defalarca izlesemde her seferinde ayrı bir detayı beni etkilemeyi başarır. en çok on yıl süre içinde bambaşka hayatlar kurmalarına rağmen içlerinde hep aynı tutkuyu taşımaları, julien'in kurduğu hayatı anlatırkenki hüznü etkilemiştir beni, sanırım bende yıllar geçsede, hayat biryerlere sürüklesede onu hep içimde taşıyacağım diye düşündürür insana, öyle hissetmiyorsa bile insan bu filmi izledikten sonra bunu düşünmeye başlayabilir, tehlikelidir ölesiye aşık olası gelir adamın, ve mükemmel sonla biter, olası bütün mutlulukları içlerinde yaşayarak ölürler, hayal dünyaları o kadar büyüktürki geleceği yaşamalarına gerek yoktur, zaten bütün dünya onların oyun bahçesidir.
4. sezonu izlerken farketmiş olmamın garip olmasıyla birlikte hiç kimsenin farketmemiş olması daha da garip. Ellis Grey boşanırken soyadını değiştirmemiş mi acaba? dizide herkes Grey maşallah. tabi ünlü bir doktor olduğu için değiştirmemiş olabilir ama böyle bir açıklama olmadı 4. sezona kadar. belki oluyordur, izleyip göreceğim bakalım...
uçak, tren vagonu gibi ulaşım sektörüne çalışan kanada kökenli birfirmadır. uçak parçalarının büyük bir kısmı elimden geçmektedir. birgün uçağın kanadı koptu, flapler hareket etmediği için uçak inişe geçemedi yakıtı bitip yere çakıldı gibi haberler duyarsanız, beni görmediniz, duymadınız, tanımıyorsunuz...
sadece memlekette oynanan oyunları görmeyip, ya da gördüğü halde kendisi gibi olmayan insanları gerizekalı yerine koymaya çalışan, beyni yıkanmış ya da beyin yıkamaya çalışan bir zavallının sözünü edebileceği konudur.
özelliklerini rastgele bir internet sitesinden okurken oha beni anlatıyo resmen dediğim, fakat o siteyi bir daha bulamadığım burcumdur kendisi. sonradan öğrendimki yükselenim de yaymış, ben taşımayacağım da kim taşıyacak gözünü sevdiğim özgürlük düşkünü patavatsız burcun özelliklerini.
kendisinden aa alan nadir insanlardan biriyken, ikinci dönem performansımdaki düşüşü farkedip her ders alıcaz o aa ları sözlerine maruz kaldığım, sonucunda da dd ile kıl payı geçtiğim matemetik dersinin unutulmaz, efsanevi, harika hocasıdır. yıllar sonra dönüp onun adına birşeyler yazıyor olmam nasıl iz bıraktığının göstergesidir.
geceleri yatıp gün içinde başından geçenleri düşünen insandır, hatta bunu anlatırken sende bu gece yatınca düşüneceksin der, hatta beni düşüneceksin der de yanlış anlaşılmasın, bunu söylediğimi düşüneceksin der. birde benim akp'ye oy verdiğimi sanar bu arkadaş. oturup 3-4 yetmişlik bira eşliğinde kaliteli muhabbet edilecek insandır kendisi.
Öğrenci evinde apartman adidatı listesine gerizekalı yöneticinin adımı sehmun yazmasıyla başladı herşey... sehmun diye isim mi olur lan! Şehmuzla maymun karışımı bişey, gerizekalı şehmuz anladı heralde baştan, içinde geçen muz da maymunu çağrıştırdı sanırsam, al sana sehmun! ama işin garip yani şehmuz diye anlaması zaten, ben kızım yahu!!
Bir zamanlar metin ucanın sunduğu sabah programında haber aralarına sokuşturulan kısa videodur. amcanın biri röportajda "bu millete zulümdür başka bişey değildir" der en doğal haliyle. günümüzde haber programlarında her haberden sonra kullanılması münasip olabilir.
eski kitap kokusunu seven insandır, sararmış yapraklara dokunup kitabın neler yaşamış olabileceğini düşünen hayalcidir. Birde tonton amcalar olur sahaflarda, konuştukça konuşasınız gelir, sırf o amcalarla sohbet etmek için bile gider o dükkana.
