geçen yaz tanışma şerefine eriştiğim, mersinde bulunan ciğerci zinciri. orda bu ciğerciden yediğim ciğerin üzerine "ciğer yememişim lan ben bu vakte kadar" demişliğim vardır. kardeşiyle * birlikte bütün mersin'e yayılmış durumdadırlar ve mersin'i özlemek için yeterli neden teşkil ederler.
fenerbahce'nin 80'li yıllardaki büyük şenol'udur. (küçüğü için (bkz: şenol ustaömer)) fenerbahçe forması altında iki şampiyonluk yaşamış olan bu kişi, futbolu bıraktıktan sonra çeşitli takımlarda teknik direktörlükte bulunmuş; bu sezon başından itibaren ise Fenerbahçe Futbol Altyapı koordinatörlüğüne getirilmiştir.
tdk'ya göre "tahta ve kereste biçmeye yarayan, elektrik ve su gücüyle çalışan büyük bıçkı" anlamına gelen, bir lombak karakteri olan üzeyir'in vazgeçilmez aksesuarı olan nesne.
geçen dönemin istanbul barosu genel sekreteridir ve bu dönemde de yönetim kuruluna seçilmiş bulunmaktadır. bu sebeple bu görevi iki yıl daha sürdürecek gibi gözükmekte olan avukattır. kendisini ilerleyen günlerde televizyonlarda özellikle ergenekon davası hakkında davaya muhalif nitelikte beyanatlarda bulunurken görmemiz kuvvetle muhtemeldir.
Hukukun Üstünlüğü Platformu başkan adayı olarak istanbul barosu başkanlığı seçimine katılmış ve baronun muhafazakar kesiminden almış olduğu 3469 oyla üçüncü olmuştur. seçim salonunda türbanlı hanım kişilerin seçim broşürlerini dağıttığı tek aday olduğunu söylemem, sanırım hangi kitle tarafından desteklendiğini de ortaya koyacaktır. aynı zamanda ülkücü kitlenin de kendisini desteklediği, hatta kendisinin de bu gruba ait bir şahıs olduğu kulislerde ifade olunmuştur. aynı zamanda ahmet hakan'ın da köşesinde "baro mensubu olsaydım oyumu vereceğim kişidir, çünkü.." şeklinde bir yazısında hürriyet okuyucularına takdim ettiği kişidir; bunu da dipnot olarak düşelim.
istanbul barosu seçimlerinde cağdaş avukatlar grubu'nun başkan adayı olarak boy göstermiştir. seçim sonunda ise 4362 oyla ikinci olmuştur. seçimler boyunca parti seçimleri gibi her yeri afiş ve pankartlarla donatması ve dağıttığı sayısız el ilanı sebebiyle çevre kirliliğine ciddi katkıda bulunmuştur. yönetim kurulu olarak rona serozan ve fusun sokullu gibi iki değerli akademisyen ve aynur tuncel basta olmak uzere bilindik avukatlardan oluşan bir yönetim kurulu ile yola çıkması kendisi adına yeterli olmamıştır. bunda en büyük etken, mevcut yönetime muhalif oyların bölünmesi özellikle de katılımcı avukatlar grubuna kaptırılan oylar gösterilebilse bile burada kanaatimizce en büyük etken oynadıkları kürt kartının ters tepmesidir. öyle genel kurulda salonda yoğun tezahüratlarda bulunmanın, merdivenlere balonlar asıp gövde göserisi yapmaya kalkmanın falan seçim kazandırmak adına yeterli olmadığını görmüş kişi olduğunu umut ediyor; kendisine ait gerçekçi vaatlerin mevcut yönetimce de hiç olmazsa bir değerlendirilip az da olsa uygulamaya geçirilmesini diliyoruz.
