prof. dr. iskender pala'nın son kitabı. bu kitap diğerlerinden biraz farklı ancak. divan edebiyatıyla değil 15 yıllık (ordu) üniformalı yıllarını yazmış.
illa birileri çıkıp 'orduda böyle şeyler olmaz, orası her şeyiyle mükemmeldir. iskender hoca liboş, satılmış kalem' tarzı şeyler elbet diyecektir önümüzdeki günler. sanırım fıtratı itibariyle çok tartışılır bu kitap.
Bertolt Brecht'in enterasan şiirlerinden. Ne demek istediği konusunda çokça su götüren tartışmalar yaptırması muhtemeldir. Şöyledir;
Anladık iyisin,
Ama neye yarıyor iyiliğin.
Seni kimse satın alamaz,
Eve düşen yıldırım da
Satın alınmaz.
Anladık dediğin dedik,
Ama dediğin ne?
Doğrusun, söylersin düşündüğünü,
Ama düşündüğün ne?
Yüreklisin,
Kime karşı?
Akıllısın,
Yararı kime?
Gözetmezsin kendi çıkarını,
Peki gözettiğin kimin ki?
Dostluğuna diyecek yok ya,
Dostların kimler?
Şimdi bizi iyi dinle:
Düşmanımızsın sen bizim
Dikeceğiz seni bir duvarın dibine
Ama madem bir sürü iyi yönün var
Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
iyi tüfeklerden çıkan
iyi kurşunlarla vuracağız seni.
Sonra da gömeceğiz
iyi bir kürekle
iyi bir toprağa.
Çok güzel müzikleri insanlığa sunmuş dua edilesi insan. müzik deyince akla gelen bir kaç kişidendir.
Umut MÜRARE 1977 yılında istanbul'da doğdu. ilk orta ve liseyi tamamladıktan sonra 3 yıl özel statüde konservatuar ve piyano eğitimi aldı. Müzikle lise yıllarında tanışan Umut MÜRARE 1994 yılında Faruk EKiN, Bilal YAŞAR ve Yusuf MERAL ile Grup KARDELEN'i kurdu. Bu grupla 5 albüm çalışması yaptı. 1997 yılında müzik yönetmenliği ve aranjörlüğe ilk adımı attıktan sonra birçok değerli sanatçının albümüne söz ve besteleriyle de katkıda bulundu. Moral FM'de bir dönem program sunuculuğu, Sakarya'da ise yerel bir radyoda 3 yıl genel müdürlük ve program sunuculuğu yaptı. 2004 yılı Ekim ayında 'Ben seni görmeden sevdim' adını verdiği ilk solo albümünü çıkarttı. Aralık 2007'de de 'Sensiz Olmuyor' adını taşıyan 2. albümünü dinleyicileri ile buluşturdu. Umut MÜRARE halen müzik yönetmenliği, aranjörlük, söz ve beste çalışmalarıyla sanat hayatına devam etmektedir. Evli ve bir çocuk babasıdır.
33 sanatçıyla 50 dan fazla albümde çalışmıştır.
(bkz: maşallah)
Bir gün pervane böceği muma aşık olur...
Biri pervaneye şu sözleri söyledi:
Ey ufacık böcek, minicik kanatlı hayvan! Sen kendine lâyık bir dost tut. Öyle bir yola git, öyle bir yol tut ki, biraz olsun başarı umabilesin. Sen kim, mum kim? Sen neredesin, mum sevmek nerede? Semender değilsin. Ateşin etrafında dolaşma. insan önce kendini bilmeli, yiğitliğini denemeli, ondan sonra savaşa atılmalı.
Yarasaya baksana! Güneşten saklanıp gizlendiği için gündüzleri ortalarda görünmüyor, geceleri meydana çıkıyor. Demir pençeli kimse ile savaşmak, câhillik, kendini bilmezliktir.
