empati kurulması gereken insandır. olayı iki şekile değerlendirebiliriz.
1. eğer erkek karısıyla hiç iletişime geçmeden, namaz kılmasını nazikçe tembih etmeden, güzel söz kullanmadan doğrudan şiddete başvuruyorsa %100 hatalıdır. suçludur. lamı cimi yok.
2.kadın kocasının tüm dil dökmelerine olumsuz cevap veriyorsa, namazını kılmamakta ısrarcıysa, kötü niyetliyse, evet, erkek şiddet (uygun miktarda elbette. hastanelik etsin demiyorum) kullanabilir. şiddet, küçük bir tokat ya da bedenin kafa dışındaki herhangi bir bölgesine darbeler şeklinde fiiliyata geçebilir.
mhp'nin programına göz attığımızda farkına varabileceğimiz olgu. gelenekçi solcular "olur mu hiç öyle blablabla" demeden önce okusun ve öyle karar versin. ne yazıyor o programın sosyal devlet maddesinden bir bölümde: "istikrarı ve adil gelir dağılımını sağlayarak sosyal dengeleri gözeten, yaşlısını, kimsesizini, yoksulunu ve engellisini gözetip kollayan, bütün vatandaşlarını eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlandıran ve hizmet sunumunda kaliteyi amaç edinen bir devlet, Partimizin sosyal devlet anlayışının diğer esaslarını oluşturmaktadır." (http://www.mhp.org.tr/usr...rti_programi_2009_opt.pdf ) şimdi gidin bir de sosyalizmin tanımını okuyun bakalım. ne fark var arada? neden destek vermiyorsun hala diye sorsak "ıyy ülkücü, kıro, hilal bıyık, auuuuu" filan diye gevelersin.
ben bir sosyalist olarak mhp'ye oy veririm. neden? çünkü orada kimse senin dini inancına karışamaz. hiç kimse mhp'de gelip sen nasıl allah'a inanırsın filan diye beni yargılayamaz. (bkz: solcular dinsiz olur)
pos bıyıklı bir devrimciden duyduğum kanımı donduran söz. anlatayim.
ben kendimi evvelden beri sosyalizme yakın hissederim. bu nedenle geçen haftalarda örgütlenmeye, bir parti çatısı altında aktif olarak siyaset yapmaya, mücadele etmeye karar verdim. kendime yakın gördüğüm ve adını vermek istemediğim legal bir sol/sosyalist partinin evime en yakın olan ilçe örgütüne gidip üye olmak istediğimi söylediğimde gayet sıcak karşılandım. demli çaylarımız eşliğinde güzel bir muhabbet çevrilirken iş döndü dolaştı ve ailemin dünya görüşüne geldi. ailemin dindar olduğundan, dedemin anadolu'da müftülük yapığından bahsettiğimde harun isimli bir şahış o kilit soruyu sordu: "peki sen tanrı'ya inanıyor musun?" cevabım netti. "elhamdülillah müslümanım." işte tam bu anda harun kanımı donduran o cümleyi kurdu. "nasıl yani? solcular dinsiz olur." inanın yerin dibine girdim. bu nasıl bir algı, nasıl bir bağnazlık diye geçirdim içimden. dini inancımı belirttikten sonra oradaki sözde aydın tiplerin bana örümcek kafalı bir mürteciymişim gibi davranması daha da kötü hissettirdi. sonuç: elbette o partiye üye olmadım.
hem halkçı olacaksınız. halktan yana gibi davranıp halkın değerlerini sahipleniyorum ayağı çekeceksiniz. hem de bu milletin birleştirici çimentosu olan islam'a diş bileyeceksiniz. siz daha çok o ilçe örgütlerinde tıkılı kalırsınız çook.
farazi bir değerlendirme. hz muhammed yaşasaydı bdp'ye oy verirdi. çünkü kürt halkının meşru hak taleplerini, haksızlığa, adaletsizliğe karşı yaptığı mücadeleyi desteklerdi. kürt halk önderi öcalan'ın imralı'daki ağır tecrit koşullarına, kürtlere yapılan psikolojik işkenceye karşı çıkar, mazlumdan yana olurdu.
