Geçen akrabalarla beraber televizyonda Recep ivedik 2 izlerken aklıma geldi yeniden. Ya şimdi işi gücü olmayan insanlar var bu memlekette. Bunlar para da kazanamıyorlar, geçim kaynakları yok. Bu insanlar nasıl yaşıyor peki?
Bunu amcama sordum geçen, sonrasındaki diyalog aynen şu:
+Aynı evi paylaştığı bireylerden en az bir tanesi(annesi/babası/kardeşi falan) bir işte çalışıyordur mutlaka.
-Çalışmıyorsa?
+Annesinin babasının emekli maaşıyla idare eder.
-Anası babası ölmüşse, kardeşi yoksa, bir tane bile arkadaşı yoksa?
+Mutlaka birileri ona destek çıkıyordur.
-E neden ki? Birileri ona destek çıkacağına kendi bir işe girsin..
+Denemiştir ama dikişi tutturamamıştır hiçbir işte. Oooofff be sıkot sen de çok soru soruyon ha, takma kafaya..
Düzgün bir şekilde açıklık getirirseniz mutlu olurum Sayın sözlükçüler.
bir adanalı olarak dikkatimi çeken durum. öncelikle; öklit geometrisi'ne göre birbirine paralel iki doğru dik kesişmez. fakat adana'da kesişiyor.
adanalı olanların şu iki bulvarı biliyor olması lazım:
1. turgut özal bulvarı
2. kenan evren bulvarı(yeni adıyla devlet bahçeli bulvarı)
yıllardır yerli halk, bu iki bulvarın birbirine dik kesiştiğini söylüyor. yanlış diyemem, fakat kısmen doğru. çünkü bu iki bulvar hem dik kesişiyor hem de birbirlerine paralel.
dik kesişiyor: çukurova kırtasiye'nin olduğu yer. kenan evren'in bir ucuna, turgut özal'ın ortalarına tekabül eder bu bölge.
paralel: kenan evren'in diğer ucu. kenan evren semt pazarı'nı geçince fenerbahçe futbol okulu(olimpos halı saha) var. o fb futbol okulu'nu geçince zeki kebap falan var, bir park var. hah işte ordan başlayıp soluna doğru gitsen iller bankası kavşağı'na varıyorsun, yani t. özal'ın diğer ucuna. bu da iki bulvarın birbirine paralel olduğunu kanıtlıyor.
isteyen iller bankası kavşağının ordaki popeyes'ın ya da shell petrol'ün arkasındaki ara sokaklardan düz yürüyüp test edebilir. yolun sonuna geldiğinizde kendinizi kenan evren'in üzerindeki serkan-2 tekel bayi'nde buluyorsunuz.
peki bu nasıl oluyor, bir adanalı çıksın açıklasın arkadaş.
-anne, "çaldırınca aşağı in" der. 10 dakika sonra çaldırır.
-aşağı inersin. poşetlerle dolup taşan arabanın bagajı ebesinin amına dönmüştür.
-bagajdaki poşetlerden alırken, anne "hadi bakim, hadi bakim, hadi bakim" sesleri ile konsantre olmanı engeller. lan zaten poşetleri alıyorum, daha ne aklımı karıştırıyorsun?
-elinde poşetlerle apartmanın kapısını açmaya çalışırken anne "hızlı ol, el çabukluğu kazan, beceriksiz! sevgili yapmak için turizm işletmeciliği okudun da bir boka yaramadın, hâla aynı hantallık!" diye başının etini yer.
-tam asansörü çağıracakken bir bakarsın ki, asansör en üst katta. asansör gelene kadar asırlar geçer.
-asansördeki 30-40 saniye işkencedir. nihayet 7. kata ulaşırsın.
-"babaaaaa kapıyı aç!" dersin. o sırada baba altında beşiktaşlı şort, üzerinde atlet ile fosur fosur uyumaktadır.
-anne "babandan hayır yok. kapıyı aç!" der. elindeki zibilyon tane poşetle güç bela kapıyı açarsın.
-poşetleri kapının dibine hafifçe bıraktıktan sonra ayakkabının bağını çözerken, parmaklarının kırmızıya döndüğünü fark edersin.
-tam eve girerken anne "gel bakim şunları yerleştirmeme yardım et!" der. bonus olarak poşetleri de bağlayıp yerine koymakla uğraşırsın.
-işin kötü tarafı; çekirdek aileyi 1 yıl idare edecek kadar ürün almana rağmen, aldığın ürünler çabuk tükenir. 10 gün sonra aynı işlemler yine tekrarlanır.
türkiye'de türkçe konuşabilen insan sayısı çok az. bu "öteki" eleştirisi değil.
bugün sözlükte açılan başlıkların bile en az %30'u anlatım bozukluğu içeriyor. (sonra moderasyon düzeltiyor orası ayrı.)
hepimiz bozuk konuşuyoruz. 3-4 farklı anlamlı cümleler kuruyoruz. sokak kavgaları da o yüzden çıkıyor. gelgelelim bunun nedenlerine:
*türkçe çok zor, yetersiz ve zahmetli bir dil.
