1997 yılında, “Şu an da kaldığım Worms şehrinde (Almanya) 20, isveçte 50, Mısır’dan kutuplara kadar dünyanın her yerinde sayısını bilmediğim kadar şahidim var.” sözlerini sarf etmiş kişi.
bence kendisi demirören'den sonra büyük bir fark yaratmayacaktır. hemen hemen aynı zihniyette olacaklar. bu adamlar dönüp durdukça, dün neyse yarın da o olacak maalesef.
fenerbahçe'nin lehine gelişebilecek olayların sebebi olarak görülecektir. hep böyle oluyor.
fenerbahçe için yapacağı en büyük iyilik, otobüsü kurşunlayanların ve azmettiricilerinin ortaya çıkarılması için baskı oluşturmak olacaktır.
fenerbahce evinde trabzonsporla oynuyor. yana yakıla bilet arıyoruz, çünkü şampiyonluk maçı. sezon boyu maçlara gitmişiz bir şekilde, o gün de yurt müdürü şampiyonluğu doyasıya kutlayın dedi verdi izni.
fiyatlar uçuyor tabi, karaborsa almış başını gidiyor. maça 5 dakika kalmış, bir adam makul bir fiyat söyledi; normal bilet fiyatının 2 ile 3 kat arası bir şey. tamam dedik, uyanığız ya çakmakla yaktırdık bileti. gerçek biletler yanmıyor, yalnızca kararıyordu. o işlem de tamam, verdik parayı. adamlar bir yana biz bir yana. sonra bir baktık, trabzon tarafının biletini kaktırmış bize bütün bilet gişeleri götüne giresice.
üzerine bir de berabere kaldık, şampiyonluk da gitti. hay böyle işin...
çalıştığım şirkete uzun vadeli çalışan olarak alınmışken, şirket kısa vadede battı. aylardır işsizim, çok büyük sıkıntılardayım. inşallah buluruz yakında gönlümüzü hoş edecek bir iş, tüm iş arayanlar olarak.
tipi ponçik ama aslında oldukça yırtıcı bir köpek. sakinliğinin ardında yatıyor tüm hırçınlığı. tabi bu hırçınlık gerekli durumlarda ortaya çıkıyor, başka köpeklere karşı olabiliyor. insana karşı pamuk.
sıcak bir yaz günü perişan olmuş vaziyette kadıköyden eminönü vapuruna bindik arkadaşımla. dedik piştik sıcaktan vapurun yan tarafında oturalım dışarıda. püfür püfür geldik eminönü'ne ayaklandık inmek için ve cup diye bir ses geldi. suya baktığımda, yolculuk esnasında telefonumu kucağıma koyduğumu hatırladım. telefonum dibe doğru batıyordu, şöyle bir atılır gibi yaptım, atlamak geldi içimden... yemedi tabi.
aileme de başım döndü az kalsın ben düşüyordum, telefon düştü dedim. ne kadar salak bir çocuğumuz var bizim diye üzülsünler istemedim.
çok söz kesiyor ve karşısındakini pek dinlemiyor. seviyorum, izliyorum, fm/cm tutkunu olması da şahane geliyor ama coşup da söz kesmese daha güzel olacak.
beş dil biliyormuş. rakipleri "Neymiş 5 dil biliyormuş yahu biz tercüman mı arıyoruz. Tercüman arıyorsak çok. 3 dil bilen de var 5 dil bilen de var." diyerek onu hemen al aşağı edebilir.
-geceden gelip bilet kuyruğuna girdik, sabah polis geldi ortalığa çeki düzen verecek oh ne güzel; gittiler gişeye bilet aldılar önce sonra karşımıza geçip pis pis sırıttılar. tepki verince de sanki haksız biziz gibi içeri almaya çalıştılar.
- başka bir zaman yine stadyumun orada bir çocuğu dövmelerine şahit oldum. düşündükçe hala içim acıyor, ne yapmış olabilir acaba. sonra polis bir arkadaşın, maç olsa da gidip bir iki adam dövsek diye bekliyoruz demesi geldi aklıma.
-trafik polisine defalarca ihlallerle alakalı şikayette bulundum fakat nafile.
-hırsızlık hadisesi geldi başıma, karakola gittik pişkin pişkin tavırlar. zaten salıveriyoruz biz onları diyorlar bir de yüzüme. biliyorum ki, "önemli" biri veya yakını olsam gidip her şeyimi bulacaklar hemen. benim sinirim daha çok buna.
daha da sayabileceğim şeyler var.
-ha komşu gürültü yaptığında ya da evde sokakta kavga olduğunda arayınca geliyorlar, bu konuda görevlerini yapıyorlar.
canları yansın zarar görsünler asla istemem. bir kısmı gerçekten kötü polis, bu ülkenin elbette iyi polisleri de var. umarım zamanla iyilerin oranı giderek artar.