doğru bir önerme. atatürk yaşasaydı zaman gazetesi'nde yazılar, makaleler yazar; fikirlerini zaman üzerinden kamuoyuyla paylaşırdı. "neden?" diye sorabilirsiniz. neden? çünkü atatürk bu ülkenin gelişmesini, ortadoğu'da vizyon sahibi, lider bir ülke olabilmesini ister, bu uğurda bütün çabasını ortaya koyar ve düşüncelerini ifade etmek için bu vizyonu, misyonu tam anlamıyla içselleştirmiş bir basın kurumunu seçerdi. ve bunu gerçek manada yapabilen tek gazete zaman gazetesidir. yeni türkiye'nin, güçlü türkiye'nin uluslararası arenada yer alabilmesi için çaba sarfeden tek gazete zaman gazetesiir. sevin veya sevmeyin. bu gerçekle yüzleşin ya da yüzleşmeyin. siz gözlerinizi kapattığınızda gerçekler ortadan kaybolmayacak!
behzat ç adlı dizinin bütün bölümlerini baştan sona izlediğimde tam olarak bende hasıl olan kanı.
bu adam hepimizin bildiği gibi içkiyi gırla içiyor, önüne gelene sövüyor, nikahsız cinsel ilişkiye giriyor. hayır. bunlara bakarak behzat ç müslüman değildir demeyeceğim. bu günahlar bir müslümanın yapabileceği fakat müslümanlığı engellemeyen şeyler. günahkar olan fakat islam'la gönül bağı devam eden bir insan bu günahların ardından tövbeyi istiğfar eder ve affedilmeyi bekler. behzat ç'nin müslüman olmama ihtimali tam da bu noktada insanın aklına düşüyor. "bu adam niye bir kere bile ağzına allah'ın adını almıyor" diye düşünüyor insan. niye bir kere bile yaptıklarından pişmanlık duyup allah'a sığınmıyor? tövbe etmeyi geçtim, behzat ç'nin müslüman olduğuna dair bir tek veri bile yok dizide. yalnızca bir ölünün gömüldüğü sahnede yalandan fatiha okuyormuş gibi yapıyor, o kadar.
peki müslüman olmayan bir karakteri binlerce müslüman nasıl kabul ediyor? bu toplumun en büyük değeri olan islam'ı toptan reddeden bir polisi müslümanlar nasıl bağrına basıyor? işte anlamakta güçlük çektiğim nokta burası.
cd'ye çektiğim, deniz baykal'ın chp'nin başındayken yaptığı meclis grup konuşmalarını tekrar izlerken ağzımdan gayri ihtiyari çıkan cümle. türkiye'nin geleceği chp'siz olmaz ve chp'nin geleceği de deniz baykal'sız olmaz. türkiye'nin bölgesel güç olma parolasıyla girdiği fakat sonunda tamamen sıçtığı şu konumda reçetemiz ancak ve ancak atatürk'ün gerçek takipçisi ve varisi deniz baykal'dır.
bir iddaa. elli karakter sınırına takılmamış biçimiyle "atatürk yaşasaydı lahey savaş suçları mahkemesi'nde yargılanırdı." bu iddaanın içini şöyle doldurabiliriz. atatürk döneminde; dersim'de sivillerin bombalanarak katledilmesi, istiklal mahkemeleri'ndeki usulüne aykırı toplu idamlar, batı cephesi'nde infaz edilen yunan askerleri gibi hiç de hoş olmayan, insanlık onurunu ayaklar altına alan uygulamalar yapılmıştır veya yapıldığı iddaa edilmektedir. bu ve bunun gibi uygulamalar avrupa için üzeri örtülemeyecek derecede vahim olmakta ve bağımsız avrupa mahkemeleri tarafından kesinlikle affedilmemektedir. bunu göz önünde bulundurursak atatürk yaşasaydı hakkında geniş çaplı bir soruşturma açılır, lahey'e teslim edilmesi istenir ve büyük bir dava başlardı sonucuna varabiliriz. peki davanın sonucu ne olurdu, bunu söylemeye cesaretiniz var mı ey atatürkçüler?