*halk cahil. istediğin kadar düşün, kitap oku, gazete oku fark etmez. sokağa çıkıp pidecide kuyruğa girdiğin an nasibini alırsın.
*kitap okuma oranı çok düşük.
*halkın vasatlığı yüzünden dilin evrimi negatif yönde gerçekleşiyor.
sonuç olarak çoğu zaman 2 anlamlı cümleler kuruluyor.
şu sıralar sorgulayan bir müslüman olarak mucizeler hakkında hem teistlerin, hem de ateistlerin/agnostiklerin/deistlerin yanıldığını düşünüyorum. bilen varsa aydınlatsın.
en basitinden hz. muhammed peygamber efendimizin ayı ikiye yarmasını ele alalım.
teistler niçin yanılıyor? diyelim ki hz. muhammed ayı ikiye yardı. o zamanlar arap yarımadası ay takvimini kullanıyordu. bu olay , ayın hareketini durduğu için zamanda bir bozulmaya neden olurdu ve ay takvimi baştan hesaplanmak zorunda kalırdı.
ateistler niçin yanılıyor? düşünsene, sırf bu olayı gördüğü için imâna gelenler var. görmedikleri şeye inanacak değiller ya?
+madem peygambersin bölsene ayı ikiye?
-peki. expelliarmus!
(ay bölünmez)
+e bölünmedi?
-kanka, bölündü de, allah katında bölündü, sen onu göremezsin. çünkü bu allah'ın eşsiz kudretiyle alakalıdır. sen şimdi gözlerini kapat, allah katında bölündüğünü düşün.
+ imana geliyorum heyoooooo!
her futbol karşılaşmasında, her golden sonra karşılaşılan durum. şöyle kurtarışını yapıp, sonra hiçbir şey söylemeden maça devam eden kaleci yok herhalde? arkadaş sen orada mal mal durmak için mi kaleci oldun? boşunamı milyon dolarlar veriyorlar sana? tabii ki takım arkadaşların bazı hatalar yapacak, pozisyonlar olacak ve sen kurtarabiliyorsan kurtaracaksın. hayır yani o tavırlar ne öyle el kol sallaya sallaya bağırmalar, surat asıp etrafa "sizden bi bok olmaz" dermişçesine cool bakışlar atmalar falan. zaten kimse hata yapmasa, kimse kaleye ne top ne adam geçirmese, seni oraya koymalarına gerek kalmaz dimi? defans gelen atağı kesmeye çalışır, eğer başarılı olamazsa, sen kurtarmaya çalışırsın bu kadar basit. yok ama illa bağırılacak, atar yapılacak o defansa. sanki o veriyor paralarını hepsinin. hey allam ya sabah sabah sinirlendim bak.
freddie benson'ın (bkz: icarly) köpeği yıkadıktan sonra, üstü başı bok içinde sevdiği kızın yanına gelirken söylediği ve sevdiği kızın (bkz: carly shay) kıkırdamasına yol açan replik.
(üstü başı bok içinde gelir)
+freddie?
-köpek üzerime tam dört kez kustu
(kıkırdaR)
yönetmen elinde tuvalet fırçası ile gelir: http://www.temizlikreyonu...y%20-%20Kopya-500x500.jpg
+hey çocuk tuvaleti temizle!
(kız kıkırdar)
-hayır. sana sandviçini getirdim. akvaryumunu temizledim. sersem köpeğinle uğraştım ve.. ve.. hatta terli bi adamın karnına buz bile sürdüm! ama tuvaletini temizlemiycem!!
ben bu futbol dünyasından hiç kimsenin adını bilmem, hiç de alakadar olmam, benim dünyamda futbolun hardal tanesi kadar yeri yoktur. işsiz, güçsüz, davasız, inançsız adamların işidir.
dünyada zaman denilen şeyden daha değerli bir şey yoktur. içinizden herhangi biriniz, dünya onun olsa; bugünkü gibi taş, toprak, kum, derya olmayıp ta som altın olsa! yakut zümrüt olsa bütün gün beyaz!
azrail'i karşınızda görseniz, 'vakit geldi yol buraya kadar, seni teslim almaya geldim.' dese 'ya bana bir tövbeistiğfarlık vakit ver.' dese.
hoş, azrail'in karşısında gördüğünüz zaman tövbe kapısı kapanr da, misal veriyorum. kapanmadı kabul et. azrail demir kuludur.
yıldırım çarpması gibidir ölmek, yıldırım çarpması hart! düşünmeye bile vakit bulamazsın. elektrik çarpınca sen hiç düşünebilir misin, an! andır!
böyle olduğu halde -ben öyle telkin etmiyorum da- vaktin var, azrail de senlen pazarlık ediyor, 'peki sana bir tövbeistiğfarlık vakit versem, ne verirsin?' o senin olan som altından veya yakuptan zümrütten olan dünyayı verirsin!
