amına koyuyum, eve geldiğinde click and watch yapıyorsa tabii ki de mutsuz olacaktır.
isterse 10.000 tl alsın.
oh kira derdi yok, ailesi ile yaşıyor, fatura derdi yok, ailesi ödüyor, tüm maaşı cebinde kalıyor. okul bitti, ders, sınav dertleri artık kalmadı. tek amaç artık kariyer.
fakat seks yoksa hayatta her şey anlamsız.
7/24 düşündüğüm bir şeyi elde edemiyorsam istersem dünyanın en zengin insanı olayım.
öncelikler listesi sıralansa şahsi fikrim kesinlikle ikinci sırada yer alır.
yani "sağlık"tan sonrası.
çünkü, bu dünyada paran kadar konuşur ve paran kadar yaşarsın.
çünkü, bu dünyada yalnız kalmak istemiyorsan paranın olması gerekir
çünkü, evlenmeyi arzu ettiğin bir insan senin ilk önce maddi seviyene bakar
çünkü, parasız adam toplum içerisinde itibarlı değildir
çünkü, parasız adam başkalarına muhtaç yaşar
çünkü, paran varsa range rover yoksa game overdır.
ünlü insanlar, insanlar tarafından sevilir, beğenilir, takipçileri ve hayranları boldur, eserleri ile adından söz ettirir, hayatı tatmin edicidir, gelirleri iyidir, yüksek standartta bir hayata sahiptir, yanında her zaman eşleri vardır, arabaları son modeldir.
sıradan insanlar en çok bu sebeplerden dolayı ünlülerin ölümüne sevinir. o sabah 8, akşam 18 plazada ömür çürütürken, yaşamı boyunca kazanamayacağı parayı ünlü insan bir reklam filminde 30 saniye oynayarak toplar.
ünlü birinin ölümü, sosyal dengeyi sağlar, artık o tüm dünyevi nimetlerden mahrumdur. bu düşünce bir ünsüz insanı sevindirir.
türkçe öğretmeni yazmamın sebebi ilkokul yıllarına ait bir hatıra olmasındandır.
ta o küçücük yaşlarda, uçak kalkardı uyarıcı olduğunda. mastürbasyonun keşfi, pornoya ulaşmanın kolaylığı vs.
dar giyinirdi türkçeci ve tatlı bir yuvarlaktı hatları.
bilmiyorum işte. onu sikmeyi hayal ederdim daha o yaşlarda.
ve o bana karşı koymazdı imgelerimde. kendini bırakırdı bana usulca, pantalonunu yavaş yavaş aşağı indirirdim bedenine o kadar bitişikti ki çünkü adeta güç sarfederdim ve bu işi sınıfta yapardık, kimsenin sıralarda oturmadığı o sınıfta yeşil tahtanın önünde.
bacaklarını okşardım. ve tabii ki kalçalarını avuçlardım.
sonra anladım ki, böyle olaylara mahal verilmemesi için tesettür ve haremlik selamlık uygulamalara şart.
kelime-i şahadet çekip, islami hayatıma devam ettim.
üniversiteden mezun olmuş yeniyetme gencimizi bir aynaya bakıp sorgulatan durum.
kendini ifade edebilme becerisi tam, prezentabl dibine kadar, ingilizce konuşturdular şakıdı resmen, reputable bir üniversiteden mezun hem de, askerliğini de yapmış.
neden?
kendisinden daha iyi namzetlerin olabileceğini kabullenmeli insanoğlu her zaman belki de...
e napacak, unilever şutlamış, p&g tekmeyi koymuş, mckinsey and companyde torpil bulamamış, kaldı mı ikinci sınıf firmalar. koştur adamım belki olur....
kitaptan, retorikten, şiirden, edebiyattan anlamayan hırboların yapacağı davranış. tartışmaya girdin karşısındaki de düzeyli bir şekilde cevap verir, bizim davar "konuşma lan" der köşeye sıkışınca. bu adamlar da en fazla karşınıza askerde veya survivor adasında çıkar.
nebatlarınki gibi bir yaşama sahip olmak. okurken bunu yapmak için gani gani vakit var, çalışırken de elbet zaman yaratılabilir. zamanım yok demek hiçbir zaman sebep değil. dünya gözü ile bir enstürman virtüözü olup öyle ölüp gitmek gerek. en azından gözün açık gitmezsin. futbol oynayarak nereye kadar a amına kodumunun hödüğü!
0-30 : ingilizce düzeyi, ilkokullu seviyesi kadar. bir mekan tarif etmesi istense bu kişiden, go go go left, go go go right, go go go left diye anlatır gideceği yeri. tek bildiği soru what is your name'dir. okuduğu paragrafı anlayamaz. cümle kuramaz.
31-50 : vasatın altı bir ingilizce. kendisine söyleneni çatpat anlar ama konuşamaz. okur birazcık ama yazamaz. losttaki jin'in ilk sezondaki halidir.
51-70 : eh işte! barlarda ecnebi kızlarla ilişki kurabilir bu eleman. sosyal medyada da ingilizce bir şeyler paylaşır, altyapı ve gramer bilgisi vardır bunlarda.
71-90 : ingilizce bu insanlarda tamamdır. istediğini anlatabilir, istediğini yazar, karşısındaki çok hızlı konuşmadığı sürece denileni anlar tereddütsüz.
91-100 : kasmış bir ingilizce, kelime dağarcığı tavan adamlarda, grameri yalayıp yutmuş. ingilizce öğretmeni sanki. neyse halin çıksın falin bro.
şeriat, kuran ve hadis hükümlerine göre ülkede adalet uygulanmasına dayanan devlet yönetimi biçimidir.
müslüman, kuran'ın allah kelamı olduğuna inanan ve hz. peygamberin de onun elçisi olduğuna şehadet eden insandır.
yukarıdaki iki tanımdan yola çıktığımızda, hem müslüman olup da anti-şeriatçı olunamaz.
apaçık ki bu tutarsızlık, bu bir çelişkidir.
müslümansan, ayetler ışığında milletin yönetilmesi ve yargılanmasını desteklemen beklenir.
kuran hükümlerini çağdışı ve geri buluyorsan, o zamanda imanda problem var demektir.
yüzde 99'u müslüman olduğu söylenen bir ülkede, sadece %1'lik azınlık için mi isviçre kanunlarını uyguluyoruz gibi diğer sorular da akıllara geliyor tabii.
kadın olacak hali yok zaten fakat gene de özellikle "erkek" yazmak istedim.
bedellinin kendine çıkması için dualar eder, yok efendim 2 yıl tecil hakkı kullanır sonra bir yüksek lisans patlatır, yurtdışına çıkar, erteler de erteler.
bu ülkenin vatandaşıysan eğer biliyorsun ki, bu vazifeyi sike sike yapacaksın. istediğin kadar entel ol, istediğin kadar varsıl ol.
yaşadığın ülkenin yasaları bunu gerektiriyor. yapmak mecburiyetindesin yoksa suç işlemiş olacaksın.
bülent ersoy ve kuşum aydın bile askerliklerini yaptı, boy boy resimleri var. sen neden tırsıyorsun bu kadar askerlikten, siktir git yap çıksın aradan mal. sonra 35 yaşında gidersin oraya 10 yaş küçüklerin sana tuvalet temizletir.