türkiye'nin hakim ideolojisine karşı çıkan aydınların, entellektüellerin oluşturması, bu ülkede kardeşçe yaşamak isteyen vatandaşların da katılarak destek vermesi gereken kampanya. yıllarca dilleri yasaklanan, köyleri yakılan, özgürlük savaşçıları dağlarda katledilen kürt halkından gerçek manada özür dileyeceksek ve bu ülkede barışın hüküm sürmesini istiyorsak ak parti'li de olsak mhp'li de olsak bu kampanyanın hayata geçirilmesi için çaba göstermemiz gerekir. bir chp'li olarak böyle bir adımın arkasında olacağım. haydi sen de destek ver!
koşuyolu'ndaki bir ilkokulda 5. sınıfa giden oğlumdan aldığım bilgiye göre şu sıralar ilkokul öğrencileri arasında giderek yaygınlaşan oldukça çarpıcı eylem. yine bu öğrenciler tepki olarak kitapların ilk sayfalarında bulunan istiklal marşı'nı ve atatürk resimlerini de yırtıyorlarmış. "peki neden bunu yapıyorlar?" diye merakla sordum. aldığım cevap manidardı. "çocuklar kemalist vesayetin cumhuriyet tarihi boyunca dindarlara eziyet etmesine bir tepki olarak bu eylemi gerçekleştiriyorlar" dedi oğlum. cevap veremedim.
50 karakter engeline takıldığı için açmak durumundayım: olası bir suriye türkiye savaşında suriye'yi desteklemek.
kemalist ve antiemperyalist bir duruş sergileyen her türkün yapması gereken davranıştır. akp yayılmacılığının son hedefi haline gelen suriye halkı ve suriye halkının meşru lideri beşar esad'a destek vererek abd ve diğer kan emici sömürge güçlerinin, onların taşeronluğunu üstlenen rte gibilerinin karşısına cesurca dikilmek elzemdir. hama'da, humus'da katliam yapıldığını iddaa eden yandaş medyanın kirli oyunlarını deşifre etmek için kağıttan kaplan tc ordusu karşısında onurlu bir direniş gösterecek olan vatansever suriye ordusu'nu desteklemek kendine atatürkçü diyen her bireyin yegane görevi olmalıdır.
kurtuluş savaşı denen naneyle özgürlüğünün ipotek altına alındığını bilen türktür. dünya dillerinden birini anadili gibi konuşma imkanı varken barbar, ölü bir dili anadili bellemek zorunda kalmış, gaziler, paşalar yüzünden geleceğinden olmuştur. yine kurtuluş savaşı yüzünden ingiltere'ye, fransa'ya gitmek, vize almak için kırk takla atmak zorunda kalmıştır. özgürlüğü tadacağına "bağımsızlık" denilen zincirle bağlanmış, milliyetçi kusmuklarla hayat ona zindan edilmiştir. elindeki tek şey rahatlamak için sövüp saymaktır.
terbiyesizdir. çükü kesilesi mahlukattır. aynı zamanda eski arkadaşımlarımdan biri de içindedir bu grubun. kendisi salondaki atatürk resimli add takviminin önünde utanmadan hanım arkadaşıyla cima etmiş bunu yaparken atatürk resminin üstünü örtmeye tenazül bile etmemiştir.
bu insanlar sorsan atatürkçüdür. ama üzerine gittiğin zaman sadece görüntüde atatürkçü olduğu, altı oku ruhunun derinliklerinde hazmedemediği ortaya çıkar. pabucumun kemalistleri!
düzceli milliyetçi, türk bir ailenin atatürkçü, milliyetçi çocuğu olarak (neden kendimi tanıtma gereği duydum bilmiyorum, ama yapıyorum işte) tüm kalbimle desteklediğim ama hayata geçmesinin imkansız olduğu masum istek.
daha özgür olurduk. her yerde bir diktatörün resmini görme mezaliminden kurtulmuş olurduk. en azından başörtülü kardeşlerimize reva görülen zalimlik (müslüman olmayan insanlar tarafından) bertaraf edilirdi. neden? çünkü batı demokrasinin özünü kavramada doğunun kat kat önünde.
