siktir git yerine daha makul olması sebebiyle, seks ve seyahat öneriyorum sana diyen firma sahibi sayesinde geliştirilmiş önermedir.
abimiz matbaa işleri yapan bir firma sahibidir. iş yaptığı firmalardan biri bastırdığı dergiyi gerekçe göstermeden baskıdan çekince görüşmeye gider.
karşı firma gerekçelerini sıralar, abimiz de herşeyin halledilebileceğini söyler.
konu bu minval üzre ilerlerken firma sahibi mülayim bir şekilde son kez artık çalışamıycaklarını söyleyip 'sana seks ve seyahat öneriyorum canım benim' demiş..
abimiz de 'eyvellah' demiş çıkmış.
daha sonra aklına gelip açıp sormuş. araların da eskiye dayalı bi hukuk da olduğundan, 'abi sen seks ve seyahat derken bişey mi ima ettin.'
'canım benim seni kırmadan göndermenin şekli olarak takıldım sana.
direk siktir git mi deseydim yani.'
'nasıl yani abi' demiş abimiz.
firma sahibi de ' siktir eşittir seks, git eşittir seyahat.. üzmeden kırmadan yolladık işte seni canım benim..
abimiz de, 'seks ve seyahat önermeye başlıycam çalışanlarıma sanırım canım benim' diyordu en son..
Milliyet yazarı Hasan Cemal terör örgütü PKK'nın merkez üssü Kandil'e gitti. Örgütün 1 numaralı ismi Murat Karayılan ile 4 saatlik görüşme yaptı.
Cemal, Karayılan'ın mesajlarını ve Kandil'e çıkarken dağlardaki yolculuktan çarpıcı izlenimler aktardı.
yazının tamamı için; http://www.milliyet.com.t...p;KategoriID=4&ver=22
Dav Ross'un yönettiği, John Leguizamo, Cynthia Nixon, Lauren Birkell, Andy Comeau gibi isimleri oynadığı lise çağlarındaki gençlerin para karşılığı evli adamlarla iş tutup bunu ticarete dökmesini konu alan, erotik olmasını tahmin ettiğiniz yalnız yanına yaklaşmayan, buralara pek uymayan filmdir. amerikalıların problemlerine vakit ayırmak isteyenler izleyebilir.
--spoiler--
filmde 17 yaşındaki bayan karakterin çocuk bakıcılığı yaptığı ailenin erkeği ile iş tutması sonucu gelişen olaylar anlatılmaktadır.filmin en vurucu sahnesi başroldeki tazenin, babasını arkadaşı ile bastığı sahnedir. bu sahne kendisinin düştüğü durumu sorgulamasına sebeb olur ve de filmin vermek istediği sonuçtur.
--spoiler--
kanal 1 tv'de pazarları yayınlandığına şahit olduğum dizimsi bir seyirlik. dinazorlarla insanların birarada yaşayıp konuştuğu bir hayatı paylaştığı ortamı sunuyor.
benim dikatimi prıson break'te canlandırdığı karakterle gönülleri feth eden michael scofield'ın (wentworth miller) bu dizide yer almasıdır. anladığım kadarıyla bir ilk zaman denemeleridir bu dizi kahramanımız için.
meraklısı için şunu diyebilirim ki, pazar öğlen civarı diziyi takip mümkün oluyor.
2009 yerel secimlerinde akp nin izmir i almasından daha muhtemel ve akp lilerin üzerinde durduğu, almayı istediği yer olacaktır. sebebleri herkesçe malum olan bu durum akp nin diyarbakır'ı alması sonucunda her yöne karşı elini güçlendirecektir. izmir bir gövde gösterisinden başka bir muhteviyat içermezken, diyarbakırak parti adına gelecek hedefleri için önünde bulunan engellerden birini aşmak olacaktır. bu ülkenin asli çimentosuyum modelini en iyi şekilde verip, yöre insanına sunacağı imkanlar ve hizmetlerle doğu sorununu kısmi olsada çözüp varlığını daha da temellendirecektir.
baykal'ın son zamanda takındığı tavırlardan çıkarabilecek örnektir. her liderin desteklediği sigarayla savaşa imza vermeyi bile kendine yedirememiştir.
emre aköz de durumu köşesine taşımıştır.
Önümüzdeki pazartesi günü sigara yasaklarında yeni bir aşamaya geçeceğiz. Halkta sigara karşıtı bir bilinç yaratmak için Sağlık Bakanlığı çeşitli kampanyalar düzenliyor.