tuna kiremitci'nin kumdan kaleler sonrası müziğe dönüş aracı. grubu diyemiyorum zira grubun yalnızca bir üyesinin ismi kulalnılarak grup kurulmaz. ama tuna bey solo albüm çıkartmadığını vurgulamak adına isminin arkasına band ifadesini eklemekte. bu grup ismiyle sözkonusu grubun nasıl seviyede üyelerden kurulduğunu iddia etmek münkündür bilememektedir. sonuçta her solistin konserlere çıktığı, albüm yaptığı bir ekibi vardır; bu band'deki üç kişinin ayırıcı özelliği nedir ki tuna kiremitçi, tuna kiremitci band'a donusmustur bilinmemektedir. son olarak ilgilisine 8 ekim çarsamba gunu * bu band'in 22:30'da beyoglu hayal kahvesi'nde konseri bulunduğunu da belirterek entry mizi sonlandıralım.
öncelikle belirtilmelidir ki başlık karakter sayısı sıkıntısı sebebiyle kendini tam olarak ifade edememektedir; bu başlığa konu olan istekler muhatap gazete bayiine eş zamanlı olarak iletilmektedir. elbette bana bir cumhuriyet bir de milli gazete lafını duyan bayi, dumurlardan dumurlara akacaktır. ancak lütfen bu talebi kimse bu ne perhiz bu ne lahana turşusu şeklinde değerlendirmesindir fakat buna karşın kimse "bu istekte bulunan her türlü fikre açıktır; demokrat bir kişi olarak uç sayılabilecek görüşlere ulaşmak hevesindedir falan fişmekan" ayağına da yatmasındır; yemezler. e bu nedir kardeşim sen manyak mısın başlık açma krizin tuttu da saçmalıyor musun nedir diyenlere cevabım ve de başlığın varolma sebebi duruma ilişkin tanımım gelmektedir: efendim başlıkta adı geçen ve gazete basımında kullandıkları kağt haricinde görünürde hiçbir benzerlikleri olmayan bu iki günlük gazete bir ortak özellik daha barındırmaktadırlar: ikisinin de tirajı 50.000'in üzerindedir. e ne var bunda onlarca böyle gazete var demeyiniz. tirajın 50.000 in üzerinde olması icra iflas kanunu'nda 2004 yılında yapılan değişiklikler açısından çok büyük önem arzetmektedir; zira tirajı en yüksek 5 gazeteden biri ifadelerinin hepsi tiraji 50.000 in üzerinde gazetelere çevrilmiş durumdadır; ancak buna karşın menkul satışlarında yurt çapında gazetede ilan istendiğinde de yine bu 50.000 tiraj zorululuğu bulunmaktadır. halen "iyi de bu tirajın üstünde onlarca gazete var ki" diyecek olanlar varsa hemen onlara söylüyorum ki tiraj 100.000'in üzerine çıktığı anda o gazeteye resmi ilan vermek için ilan satırı başına 26 ytl ödemek durumundasınız. tirajın 25.000-100.000 arası olduğu hallerde ise ödenmesi gereken miktar satır başına 14.000 ytl. dolayısıyla icraya ilişkin birçok ilan adı aynı cümlede anılması bile tuhaf bu iki gazetede yer almakta ve bu ilanları takip niyeti barındıran bir kişi -ki bu kişi bir avukat yahut icra satışlarından düşük fiyata mal düşürme niyetinde bir eskici vs. olabilir- bu iki gazeteyi bayiden aynı anda isteyecektir. şahsen arada yapmayı düşündüğüm bir şey bu ama henüz bayinin tepkisini öngöremediğimden cesaret edebilmiş değilim. ha adı geçen gazetelerle aynı özelliği paylaşan üç gazete daha var; bunların ikisi yine kendilerine özgü siyasi renkleri haiz vakit ve yeniçağ; üçüncüsü ise şok! ben kendi satın alma talebimi bir cumhuriyet bir milli gazete bir de şok olarak yapmayı düşünüyorum inşallah sonum hayırlı olur.
fenerbahçe'nin * ganalı forveti yaw prekonun 2 golüyle mağlup etmesi üzerine o haftaiçi yendik mi lan başlığının gazından tam olarak çıkamamış star gazetesi spor servisinin attığı başlık.
