bir sorunla karşılaştığınızda derdinizi anlamaya kapasitesi yetmeyen görevliye/çalışana daha yetkili biriyle görüşmek istediğinizi söylersiniz. bu daha yetkili kişi ise siz burnunuzdan solurken yüzünde kocaman bir gülümsemeyle gelir "buyrun nasıl yardımcı olabilirim" der siz de durumu bilmem kaçıncı kez yine yeniden anlatırsınız. uyuz yetkili de 5 yaşındaki çocukla konuşurmuşcasına, gözlerinizin içine bakmaya büyük bir gayret göstererek bu cümleyi kurar.
ters insanın mal mal bakışlarının tercümesi. gözler karşılaşır, hafif gülümser merhaba dersin cevap alamazsın, selam verdiğine vereceğine pişman olursun.
londra hampstead'de 14 ayını geçirdiği evde, yakınlarını kaybetmenin ve sonunda yine aynı hastalığa yenilmenin sessizliğine amma ve lakin edebiyat dünyasında ölümsüzleşmenin haykırışına şahit oluyorsunuz.
çingenenin aşağılayıcı bir anlama sahip olması fakat roman kelimesinin bu anlamı taşımaması durumu. siyah ırkın afrikalı kelimesini kabul edip darkie kelimesini reddetmesi gibi.
kimseye roman gibisin denmiyor çingene gibisin deniyor.aşağılamaya örnektir.
akşamları iki tavla atıp askerlik anılarını anlatan, lan bülent sen neymişsin, oğlum armağan doğru oyna şu oyunu, alıcam ayağımın altına bak diye dialog oluşturmaya çalışan fevkaladenin fevkinde bir çift.
telefona bakıp ben aramayacağım bakalım onlar beni arayacak mı diye düşünüp aha bak aramadılar beni unuttular, kimse beni sevmiyor, ben de onları rahatsız etmeyeceğim bundan sonra diyerek, kimsenin yüzünü görmek istememe, kendinden sıkılma durumu.