Bu kampanyalardan birinde, Meclis'teki partilerin liderleri, bilbordlardan vatandaşlara sesleniyor. Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Ahmet Türk, Zeki Sezer, Muhsin Yazıcıoğlu,Ufuk Uras... Hepsi kampanyaya imzasını atmış. Hepsi, "Dumansız Yaşama Destek Olun, Havanızı Koruyun" demiş.
Bir kişi hariç:
CHP Başkanı Deniz Baykal.
"Kutuplaşma, gerilim, kriz" var filan diyoruz. Tamam ama bu kadar da olmaz ki!
--spoiler--
ilahi müzik olarak hazırlanan zamanla ezgi moduna bürünen, ilahi piyasasının önemli isimlerinin çok kereler söylediği klasik bir parçadır. ilk söyleyeni hasan kılıçatan'dır. en son olarakta ersen dadaşlar söylemiştir bu ilahiyi.
ersen'den dinleyelim;
elbet bir kaldıran varsa, geri koyduran da vardır. bu da ne ilginçtir ki, hiç bir gereksinim ya da itekleme olmadan olmuştur. muhafazakar kesimin çokça sevdiği adnan menderes zamanın da olmuştur. daha geniş bilgi için; (bkz: #3270303)
can dündar'ın 2 sene önce şemdinli olayları sırasında yazdığı bir yazının ismidir. yazıda yıllardır bu ülkede yaşanan olaylarda duruş netliğimizin neden olmadığı dile getiriliyor ve her döneme yazı 'cuk' tabiriyle oturuyor. geçmişte ki; idamlara, darbelere, susurluka, ergenekona..
--spoiler--
'Genç yaşta annesini kaybetmiş bir arkadaşım bahsetti "yas eksikliği" sendromundan... Annesinin acısını unutabilmek için hemen yoğun bir ilişkiye girmiş. Çok bağlanmış. Ayrılınca da yaman bir aşk acısına düşmüş. Çökmüş. Kendi başına atlatamayacağını anlayıp bir psikoloğa gitmiş. "Senin asıl sorunun aşk acısı değil, yas eksikliği" demiş psikolog...
"Annenin yasını tutmadan yeni bir ilişkiye girmişsin. Biriktirdiğin acılar, ayrılıkla katlanmış." O yüzden önce yas eksikliğini tamamlaması gerektiğini söylemiş. "Annenin fotoğraflarını çıkar yeniden, ona mektuplar yaz, mezarını ziyaret et. O acıyla yüzleş. Ondan sonra ayrılık acısıyla daha kolay baş edersin" demiş.
Arkadaşım annesine mektuplar yazmamış gerçi; ama gecikmeyle de olsa tutmuş yasını... O sayede üstesinden gelmiş acılarının...
Maziye gömdüğü kederleri birer birer çıkarıp ilmek ilmek çözmüş ve nihayet yüzü gülmüş.
Onu dinlerken Türkiye'nin başına gelenlerin biraz da "yas eksikliği"nden kaynaklandığını düşündüm. Ne çok tutulmamış yas, verilmemiş hesap var tarihimizde; düşünsenize...
Düşe kalka sürdürmeye çalıştığımız demokrasimizde ne darbeler, ne katliamlar, ne darağaçları var. Kapanmış dosyalar, kapanmamış yaralar... Yasını tutmadık hiçbirinin... Menderes asıldığında alkışladık.
Deniz'lerle intikam aldık. 17'lik çocuğu yaşını büyütüp astık.
işte daha dün o kanlı 1 Mayıs'ı yeniden hatırladık. Onu da gömmüştük hafızamıza, diğer faili meçhullerin yanına...
90'larda yeni kurbanlar istedi kanlı toprak; yeni cenazeler taşıdık. Susurluk'u çözmeden unuttuğumuz gibi Şemdinli'yi de arşive kaldırdık.
Hesaplaşmadan unuttuğumuzdan, unutup yeni maceralara koyulduğumuzdan, inatla peşimizden geldi biriken acılar...
Eski aşkın acısını yenilere taşıyarak çoğaltan bir divane gibi yaşadık.