Düşman olduğunu bildiğin birisini dost edinmek akıllıca bir hareket değildir.
Ey pervane! Kimse sana mumun uğrunda nâhak yere ve boşu boşuna öldüğün için iyi ediyorsun demez.
Bir dilenci padişahın kızını isterse, bu saçma bir fikir beslemek, mânasız bir harekette bulunmak demektir. Ensesine tokadı yer.
Bir mecliste mum yandığı vakit, padişahlar bile yüzlerini ona çevirirler. Hâl böyle iken mum hiç sana, senin gibi âşıka yüz verir mi?
Karşısında o kadar padişahlar varken, büyükler dururken senin gibi bir müflise iltifat eder mi hiç ? Ben zannetmem.
Mum herkese nezaket, yumuşaklık, fakat sana kızgınlık gösterir. Çünkü sen zavallısın, biçâresin.
Yüreği yanık pervane ona şu cevabı verdi:
Ey tuhaf adam! Sen bu sözlerinle tuhaf oluyorsun ama iş tuhaf değil. Mum beni yakarmış, yanarmışım. Bunun ne önemi var. Yansam ne olur, kavrulsam ne çıkar. Gönlümde ibrahim'in ateşi var. Nemrud'un ateşi ibrahim'e nasıl bir gülizâr oldu ise, mumun ateşi de benim için bir gülistandır.
Gönül, canânın eteğine çekmez, canânın aşkı canın yakasına yapışır.
Ben kendi isteğimle kendimi ateşe atmıyorum ki! Boynumdaki aşk zinciri beni ateşe sürüklüyor. Mumun ateşine kavuştuğum zaman yanmıyorum ki, o beni uzakta iken yakmıştı.
Yâr, güzellik ve sevilmek icabı istediğini yapar.
Ona: Yapma, etme, günahtır denilmez ki!
Ben, yârimi sevdiğim için onun ayakları altında can vermeye hazırım. Emelim budur, zevkim de bundan ibarettir. Can benim değil mi? Kim buna engel olabilir?
Dost var iken bana varlık yakışmaz. işte bunun için can veriyorum. istiyorum ki, yalnız o var olsun.
Yârim güzeldir, beğenilmiştir. istiyorum ki, ben yanarken çıkardığım alev ona sirayet ederek onun ışığına katılsın, onun ziyasını arttırsın.
Ey bana öğüt veren! Diyorsun ki: Git, kendine göre birisini bul, onu dost edin!
Bu öğüdün bana hiçbir faydası yok. Bana kâr etmez, tesir etmez. Bilir misin ki, aşığa nasihat etmek akrebin soktuğu kimseye sızlanma, inleme demeye benzer. Sindbad kitabında çok güzel bir nükte vardır. O da şudur:
Aşk ateştir, öğüt yeldir.Yel, ateşi alevlendirir. Bir kaplanı ne kadar dövsen, o nisbette hırçınlaşır, öfkesi şiddetlenir.
Ey nasihatçı! Sen bana fenalık yapıyorsun. istiyorsun ki, yüzümü ateşli yerden ateşsiz, soğuk yere çevireyim.
Şimdi sıra benim. Ben sana nasihat vereyim de dinle.
Daima kendinden iyisini ara. Kendin gibilerle vakit geçirmek, vaktini zâyi etmektir. Kendi emsalinin peşinden ancak kendini beğenmişler gider. Tehlikeli yerlere ise ancak sarhoşlar gider.
Nitekim ben aşka düştüğüm zaman onun bütün belâlarını da düşündüm. Kelleyi koltuğa aldım da bu yola girdim.
Sadık bir aşık isen elini canımdan çek. Canını vermeye kıymayanlar kendini beğenen korkaklardır ve sevgiliye değil de kendi şahıslarına âşıktırlar.
