şöyle bir (komplo) teorim var Dan Brown ve kitaplarıyla ilgili:
insanlığın gün geçtikçe aydınlanmak yerine cehaletin kör kuyularında kaybolduğunu farkedenler, bu cahil, aymaz kalabalığa popüler edebiyat yoluyla bilgi kırıntıları mayalamak istemişler. Konuya meraklı insanların google'layıp bulamadığı hiçbir fazladan bilgi içermiyor çünkü kitap.
Ama böyle bilmeceli, kovalamacalı, zamana karşı yarışmalı olmasa bu "kalın" kitap da ilk baskısını 1 milyon yapmazdı sanırım.
--spoiler--
konuyla daha önce "masonlar şeytandır"dan başka bilgisi olmayanları şaşırtacak bir iki detay var: ilahi dinlerin hiçbirini reddetmezler, aksine üç büyük kitaba saygı duyarlar.
Apocalypse "kıyamet" demek değildir, aydınlanmanın yayılımını temsil eder.
Yaşadığı dönemin diliyle, kendi anadilinde yazılmış bir edebi eseri bile metin incelemesi yapamadan, metaforları, göndermeleri anlamadan "giriş-gelişme-sonuç" diye okuyan kalabalığın kendi anadilinde yazılmamış din kitaplarından herhangi bir şey anlamamış olmaları çok da garip değil.
(#6141616) şunu dan brown yazsa eksilemezdiniz değil mi?
bir altıncı nesil yazar olarak katkıda bulunduğum gerçek(dir). Zira buraya okur olarak değil yazar olarak girmişim(dir). Dolayısıyla kimsenin yazdığı hiçbir şeyi okumamaya, yazılanlara herhangi bir subjektif katkıta bulunmamaya, herkesin aklına gelip yazmaya üşendiği aptal bkz.ları yazmak sanmaya yemin ettim(dir).
E durum böyle olunca, herkesin selebritilii kendine kadar kalmış(tır).
Ufkunu genişletmek, kültürlerarası iletişime maruz kalmak, görgüsünü arttırmak için katıldığı erasmus programının etinden, sütünden faydalanmayı bilen kız arkadaşlarımız.
Erasmus başlıklarının altında türk erkeğinin akıncı geleneğinin devamı olarak avrupayı fetih çalışmalarından sıklıkla bahsedilmiş, akılan alemler, alkolün dibine vurmalar, dipten kuvvet alıp kızlara gömülmeler gibi detaylı bilgi bir kaç başlıkta aktarılmış.
Ancak, konuyu hedef aldığını saklanmadan ifade eden başlıklar (bkz: sevişmek için erasmus yapmak zorunda kalmak) (bkz: seks erasmus u) okuduğunuzda sanacaksınız ki, erasmus programı türkiyeden sadece erkek öğrenci alıyor. Yanlış! Çok yanlış!
istanbul'da fazlaca eksikliğini çekmediğim fiziksel temas nedeniyle telaş etmeden ortamı koklarken izmir ve Kayseri'den değişim programına katılmış iki kızımızın nasıl istim aldıklarını, nasıl bir uluslararası portföy yarattıklarını, o arada birinin beni de kalabalıkta farketmeyip yediğini anlatsam, "rumuzunun arkasından hayal zıçma pezevenk" derler. Ama demesem de durum böyle.
Doğdukları günden beri onları siken toplum baskısından kurtulduklarında özgür, narin, komik, akıllı, ve çok seksi olabildiklerini görüp şaşırmadıysanız o erasmus'u istanbulda da (hem satisfaction guaranteeli) yapabilirdiniz.
menşei brezilya olması muhtemel bunların. ama bu kredi kartı geçirme arzusunu da anlamış değilim. Öyle iki yuvarlağa el sürecek kadar yaklaşmışsın, belli ki kapayan her tür kumaştan da kurtulmuşsun, başka şeyle zorlasana...
Yemin ederim kredi kartına sürülecek akıl yok bu yazarlarda.
acilen yazı yazma ihtiyacıyla koşturan arkadaşları cemip ekçi tanrısı çarpacak... (Ezekiel 12:19) Cem ipekçi'yi dışişleri bakanı, trt genel müdürü sananlar olmuştu, ama kendisine teolog (ilahiyatçı, veya yazar arkadaşların diliyle dinci) muamelesi yapmak cebbar ve cevval sözlük yazarlarına nasip oldu.
