türk kültüründen yılmış bıkmış bir insan evladıdır. sadece rus kızı değil türkiye dışından herhangi bir bayan olsa da olur diye yaklaşır olaya. malum türkiyede ki kızların bir yerleri o kadar kalkıkdır ki merhaba bile diyemezseniz gerçeğinin yansımasıdır.
eğer fiziği düzgün, boyu nedeniyle bacak boyu da uzun ise uzaktan afettir, baldır, kaymaktır. fakat bir de merhabalaştığın anda kıro çıkmasa şunlar bir güzel olacak ki..
pislik tanımlaması kirlilik babında çokça kullanabilen bir olgudur fakat huyu pislik ise o dahada fena.
alın size çektiğim çile;
Lise yılları sene 99 gölcük depremi olur ve beni babaannenin yanına yolarlar, babaanne 80 yaşında yalnız yaşamaktadır. yalnızlığın kahrından gebermiş ama dert keder den uzak durduğu için 60 yaşında göstermektedir fakat huy bakımından çökmüştür. mezara girip yeniden çıkmıştır adeta!
*tv izlerken sık sık kanal değiştirirsen televizyonun tüpü bitecek der, zehir eder!
*tv izlerken eğer kumanda elinde bekliyorsan ve farkında varmadan elinde hafifçe sallıyorsan, kumandayı sallama!! tv ekranı pır pır ediyor başım dönüyor der, zehir eder!
*cep telefonlarının daha yaygınlaşmadığı dönemlerde, dışarıdan bir arkadaşınız ev telefonunu arayarak sizi isterse evde yok der, telefonu kapatır. ama ben buradaydım babaanne dediğinizde telefon faturası çok geliyor der zehir eder. ama o aradı babaanne desende bunak ayağına yatar yine zehir eder!
*ağzının tadı ile mastürbasyon bile yapamazsın çünkü banyo olayını zehir etmiştir, banyolar haftada bir. ama nasıl bi durumsa kahvaltıda devamlı çemen yedirmektedir. babaanne ben bir duş alsam olmaz mı çemen yedim de, olmaaazzz banyolar haftada bir...!
*arada bir, bu ayda iki yada üç de olabilir yaklaşık 550 km uzaklıktaki babanı arar seni şikayet eder. bu çocuk bana ev işlerinde yardım etmiyor diye! okumaya geldim ben buraya zaten sabah çıkıyorum akşam dönüyorum ne yapayım ben sana babaanne! bulaşığı makine yıkıyor, çamaşırı makine yıkıyor, evi temizlemeye temizlikçi geliyor ne yapayım ben sana anlamadım babaanne dersin sus otur şuraya der yine bir şekilde zehir eder!
*sabah namazına kalkar, seni uyandırmak için o saatte elektrikli süpürgeyi çalıştırır babaanne ne oldu hayırdır bu saatte? oğlum mutfakta şekeri döktüm der ve üç ay boyunca her sabah ezanında mutfakta şekeri süpürme bahanesi ile uykuyu zehir eder!
*sen koca çocuk oldun, küçük olsaydın okuluna gelir durumunu sorardım der ve öper okula yollar, aradan üç saat geçer tenefüs zili çalınca kapıdan bir çıkarsın babaannen okul müdürü ile gözünün içine bakar.! bbaaabbaaabaaaannnneeeeee!!! müdürünüzü çok sevdim, sınıf hocan nerede bakayım senin, derken sınıftan çıkan matematikçiyi esir alır! manita ne olduğuna şaşırır ama en kötüsü diğer manita adayları kıs kıs gülmektedirler.!
akşam eve geldiğimde diyalog şöyledir.
-babaanne sabah ne dedin bugün ne yaptın, rezil oldum ya! ayrıca gelmek istediğini söyleseydin sabah ben getirirdim seni. ( ben burada önlem alırdım düşüncesindeyim)
-sus bakayım sen! zaten üç saatte zor geldim bide laf söylüyorsun. o müdürün denecek adamla da konuştum senin sınıfını da değiştirecek kimdi o etrafındaki kızlar bakayım senin. sen benim başıma bela açacaksın hamile bırakacaksın bir kaç tanesini başıma bela açacaksın.. ay ben nerelere gideeemmmm neler yapaaammmm.
-babaanne sen neler diyorsun sen ne yaptın ya (ben burada ağlar şekilde)rezil ettin beni rezil yarın gidicem müdürden de özür dileyecem senin adına, ben okulun en iyi sınıfındayım rezil ettin beni.
kısa bir sessizlik olur
( ben içten içe ağlarken bana bu kadar yaptıklarından dolayı intikam alma zamanı geldiğine kanaat getirerek ve sinirden abartarak.)
- ayrıcada senin başına bela falan açmam korkma prezervatif kullanıyorum, babam yolluyor parasını merek etme!
Ne Mi Oldu?
Babaanne fenalaştı apar topar ambulans çağırıp hastaneye kaldırdım. ben bu sefer ağlamaklı bir sesle babamı arayarak;
-baba, babaannem fenalaştı hastaneye kaldırdım çabuk gel, beni de bu okuldan al istemiyorum ben burayı.
-yine ne yaptın eşek sıpası.
-valla bir şey yapmadım.
-ben biliyorum senin o valla'larını, geleyim sıçacam bacağına!
telefon surata kapanır.
tansiyonu şekeri ne hastalık varsa tavan yapmış kadında zor kendine getirdiler.( üzüldüm lan kadının o haline) babam ertesi gün geldi hastaneye, babaannem yavaş yavaş kendine geliyordu beni çıkarttılar odadan, babaannem artık ne dediyse babama odandan çıkmasıyla suratımda bir ses ile sıcaklık hissettim, halbuki daha kapı kolu az önce kıpırdamıştı aşağı doğru, ışık hızıyla nasıl çıktın be adam sen oradan..