Bir gün gelecek, nasıl olsa ecel pusu kuracak beni alıp götürecek. Onun için nazlı sevgilim beni öldürsün daha iyi. Onun uğrunda, onun elinde güle oynaya can veririm. Madem ki, ölüm haktır ve alına yazılmıştır, cânan uğrunda, onun elinde ve yanında ölmek daha iyi değil mi?
Bir gün ister istemez öleceksin. Yârin ayağı dibinde can vermek daha iyi değil mi?
Pervâne sâdık bir âşıktır. Tek bir ışık etrafında döner durur ve kendini yok eder. Onun yok oluşu, Vahdet yolundaki dervişin hâline benzer. Işık ilâhî aşk, pervâne ise bu aşk ile yanıp tutuşan ve hatta yokluğa erişen derviş demektir.
07.05.2008 günü itibariyle netten tüm dünyaya kontrolsüzce dağılan sagopa kajmer şarkısı. *
sagopa nın şarkıyı takdimi
Dün eşim Kolera bana dedi ki: 'önceden ne güzel kalkar hemen şarkı kaydederdik özledim hadi şarkı yapalım'.aslında uzun zamandır tembellik tarafım ağır basıyor malum yorgunluktan.sadece tembellik yapmak hayalim oluyor ,boş vakit olursa güzel oluyor.Koleranın gazıyla bugün neşeli bir şarkı kaydettik.aslında amacınız neydi diye sorarsanız,gerçekten pek bir amacımız yoktu zevk için yaptık.eğlenmek için.sonuçta çıkan şarkının adını da 'bu şarkıyı zevk için yaptık' koyduk.şarkı gayet gangster tipli bir şarkı.Agresif bir tavrı var.Biliyoruz ki arada bir bizlerden böyle oynak kıvrak ama tarz olan işler bekliyorsunuz.işte bizde bunun bilincinde olduğumuz için böyle bir hareket yaptık.Boş durmaktan yeğdir hareket dedik.Arada bir şarkı kaydeder size hiçbir ücret talebetmeden veririz.Biz zaten bu yoldan geldik biliyorsunuz.Bu EP hadisesini de ben çıkarmıştım sonra moda oldu biliyorsunuz.Her neyse bizler için ödediğim vergilerden bÎhaber'paracı oldular' diyenler için de cevap olur.şaka maka satılan albümün ne kadar adedi fazla da olsa ödenen vergiler aşırı.o da ayrı bir mevzuu.
Sizleri şarkıyla baş başa bırakıyorum.Bu arada hemen hatırlatalım Kolera yeni solosu 'iNZiVA' pek yakında.... yaaaaa
Bizim yunus....sizin yunus....
anlaşıldığı üzere dağıtıma izin var. e hadi şarkıyı da verelim tam olsun;
ingiliz casus hampher'in hatıralarının kitap halidir. batı dünyasının islam dinine hangi gözle baktığına dair çarpıcı açılımlar getirebilir zihinlerde.
görünen haliyle türkiye'de bazı çevrelerin başucu kitapları arasındadır. o bazı çevrelerin söylemlerine bakıldığında, nereden esinlendikleri kolaylıkla anlaşılıyor.
Bir veda hutbesiyle ayrıldı aramızdan
Sonra sahabelerin birer birer arkadan..
Bizimde bahtımıza acı yalnızlık düştü
Anladım; bülbül güle neden küstü
Sene 632
Ne hicranla yıkanmış gök
Evrenin tüm saatleri ayrılığa kuruldu
Ashabın hıçkırıkları şiirlerin sonuydu
Gökyüzüne dokunsan ağlıycak
Zira tüm bulutlar grinin en koyu tonuydu
Bir tepeye tırmandın ağır ağır
Bu veda haberini duymaktansa
Ashab razı ebediyen olmaya sağır
Ümmetim dedin!ÜMMETiiiiiiiM!
