iktisadi bilimlerin tek bir bölümde toplanmış halidir.butun iktisadi bilimlerin temel dersleri verilir.bunun yaninda ağırlık olarak devletin vergi sistemini inceler.ne gridir ne siyah nede beyaz. ne olduğu belli değildir.okudun mu okudum.maliye memurlari emekli olmadan devlete atanmaniz esegin kavak ağacına çıkmasına bağlıdır.
Üniversiteyi yeni kazanan arkadaşlarım, arkadaşlarımız... Niğde hakkında öğreneceğiniz her şey bu başlık altında mevcut.
-Mecburiyet caddesi: Çarşıdır, candır. iletişim araçlarıyla bulamadığınız arkadaşınızı bulabileceğiniz yegane yer. Uzunluğu 2 km olup boydan boya 20-30 dakika arası yayan gidebileceğiniz caddedir.
Dışarı camii-Öğretmenler parkı: Genelde buluşma mekanıdır. Bulunduğunuz yeri tarif etmek için kullanabilirsiniz.
Eskiden heykeller vardı,şimdi yoklar. O yüzden es geçiyorum o mekanı.
ATM'ler: az uğrar çok zaman kaybedersiniz. Parasını yeni alan arkadaşlar burayı buluşma mekanı olarak kullanmaz. Genelde Kokain ticaretini yeni yapmış tacir gibi etrafı kolaçan ederek uzar.
Hak Center: Ucuz eğlenme mekanı. Kişi başı 7 lirayla kurtulabileceğiniz bir mekan. Geniş, canlı müzik... Düğün havası ama düğün gibi de değil.
Nihavent Cafe: Daha elit, daha damlı , daha kalburüstü... Canlı müzik, IP Performance Hall tadında... Gidilir görülür.
Ehl-i Keyf: Yeni manita adayıyla çay içmek için mükemmel yer. Nezih sakin. Kışları ılık ve yağışlı; yazları sıcak ve kurak. (Orda bi gözlüklü kız vardı. Ben de ona bi aşık oldum. Öhöm. Konuya dönelim)
Lades: isim ve gösterişini düzgün yapmış dürümcünüz. Tercihen paşa Dürüm de olabilir, iyidir.
Mevlana parkı (Setevler): sevişme mekanı. Bu işin buradaki mucidi iran'lılar. Yer yer üniversiteli de görülebilir.
LK jean: Kazım beyin dükkanı. Ordan giyinilir. Ucuz ama kaliteli giyinilir.
Beykoz: Gece gündüz açık çorbacınız.
7/24: Gece 3e kadar tekel ihtiyacınızı temin edeceğiniz dükkan.
Elimi sallasam ellisi, belimi sallasam beşyüzellisi diyen kızdır. fakat önemli olan bir yerini sallamadan elde etmek diye bir cevap alması muhtemeldir.
Seni seviyorum.
+Bu değil
-Sana asığım
+Bu hiç değil.
-Seni hiç bırakmayacağım.
+Beni anlamıyorsun, bunlar sıradan.
-Ağzına sıçayım.
+iŞTE BU. diyebilendir.
Bir limonu doğrayıp (eğer saç kuru ise portakal kullanılır)iki bardak su ile kaynatıp Su yarı yarıya azalana kadar kaynatmaya devam edilir. Soğutun ve sprey şişesine boşaltılıp Buz dolabına koyulur. Eğer çok sert olduysa biraz su ilave edebilebilir. Buz dolabı dışında iki haftaya kadar saklamak için bir çay kaşığı alkol ilave edilmesi ile yapılan maliyet olarakda sağlık olarakda uygun saç şekillendirici spreydir.
aşağıdaki komik diyaloglara neden olan farklardır.
Azerî yetkili:
-Türkiye Republikası prezidenti seyın Süleyman Demirel, Türk dönyasının ileri gelen pezevenklerindendir. Bir çok Türk soydaşımızın ülkemizde kârhane açmasına öncülük itmiştir. "
Tabii ki kötü bir niyet yoktur. Çok açık bir şekilde pezevenk önder demektir kârhane de şirket.
Ama olay bu kadar da olmasa gerek. Muhtemelen sonrasında bir de askeri tören olmuştur ve Demirel ayakta geçen askeri birlikleri selamlarken sunucu şunları demiştir.
-Ne iş yapıyorsunuz ?
-Subayım.
-Anladık subaysınız .. Kızımı istemenizden belli de.. Desenize .. Ne iş yapıyorsunuz. ?
Subay kelimesinin, Azerice de bekar anlamına geldiğini yanındaki anlatır bizim arkadaşa. O da adama Askeri personel olduğunu izah etmeye çalışır .
Neyse , biraz sonra Kız babası yine sorar
- Yaraq' ınız var , görüyorum , ama biraz küçük değil mi o ?
