Bir zamanlar kolaydı. Yazar olmaya ilk çalıştığımda beşinci entrymden sonra yazarlığım onaylanmıştı. Sevinçten deli olmuştum sjdjdjs demek ki tam bir sözlükçüyüm, süper bir yazarım diye. Meğer her geleni aldıkları bir dönemmiş, ben ne bileyim arkadaş. Neyse, 2020'de tekrar yazarlık almayı denedim ama iki hesabı da çaylakken sildiler. Şu anki de benim sözlükteki dördüncü hesabım. işte size yazarlık geçmişimin kısa bir dökümü. Ne işinize yararsa artık.
Bu başlıktaki son entrynin üç sene önce yazılmış olduğunu görmek suretiyle yaşlandığımı fark etmek. Şimdiki gençler bilmiyor azizim böyle şeyleri, hiç sahip çıkmıyorlar değerlerimize.
Yanımda bir kedi uyur gibi yapıyor, bir insan da kedi gibi uyuyor. Kedi olanı arada uzanıp seviyorum, insan olanı da yarın, sen benim kedim misin diye seveceğim. inşallah evet der, evet kedinim.
Memur olduğu için memnun olamıyor.
Sözlükteki eski entrylerini okuyup vay be diyor.
Kedi kumu temizliyor.
Şuan diye bir kelime olmadığı için sinirlenmemeye çalışıyor.
Ben de cin sanardım çakmaklarımı, sonra baktım ki aşık olup nikah bastığım beyefendi sabahları benden erken uyanıp benim çakmağımı alıp gidiyormuş işe. ihanetin böylesini de yaşadım dostlar.
Suat suna'nın 2002 yılında epey dinlenmiş şarkısıdır (ben tarafından). Şarkı çıktığında ben sekiz yaşındaymışım, bu şarkının beni deli gibi heyecanlandırdığını hatırlıyorum.* Şarkıyı sık sık söyler, şarkının hikayesinin hayalini kurardım kafamda. çok uzun bir süre boyunca dünyanın en güzel şarkısının bu şarkı olduğunu düşünmüştüm. Bana kalırsa, sekiz yaşında bir çocuk için dünyanın en iyi şarkısı olabilecek kadar güzel bir şarkı zaten bu. Sonrasında hiç açıp dinlemedim şarkıyı ama o zamanlar ne kadar dinlediysem hala ezberimdedir sözleri o lelli.
Birkaç hafta önce gloria jeans'te otururken yirmili yaşlarının başında üç delikanlının sözlükte takıldığını görünce iyi ki bırakmışım sözlüğü, sap ergenlerle dolmuş ortalık demiştim.* Bugün video izleme perhizine girmeye karar verince tükürdüğümü yaladım yuttum; on sekiz yaşında bir toy olarak girdiğim sözlüğe otuzluk sözlük teyzesi olarak geri döndüm. O üç gence de selam olsun, haklarını helal etsinler.*
Çok uzun bir süre bugs bunny olurum sanıyordum ama neredeyse yetişkin olduktan sonra fark ettim ki benden ancak regular show'un rigby'si olurmuş. Neyse ki eileen'im var da hayata karşı umutlarım tükenmiş değil.
Sarıyer'in ayazağası'nda ufaktan başlamış geniş çaplı kentsel dönüşüm uygulamaları. Koca bir alandaki mülk sahipleri ile anlaşmış büyük bir inşaat şirketi, unuttum hangi şirket olduğunu. Her gidişimde çok şaşırtıyordu zaten ayazağa gibi stratejik bir konumda olan mahalleye kimsenin dadanmamış olması. iki buçuk sene şaşırabildim sadece.
Asker olmak zaten psikolojik olarak katlanması zor bir durum, bir de buna izleniyorum düşüncesi eklenirse insanlar çileden çıkar. Okulda sınıflara kamera konmasını istemek gibi bir şey bu. Sorunların önüne kişilere nefes alacak özel alan bırakmayarak geçilemez. Zorbalık yapacak insan izlenmeyeceğini bildiği yerde, mesela tuvalette de yapar. O zaman tuvalete de kamera koyalım. Olur mu? Olmaz.
no: 3 albümünün b yüzünden bir multitap şarkısı. Avcumuzdaki yıldızları alıp bir şarkıya serpiştirmişler gibi hissettim, bakalım sen ne hissedeceksin.
gökyüzünde pencereme bir yer buldum
ışığına durdum yıldızın
uzak ama aydınlık yüzün
yanına yakışmış sonsuzun
bana öyle bakma uzun uzun
yüreğimi yakma, bir düş yarattım şarkılardan…
aklıma düştüğün gibi düş
tutamazsam bunun neresi düş?
yollara düştüğün gibi düş
şimdi eve dönüş zamanı
değişmem yıllara şu anı
benim ıçin artık sensin resmin tamamı
gözlerinde gözlerime bir yer buldum
kaderimi gördüm yıldızım
ışığını tatmakmış yazım
ölümüne sonsuzluk bizim
gözlerinde gözlerime bir yer buldum
kaderimi gördüm yıldızım
ışığını tatmakmış yazım
ölümüne sonsuzluk bizim
aklıma düştüğün gibi düş
tutamazsam bunun neresi düş?
yollara düştüğün gibi düş
şimdi eve dönüş zamanı
değişmem yıllara şu anı
benim için artık sensin resmin tamamı