Belki bu size son seslenişimdir bilemem,dedin
Ve yangın düştü kalbine yüzbin sahabenin aniden
Korkarım Ebu Bekir'in saçlarını beyazlatır bu veda
Korkarım Ömer'in yüzüne tebessüm uğramaz bir daha
Belde-i haramda hiçbir ayrılık böyle can yakmadı
Yusufların nur yüzüne hicran beni düştü
Mecnunların derdi büyük!leylalar anlamadı
Yetimlerin başını okşayan bir mübarek elin vardı
Sen yoktun o yetimlerin de saçları tozlara bulandı
Korkarım,korkarım!bu ayrılık Yakupları tekrar kör edecek
Korkarım,Yusuflar tekrar dönecek zindanlara
Ferhatların tırnakları dayanır mı bilmem
Sen gittin,yalancı güneş kaldı ufkumuzu aydınlatmaya çalışan
Tadı yok güllerin artık tadı yok
Onlar da yalan
Yıldızlarıda al yanına
Güllerin efendisi
Bir haber sal şu aşığına
Ümmetin sevgilisi
Ayağında toz olurum
Yürüdüğün yol olurum
Sen iste sevgili
Ömür boyu kölen olurum
Sen yürürken Mekke sokaklarında adım adım
Ardında gülden güzel kokun kalırdı
Rüzgarlar öpmeden geçmez saçlarını
Ceylanları bile kendinden geçiren güzel gözlerin vardı
Şimdi yoksun!!
O güzel kokunu da bizden zalim bir rüzgar aldı
Anaları sütten kesti bu veda
Bebeklerin emdiğinin zehirden farkı yok
Ya seher kuşları?
Kimin için söylesin şarkıları şimdi
Vefakar örümceğin yeni bir ağ örmeye takati yok
Ömer'in kamburu arttı diyorlar Yokluğunun ardından
Ali'yi dert sardı dertleşecek sırdaşı yok
Bilalinde boğazınsa düğüm düğüm nefesi
Zira çağırırken ümmeti namaza
Hayyaalelfelah!hayyaalelfelah!
Gelenlerin içinde ümmetin efendisi yok
Şimdi anladım Ya Rab!kelebekleri ateşe sürükleyen aşkının sırrını
Şimdi anladım Ya Rab!kırlangıçlar neden bu kadar kısa yaşar
Şimdi anladım Ya Rab!bebekler neden ağlayarak doğar
Sen niye ağlıyorsun EY OSMAN!!
Zira senin vuslatın ancak ömrün kadar
Ben yanayım halime bir kandil gibi usul usul
Zira benim kavuşmam çok düşük bir ihtimal ALLAH'IM
Çok düşük bir ihtimal.
Yıldızları da al yanına
Güllerin efendisi
Bir haber sal şu aşığına
Ümmetin sevgilisi
Ayağında toz olurum
Yürüdüğün yol olurum
Sen iste sevgili
Ömür boyu kölen olurum.
ilahi: Mutasavvıf şairler tarafından söylenen dinî, ahlâkî, ve ilâhî fikirleri içeren, Allah'ın birliğini, azamet ve kudretini anlatan veya telkin eden manzumelerin musiki hali.
bu tanım ışığında,
otel motel gibi yerleri yakması, hiç ilahi dinlemeyen insandan kat be kat az olan insandır.
Not: bu başlık açıp sonra kaçmak nasıl bir şeydir anlamış değilim.
