yıkılmış bir kalbin isyanını gizli mesaj olarak içinde barındıran cümle. sanki iyi bir şey olacakmış gibi gülümseyen bir güneşin kandırıkçı suratından tiksinmeye başlamış bir ruhu da temsil ediyor olma ihtimali var tabii. hele bu yaz ve ilkbahar ayları... olmuyor işte olm. güneşin gülümseyerek umut verdiği kalpler arasından sadece 3-5 tanesi o umut ettiğine uzanabiliyor. peki, bir yerden sonra kanmamaya başlayanlar ne yapsın?
şimdi bi' düşünmek gerek. bu anaerkil toplumda erkekler de yer alıyor. her şey neden kadınlar üzerine kurulu yahu? neden kadınlar erkeklerden daha ön planda hep? bizim de hakkımız var, biz de insanız!
derhal birileri babakart sürsün piyasaya, içimizdeki maskülistleri çıkarıp masaya vuralım beyler, "yeter" demenin vakti geldi! biz de insanız ulan, biz de varız burada! kadınların haklarımıza ve huzurumuza tecavüz etmesine izin veremeyiz, babakart şart! *
bir soru cümlesidir efendim, eğlendim, sabah sabah iyi geldi, oh. evet, bana sabah.
oyun gümbür gümbür geliyor. oynanışı gösterdikleri yayın biraz evvel sona erdi. lan... ağzım açık kaldı be. eğer olur da basın kodları dağıtırlarsa beta için, ilk oyunda olduğu gibi, buraları doldururum ben. lütfen, ama lütfen kısıtlama olmasın... lütfen...
geçen gün gezerken ve bölümdeki almanya'dan gelen diğer arkadaşlarla almanca muhabbet ederken "lass ma'" diye bi tepki verdim. o andan beri "ulan lass ma bi şeydi, ama neydi..?" diye düşünürken en sonunda google'da aramak geldi aklıma. özlemişim ha.
yaklaşık bir saat sonra, artık oyuncuların beğenisine sunulacak olan oyun. aslında oyunun fiziklerini, "toybox" adı altında yayımlanan yan üründe tecrübe etmek mümkün. zaten bunu denerken "oha" tepkilerime engel olamadım. zira, büyük bir eski rareware hayranıyımdır. banjo-kazooie, banjo-tooie kesinlikle bu ekibin en favorim olan oyunu olmuştur. zaten adamların oyunu yaparkenki iddiası, "banjo-kazooie'den daha da banjo-kazooie olacak" idi. başarılı olduklarını söyleyebilirim, kesinlikle. müzik, oynanış, hareketler, muhabbetler, npc seslendirmeleri, her şey o kadar mükemmel ki...
yakın zamanda da incelemesini yazacağım. kesin ve son fikirlerimi özetle belki burada da yayımlarım.
en yakın arkadaşlarımdan bir tanesinin istediği bilgileri elde edememesi sonucu dile getirdiği eylem. "sürtüklük yalarım" her ne demek ise, şu anda kendisini kınıyor ve diğer sevenlerine sabır diliyorum.
henüz başlığının açılmamış olduğuna şaşırdığım oyun. 45 gb indirdi amk. akknin ırzına geçti oyun. hadi almanca dil paketine 5 gb de, 40 gb mı olur lan bir oyun? hoş, black ops full dlc ile 101gb mıydı neydi... her neyse, 1 saat kaldı oynamaya. beleşe aldık oyunu içerik çıkaracağız diye, fakat oyun benim içeriğimi çıkardı la.
bu herifin bile sevgilisi vardı. tamam, açıkçası, severim çılgınlığını. tam bir manyaktır kendisi. ama genel olarak sevilmeyen bir kişi. yani, tüm dünya genelinde milyarların nefret ettiği bir adam, kendisi. şahsen, benden nefret eden kişi sayısını topladığımda bir elin parmak sayısının yarısına geldiğini fark ettim.
tüm dünya genelinde milyarlarca nefret edeni olan adamın dahi sevgili varken, milyarlara 3 kişi ile kafa atan şahsımın günahı nedir efendim? badem bıyığını mı sevdi ulan bu kadın? neyini sevdi? ben de bırakcam.
beni 2000'li yıllara götürmüş numaradır. 3 saniye kadar çaldırdıktan sonra kapattı. ilk, "dııt" sesinden sonra kapatmaları, "yaşıyor musun?" veya, "nabiyon la bebe?" demek oluyor olsa gerek.
açmayı başaranlara da şarkı dinlettirdikleri söyleniyor.
açık ve nettir. bir polisin tüyü bile düştüğünde çıldıran aktroller (ülkenin geneli bunlarla dolu olduğu için azınlık kısmın pek bi etkisi olmuyor maalesef) neredeyse her gün sayısız asker şehidini anmıyor bile. 30 saniyeliğine kahraman oluyor bu şehitler. işin garip tarafı, sadece aktroller için değil, aynı zamanda bu vatanın evladı olan azınlık kısımda da böyle.