hırvat bir kadın şarkıcıdır. türkiye'de isminin duyulmasının ise müzikal başarısıyla alakası yoktur. kendisi beşiktaş'ın transfer etmek isteyip vazgeçtiği dino drpicin karısıdır. kocası nasıl ki sahada bir yerlerini göstermekten çekinmiyorsa bu hanfendi de kliplerinde aynı cüretkarlığa sahiptir ve kocasından farklı olarak bu hanfendinin sergilediği görüntülerin çok hoş olduğunu söylemek gerekir. kendisinin kliplerine iki örnek olarak:
maalesef birçok kişinin aşamadığı sıkıntılı bir durumdur. bu sıkıntıdan muzdarip kişiler, entry i okumaya özellikle kendilerince belirli başlıklarda entry nin ilk cümlesinden değil entry nin kıç kısmında yer alan nickten başlarlar. hele ki sözkonusu entry uzunca bir şeyse sözkonusu durum daha sıklıkla yapılmaya başlanır ve entry sahibi nick, genelde hazzedilmeyen bir kişi ise entry i okunmaya bile lüzum görülmez. öyle ya; kesin o herif ya da karı * o nezih okuyucunun kendisine ya da yaptığı işe, söylediği söze aykırı şeyler yazmıştır ve yazan oysa o yazılanların beğenilmemesi hatta o yazılanlara bok atılması şarttır. tabii okunmaya yazarın isminden başlanınca çoğu kez okuma eylemi orada biter; asıl metni okumaya ihtiyaç bile duyulmaz. çoğu kez bu yaklaşımla politik rengi yahut tuttuğu takım belli olan kişiler muhatap olmaktadır ve fakat elbette bu tutumla muhatap olmak yalnızca belirgin bir renge sahip kişilerin kaderi değildir. bazen de belirli kişiler bazılarınca kişisel sebeplerden fişlenir ve onun her yazdığı sanki kendisine karşı yazılmış gibi algılanır. yazılan okunsa (bkz: okuduğunu anlamamak) aslında yazılanın objektif olduğu görülecektir fakat ilgili yazar damgalanmışsa bir kere onun yazdığını okumaya ne gerek vardır? dolayısıyla aynı yazıyı x kişisi yazsa o kişi el üstünde taşınabilecekken y yazarı aynı yazıdan ötürü tukaka edilebilecektir. elbette herkes istediğini sevip istediğinden nefret etme özgürlüğüne sahiptir ancak değerlendirme konusu olan yazılar ve onun barındırdığı fikirler olduğunda değerlendirme kriterinin yazıdaki ifadeler olması şahsen benim dileğimdir. örneğin burda yazılı olanlar schenardiye ait olduğu için değil de içerdiği fikirlere göre * değerlendirilsin ve bu değerlendirme oya dönerek somut bir yansıma oluştursun isterim ama...
apartman, site vb. toplu yerleşimlerde ikamete ilişkin esasları düzenleyen yasadır. akp hükümetinin yasa koyma konusundaki yoğun çalışmalarından nasibini bu yasa da almış ve 1965 yılından beridir yürürlükte olan kanunun yerine son tarası 14/11/2007 tarihi itibariyle yasalaşmış bulunmaktadır. esasında bir kanunun yenilenmesi açısından 40 senenin çok da uzun bir süre olduğunu söylemek mümkün değil ancak bu süre zarfı içerisinde toplu yerleşimlerin sayısının inanılmaz bir şekilde artmasından ötürü eski yasanın ihtiyaçlara cevap veremediği düşüncesiyle yeni bir kanun yürürlüğe konmuş durumda. http://www.apartmanyoneti...mp;pa=showpage&pid=74 burada bahsedilen yeni değişikli,klerin uygulamada nasıl sonuç vereceği ise merak konusu; zira bazı hükümler kat malikinin istismarına müsait gibi gözükmekte, fakat uygulamada hakkın kötüye kullanılmasına prim tanınmasının içtihatlarca mahal verilmeyecektir düşüncesindeyim.
