büyük bir ahlaksızlıktır. bu ahlaksızlığı diğerlerini geçtim, müslümanım diyen insanların yapması da ayrı bir ahlaksızlık. yere düşen nimeti öpüp başımıza koyarız değil mi saygımızdan ?
yaşadığı şehirden çıkmadığı halde gideceği ülkenin kendisi için cennet olacağını sanandır. sen git bir bakalım almanya' ya dazlaklar türk olduğun için çeneni kırsın sonra lanet edersin zamanında onlarla müttefik olduğumuza...*
çok güzel bir gelişme. hemen bazı insanlar "cadillac kopyası." demeye başlamış. ne var bunda ? samsung, iphone' a ne kadar tazminat ödedi haberiniz var mı ? benzeyebilir ya da model olarak alınmış olabilir ne var yani bunda ? önemli olan türkiye' nin o arabayı üretebilmesi, boş boş muhalefet yapıyorsunuz ya yazmak istedim.
merak edilendir. şimdi arkadaşlar bildiğiniz üzere levent kırca ölünce "alkolik öldü." başlığı atıldı. türkiye tamamen senin adamın benim adamım olayında olan bir ülke yarın sağ görüşlü bir ünlü olan kadir mısıroğlu ölünce sözcü gazetesi nasıl bir başlık atar ?
sözlük yazarlarının geceye bıraktıkları hikayelerdir. gece değil ama bu başlığı açmak için 9 saat daha beklemek istemedim.
en sevdiğim hikayedir.
Mutluluğu kendinden vazgeçme olarak tanımlayan, umudu cennet olan bir rahip, serveti gördüğü her şeyi aşan bir prensle karşılaşmış.
Prensin çadırı dinlenmek amacıyla şehrin dışında kuruluymuş. Çadır çok kıymetli bir kumaştanmış. Hatta çadırı tutan çiviler bile altındanmış. Sade ve şatafatsız bir hayat sürmeyi savunan rahip, prense dünya varlıklarının geçici olduğunu, altın çadır çivilerinin anlamsızlığını, önemli olanın Tanrı' ya kulluk etmek olduğunu anlatmış. Diğer taraftan da kutsal yerlerin ne kadar ölümsüz ve görkemli olduğunu söylemiş.
Prens büyük bir ciddiyetle bunları dinlemiş. Rahibin elini tutmuş ve şöyle demiş:
"Benim için sözlerin yol gösterici "Dostum, benimle gel, kutsal yerlere yolculukta bana eşlik et."
Bu sözlerden sonra prens bir kez bile geriye bakmadan, yanına hiçbir şey almadan yola koyulmuş.
Rahip bu duruma şaşırmış,
"Prensim, kutsal yerlere gitme konusunda gerçekten ciddi misiniz? Eğer ciddiyseniz, gidip yanıma eşyalarımı ve paramı almak için beni bekleyin. Prens gülerek cevap vermiş:
"Ben servetimi, atlarımı, altınlarımı, çadırımı, uşaklarımı ve sahip olduğum her şeyi bıraktım. Senin ise eşyaların ve paran için geri gitmen gerekiyor."
Rahip, yine şaşkınlık içinde sormuş:
"Prensim, lütfen bana açıklayın, nasıl bütün servetinizi almadan gidebilirsiniz ?
Prens yavaş ama anlaşılabilir bir ses tonuyla şöyle söylemiş:
"Biz altın çadır çivilerini toprağa çaktık, kalbimize değil."