senin bu dünya dediğin taş toprak değil de yakut müchevherler olsa bir istiğfara değmez!
sen söyle bir zamanı, top iki direk arasına girdi-girmedi-girdi-girmedi! ulan bunun dünyaya ne keri var, ahirete ne keri var? bu yahudi icadıdır! benim çocukluğumda top sade pazar günü oynanırdı.
bu, avrupa dünyasına yahudi'nin bir kazığıdır ki pazar günü kiliseye gitmesin de, bu boş işle meşgul olsun diye. lakin sen, bir kibrit çakarak bir ormanda bir yaprak tutuştursan, orman yanar. sen geriye dönüp de beş dakika sonra o ateşi söndüremezsin. iş senin kontrolünden çıkar.
yahudi'nin bazı ihanetleri böyledir, bir küçük tutuşturma gibi. bugün yahudi farz et menfaatine aykırı değildir başka insanlar onun nezdinde yahudi olmayanlar at, inek, eşek, koyun nevindendir.
yani allah onları, yahudi'ye hizmet etsin diye yaratmıştır. hiç ne acır, ne de onlara iyilik etmek ister. kaidi böyledir, tevrat böyle der. ben iftira etmiyorum. koyun; yani yahudi olmayan, yahudi'ye hizmet etsin diye yaratılmıştır.
ama farz et, futbol aleyhine oldu önlemek istedi artık önleyemez. o kibrit çakıp bir ormanda bir avuç ormanda tutuşturmaya benzer artık, geçti.
ya gece, gündüz, her gün futbol oynanıyor, ben çocukluğumdaki o pazarda bir oynanmayı bile kınıyordum da, ve subanallah haftada birden çıktı, yahudi'nin maksadını çoktan aştı!
bir de bir adam topa iyi vuruyor diye, sosyal adaletsizliğe bak, 10 milyon alıyor, 20 milyon alıyor. zekat mı veriyor bu futbolcu? vergi bile vermiyor, yazlı gizli alıyor.
islam'ın zekatı nedir? islam'ın zekatı zenginle fakir arasındaki uçurumu gidermek, izmuhtemel huzumeti, izale etmektir. e sen şimdi üniversite okuyacaksın, şu kadar para alacaksın; adam top oynayacak senin 7 sülalenin 70 senede alamayacağı kadar!
sen ilim yoluna niye koşarsın, futbol yoluna koşarsın! mahalle araları bunun için top koşturan çocuklarla dolu! hedef o! bu bir milletin mesaisini boşa harcaması demektir. boşa bizim karadeniz horonlarında şamata olsun diye havaya bir silah sıkarlar ya, aynen onun gibi bir şeydir. enerjiyi israftan ibarettir. bütün insanlığın müşterek belasıdır futbol.
diyorum ki ''türkiye nasıl gelişir?'' diyolar ki
+ fabrikalar kurulursa.
-e kurulsun?
+ para lazım.
- niye?
+ demir parası falan.
- e başbakan gitsin demirciye para mı versin?
+ evet aynen öyle.
- e bunun için paraya ihtiyaç yok. başbakan olmuş adam ''hoooşt lan bu memleketin sahibi benim, adam ol ver şu demiri!!'' diyemez mi?
+ diyemez. ekonomi batar.
- niye batsın ki mis gibi beleşe fabrika kuruyoruz?
+ e o adam evine ekmek götüremezse o adam aç kalır çünkü ve yoksulluk artar.
- sikerim o adamı mis gibi fabrika kuruyoruz hem de beleşe.
+ hadi diyelim ki aldın elinden demiri, o adamın arkasında halk var.
- ya napabilirler ki sonuçta bu memleketin sahibi bensem onlar bana kafa mı tutacak?
+ ya o demiri alsan bile onu hep beleşe almanın bi sınırı var.
bugün yaşadığım ve sonucunda sokağımızın bakkalı sivaslı mehmet abi'nin bakkalından hışımla çıkmama neden olan rezalet.
(m=mehmet abi b=ben)
sılay market'e girdiğimde sivaslı mehmet abi, elindeki dokunmatik telefonu ile türkiye-ışid savaşı hakkındaki haberleri okumaktadır.
m: olum ne güzel keleşlerlen savaşa girecez lÂÂÂÂn!
b: bunun nesi güzel? bir sürü masum insanın ölmesini neden bu kadar çok istiyorsun?
m: çünkü bizim milletimiz savaş yapmaya yapmaya top bir millet oldu lÂÂÂÂÂÂÂÂn!
b: atatürk'ü seviyor musun?
m: atatürk'ü sevyom tabÎÎ.
b: ama bak atatürk'ün bir sözü var: ''millet hayatı tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir.''
m: atatürk onu şarap içerken söylemiştir lÂÂÂÂÂÂÂÂÂn!
dursun özbek'in akıllara zarar açıklaması. ulan bizim ortaokuldayken yaptığımız muhabbetleri koskoca g.saray başkanı basının karşısında söylüyor. allah g.saraylılara sabır versin.