Ayrıca; aynı programı izliyorsak eğer emrullah abiye selam ederim. Kelli felli adamlar kendisini bir sabetayist olduğu için konuk etmişler. Din konusunu yanlarındaki Nuh hocaya soruyorlar. (Bu Nuh tufan armatörlerinden olan değil, düz hoca) Allah'a vakfettiğin ahirzaman ne demek?
wallmart reklamında gördüm en son böyle bir naiflik. küçük ve sarışın bir amerikalı "sezercik ateş parçası" santa'dan noel dileği istiyordu, ıraktaki babası karlı bir noel geçiriyordu. hiç anlamıyorum, madem fazlaya kaçarsan seni dübürden yiyecek bir dudağı yerde diğeri nerde belli değil bir cinden son dileğini istiyorsun; biraz daha global düşünsene dümbük...
insan sosyolojisinden "askerlik" şeysini tümden yoket, şimdiye dek üretilmiş bütün silahlar da depreme dayanıksız inşa edilmiş bütün binaların güçlendirilmesinde kullanılsın falan desene...
böyle işi spesifik boyutlara indirip tsk ile sınırlandırırsan herkes senin düşman olduğunu anlamaz mı sandın?
hee, bi de, senin dileğin gerçekleşse bile, bunca yıl alıştığından farklı bir sopaya belki kıçın alışmayacak. ne demiş matta; be carefull what you wish for!
bir gün büyüyüp hevesimizi aldığımızda, internette eskiden yaptıklarımıza baktığımızda, http://falan-filan.uludagsozluk.com 'ları hatırlayıp girdiğimizde, altında entrymizi görüp pişmanlıktan gözyaşlarına boğulacağımız başlıktır burası.
hentaide bir japon çüküdür o. bukake partisinde kadını en çok kim beyazlatacak işinde akranlarından geri kalıp harakiri yapmamak için asılmıştır. narin minik elinde kalakalmıştır. osbirde olmaz ama.. kendini ulusunun milli değerlerine adamış bir capon çekip koparır çükünü.
- ne olacak bu fok balıklarının hali?
+ foklar memelidir abi.
- meme. meme. meme.. meme... göt...sementa'yı hatırladın mı abi.. balık gibiydi şerefsiz...
+ balığını ye abi... rakı bulandırıyor seni
buna inanan varsa bir de şöyle düşünsün. (anneye anlatır gibi anlatacağım)
erkek soyut, kadın somut düşünür. duygu erkek işidir. bu yüzden insana dair en şiddetli duyguları en iyi betimleyen kitapları erkekler yazmış, insan duygularının en derin hallerini onlar irdelemiştir. duyguyu yaşayan da, yaşanmışı anlatan da aslında erkektir.
erkek filmlerinde, kitaplarında anlatılan duyguları taklit etti kadın. kendisine biçilen rolü kusursuz oynamaya çalıştı. doğaçlamalarla geliştirdi.
sonra noolduysa oldu; herkes bu durumun nasıl başladığını unuttu ve vara yoğa ağlayabilmeyi "duygusallık" sanmaya başladı.
azcık birazcık düşünün yahu! seksi silah, güç, pazarlık malzemesi olarak kullananın duygusu mu olur?
Türkleri japonlara sevdirmiş ünlü türk büyüğümüzün bu konuya gayet sevimli bir çözüm getirdiğini hatırlıyorum oysa ben...
"arkadaşım eş, arkadaşım şek" diye heceleri böldüğünde, uzun kulaklarını son bir kez sallamasını istediğinde, hem arkadaşı, hem eş'i olduğunu anlattığını dönemin bütün çocukları öğrenmiş, 10 puan+10puan'dan 100'er puanla şampiyon olmuştu.
devlet olup faşist olmamış ülke görmedi dünya. "falanca soykırımı tanımıyorum" diyen bilimadamına hapis cezası kesmek gibi nadir uygulamaları var diye fransa bizden az faşist değildir demek istiyorum. kendimize maletmeleyim bu insanlık tarihi kadar eski fenomeni. ayıp!
algı eşiği düşük arkadaşların "ayar"a denk tuttukları yazar. kimdir diye nickaltı okuması yaptık gördük ki; death of a salesman'i roman sandığı için bir başka yazara başarısız ayar girişimlerinde bulunmuşluğu da vardır.
ötekinden iki kelime fazla bilince ayarcı olunuyor, hayri irdal'ların kemikleri sızlıyor.
