa devletleri'nin başvurmak zorunda kaldığı bir araçtır. yani kapitalist ekonomiye dayalı bir ülkenin biriken artı-değeri transfer etmesinin emperyalizm dışında yolu yoktur. modern kapitalizm ve emperyalizm'in doğduğu britanya da, iç çatışmalarının yarattığı basıncı (irish-english, english-scottish) böylelikle, sömürgecilik yoluyla transfer ediyordu, artık edemez oldu"
Bununla birlikte iskoçya, ilişkilerin sadece Britanya çemberinde olmadığını (bkz: çin ile son yıllarda artan ekonomik ilişkiler) anlamış oldu. Belki de iskoçya'yı bu denli sağlam bir adım atmaya, kuzey petrolleri değil de bu tür ilişkiler götürmüştür. Bilinmez. Elbette bu konuları daha iyi analiz edebilecek arkadaşlar vardır buralarda.
Yukarıda domino etkisinden bahsettik, bugün çıkacak her türlü sonuç bask ülkesi, kuzey italya, quebec, belçika hatta kürdistan bölgesini etkileyebilir. Bu sanıldığı kadar uzun vadede olmayacak.
Neden mi? Çünkü bir çoğumuzun bilmediği Veneto Bölgesi, bağımsızlık için bugün sesini yükseltmeye başladı bile. (kaynak AA: http://on.fb.me/1meADsH )
Domino etkisinin bir diğer tarafı da ispanya gibi, hem ekonomik anlamda hem de bu tür bağımsızlık istekleriyle mücadele eden ateş çemberindeki ülkeler. ispanya, iskoçya'nın olası bir bağımsızlık zaferinin bask bölgesini gazlayacağının farkında. O yüzden ingiltere'nin yanı sıra iskoçya'ya AB konusunda resti çekebilir, bunun sinyallerini de verdi.
Bunlar işin görünen tarafı, ulus devlete doğru uzanan yol kolay değil. Sermaye paylaşımları, iskoç topraklarındaki nükleer ıvır zıvırlar daha bir sürü argüman konuşuluyor.
işin özeti, iskoçlar "sokarım size de refah toplum düzeninize de ben gidiyorum" diyebilecek mi?
Ben tüm olumsuzluklara rağmen, şu tarihi günde, iskoçların deyimiyle referanduma "aye" diyorum. Çünkü, referandum kazanılmasa bile en azından iskoçlar maşa olmadıklarını gösterecek, yüksek vergilere dur diyecek ve elini güçlendirecektir.
Unutulmamalı ki ingiliz Parlamentosu'nun iskoçya üzerinde dış politika, savunma, göç, kamu yardımları, enerji gibi alanlarda söz hakkı bulunuyor. ingiliz Parlamentosu ayrıca, iskoçya'da uygulanan vergi oranlarına da karar veriyor.
Hakkınızda hayırlısı iskoç dostlarım. Bu arada memleketiniz çok güzel.
Merkeze alınan Diyarbakır Valisi Mustafa Cahit Kıraç, kente gelen Adalet Bakanı Bekir Bozdağı karşılamayıp, makamında görüşmeyerek valilerin de trip atabileceğinin en güzel örneğini sergilemiş.