gözlerim ufuklara dalar seni arar
ben hala yalnızım içim içim yanar
nasıl oldu ben de anlamadımki
tek istediğim var o da şimdi çık git
bak bir gece daha sensiz geçiyor
sesim gökyüzüne bitsin diye haykırıyor
seni hiç kendime anlatamadımki
tek bir bildiğim var o da şimdi çık git
çık git artık bakmadan duyuyormusun
aldın benden gücümü yollarımı
söndürün ışıkları yakın gençliğimi
bir hiç uğruna verdim tüm benliğimi
çık git artık durmadan görmüyormusun
ardından kalakaldım çaresiz
nerde benim inancım nerde yaşlandım
gözü dönmüş arsızlık çullanmış üstüme
gözlerim ufuklara dalar seni arar
ben hala yalnızım içim içim yanar
nasıl oldu ben de anlamadımki
tek istediğim var o da şimdi çık git
çık git artık bakmadan duyuyormusun
aldın benden gücümü yollarımı
söndürün ışıkları yakın gençliğimi
bir hiç uğruna verdim tüm benliğimi
çık git artık durmadan görmüyormusun
ardından kalakaldım çaresiz
duydumki 3 yaşında olmuş bebeğin
duydumki hiç sormaz olmuşsun beni
nerde benim inancım nerde yaşlandım
gözü dönmüş arsızlık çullanmış üstüme
bak bir gece daha sensiz geçiyor
tek istediğim var o da şimdi çık git.
yandaş olmayan çok özgür* medyaya göre ak partinin hezimet tablosudur. kolera'dan sen nasıl bir medyasın vari bir ep yazmasını istemekteyim. nasıl olur da bir parti en yakın 2 rakip partinin toplam oyunu alarak hezimet yaşar? belirtmek istediğiniz 2004 veya 2007 seçimlerinin oy oranlarının korunamadığı ise, bunu bu şekilde belirtebilirsiniz. Ki zaten belirtmeye bile gerek yok. göz var nizam var. her şey ortada. %41.67 büyüktür %39.47 den.
bütün bunların ışığında ak parti hezimet yaşıyorsa chp ve mhp nin neler yaşadıkları sorusu akla geliyor. acaba bu yaşanan zafer olabilir mi? eğer zaferse bu nasıl bir siyaset anlayışıdır?
Not: chp+mhp=ak parti derken yüzelik oranların tam kısımları esas alınmıştır. 23+16=39. sandıkların hepsinin açılmasıyla belki farklar %0.** şeklinde değişebilir buna takılmayın.
Bir Halit Ertuğrul Kitabı. Halit abi kendi hayat hikayesini anlatmış. bir insanın ne gibi durumlardan ne gibi durumlara gelebileceğinin en güzel anlatıldığı kitaplardan. O nasıl bir hayattır ya rabbim dedirtiyor insana. herkesin okuması gereken kitaplardan.
can dündar'ın, kanal d haber'de mustafa filminin sponsorlarından turkcell'in, filmin çekimlerinin son döneminde sponsorluktan çekilmesini anlatırken, mehmet ali birand'ın 'sence neden böyle bir şey yaptılar, atatürk'le problemeleri mi var?' sorusuna 'yok aslında atatürk'e olan sevgilerinden, filmde atatürk'ü doğru anlatamayabileceğimi düşündüklerinden' cevabı üzerine mehmet ali birand'ın 'yani atatürkçülerin tepkisinden mi kaçındılar' sorusuna 'atatürkçülerden, mü'minlerden veya kürtlerden orasını bilmiyorum' şeklinde cevap vermesi üzerine can dündarın filmi çekerken bayağı bir yorulduğunu kanıtlayan can dündar'a göre türkiye halkının 3 grubu.
Film bayağı bir yorucu olmuş anlaşılan. Abicim bak ne güzel bir iş çıkardın derken bu laf da nesi. ne demek atatürkçüler-mü'minler-kürtler bu ülkede atatürkü sevenler dinsiz mi?
