Milliyet gazetesi yazarlarından Metin Münir beyin yazdığı dikkate alınması gereken yazıdır.
28 Ekim Çarşamba 2009
Yanlış şeylere şaşıyoruz. PKK’liler silahlarını bırakıp dağdan inmeye başladıklarında batıda sokaklar dans eden insanlarla dolmadığına şaşırmalıydık.
Yirmi beş yıldır devam eden bir savaş sona erimiyor muydu?
Bana öyle geldi.
Artık askere giden gençler şehit olmayacak, sokaklardan cenazeler geçmeyecek, her yıl yüzlerce ailenin ışığı sönmeyecekti.
Her yıl milyarlarca lira, kazanılması mümkün olmayan bir savaş için heba edilmeyecekti.
Demokratikleşmenin, ekonomik büyümenin önü açılacaktı.
Kuzey Irak’la savaş olasılığı ortadan kalkacaktı.
Türkiye dünyada saygınlık kazanacaktı. Belki de Nobel Barış Ödülü ülkemize gelecekti.
Sayısız olumlu şey olacaktı.
Onlar sokaklarda dans etti, biz çileden çıktık.
“Çingene çalar, Kürt oynar” diye dalga geçti bir okurum, bu cümlede gizli hakaretin ve ırkçılığın farkına bile varmadan. Batıda matem havası, felaket beklentisi ve yenilmişlik duygusu vardı.
Matem mevsiminin sonuna geldiğimizi, artık felaket beklemeye gerek kalmayacağını çok insan anlamadı.
Çok insan farkına varmadı: Silah bırakan onlardı. Biz değil. Onlar bizim merhametimize ve insafımıza kendilerini teslim ediyorlardı. Biz onların değil.
Kazanmıştık, aslında, ama farkına göremedik.
Şimdi ne olacak sanıyorsunuz?
Yani barış süreci sekteye uğrarsa, PKK bir terör örgütü olarak varlığını sürdürmeye devam ederse, Güneydoğu’da yaşayan Kürtler barıştan umutlarını keserlerse ne olacak sanıyorsunuz?
Cevap basit. Savaş devam edecek ve muhtemelen tırmanacak. Daha çok insan ölecek. Kin ve nefret derinleşecek. Türkiye’nin bölünme riski azalmayacak, çoğalacak.
Bu iş silah gücüyle hallolur mu sanıyorsunuz?
Bu süreci siyasi çıkar için sabote edenlerin başında gelen Baykal ve Bahçeli’nin sizi veya onları kurtaracak bir formülü mü var sanıyorsunuz?
Onlar yüzlerden tebessümü, kalplerden ümit ve sevgiyi çalmakta uzmandırlar.
Melodramatik milliyetçi köşe yazarlarından da hayır beklemeyin. Suyu kurumuş denizlerin yüzme şampiyonudur bu kof vatanseverler ve onlarda da çözüm yoktur.
Bu resmi çok yanlış okudunuz. Seçenek yenme veya yenilme arasında değildir, çünkü bu işten ya her iki taraf galip çıkacak ya da her iki taraf mağlup.
Seçenek savaşmak ile barışmak arasındadır. Dağdan inme yoksa çıkma var. Silahlara veda olmayacaksa şehitlere sala olacak.
ileri gidemezsek gerileyeceğiz.
ikisinin arası yok.
Ama kandınız. Anlamadınız. Duygusal davrandınız. Önünüze gelen fırsatı teptiniz.
Kötü haber taşıyıcısı olmak istemem ama üzgünüm. Eğer bu girişim planlandığı gibi sonuçlandırılamazsa sizi kötü günler bekliyor.
Saddam`in dogdugu irak kenti. toz duman ve akreplerlerle dolu bir yerdir kendisi. tsunami dalgalari buyuklugunda ustunuze gelen kum firtinalari eksik olmaz. coldur kotudur sicaktir vesselam.
doğanın en güzel renkleri olmasına rağmen ülkemizde hoş gözle bakılmayan kombinasyondur. bir dönemler öyle bir hal almıştır ki bu hoşnutsuzluk trafik ışıklarının değiştirilimlesine kadar gidilmiştir. yanılmıyorsam batman'da ve salih sarman isimli valiydi bunu yapan. yeşil yerine mavi koydurmuştu. değişiklik yüzünden kazalar artınca yaptığı rezalet yanına kar kalarak değiştirtmişti tekrar trafik ışıklarını.
900 km yola inat sevdayla yazılan mektupdur. hasreten kan çanağı olmuşken gözler, uykusuz geceler yakasına sımsıkı yapışıken adamın en etikilisi yazılır.
gözlerimle şahit oldum parası olan da olmayan da korsan alabiliyor. Parasal nedenlerden öte zihniyetle de ilgilidir. parası olup orjinal almayan fatih ürektir yanlız aylık 500 ytl'ye çalışan adamı da kimse yadırgamamalı.
Kürt halkının ulusal renkleriyle aynı diye trafik lambalarını değiştirecek kadar saplantılı bu düşünce yapısından herşeyi beklerim anacım. öküzün altında buzağı arayan bu gazete biraz ilkeli davranıp hareket etseydi böyle bir haber yapmazdı zira bu renklerin kürt halkın ulusal renkleri olduğunu sağır sultan da biliyor. *
bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
gittiler akşam olmadan ortalık karardı
çocukluğa dair derin acılar hatırlatır yağmurda siyah şemsiye taşıyan adamlar.
