sözlerini bilmediğim,söylediklerini anlamadığım halde beni ikna edip,kimi zaman gitmeye çekindiğim kimi zamanda tam olmak istediğim yerlere götürebilecek etkiyi taşıyan o sanatçı.
yeni yazarlığa başlayanlar genelde en çok yazılarına özen gösteren, entry yada başlık girerken en çok düşünce sarf eden yazarlardır. bu sarfiyatın değmediğini görünce çoğu ya yazarlığı bırakır yada saçma sapan yazarlara asimile olur çok az bir kısmı bu yolda heyecanını devam ettirerek bir şeyler yapmaya devam eder.
Her şeyin bir fiyatı, her insanın bir değeri vardır.diye düzeltilen klasik bir tabirdir.genelleme yapılacak kadar doğrudur. her insanın bir fiyatı vardır evet ama her insanın fiyatı ödenecek kadar az değildir. bazı insanların inancını satın almak mümkün değildir çünkü sonucunda cennet vaat edilmiştir yani onun fiyatı cennete bilettir. daha üstün bir fiyatının olması onu almanın da mümkün olabileceğinin anlamını taşır ancak böyle bir imkana sahip olacağın anlamını taşımaz.
büyük alamaya dikkat edilmeli küçük boyuttaki karpuzların kötü çıkma olasılıkları büyük. birde yumrukladığın da dayanıklı ve sağlam olmalı hemen çatlamamalı tekme tokat daldığın karpuz bunu kaldırıyorsa iyidir o hemen al eve götür.
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
incir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
yok cevabını aldıktan sonra beklemediği bu durumda ne yapması gerektiğini düşünürken istemsizce hiç mi yok? diye atılan kişidir. 'yok' olma durumuna tepki olarak doğmuştur.
bir hunili felsefesidir okuyup gülüp geçersin ama vermek istediği mesajı almazsın çünkü o hunilidir gözünde delidir hani ne yapsa yeridir diye bakarsın. ama o olayı can noktasından yakalarda sen bunu kaçırırsın.
birinin gözlerine bakmak, onun rüyalarına girmeyi göze almak demektir. Sevmeye kabiliyetin yoksa, o gözlere bakmayacaksın.bırakıp gideceğin eli tutmayacaktın. şimdi git her nereye gidiyorsan ama unutma geldiğinde beni bıraktığın yerde bulamayacaksın.
işe yaradığı yere koyduğunda sanki orası yarım mış gibi hep gözüne batar baştan kontrol etmek ihtiyacı duyarsın önce okeyin ne olduğunu tespit edersin sonra doğru yer mi diye eline bakarsın uğraştırır durur.sürekli sırıtır ayrıca elden ilk çıkarmaya özen gösterdiğim taştır.
hiç dert,tasa yokken durduk yere içimize çöken nedenini bilmediğimiz iç sıkıntılarımız vardır ne yapsan içinden çıkaramadığın bir sıkıntı.
-moralin neden bozuk? sorusuna cevap bulamadığımız duygudur.
hiç bir şeyden tam anlamıyla keyif alamadığın durumdur.
bir yıl sonrasını düşünüyorsan, tohum ek ağaç dik
ama yüz yıl sonrası ise düşündüğün, halkı eğit.
bir kez ürün verir, ekersen tohum
bir kez ağaç dikersen, on kez ürün verir
yüz kez olur bu ürün halkı eğitirsen.
çay verirsen bir kez, ikincisini ister
öğretirsen çay demlemeyi, kendi çayını kendi içer
bir karar alırken kalbini dinle doğru yolu bulacağına eminim. derdik,denilirdi eskiden. kalp saflığı temsil eder kalp ile alınan kararlar temizdir kalbin hilesi olmaz. hileyi bilmez kalp herkesi kendi gibi sanır aldığı kararlarda hataya düşer yada daha doğru bir deyimle hataya düşürülür .işte akılda burada devreye giriyor kurduğu mantıkla kalbin batmasına izin vermiyor.
bilindiği üzere bazı hükümdarlar özellikle Osmanlı padişahları şiirle ilgilenmiş etraflarında seçkin şairleri tutmaya gayret göstermiştir. II.Murat tan sonraki Osmanlı Padişahlarının birçoğu şairdi de. Şair Padişahların ad yerine kullanmış oldukları mahlas ları vardı. en meşhurlarından biride muhibbi-kanuni sultan süleyman dır.