kumsalda voleyboldan (bkz: plaj voleybolu) başka bir spor yapılabileceğini göstermek adına ortaya konan, her yıl fifa tarafından dünya kupası düzenlenen spor dalıdır. bu sporun kuralları, bildiğimiz futboldan başta sahada yer alan oyuncu sayısı olmak üzere bazı farklılıklar göstermektedir. çıplak ayakla kumda yürümenin bile bazen insanı zorladığı düşünüldüğünde kumda çıplak ayak top tepmenin özel bir teknik gerektirdiği aşikardır. zeminin etkisiyle top olabildiğince havadan oynanmaya çalışıldığından yerdeki topu kontrol eden oyuncunun bir anda sektirmeye başladığına sıklıkla rastlanmaktadır. kaleciler de sahanın boyutlarının küçüklüğünün etkisiyle topu hep elleriyle havadan rakip sahaya fırlatmaktadır, dolayısıyla kalecilerin ofans açısından da rolü/önemi bu sporda oldukça fazladır. geri pasın da serbest olmasının etkisiyle defans oyuncuları kendilerine gelen topu oyuna sokması için mümkün mertebe topu kalecilerine teslim etmektedir. bu seneki dünya kupası brezilya'da oynanmakta ve maçlar eurosport'tan canlı yayınlanmaktadır.
nerede ve hangi safhada yakalandığınıza göre etkisi değişecek durumdur. taze sevgiliye yakalandıysanız daha doğrusu sevgilinizi henüz pişiremediyseniz ya da daha sözkonusu kişi ancak sevgili adayı konumundaysa ve bu kişiyi sevgili olması konusunda ikna turlarındaysanız artık o saatten sonra o kişiden bir yemek elde etmeniz zordur; fakat sevgililik ilişkisi ev paylaşım noktasına kadar gelmişse sizin o sevgiliye ev hallerinizle yakalanmanız da ev hallerinin görmezden gelinmesi de gayet olağan olacaktır. bu durumun bir benzeri için (bkz: sevgiliye osururken yakalanmak) ha en ideal sevgili bütün bu eylemleri hiç gerçekleştirmeyendir; idealist olanlar sevgili arayışlarını buna göre yapsınlardır.
cips piyasasına yeni giren ve hammaddesinin mısır ya da patates değil buğday olmasıyla dikkat çeken yeni bir ürün.
--spoiler--
çok çok özel bir atıştırmalık
açlık bastıran kıtır lezzet dilimleri
--spoiler--
paketin üstünden alıntıdır; yani üretici firma fritolay ürününü bu şekilde tanımlamaktadır. piyasada tutunması halinde cips pazarı da yeni bir boyut kazanacak; sadece aromasal değil hammaddesel olarak da değişiklikler ortaya çıkabilecektir.
reklamların dikkat çekmesi adına kullanılan fakat artık hemen her reklamda kullanılması sebebiyle kabak tadı veren reklam modelidir. reklamı yapılan ürünün ne olduğunun bir önemi yoktur. önce bir adet güzel hatun kişi esas kız olarak seçilir. bu güzel kız bütün erkeklerin hemen hepsinin beğeneceği türden bir çekicilikte bulunur. ancak sonrasında onunla reklamın başrolünü paylaşacak esas oğlan nedense ciddi anlamda salak bir role bürünür; öyle ki esas oğlanın reklamdaki tüm davranışları yine reklamı izleyen kişilerin hemen hepsi tarafından salak olarak algılansın diye zorlama davranışlar içine girer. verilmek istenen mesaj güzel kızı karşısında bulan erkek salaklaşır mıdır güzel kızlar salak erkeklerle birlikte olur mudur yoksa reklam sektörü güzel kız-salak oğlan ikileminden başka reklamın dikkat çekmesi için bir senaryo üretememekte midir ki başlıktaki oğlandan bol bol görülmeye başlanmıştır bilinememektedir. aslında çok da başarısız bir strateji sayılmaz; zira bu erkeğin en fazla ön plana çıktığı braun ve digiturk reklamları üzerine burada bile açılmış birçok başlık yazılmış bir çok yazı bulunmaktadır. ancak bu son cafe crown çikolatalı reklamındaki salak erkek modeli tüy dikmiş; öeeeh be dedirtmiştir. ha bu arada bu trendin başlangıç noktası da genc turkcell reklamlarındaki berkalptir; kendisini ve onu yaratanları pek saygıyla anamıyorum kendi adıma çünkü sayelerinde reklam kuşakları salak erkek doldu çıktı.