YIL 1990
evine sıcak bir kaç ekmek götürmek için bütün gün inşaatta çalışan bir kara sıva ustasıydı siyah şemsiyeli mehmet abi. yağmurdan korunmak için bir elinde sıkıca tuttuğu siyah şemsiyesi diğer elinde uğruna bütün gün ter akıttığı bir kaç ekmeği ile geçerken görürdüm her akşam üstü. evlerindeki tek şemsiyeydi bu, oğlu ve karısıyla şiddetli bir yağmur da altına sığınmaya çalışırken çocuk aklımla anlamıştım bunu. bunca yıl geçmesine rağmen hiç aklımdan gitmedi ensesine yediği tek kurşuna rağmen bir elinde ekmekleri bir elinde siyah şemsiyesi boylu boyunca sokakta uzanırken ki hali. ne zaman siyah şemsiyeli bir insan görsem hep hatırlarım bu sahneyi. çocuk aklımla evlerindeki tek şemsiye olduğunu anlamıştım ama faili meçhul cinayetin ne olduğunu anlayamamıştım.
dünyada en çok ortadoğu ülklerinde görülen, ortadoğuda da en çok türkiye'de görülen hadisedir. olayın kahramanı sadece donu yırtık arkadaş değildir. onu bu kahramanlığa iten kullandığı telefona içtiği sigaraya göre kıymet biçen asalaklar grubuda yardımcı oyunculardır.
Tüm içtenliğimle söyleyebilirim ki tsk'nın gelmiş geçmiş en başarısız komutanıdır pamukoğlu. Türkiye halkının şunu iyi bilmesi gerekiyor, her gün televizyonlarda, basında efsane komutan diye çıkartıyorlar ve bunu kışkırtma aracı olarak kullanıyorlar. Geçen şiddetli çatışmalar döneminde, Pamukoğlu'nun en başarısız komutanlardan olduğunu, askerleri sürü gibi çatışmalara sürdüğünü, askerlerin yaşamını düşünmeyen, onlara acımayan, en fazla savaşta kayıp veren komutanlardan birisi olduğunun iyi bilinmesi gerekiyor. Savaşta abartılı ve yalan rapor veren komutanlar genelde ağır kayıp veren ve başarısız olan komutanlardır. Pamukoğlu da onlardan birisidir. Bu ve bunun gibilerin isteği sadece bu çatışma ortamını kışkırtmak, rant elde etmek ve kendi işledikleri suçları gizlemek içindir ki başkada bir şey olamaz.
daha öncede dediğim gibi şükürler olsun ki tsk'da akıllı komutanlar var da daha fazla askerin canına kıymadan postalamışlar.
nezaketi genlerinden alan laz kardeşlerimizden birisi, kendisiyle karadenize bakan bir tepeden hamsi yanına rakı içip horon tepmek istediğim sevgili yazar arkadaşımız.
ulan bende herkes gibi bana tek yazıldı sandımda göğsüm kabardıydı. neyse yinede fikirlerimi değiştirmeyeceğim. madem bu kadar nazik. *
2003 yılında amerika'nın ırak'ı işgalinden sonra ütopya olmaktan çıkan federatif bölge. gidip görenler bilir kültürel, sosyal ve ekonomik anlamda her gün gelişen bir yer öyle ya devlet olmak için bunlar gerekiyor. ırak'lı arapların sınırlarından içeri girmek için kefil göstermek zorunda oldukları dunya emperyalizminin yeni dubai'si. ön sezilerimde yanılmıyorsam erdoğanın amerikayı ziyareti ile başlayan ve türkiye muhalefetinin köstek yerine destek olmamız gerek tarzı açıklamalarından sonra bölge yönteminin de pkk'ye karşı başlattığı izalasyon ve takip edecek sınır ötesi operasyonla verecekleri destek neticesinde türkiye cumhuriyeti yönetimince tanınacak yeni sınır komşumuz.
son dönemlerde faşist çevreler tarafından bilinçi işlenen, üstünde en çok durulan ve türkiye halkları arasındaki kutuplaşmayı had safalara çıkartacak söylemlerden bir tanesi. hemen hemen tüm entryleri okudum, bir kaç tane ağız dolusu salya akıtarak yazılan hariç *. gün ülkemiz halkları arasına nifak sokacak böyle pervazsızca söylemleri bir kenara bırakıp kan ve göz yaşı üstünden geçinen kesimlere siktir çekme, kardeşliği ve barışı geliştirecek şeylerle uğraşma günüdür.
demokratik bir ülkeyiz ama böyle bir şeye müsade etmeyiz. düşünce özgürlüğü falan demeyin bana sakın. demokrasinin ve düşünce özgürlüğünün bir sınırı olmalıdır. bize ne elalem hz. isa'yı, papayı eleştiriyormuş biz yüce önderimize dil uzatanın dilini kökten keseriz. sakın ola putlaştırıyorsunuz demeyin. büstü de olsa onun gölgesini hissetmediğimiz gün istikbalimizin ve bağımsızlığımızın sona erdiği gündür. *
**
seviyesine erişmek için azami mücadele ettiğimiz Muhasır medeniyetler insan kopyalıyor, uzaya insansız araçlar gönderiyor, hergün kendine bağımlığı biraz daha arttırarak modern köleliği geliştiriyor. 12 eylül döneminde biz bir birimizi boğazlamakla meşgulken onlar geliştirdikleri teknolojiyle evimizin içine kadar girdiler, onlar bu gün kardeş kavgasını körükleyip nasıl daha fazla silah daha fazla bomba satarım hesabı yaparken biz neler ile uğraşıyoruz. *
son olarak. (bkz: atam atam sen kalk ben yatam)
zatı muhteremi bir dönemler yere göğe sığdıramayan * gürûhun bu gün neden lan bu da yaramazmış dediğini anlamadığım, rte nin akıl hocalarından. oysa geçmişte de bu günde hep aynıydı. abdul melik fırat, cüneyt zapsu ayarında birisi işte ne uzun ne kısa.