Arkadaşım aptallaşır bir anda .. yanındaki fısıldar:
- Belindeki silahtan bahsediyor"
Cevap verir arkadaşım :
-Evet biraz ufak ama işi görür .
- Olsun ..Senin yaraq'ın çok küçük .. menzili kısadır onun .
Sarımın yanına Lacivertim
Trübündeki sesim
Tezahüratlardaki nefesim
Meşalemdeki ateşim
Galibiyet maglubiyetteki
Üzüntüm sevincim
Deplasman yollarındaki hasretim özlemim
Ve her sabah mavi gökyüzüne doğan Sarı güneşim olurmusun? şeklindeki sözdür.
Gerçek aşkın ve sevginin derinliğini kavramak herşeyden önce kendimizi bilmekden tanımakdan geçer.
Aşk hayatın tekdüzeliğine, bütün sıradanlığına en soylu başkaldırıdır. Ondan korkup kaçmak hiç kimseye yakışmaz. Ve elbette aşkı suçlamak, yargılamak, karalamak inkar etmek de asla yakışık almaz" aşık olmak insanın bilincini iradesini ve yargılama yetisini askıya alır kişinin.
Gerçek aşkın ve sevginin derinliğini kavramak herşeyden önce kendimizi bilmekden tanımakdan geçer. Sorularla varmamız lazım bu tanıma sürecine. insan nedir? sorusuna yada, Yaşamın amacı nedir? gibi sorulara ne kadar yanıt bulabiliriz? Yoksa canlı kalmak için mi yaşıyoruz?
Gerçek aşkı ve sevgiyi bilmek anlatmak, kendimizi tanımakla eş değerdir. Kendimizi tanımak ise bir iki belirgin huyumuzu saymakla hiç alakası olmayan yada belirgin baskın öne çıkmış (Sosyal, Melankolik, Dışa dönük) özelliklerimizden ibaret değildir. Derinlemesine algılama ve bakışla tanımlanabilecek bir durumdur. Kendini tanımak ve bilmek aşkın karşılığını bilmekdir. işde ozaman bir diğer parçamızı buluruz. Buda demekdir ki, herhangi bir sevdiğimiz insan, yada hoşlandığımız insan bir parçamızıdır diyemezyiz.
Neden? dersek eğer, çünkü karakteristik özelliğimizde yada beğenilerimiz veya kişiliğimizde baskın olan öne çıkan kriterlerimiz, arzularımız aklımızda karşıdaki kişiyi algılama da ilk izlenimi oluşturur ve bunun etkisi altına alır bizi. Hislerden dolayı karşı cinse bir yönelmenin içine gireriz, örneğin: Çok güzel alımlı bir bayan yada yakışıklı bir bay genellikle her iki cins tarafından etkilenebilecek bir görüntüdür, bizim için estetik anlamda güzel sempatik olan ve kalbimizde güzel bir yere koyduğumuz kişi özelde aslında bir çok yönünü bilmediğimiz biridir, yani Aysberg gibi buzdağının görünen küçük bir yüzüdür. Yada görünmeyen asıl olan gerçek en büyük yüzü nerdedir? Denizin altındadır. Yada bunu tersi olarakda düşünebiliriz. Size kendisini beğendirmek isteyen birisi, genel anlamda kabul gören beğenilen albenilerini ve artılarını kullanarak yaklaşım içerisine girer. Bu başlangıç noktasında diğer görünmeyen yönler artık perdelenmiş ve bizde ilk izlenimin etkisi altında kalmışızdır artık. Çünkü size verilmek istenen bir mesaj ve amaç doğrultusunda alınmak istenen bir mesaj vardır.
Kendinisini Aşka ve Sevgiye vermiş gerçek olanı arayan kişiler, tanıma, anlama, kavrama süresini daha sağlıklı acele etmeden yaşamaya çalışırlar. Bunun faydası; örtüşüp örtüşmediğini anlamak,her anlamda karşılıklı uyumla aşkın mükemmelliğini ortaya koymakla beraber sevginin ve aşkın gerçek ruhunu ortaya çıkarmakdır amaç. insan oğlu sahip olmadığı özellikleri aradığını bunlara sahip olsa arayacak hiç bir şeyi kalmayacağını ve kendinde olmayanı özelliklede olmadığı için sever, yani karşınızdaki kişinin sizdeki özellikleri kendisinde olmadığı için seversiniz. insanoğlu kendisini tam hissetmesi için önemli gördüğü özelliklerin peşinde koşar, çünkü kendini donatmak ve zenginleştirmek ister. Düz sıradan alışıla gelmiş hayatı klasik yaşayan ideali olmayan, birisi onun gerçek ruhunu çıkaramayacağından alternatifi olmadığı sürece yaklaşmaz ona. Eğer bu aradıklarını bulamıyorsa da kendini ve "ideallerini Küçültür", farkında olarak yada olmayarak yalnız kalmamak için bunu yapmak zorundadır.