43 yaşında halen ss lazio'nun kalesini korumakta olan kaleci. bu sene hem serie a'da hem de şampiyonlar ligi'nde oynayan en yaşlı oyuncu ünvanını eline geçirmiştir. tam 25 yıldır profesyonel futbol oynayabilmeyi nasıl başardığı gerçekten merak konusudur. 43 yaşında kalesini koruduğu takım lazio yahu! tabii lazio'nun 43 yaşındaki ballotta'yı tercih etmesi bir yandan dünyada iyi yeni kaleci yetişmesi konusunda bir sorun yaşandığının da bir göstergesidir; ancak bu ballotta'nın takdir edilesi başarısını gölgelemeyecektir. hele ki en iyi türk kaleci olan rüştü recber'in bile 35 yaşında ne hale geldiği düşünülürse ballotta'nın başarısı daha iyi anlaşılabilir sanırım. ayrıca ballotta'dan önce serie a'da oynayan en yaşlı futbolcu rekorunun dino zoff'a ait olduğu ve bu rekorun ancak 20 yıl sonra ballotta tarafından kırılabildiğini de yine belirtmek gerekir.
psv eindhoven'ın 27 yaşındaki meksikalı defans oyuncusu. gerek milli takımında gerekse psv'de düzenli olarak forma giymektedir. kendisi bu şampiyonlar ligi haftasında david suazo'nun maç bittikten sonra dirsek attığı ve dirsek sonrası burnu dağılan oyuncu olarak kayda geçmiştir.
comak sokmak türlerinden sonucu çomağı sokanın midesine en fazla zarar verenidir. bu çomak sokucunun bu davranışının sebebi, ortalık yerde gördüğü bokun onun midesini bulandırmasıdır ve bu boku çomakla ordan atmaya çalışmaktadır. halbuki bok dışardan göründüğü kadar küçük değildir; o boku sıçan artık ne tüketmişse nasıl beslenmişse boka soktuğunuz çomak kırılır gene de bok yerinden kımıldamaz. çomak sokucu boku gözünün önünden kaldırmaya çalışırken aksine soktuğu çomak sebebiyle bu bok etrafa koku yaymaya başlar. sonrasında da bu kokudan ötürü boku sıçanlar değil boka çomak sokup boku aktif hale getirenler sorumlu tutulur. ortaya boku sıçanın ise hiç kabahatı yoktur; hatta bir bakarsınız ki çomak sokucuya bokun mesuliyetini yıkmaya çalışanlar bizzat bokyiyiciler aman yani boku sıçanlardır. bu yüzden ortada bir bok görüldüğünde üstüne basmadan kenarından yürüyüp gitmek ve bokun olduğu yerden ayrıldıktan sonra boku görmemezlikten gelmek, en uygun davranış biçimi olacaktır.
yenilen besinlerin çeşitli sebeplerce sindirim organlarınca gereğince sindirilememesi sonucu ortaya çıkan durum. rahatsız edicidir, insanın hareket etmesini zorlaştırır. hatta çoğu zaman ağrıya da neden olduğundan ciddi bir beladır. önüne geçmek için az ve yavaş yemek; daha önemlisi bazı şeyleri yemekten sakınmak gerekir. tada aldanmak halinde bu çöküntünün bedeli ödenir. yine de talcid ve türevi ilaçlarla giderilebilir sorundur. bu bakımdan asıl ruha çökmek sorun teşkil eder. o yüzden yemeklerde gösterilecek kaçınma hassasiyeti insanlarda özellikle gösterilmeli; tatlarına aldanılmamalıdır. zira bu aldanma sonucu ruha bir şey çöktüğü anda bunun sancısını giderebilecek herhangi bir ilaç yoktur. mecburen sancılı sancılı oturduğunuz yerde kalırsınız.
