Elit bir düşmanı keçiye dönüştürdüğünde yüzünüzde istemsiz bir gülücük yaratabilir ama bazen de karşınızdaki kurt'u dremora'ya çevirir ki kaç babam kaç. Manyak işi asadır.
"Bana nihilist demişsin, eğer nihilist bensem emrediyorum gel orduların başına geç, yok eğer nihilist sensen yine gel or..." lan dur yanlış oldu pardon.
Zaten patlamanın olması ve kimsenin üstlenmemesinin nedeni bu soru işaretini yaratmak. Böylece her kafafan bir ses çıkacak, herkes kendince bir "düşman" belleyecekve sonuçta Türkiye dört bir yanından şüphelenip/korkan bir hale sokulacaktır. Ki bu şüphe kaosu doğuracaktır.
Kimsenin üstlenmemesi kafada soru işareti yaratıyor. Esad olsa, sonuçta bir ülke temsil ediyor ve halihazırda bir isyanla cebelleşiyor. Bu konumdayken bir de Türkiye'yi kendine düşman yapmak istiyor? Pek mantıklı değil. Ama olabilir, belki de Türkiye'de bu "çözüm"(ki bence "pazarlık") süreci devam ederken zaten gergin olan havayı daha da gerip hükümetin dikkatini Suriye'den uzaklaştırmak istemiş olabilirler.
Özgür Suriye Ordusu'nunsa ihale Esad'a kalsın Türkiye-Suriye ilişkisi daha da gerilsin mantığıyla isimsiz bir patlama yaptırmış olması da muhtemel.
Farkınaysanız kimse pkk'ya ihtimal vermiyor. Özellikle de siyasiler. insan "acaba bütünleşme duyguları kabarsın diye ortak bir hayali düşman yaratmak için böyle canice bir şeyler yaparlar mı?" diye düşünüyor.
Neyse komplo teorisi yazmayalım ama her duyduğumuza da inanmayalım.
- Ya reisim havalar ısındı ben balkonu yıkiyım, çay içeriz.
- Karpuz soğumuştur yavru kurt çıkar da keselim.
- Ya Necmi Reisim senin tabancayı bi ödünç versene profillik foto çekilcem.
- Reisim, Caner aradı lise çıkışında kavga varmış gider miyiz? (bkz: kız meselesi)
- Ya reisim valla karizmasın, hava 35 derece sen siyah takımdan vazgeçmiyorsun.
- Ya yavru kurt sen ne kullanıyorsun ben badem yağı sürüyorum bıyıklara ama seninki gibi olmuyo.
(Bu diyalogları "reis" yerine "başkan", "yavru kurt" yerine "yoldaş", "siyah takım" yerine "yeşil parka" olarak okuyun, bu sefer de sol diyaloglar olur. Hatta ikisinde de saz çalınır ama türküler farklıdır.)
Evet kan durmalı, evet kardeşlik hüküm sürmeli. Ama barışı sadece birinin emri diye yapan bir grup ileride aynı bebek katilinin emriyle çatışmaya da döner.
Madem artık barış güvercini oldular, uyuşturucu ve kadın ticaretini de bıraksınlar. Örgütlerine yapacakları finansal yardımı yine bu milletin halkından çıkartıyorlar ya, ulan tüm uyuşturucu kullanan beyinsizlerin a*ına koyayım.
Günümüz global dünyasında hiç bir çok uluslu şirket %100 yerli mal yapmazken, en köklü otomobil veya elektronik eşya firmaları bile ürünün iç aksamında ucuz ve uygun yurtdışı parçalarını kullanırken ne bu "italyanmış yea" mızmızlığı.
Atılan adımlardan gurur duymak çok da zor olmamalı.
Ayrıca bu ülkenin milli sanayisinin gelişmemesinin en büyük nedenlerinden biri milli ürününün kalitesine güvenmeyen ve onu tüketmeyen vatandaşlardır.
Kendini küçük görmek veya göğe çıkarmak. Arası maalesef yok.
Adam kendi milletini itin götüne sokup çıkartıyor, ve dikkatinizi çekerim cümleye "Türkler" diye başlar bu tipler, kendisi elizabeth'in beş çayı arkadaşı ya a.q...
Bir de ülkesini harikalar diyarı sananlar var. Cesaret, misafirperverlik, nezaket, zeka, ilim, irfan, afedersiniz zikiyle tır çekme vs gibi özelliklerin hepsi bizde de ayıp olmasın diye göstermiyoruz kimseye.
O anda kendini denk görmüyorsundur ona, kabul etse bile yanına yakışmam onu utandırırım dersin kendi kendine.
Havadan sudan falan konuşurken başka yere bakmaya çalışırsın çünkü yeşil gözlerine kilitlendin mi saniyeler olur sana asır anasını satayım, bir de arkadan bir çınlama yükselir sadece senin duyabildiğin sağır eder adamı, bu yüzden ne anlattığını da duyamazsın kızın "hıı hıı evet hıı" diyebilirsin sadece.
Konuşma bitince gülümser arkanı dönersin ama yeşil gözler artık baktığın her yerdedir.