Öldürüyormuşsun lan kadını diye bir güzel sopa yedim hastanede. bana inat beni almadı okuldan ilk dönemi bitirdim ama ne şartlarda bir bilseniz. ilk dönemim sonu babaannemle beraber geldik okula aldım tasdiknameyi yuvama döndüm. kapıda gören baba ne yaptın lan gene eşek sıpası dedi. insan bi sarılır, öper, hoş geldin der! bu sefer ben bir şey yapmadım babaannem yolladı haber vermedi mi dedim. bana da çok eziyet etmişti anladın mı bakayım kıymetimizi deyip içeri buyur etti.
"sözlükteki erkeklerin adonis kasının bile olmaması" bilgisayar başında oturmaktan gelen bir sendromdur. üzülme internetin fişini çek ve spor salonuna git seninde olur.
ergenlik döneminin başlamasıyla sonlanmaya mahkum olan bir olgudur.
ergen çağına giren her çocuk level atlayarak kimi dürtüklerim olgusuyla yaşamaya başlar ki işte hayatın en acı yönünü gösterdiği andır. hayat bir nevi tehditkar bir şekilde ben geldim demektedir ki insanoğlunun yapabileceği tek şey yenicem seni hayat edasıyla hırslanmalarının içine kaçmasıyla sonlanır hep.
yorumları okudum da yok öyle yok böyle yok kaburga kemiği filan hepsi faso fiso bence. bir anaç olarak yaşamı sürdürebilmesi ile fizyolojisinin doruk noktasındadır. ayrıca beynen dahada gelişmiş olduğu için türlü türlü bilmeceli soruları, soruyu sorsa dahi cevabını bildiği, türlü türlü akıl oyunları hep bu gelişmişliğinden kaynaklanmaktadır. zaten erkek beyninin bayanı anlaması kavraması biraz zordur ve erkek dilinde ispatı şudur; erkeğin yaşı orantısıyla " arkadaş x yaşındayım, x yıldır annnemi anlayamadım ki elin kızını anlayabileyim " zor iş.
yatacak toprağı bulunmayanların, topluca haydi el ele cehenneme gidelim fikrini savunup, aslında kara olan yüzlerini makyajlayarak ak'laştıran zihniyetin partisidir.
zenginin daha da zenginleştiği, fakirin dahada fakirleştiği demek isterdim ki açlık sınırının 1.365 tl olan ülkede fakirin ve orta direğin artık yok olduğu bir dönemde, halen 800 tl iyi paradır yeter zihniyetini aslında beyinlerinde değil farklı yerlerinde taşıyan insanlardır.
vatanı için çarpışan, yaralanan belki bazı uzuvlarını kaybederek devletin kendi elleri ile gazi ünvanı verip ama iş bedel ödemeye gelince maaşlarını sadece 460tlcik de tutan zihniyettir, ama suriyeli mültecilere gazilere verilenin hemen hemen iki katı aylık bağlayıp bu zamana kadar 250,000,000 tl para döken hilkat garibesi yönetimdir, ha unutmadan duygu sömürüsü, acındırma, ağlama, zırlama ne varsa bunlarda.
laikçiliğin kıymetini bilemeyen insan tipinin saçmalığından öte bir şey değildir. eğer vakti zamanında laikçilik olmasaydı şimdi birilerinin kapısında kul olurdun ki çöpçü bile yapmazlardı.
çok derin bir konu olmasına rağmen çok basit kanıtlarla ispatlanacak bir konudur. aynaya geç ve kendine bak! organlarını düşün, gözünü düşün, kulağını düşün neyse belki o kadar düşünmeye vaktin yoktur. damarlarında akan kanı düşün bence yeterli.
erkeğin tipinin durumuna göre, kendini kanıtlama merci olarak da düşünülebilinir. fakat iş diğer kızların gözüne girerek ekmek çıkarmaksa o numaralar eskidiği için hep geçmişte yaşayan bir tiptir.
insana zorla öğretilen duygudur.
her zaman etrafında ki insanlar için çabalayan, iyilik yapan, onları düşünen fakat her zaman üzülen insanın, yaşayarak hissizleştirip canavara dönüşme sürecindeki yemeğine kin, lezzetine de zevk denir.
öğrencilik yıllarımda sokakta bulduğum, tek patisi olmayan yavru kedi ile kıymetini anladığım hayvan türü. garip garip huyları, hareketleri, aptal aptal bakışları ve acındırma duygusu ile donatılmış vıcık vıcık sevilesi duygu seli.
mart ayında birbirlerine hiç acımayan türdür fakat yaşadığım ilginç olay; öğrenci evimin zemin katta olması ile kedi de hava alsın gerekirse dışarı çıksın diye camı açık bırakıp derse gittiğimiz bir gün eve döndüğümüzde , odamda ne göreyim, yatağımın üzerinde çiftleşiyor. ne yapacağımı bilemeyip donup kaldığım, sonra gülmekten geberdiğim ama bir kaç gün hayvandan soğuyup dokunamadığım, kendime geldiğimde ise ilk iş bir güzel yıkamak olmuştu. tabi adını da zilli diye değiştirmiştik.
en ideal ailede yetişmiş bir insandır. erkek olsan da her şeyi bilmen gerekir, erkek dediğin her şekilde başının çaresine bakar nasihatleri ile yetiştirilmiştir. kibardır, saygılıdır, adamdır.