Dudaklarıma almışken ıslaklığını bir nebze olsun sende varolabilme umudumu, seni , senli günleri özledikçe dudak kıvrımlarından dökülen her sessizlik birer mektup olur sana, söyleyemediklerimi sen anla.
Kaç ömür tükenir yolunda, kaç vazgeçiş geri getirir seni ya da hangi vazgeçmeler vazgeçer artık sen yokken yatağımın boş kalan yanında. Ben şimdi seni anma vaktinin ertesindeyken, sen belkide kaçıncı düşün veda sahnesindesin. Düşlerimi kaybettim uykularımdan, sensiz geçen her anımı Biz olamadığımız anlara boğdum, küçüktü ellerin, doyamadım.
Şimdi adını her anışımda hıçkırıklar ekliyorum gözyaşlarıyla yanına. Aslında dönüştedir ya tüm güzellikler, öncesi yokluk sonrası yokluk, keybedişliklerle başlar ya yeni başlangıçlar,geri gelişlerinin başlangıcı nerde, bak sensiz bu ilk gecede, ben gözlerine bakarak yine sana su'suyoyorum.
Muhtemelen konuşmaktan hep korkmuş, neyi bile savunduğunu bilmeyen, kulaktan dolma fikirlerle benim safım bu diyen insan tipinin tuvalet kapılarını patileriyle kazımasıdır. Tabi tuvalet kapısı üzerinde ki ideoloji atışmaları genelde anne baba kardeş de eklenerek savlar kuvvetlendirilmeye çalışılır. Kapıya yazı yazanlar için o bir savunma sistemidir, aklı selim birisi içinse tuvalette zaman geçirmek için komik, bir o kadar ıkınmak için yardımcı araçtır. :D
Çağın ümitsiz vakalarından biridir. Yanlızlığını veyahut abazanlığını gidermek için çare olarak sanalı seçen ve kolay yalan söleyebileceği bu alanda saatlerce ağzı su dolu aranmaktır. * :):)
Asılsızlığına dudak kıvırmış bir kalp ağrısı kalmış geride,kabule mümkün olmayan bir ayrılığın ardından..
Ben kalemime sen diYe dokunuyor,seni yazıyorum,içi boş sayfalara.
Kalanlarına dudak bükmeyeceğim ,gururumdan serzenişte bulunmayacağım. Kendimi kaybettiğim yerde bulmuşken açılan avuçlarıma dualarım karşılığında tanrıdan mükafat göz yaşı, sana dair,bana,bize... Hoşgelmişliklerle karşılıyorum seni,gözlerini dünyaya yeni açmış bir bebek şaşkınlığında. Öyle değil miydik zaten? Bir serçe yüreği kadar ürkek,dokunulmaktan aciz...
Dinle sevgili...
Kanayan yokluğunu işte ben bu serçenin kanatlarına bağladım, özgürlüğünün şerefsizliğine kusar gibi...
Dinle...
Gözlerinden öpme demişti anacım, öpmeki ayrılık getirmesin, ırak bakmasın bakışlar diye, söyle bakmaya kıyamadığım, öpmeye korktuğum gözlerine hangi ihaneti masum biçtinde o pamuksu ellerini ortak ettin,satıp gittiğin hayallerimizi.
Bir yudum mutuluğun hazzında vur beni. Saçlarından örülmüş dar ağacına çek beni, susturda beni, sana dokunmaya titreyen, sana ait, sana bi çare ellerim, parmaklarım konuşsun...
Köpeğin bir daldan başaşağı sarkarak çevresinde olup biteni izlemesi gibidir.
Olayı insanoğluna yorunca, günde 14 saat uyuyan tuvalette 45dk geçiren, sabah omlet öğlen haşlanmış yumurta akşamada sahanda yumurta yiyen insan türüdür. *