sindirim organlarında seyahat etmekte olan sıvıların bu seyahatleri esnasında neden oldukları durum. bu bazen uzun süre aç kalan kişide ortaya çıkabildiği gibi bazense uzun açlık süreci sonrasında paldır kuldur yenilip içilme sonrasında ortaya çıkabilmektedir. örneğin iftar sonrası kişinin kendi bedeninden çıkan gurul orkestrasını uzun uzun dinlemesi mümkündür.
sadece kişisel tatminini düşünen, idi baskın super egosu ise yok seviyesinde olan insanın hayata yaklaşımıdır. heveslerini tatmin etmek adına pek fazla vicdan ve kişilik sahibi olmamanın da etkisiyle her türlü sahtekarlıkta bulunabilecek bu kişiler etik bakımından tasvip edilmese de nedense bunlar kısa vadede de olsa bir şekilde tercih edilebilmektedir. zira bu felsefe(!)deki kişiler, yolları da bir kılavuz kadar iyi bilmekte ve mübah kabul ettikleri o yollara girmekten çekinmemektedirler. subjektif açıdan ise tarafımca tasvip edilmeyen bir yaklaşımdır; gelgelelim benim yaklaşımım kimin umrundadır? yine de bu zihniyettekilerin o yollarının benimle kesişmemesi en büyük temennimdir ve bu anlayışla hareket edip kendi anlayışım uyarınca günaha girmeyeceğimdir.
insanların sırf birilerini onore etmek adına neticeye değil haticeye bakmaları durumudur. bazen kişiler de kendilerinin hep pohpohlanmalarını isterler, bu yaklaşım da bu sonucu doğuracaktır. bu yaklaşım da eleştiri kültürünün gelişmesine en büyük engeli teşkil etmektedir. halbuki insanlar yaptıklarına karşı gelecek eleştirilere açık olsa ve kendilerie söylenenlerden yola çıkıp yetersizliklerini telafi etme eğiliminde olsa; bu sayede emeklerinin de tam olarak karşılığını alabilseler ne güzel olur aslında ama sanırım bu konuda toplumsal olarak çok gelişmiş sayılmayız ya da bana hep burunlarından kıl aldırmayanlar denk eliyor; hep "biz o kadar uğraştık" diyerek kendi yaptıklarının yetersizliğini görmezden gelmemi istemektedirler bilemiyorum...
http://askoe-pregarten.com/default.htm sitesinden takip edilebilecek; birçok branşta faaliyet gösteren bir alman klübü. futbol takımları almanya da 4. lige tekabül eden bölgesel ligde mücadele etmekte ve bu takımda kalp spazmı geçirmesi sebebiyle uzun süre futbola ara vermek durumunda kalan michal meduna da top koşturmakta.
an itibariyle mtv'de müşerref olduğum alman dans müziği grubu. her ne kadar grup olsa da vokalist sarışın afet ** haricindeki kişiler dj olduğundan aslında sadee bir vokal olduğu ve klipleri izlendiğinde başlıktaki ismin bu kişiye ait olduğu gibi bir izlenim edinilse de bunun grubun ismi olduğu wikipedia tarafından belirtilmekte.*everytime we touch isimli şarkılarıyla dünya çapında isimlerini duyurmuşlar. müzik tarzı olarak ilgilenmeyen kişilerin dahi hiç olmazsa bu hatun kişiyi bir kez görmek adına bir kliplerini izlemeleri tavsiye olunur.
iletişim yayınlarının futbol kitapları serisi'nde yer alan derleme kitaplarından birisi. derleme, 2005 yılında tanıl bora tarafından hazırlanıp yayınlanmıştır.