doğu toplumlarını seviyorum. ama bu toplulukları refah ve özgürlük için batılılar yönetmeli.
insanın düşündükçe midesini bulandıran yakın geçmişin en büyük ikiyüzlülüğüdür. sen git intihar bombalarıyla masum israilli sivilleri havaya uçur, oraya buraya, şehir merkezlerine roketlerle saldır, sinagogları bombala. sonra neymiş? israil işgalci devlet :'( yok duvarmış, yok gazze'ymiş, yok kuşatmaymış; bunlarla anca cahil müslümanları kandırabilirsiniz. (öyle oluyor zaten)
kendi devletinize nasıl saygı duyuyorsanız israil devletine de, yahudilere de saygı duyacaksınız! lamı cimi yok!
muhtemelen kız kavgası yüzünden 10-15 kişi arasında çıkan savaştır. daha sonra intikam almak için adam toplayıp gelmişlerdir. komuta zinciri falan olmuştur. bu şekilde insan oğlu savaşı icad etmiştir.
çok daha güzel olurdu. düşünceleri yüzünden birbirine giren anormal insanlar olmazdı. sırf kar elde etmek için yağmur ormanlarını kesen insanları zorla çalıştıran kapitalistler olmazdı. daha bir yığın kötü şey olmazdı. çok güzel yaşanılacak bir yer olurdu.
not: böyle bir dünyada güvercin olarak yaşamaya razıyım.
2007 yılında, ağrı doğubeyazıt'da, evimin önünde gerçekleşen bir korsan eylem sırasında yüzü maskeli bir grup tarafından atılan, nerede yaşadığımı sorgulatan, irkitici slogan. çevredeki yüzlerce kişinin alkışlarla destek vermesi de cabası.
2012 londra olimpiyatlarına katılacak olan bir Türk milli güreşçinin (adını hatırlayamadım) sözleridir. kendisi aynen olmasa da şöyle bir şey demiştir.
-ben Allah'ın izniyle londra da dinimizi en iyi şekilde temsil edeceğim.
şimdi, bu herif bizim Türk bayrağı altında Türk milleti adına bu yarışmalara katılıyor. fakat kendisi islamı temsil ettiğini düşünmek gibi bir düşünceye bulaşmıştır. bu mantıkta olan bir insanı böyle büyük bir organizasyona gönderen federasyonları şiddetle kınıyorum. o oyunlarda dini düşüncesini değil de, milletini temsil ettiğini bilen adamların gitmesi gerekmektedir diye düşünüyorum.
bir fıkra ile size şuan ki dönemi anlatmak istiyorum.
bir köyde muhtarlık seçimleri yaklaşmış. bir sürü insan aday olmuş tabi ki. o sırada da ilki dönemdir muhtar olan bir amca varmış. seçimden önce tanıtım yapmak için köyün kahvesine gelmiş. başlamış konuşmaya:
+hey ahali! ben yaklaşık 10 yıldır muhtarınızım. iki kere seçtiniz beni. Ne yalan söyleyim, ilk seçildiğimde kendimi zengin ettim. ikinci seçildiğimde yakınlarımı zengin ettim. benden nefret ediyorsunuz ama eğer beni seçmezseniz yeni gelecek kendini doyurmaktan başlayacak. üçüncü kez ben seçilirsem bu sefer gerçekten vazifem olan vatandaşlarla ilgilenecem
der.
şimdi demek istediğim şu. biz iktidarda ki adamlara karşı çıkıyoruz. ama onlar gitse bir başkası gelse onlarda çalacak. bu devlet sisteminin mantığı bu. insanlar bizim hayrımıza mı seçimlere giriyorlar. hepsi lider olup zengin olma peşinde. bu sebepten siyasete inanıp insanlarla didişmenin hiçbir anlamı yoktur. siyaset dedikleri belli bir zümreyi zengin eden bir oyundan ibarettir.
bazı sosyopat hastalarının sahip olduğu özelliktir. çoğu seri katil sırf bu yüzden cinayet işler. aynı tatmini almak için adam öldürmeye sürekli devam ederler.
(bkz: ted bundy)