(bkz: don't feed the troll)
ne fena şeylere özeniyor yahu sözlükçüler... biz demiyoruz gidin immanuel tolstoyevski'yi taklit edin, ama... ama hep böyle hep böyle...
bilgi güçtür yahu. öyledir vallahi.. yoksa böyle pirifani ayarında birinden ayar yemiş olursun.
sanırım kelimenin büyüsüne kapılmaktan oluyor bunlar... okur olmadan yazar olunca oluyor ya da. okumaz yazar.
cehalet tek başına tehlikelidir sanırsınız ya... küstah halini hiç görmemişsiniz... diyecektim ki, başlık açılmış.
Andy Warhol biz zavallıların ancak anlam verebildiği kehanetini sunduğunda sanal alem cahil cühelalarını kastetmemişti büyük ihtimalle... bu da onun ayıbı olsun!
buraya girilmiş 1783 entry sahibinden kaç tanesi hayatında başka bir milletten kızla tanışmış, kaynaşmış, triplerine, kişiliğine şahit olmuş merak ediyor insan.
herzaman gördüğünden farklı fiziksel özelliklerinin ilgini çekmesi çok doğal tabii.. bütün maymunlar ve 18 aya kadar bütün bebekler farklı uyaranlara çığlıklarla tepki veriyor.
"think 'bout it bro! can you handle a free minded chick?"
gördüğümüz her yuvarlağa bakmaya ayarlanmış içgüdülerimize azıcık gem vurabilsek böyle başlıklar açıp kendimizi popo gibi ortaya dökmezdik.
o kızcayız büyük müyük poposuyla barışmış dilediği gibi giyinmiş yürüyor mu... demek ki yıllarca kendisine kakalamaya çalıştığımız "bedenin senindir, kontrolü sendedir" palavrasını yutmuş gibi yapıyor.
sana düşen iki konu vardır bu durumda; 1. büyük müyük demeyeceksin, pity sex önerirse lafını yutmadan yumulmak için böyle yutamayacağın laflar etmeyeceksin. 2. veya essahtan adam olacaksın, tanrının yarattığıyla alay etmeyeceksin... sanki seninki de 24 cm.
öyle başlıklar açılıyor ki insan merak etmeden duramıyor.
şöyle düşünelim: bir organın var, ona dokununca keyif alıyorsun ve bu ahlaksızlık oluyor.
sanırım elli karakter sınırına takılan yazar (çakma trol değilse ve kafa yaptığını düşünmüyorsa) şöyle bir senaryoyu aktarmaya çalışıyordu:
adamın biri kahvenin önünde oturmuş, semt pazarına doğru sallandırdığı çükünü avucuna almış, bir yandan sıvazlarken, bir yandan da arkadaşlarına etik ve estetik konusunda pek de bağlantı kuramadan absürd argümanlar savuruyor... (zoom out'la çıkalım)
pazarlama yöntemlerinden bihaber olmak böyle yaşlı teyzeler gibi çemkirtiyor işte insanı.
çok küçük ve özenli tüpler içinde satışa sunulmadığı sürece ab-ı hayat olsa kimse hiçbiyerine sürmez kardeşim bunu. hayvan yağından fare sidiğine kadar pekçok acaip şey ruj diye dudağına süren kadın bu süt beyazı leziz şeyi minik, kristal tüplerde sunulsa nerelerine sürmezdi.
"seks satar" evet... ama kadın öyle almaz. onunkini süsleyeceksin, üzerine cüzdanını hafifçe zorlayacak bir fiyat koyacaksın. yoksa isterse kansere ilaç olsun, yutturamazsın!!!
"devlet kurma hakkı" henüz hiçbir yerel, ulusal veya uluslararası yasanın başaramadığı düzenlemedir. meraka hacet olduğunu da sanmıyorum: sınırları çizilmiş hiçbir devlet kanun maddelerine dayanarak kurulmadığından olabilir.
devletler savaşla kurulurlar; dünyada barışın güzellik yarışması dileği olması da bu nedendendir. Devletler yasadışı kurulurlar, bu yüzden yasalarla korunurlar.
trajik ve ironik, ama öyle...
Kürtler de devlet kurmak istediklerinde kendi yasal olmayan savaşlarını verip, kendi silahlarıyla düşman belledikleri bir kısım insanı, onlara devletlerinden bir parça vermeye ikna edene kadar öldürmek zorundalar.