önce hursit tolon'un fenalaştığını duyduk, sonra şener eruygur'u şimdi de sinan aygün'ü. hepsi lüks hayat içinde yaşamaya alıştıklarındır diyeceğiz ama yok, bunlara gözaltında da cezaevinde de diğer mahkumlar gibi davranılmıyor. hepsi rahat ettiriliyor. var bi sebebi ama...
aynı zamanda imrenilip-üzülünecek kişidir. 700 mb lık bir filmi 3.5(3 sakika 30 saniye) dakikada indirebilecekken, rapid yüzünden 3.17(3 saat 9 dakika) saatte indir. haliyle insanda garip hisler uyandıran bir durum. ama sanmıyorum ki vdsl2 bağlantısına sahip olupta rapid alamayacak biri olsun. olan yine bize oluyor.
hiç mi değişmez bu aradaki 10 saniye farkı? eksilere değil sana üzülüyorum be güzel kardeşim. o eksilere harcadığın vakitte biraz uğraş güzel bi entry gir. cavabını öyle ver. yok onun yerine illa 'ama ben iki satır yazamayan, düşüncesi olmayan, insanlara önyargıyla yaklaşan birisiyim dediğin gibi yaparsam kendimle çelişirim' edalarında takılmaya devam et.
ispanya'nın ilk kadın savunma bakanı Carme Chacon tarafından gerçekleştirilmiş cesur* adım. sebebi şuan için tam olarak bilinmiyor fakat çok önemli bir sebebi olsa gerek. ispanya'nın iç siyaseti de türkiye gibi oldukça karışıktır her zaman. onun için daha çok tartışılacak bir karar.
bu tür müdahaleler her zaman pimi çekilmiş bomba gibidir, kimde patlayacağı belli olmaz.
ankara ticaret odası başkanı sinan aygün'dür. hatta evden alınırken 'niye gözaltına alınıyorsunuz diyenlere', 'atatürk'ü sevmekle suçlanıyorum' demiş buna karşılık da görevli memurlardan biri 'sinan bey atatürk'ü seviyorum diyorsun ama evindeki paraların hiç birinde atatürk'ün resmi yok' diye takılmış.
şener eruygur'un fenerbahçe'deki ofisinde bulunduğu iddia edilen korkunç belge. doğru olma ihtimalini düşünmek bile insanın kanını donduruyor. nasıl donmasın ki, iddia edildiğine göre belgede;
-ekonominin kötüye gittiğine dair ardarda anketler yaptırılıp sonuçları kamuoyuna duyurulacaktı,
-Temmuz 2008'in başında ise siyasi cinayetler işlenecekti,
-Bu cinayetler için aralarında JiTEM'den ayrılan kişilerin de bulunduğu 30 kişilik bir tim kuruldu,
-Bu tetikçilerin özellikle de yargı mensuplarını hedef almaları öngörülüyordu, Zira, cinayetlerden sonra 6 Temmuz'da 20 ilde eş zamanlı "yargıya sahip çık" mitingleri düzenlenecekti,
-Gaziantep'teki mitinge ise Hurşit Tolon ve ulusalcıların önde gelen isimleri katılacaktı,
-Yasadışı olarak tertip edilen mitinglerde polisle çatışma hedefleniyordu.
Bu şekilde ülkede bir iç çatışma ortamı oluşturup darbeye davetiye çıkartılacaktı.
hatta o derece ki, askeri müdahale sonrası kimin cumhurbaşkanı ve başbakan yapılacağının dahi açıkça ifade edildiği iddia ediliyor, bu belgede.
not: tabii bu daha taze bir bilgi ama inşallah yanlış bir bilgidir. bu tür düşünce bazılarının aklına bile gelmezken bazılarının planı olduğu doğruysa, durum çok vahimdir.
ergenekon operasyonu başlığı altında tanımlanabilecek olaylar silsilesine açılacak davanın iddianamesidir. 2500 sayfa dolaylarında olduğu söylenmektedir. iddianamenin neden bu kadar geciktiğini de en güzel iddianamenin kendisi vermektedir. dile kolay 2500 sayfa. bırakın yazmayı okumak bile problem. bu tür gelişmeleri görünce ülkenin geleceğine dair kaybolan ümitler yeniden yeşeriyor. emeği geçen tüm hukuk insanlarımızı tebrik etmek gerekir.