Öss'ye hazırlanırken sorarlardı hangi bölüm istiyorsun diye, benim cevabım izmir'de okumak istiyorum olurdu. Oldu da... Üniversite bitti, sırf izmir'de iş bulmak için 6 ay işsiz dolaştım, bulamasaydım da vazgeçmezdim zaten. Yaşanmışlıklar mıdır izmir'i bu kadar güzel yapan bilinmez ama etrafımdaki insanlar değişti, mekanlar evler değişti, ama izmir benim için hiç değişmedi. izmir'e bu kadar tutkun olduğumu bilen insanlar izmirli birine aşık olduğumu sanıyorlar ama izmir'i sevmek için böyle birşeye gerek yoktur. Bütün gün evde oturuyor olsanız bile sevebilirsiniz izmir'i. Bornova'nın heryer sizinmiş gibi dolaşabildiğiniz rahatlığını, Alsancak'ın hala anlayamadığım çekiciliğini, Karşıyaka'nın asiliğini, Buca'nın bahçedesinde inek beslenen evlerini, Konak'ta kalabalığın içinde rahat rahat yürüyebilmeyi, inciraltı'nda her sokağın denize çıkmasını, Asansörden hayatınızda görebileceğiniz en güzel manzarayı seversiniz. Egekent'in çöplük kokan deniz manzarasında balkon keyfi yapmayı bile seversiniz. Benim kadar ağlak bi insansanız, insanların dolmuştan inerken "kazasız belasız" demesine bile ağlayabilirsiniz hatta...
Hiç bir zaman anlayamayacağım, bir nesili katledecek olan sözüm ona sosyalliktir. Düşününce yaşlanıyo muyum yoksa derim hep. Böyle düşünmemin nedeni de küçükken dinlediğim şarkılar için babamın içinde böyle sözler geçmemesine rağmen yok arabamın tekeri patladı yok küpemi kaybettim gibi anlamsız şeyler olarak algılayıp, bizim zamanımızda böyle değildi şarkılar, anlamlıydı demesir. Bende şuan twitterı aynen böyle algılıyorum... "arabamın tekeri patladı"
Ümmüşen ablamızın tiz sesini Derya Köroğlunun huzur veren sesiyle dengelediği düetine aşık olduğum şarkıdır, "seni yerlerde göklerde bulamazlarken bende gizli olduğunu sezenler olmuş.."
Biraz önce Martyrs diye bir film izledim ve hiç alakası olmamasına rağmen bana Gomeda'yı hatırlattı. Sonra düşündüm kendi kendime acaba bu filmi ben mi anlayamadım, aslında yönetmen bize simgesel bir anlatımla bir mesaj mı vermek istiyor, bidaha mı izlesem filmi diye ama yok dedim bu kadar sürrealizmi benim bünyem kaldırmaz.
Bu filmi sinemada izlemek gibi bi hata yapmıştım zamanında, hemde ne organizasyon... Okuldan, yurttan ne kadar arkadaş varsa toplandık sinemaya gideceğiz diye, film de Gomeda yani, Türk sinemasının destekçisiyizya. 14-15 kişi varız rahat, girdik izledik filmi, çıkışta herkes mala bağlamış tabi, bu neydi ya bişey anlamadım sesleri yükseliyo, ama bir arkadaş vardı ki hepimizi susturdu; "Ya o dayı yumurtaları niye gömdü?" diye bir cümle kurarak. Arkadaş herşeyi anlamış da bi yumurtalar takılmış kafasına. Gomeda bu topluluğun sonu oldu tabiki, bi daha kimse birbirini görmek istemedi hatta... Ama sırf bu film hakkında bişeyler yazma isteği yüzünden sözlük yazarı olmaya karar verdim, vesile olabileceği tek iyi şey budur heralde.
Filmin benim hayatımdaki yerini anlattıktan sonra filmle ilgili düşüncelerimi de anlatayım bari: Sanırım yönetmen birgün bir rüya görmüş ve ne anlama geldiğini merak etmiş, rüya tabirleri kitabında rüyasının anlamını ararken okuduğu şeyler kafasında ampül gibi parlamış ben bunlardan film yaparım, birkaç süslü sözle özetler, değişik bi afişle de yuttururum demiş...
ablam, annem ve ben çeşme de tatildeyiz, Çeşme'ye ilk kez gitmişti annem o zaman. Akşam dolaşıyoruz heryerde ışıklandırmalar falan, gidenler bilir böyle çalı çırpı biraraya getirilip içine bolca ışık verilmiş gibi görünen denizkızıdır, yunustur o tarz süslemeler var etrafta. Annem baya beğenmişti onları. yürümeye devam ederken annemin kurduğu cümle ablamla beni kopardı :
-Aaa bak aydede bile yapmışlar!