--spoiler--
Memleket futbolunun değişik yüzleri hakkında uzunlu kısalı makalelerden oluşan bir derleme. Kimisi futbol aleminin içinden kimisi dışarıdan bakışla, kimisi uzman gözüyle kimisi gönül gözüyle yazılmış... Ne anlıyorsunuz şu oyundan? - Futbolu anlamlandırma, futbolu sevme biçimleri... Futbola yabancı olanların yaşadığı derin mahrumiyet... Puan veya puanlar almaya geldik... - Türkiyede yabancı futbolcular... Standart futbolcu demeçleri... Amatör futbol dünyası...Bizler inandık siz de inanın!-Takım kimlikleri... Kulüpvizyonları... Taraflar ortamları...Sen şampiyon olmasan da... - Tribünlerle, efsanelerle... geçmişte yaşayan... uzaktan izlenen... takımlarla ilgili... vetakım değiştirmeyle` ilgili aşk hikayeleri...
--spoiler--
şairin malum mısrayı yazarken kendi döneminde tenis denen spordan bihaber olduğunu, tenisle ilgli olsa bile maria sharapova denen tenisçi hanım kız ile aynı dönemlerde yaşayamamasından mütevellit yapılması uygun görülmesi gereken bir uyarlama. niçin bir başkası değil de bu kişi göz kapatılıp dinlenmek için tercih edilmekte sorusunun cevabı ise gayet basit: maria sharapova çığlığı olarak artık tescillenmiş o orgazmik sesler. öyle ki sadece sesleri duyan ve bu kişiden bihaber olan bir erkeğin o seslerin bir tenis maçından geldiğini algılaması ilk anda imkansız gibi... ve öylesine tahrik edici sesler ki bu sesleri çıkaran kişi, maria sharapova yerine çirkinlik abidesi bir dişi olsa dahi sesi duyanı baştan çıkarmaya yetecektir. eh bu durumda haliyle er kişiye gözü kapatıp dinlemek düşer...
kandil simidi denen pastahane mamulü yiyeceğin sadece kandil adı verilen ve islam dinince mübarek kabul edilen günlerde simitçisinden fırınına bütün unlu mamul satan satıcılarda satılıp diğer günlerde piyasada bulunmamasından hareketle ortaya çıkması muhtemel bir yanılgıdır. bu yanılgıya ergenliğe henüz erişememiş, hatta kendisinin dünyaya gelişini leyleklerle ilişkilendirmekte olan çocuklarda rastlamak gayet mümkündür. kandil simidi geleneğinin ülkemizde ne kadar zamandır yer aldığını bilmemekle beraber kendi bulunduğum yaş jenerasyonu mensupları kendi çocukluklarında kandil simidi denen mefhumla tanışma şerefine nail olmuşlar, hatta kandil diye bir olgudan bu yiyecek sayesinde haberdar olmuşlardır. hele ki aileleri bu çocukların bu dini güne önem vermekteyse ve çocuklarını da sevap-günah gibi kavramlara aşina hale getirmişlerse çocukta sevaba girme adına bir şeyler yapma isteği uyanacaktır. işte tam da çocuk aklıyla bu özel güne ait ozel yiyeceği tüketerek kendini avutabilecektir. ama bir de çocukluklarında edindiği bu alışkanlığı bilinçaltına yerleştirip yetişkin hale geldiğinde ise kandil gününe hürmeten gidip kandil simidi alıp yemeyi ibadet gibi gören kişiler vardır. bunlar iki gruba ayrılır: 1-) dinle hiç alakası yoktur; bu kişi kandil simidini de dini bir obje kabul edip yiyeceği varsa bile bu simitten imtina eder. 2-) içinde dinsel birtakım dürtüler olsa da dini sistemde yaşamaktan uzak bir kişidir. bunlar kandil gecesinden önce simidini alır; akşam da çay ve televizyondaki kandil yayını eşliğinde simidini tüketir. bu ikinci gruptakiler aynı zamanda namaz olarak sadece cuma ve bayram namazlarını bilen ve kılan; ramazanda orucunu tutup diğer 11 ayda alkol de dahil olmak üzere ne varsa tüketen kişilerle aynı kişiler olarak göze çarpmaktadır...