neden polis bu kadar değerliyken askerin zerre değeri yok ulan?
uzun bir suredir inandığım fakat daha henüz duyurduğum dini bakış açısıdır, felsefedir.
peki, sateizm nedir?
sateizm, şuanda "tanrı varsa da sikime kadar, yoksa da..." der. evet, "şuanda". çünkü yarın bir bakmışsın başka şeyler anlatıyorum...
aslında, tam olarak "ben ne istersem sateizm o olur" diyebilirim. kimselerin imancına, imanına ve hatta inançsızlığına ihtiyacı yoktur sateizmin. ben bana yetiyorum amk.
peki, ben ne diyorum?
ben, dinlerin olması veya olmamasının önemli olmadığıni söylüyorum. varsa ne yoksa ne amına koyim? ortada global bir "iyi" kavramı var. sen "tanrı öyle istiyo..." diye iyi olur veya "nasılsa yok amına koyim, ehehe..." diye salıyorsan, içinden gelmeyerek, belli şartlara göre şekil alıyorsan ve global "kötü" kavramının anlamını tam manası ile taşıyorsan, çöpsün.
insan kimse veya hiçbir şey için iyi veya kötü olmamalı, kalbinin rengi neyse öyle yaşamalı.
cennet ve cehennem?
emin değilsin ki. kesin mi? kanıtlı mı? hayır! öldükten sonrasını düşünüyor her insan, bencilce ve korkakça... neden kimse "doğmadan önce neredeydik ulan biz?" diye sormuyor ki? zira, doğmadan once neredeydiysek tekrar oraya gideceğiz. karanlık ve yokluksa, karanlık ve yokluk. cennet ve cehennemse, cennet ve cehennem.
bir ödül veya bir korku, bir rahatlık sebebiyle oluşturmayın karakterinizi...
kendiniz olun.
sateizm işte bu yüzden umursamaz dinleri, tanrının varlığını veya yokluğunu, ölümden sonrasını veya öncesini...
çünkü, biz onlar değil, şuan yaşadığımız, var olduğumuz kişiyiz.
bir phantogram şarkısı. kendisine three days grace'den rastlamak daha mümkün. zira kendileri pek bilinmemiş bir grup. her ne kadar tdg versiyonu ile tanışmış olsam da orijinal versiyonu ciddi anlamda doğa ötesi güzel.
sözleri:
I don't like staying at home
When the moon is bleeding red
Woke up stoned in the backseat
From a dream where my teeth fell out of my head
Cut it up, cut it up, yeah
Everybody's on something here
My godsend chemical best friend
Skeleton whispering in my ear
Walk with me to the end
Stare with me into the abyss
Do you feel like letting go?
I wonder how far down it is
Nothing is fun
Not like before
You don't get me high anymore
Used to take one
Now it's takes four
You don't get me high anymore
Runnin' through emergency rooms
Spinning wheels and ceiling fans
My hand shake cellophane landscape
Mannequin (fakin' it) the best I can.
It's Cadillac, Cadillac red
No hands on the steering wheel
I'm crashing this save-a-ho
Puppet show
UFO
Obliterate the way I feel
Walk with me to the end
Stare with me into the abyss
Do you feel like letting go?
I wonder how far down it is
Nothing is fun
Not like before
You don't get me high anymore
Used to take one
Now it's takes four
You don't get me high anymore
You don't get me high anymore
You don't get me high anymore
Walk with me to the end
Stare with me into the abyss
Do you feel like letting go?
I wonder how far down it is
Nothing is fun
Not like before
You don't get me high anymore
Used to take one
Now it's takes four
You don't get me high anymore
(high anymore)
(you don't get me, you don't get me high anymore)
You don't get me high anymore
(high anymore)
(you don't get me, you don't get me high anymore)
You don't get me high anymore
"Atalarımız Çanakkale'de düşmana geçit vermemiş ama şimdi 15 erö artı kedeve ile geçebilirsiniz sayın düşük profilli seçmen kitlem."
"'insanlar mizah ve şaka yapabilirler. Fakat bazı konular vardır ki onlar asla şakaya gelmez. Orada ciddî olmak insanlık borcudur. Bayrakla alay edemezsin. MiLLi TARiHLE EĞLENEMEZSiN. Kuran'ı mizah konusu yapamazsın. Aile namusunu hiçe sayamazsın. Bunlar millî mukaddesattandır. Millî mukaddesatı olmayan millet, millet değil hayvan sürüsüdür...'
Hüseyin Nihâl ATSIZ"
gibi gibi. bir binali yıldırım söylemidir. fütursuzların oy vermesinin neden yasaklanması gerektiğini bi' kez daha ortaya koyuyor.