Her darbe bir öncekinden daha ağır; her kriz eskisinden daha derin oldu.
italya da bir kasaba ismi olmasına karşılık, türkiye de bir çok kuyumcuda varlık gösteren uzak doğuda imal edilen saat markasının ismidir.
tanınmasını mahmut tuncer'in 'loo loo revelloo' diye baarmasına borçludur.
sonrasında seda abla ile memetalibeey'e de sponsor olmuşlardı.
iyi markaların kaliteli imitasyonlarını yaparlar.
en son rado'nun yapmışlardır ve ömür boyu garantisi vardır.
kaliteli marka bir yanda, regal bir yanda mantığı abilerin ki.
fenerbahçe'nin guinnes rekorlar kitabına girmesine vesile olacak sayı ve içeriktir.
helal olsundur. şöyle bi nazarlık takılası başlıktır. baktıkça göze doluluk da vermiyo değil hani. bin yüz otuz dört. *
üstad sezai karakoç'un diriliş yayınlarından yayınlanan, iki kitaptan oluşan 'ülkemizin geleceği' konu başlığı altında konferanslarının kitap halindeki neşridir.
bagdat cadde, bebek meydan da bulabileceğiniz waffel'a hak ettiği değeri veren mekandır. haftasonları gecenin ilerleyen vakitlerine kadar açık bulabileceğiniz yerdir. ünlülerin uğrak yeriymiş de ayrıca.
harika olaylardan biri olarak tanımlayabiliriz. eğer ki sevgili firma beğenmemezliği, yer beğenmemezliği yapmadıysa ve muayyen gününde değilse çok güzel bir yolculuk olur.
beraber muhabbet edilir, şarkılar dinlenir, film izlenip yaramazlıklar yapılır.
en güzeli de uzun bir yolculuk ise beraber sarılarak uyunur kii, tadına doyum olmaz bir durumdur işte bu.
stv'de ki yemek programında başlayan tartışmanın adıdır. 'kadınbudu' köftesi yapılırken, izleyicilerden birinin 'bu pirinçli köftedir' diye uyarması ile başlayan mevzu sonra ki gün, 'dilberdudağı' tatlısı yapılınca da devam etti. dilberdudağına izleyicinin isteği 'aytatlısı' denmesi oldu.
program da yemek seçiminin üstüste gelecek şekilde ayarlanıp bilinçli bir izleyiciyle gerçekleri açıklıyoruz havasıyla tiyatral bir gösteri sunumu ile yemek isimlerine ayar vermeye çalışıldığı gözlendi.
sonraki zaman da ise mevzuya murat belge'nin de katılması ile olay farklı boyutlara taşınmaya başlandı. *
murat belge'ye, yazdığı 'yemek kültürü' kitabından mutevellit sorular sorulup olay aksettirilince hocanın isyan ettiği gözlendi. 'o isimler erotizim içermiyo, zaman içerisinde yaşanmış olaylardan alıntı ve sebebler içeriyor' demiştir.
filistin de gazze savaşın da çarpışan bir osmanlı askerinin cebinden çıkan notlarıdır. hüseyin çavuş adlı yiğidin, o savaş hengamesin de aşkını dile getiren satırlarıdır;
''... seninle ilk sevişip uçan nazarlarımız buluşmak üzere..
keman-ı aşkının ince, inildeyen telinin seda- yı aksini ruhum niçun bugün duydu?
hemen uzak ve karanlık ufukların kuytu kucaklarında açıldı senin şuküfelerin..
onun bu hal-i tekamül-i hazanını birazcık benimle birlik olup dinle sevgilim şimdi.
seninle ben iki hırçın güverciniz ki bugün
ötüp konuştuğumuz anların sa'adetine,
bugünkü ayrılığın hep sebeb-i felaketine
felek müsa'ade etti hased ve gıpta içün.
gülüp görüştüğümüz bi-vefa çiçeklikler
sukun-ı rahmet ile her gün bu nağme-i izhara
ses veren gözlerdir;hüzn ü elemle neler neler söyler...
gün ve önceki zamanlar itibari ile türbana olumlu fikir beyan eden hocanın, okulu öğrencileri tarafından ayar verilmeye çalışılması ile devam eden süreçtir. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=245131 türban savunusu..
küçük çocuğu, yiğeni veya kuzeni olanların karşılaşabileceği harküladeliklerdir.
hiç beklemediğin bi cevap, soru, istek.. bunların hepsi ve daha fazlası onlarda mevcuttur.
yiğenimin bu geceki yaklaşımı misalen;
gecenin 3'üdür. yiğen ağlamaklı bi şekilde abimi kaldırıp. 'baba kalk ben ağlıyom. hadi baba kalk benle ilgilen şimdi.'
demesidir. sabah da şıkır şıkır gülmesidir.
koca koca adamların bi .ok beceremediğini gördükçe, çocukluğuna inmekten ziyade ders niteliğin de oynatılması gerektiğine inanılan oyundur. kaybettin başa döndün misali. örnek de verelim;
(bkz: topa vururken semih gol olurken sentürk) diyen adamı en başta yollamalıdır..