Çünkü sevmek ve sevilmek temel bir ihtiyaçdır. Sağlıklı tanıma süreciyle gerçekleşen sevgiler herzaman daha uzun ömürlü ve gerçekde uzun sürenlerdir. Tanrı evreni yaratırken insan ruhlarının kendi kendilerine hayran olarak dünyada yaşamak üzere topluluklara bölündüğü anlatılır. Her ruh sanki yarısını kaybetmiş gibi birşeyler kaybettiğini, yani bir zamanlar kendi parçası olanı ve artık bulamadığını bulma ihtiyacındandır. "Aşk kaybedilmiş birliğin aranması, zıtlık ve benzerliğin uyumundan başka birşey değildir". iki türlü aşkın olduğu bilinir. Platonik AŞK ve Tinsel AŞK. Ruhu bir zamnlar aradığını bulmaya iten birincisidir, ikincisi ise zevkden - iç güdülerinden, amaca ulaşmak için her yolu mübah kılan kazanmak, elde etmek için maske yüzlü bir açlıkdan başka bir şey değildir. Platon'un da dediği gibi aşk bilgelikdir. Aşk enerjidir, Aşk benzerlikdir. Aşkın cansızlarda bile yaşam olduğunu söylemişdir.
Yine Platon'a göre aşk güzel, adil, iyi ve gerçeğe eşitdir. Başka türlüsünü yapamadığından peşinde koşar. Başka birisinde bizden eksilen ruhu yani bizim için iyi, güzel, gerçek, adil olan herşeyi hayata geçiren birisini bulmak içindir bu Arayış ve Aranmak Sürecidir aynı zamanda.
Kaç kişi yada kaç çift ne kadar hayatının insanı gerçekde bulabiliyor? kim bilir, çok çabuk yaşıyor ve hızlı tüketiyoruz, ilişikiler saman alevi bendenlere sıçrıyor ve sonra iyice Tanımadan, Tanınmadan anlık yada belli bir dönemin heyecanı yada boşluğuyla Evlilikler oluyor. Oysa gerçekler ise hep peşimizdedir. Elbet bir gün çıkacağını göz önüne alındığında başlıyor Gerçek Yüzler, dökülmeye başlıyor ilişkiler ve kavgalar ayrılıklarla son buluyor. Cesareti olanlar ayrılıyor, olmayanlarda Aile, Sosoyal Çevre yada Çocukları için "Zindanına Zindan ekliyor". Bu gün artık Türkiye'de ve Dünyamızda sayısızca boşanmalar yaşanıyor. Nedeni "Doğru Olduğu Sanılan Yanlış Başlangıçlar". Anlık heyecanlar kişilerin karşılarındakini kaybedeceği korkusuyla, gerçeklerini saklamaları kendilerini beğendirme ve elde etme arzuları. Çünkü kendi beğendiklerini kendileri gibi yapmak ve kendilerine dönüştürmek istemeleri. Bir nevi Egolarını tatmin etme arzusu.
Günümüzda artık insanlar Aşk'larında elele tutuşmanın heyecanından bile uzaklaşmışlarken, Hayatın Sihrini ve anlamınıda yaşadıkları hayat sanıyorlar ve bunada kendilerini inandırıyorlar. "Bugün seni seviyorum ama yarın kim bilir kimi", "Benim için Herşeyden Önemlisin" yada belli bir zaman sonra "Hiç Bir Değerin Yok sen koşullarımın gereğisin üzgünüm sevdim sanmışdım". Oysaki Aşk'ın BUGÜN, YARIN ve YAŞAM BOYUNCA sürecek bir Aşk olması gerekmez mi? Yani insanın bir diğer yarısıyla yaşlanmasının hiç bir önemi yokdur, çünkü bedenler ölür ama Aşk Asla Ölmez. Öyleki Alevi Bektaşi inancında kutsal sayılan Turnalar bile Mutluluğun Sevginin, Vefanın, Onurun, Özgürlüğün, Bilgeliğin, simgesidir. Japonyadan bir çok ülkeye kadar Halk Kültüründe en kutsal sayılan Güvercin ve Turna gösterilir. Turnaların bu simgesel özelliğinin dışında Turnalar tek eşlidir ve yüzyıla kadar yaşadıkları anlatılan Turnalar, eğer eşleri ölürse bir daha asla eşlezmezler. Bu sevgide sonsuzlukdur, eğer bir avcı Turnalardan birini vurursa geride kalan eşlerden diğeri olan Turna yaşamaya devam edemez ve Ölümü seçer ve kendini suya bırakır.
Buraya kadar yazdıklarımızda şu çıkıyorki AŞK aynı zamanda kendini ve derinliğini tanımakdır.