nerdeydiler? ben vatandaş olarak evdeydim. ama darbeden sonra yandaş tvlerde atatürk güzellemeleri yapılmasıdan ve hükümetin rusyaya yanaşmasından da anlaşıldığı üzere avrasyacı atatürkçülerin baya bir çalıştığı anlaşılabilir. siz istediğiniz kadar yok öyle değil deyin.
durum şuna benzer mesela yiyecek hiçbirşey kalmamış olsa ve açsak domuz yemek caiz midir? islam bilginleri buna caiz der.
şimdi bilim ödülü verecek hiç bir müslüman ülkesi yoksa ve de bilim çalışmaları için ödül verecek kurum sadece yahudilerde veya hristiyanlardaysa bu ödülü almak caiz midir? kıyas yöntemini kullanırsak buna caiz dememiz gerikir. o zaman nobel ödülü almak bazen haram değildir.
bir filmde şizofreninin tanımı şöyle yapılıyordu. farklı olaylara aynı tepkiyi vermek. mesela x olayı oluyor tartışma türk kürt ekseninde dönüyor y olayı oluyor tartışma yine türk kürt ekseninde dönüyor. tanıma göre toplum olarak şizofren olmuşuz. sancar türk olabilir de kürt olabilir de, arap da olabilir. peki buna karar verecek olan aziz sancarın kendisi midir yoksa biz miyiz. kişi kendisi ile ilgil daha bir kimlik tanımı yapmamışken başkalarının buna yeltenmesi x olsun y olsun faşizmdir. türk olması da kürt olması da üzülünecek bir durum değil, burda asıl üzülmemiz gereken konu bu insanların bizim ülkemizde bize ders vermiyor oluşu olmalıydı. ama bu kadar şizofren insana ne lafı anlatacak ki.
kendini ne olarak kabul ediyor bilmiyorum ama kürtse fotolarından doğduğu ülkesinin kurucu değerleriyle kavgalı olmadığı anlaşılıyor. her anlamda örnek alınması gereken bir insan.
liberallerin ve dincilerin kabul etmekte zorlanacağı bir husus; endüstirisinin çoğunun bilimsel araştırmalara gerek duymadığı bizim gibi bir ülkede aydınlanma ve pozitivizim kavramlarıyla kavgalı bu iki ideolojinin oluşumunda katkısı oluduğu yeni türkiyenin rahle i tedrisatından geçenlerin bu ödülü şimdiki duruma bakarak söylersek ilerde şu anki duruma göre daha zor alacaklardır. bu ödül kabul edin veya etmeyin görünen olgu aydınlanma ve pozitivizm gibi değerleri benimsemiş bir eğitim sisteminin yani kemalist eğitim sisteminin bir sonucudur ve ilerde bunları benimsememiş bir eğitim sisteminden yetişmiş insanlarımız beyin göçü diyeceğimiz olayın öznesin dahi olamayacaklardır.
olayları iyi takip edemeyenler bazı şeyleri anlamlandıramıyorlar; isminin sonunda parti olanla isminin başında parti olan iki partinin derin kanatları arasında danışıklı dövüş var, bu yaşananlar ölenlerin gerçek olduğu bir kurgu. bu iki partinin kim olduğunu internetten arayıp bulmanıza bile gerek yok ne dediğim gayet anlaşılıyor. işte bu iki parti nezninde ölenlerin kendi taraflarından olsun karşı tarftan olsun karınca kadar değeri yok. bunların peşinden giden kandırılmış insanlara yazık.
ben milliyetçi bir adamım vatanımı ülkemi severim; ama çocuk ermeni, kürt , arap, yahudi, müslüman, türk ne olursa olsun bu manzara karşısında ağlamamak için kendini zor tutmayı geçtim böyle vicdansınz yorumlar yapabiliyorsa o toplum yok olsun lan. bu yorumu yapabilen kişi hangi adeleti, hangi erdemi, hangi en yüksek ahlakı savunup kendisini hakikatin destekçisi olduğunu ve diğerlerinin hatalı olduğunu iddaa edebilecek. edemeyecek. dolayısıyla bu yorumu yapan kişi bir ideolog değil ya psikolojik desteğe ihtiyacı olan bir insan ki bu yüzden hakaret tememek gerek ya da bir ajan provokatördür.
Bundaki sorumluluk silsilesi kabaca şöyle gider.
tanrı
dünya gemisinin kaptanı
türkiye suudi arabistan yöneticileri
işid pkk özgürsuriye ordusu
suriye yönetimi ve buraların halkları.
bu silsilede en dipte olup da bunda ne suçu olduğunu dahi bilmeyen suçlular koşuyor. çocuğun! hiç bir suçu yok. ölü olan o yaşayanlar burda işte. adelet mi lan bu.
pkklıların can attıkları bir şeyi, pkklı dövüyoruz diye yapan üstün zekalı konya halkıdır. Bu çok ironik bir durum aslında, bu insanlar ülkeyi kurtaracağını zannedip aslında ülkeyi bılabılanlara oy vermelerinin aslında başka bir örneği. düşmana ne gerek var bu insanlar olduktan sonar.
öyle bir algı oluşturuluyor ki dersime özellikle alevi olduğu için askeri harekat yapıldı oysa tokatta da alevi var, kazdağlarında da alevi var, hatayda da var başka yerlerde de var. zihinlerinizde bunun böyle olduğunu kendinize inandırabilir, başkalarına da inandırabilirsiniz ama olgular bunu söylemiyor. harekatın uygulanışı sorugulanabilir doğrudur ama harekatın amacındaki meşruiyet sorgulanamaz. diyelim ki o tarihlerde türkiye değil de kürdistan diye bir devlet kuruldu. başkenti de diyarbakır oldu. devlet olmanın gereği olarak dersimdeki aşiretlerden sılahların bırakılmasını, vergi verilmesini ve zorunlu askerliklerini yapmasını isteyecekti. istekleri gerçekleşmeyince de askeri harekat yapacaklardı. kürdistanın hükümeti ne güzel siz hem kürtsünüz hem alevsiniz ne iyi bu taleplerimden vaz geçiyorum mu diyecekti. olayın alevilikle ilgisi merkezi hükümete direnen aşiretlerin alevi olması kadardır. oysa ondan önce yaşanan şeyh sait isyanının lideri alevi değil sünni, isyanının temeli de dini idi. menemende yaşananları gerçekleştirenler de ne alevi ne de kürttü. bu böyle, sonra taktik gereği söylenmiş sözlerin atatürkün alevi düşmanı olduğu yönünde kanıt olarak gösterilmesi safsatadır. sonra işin en ironik yanı bunlar söylenirken şu anda chp'nin başında tuncelili bir alevinin olması.
alevilerin neden atatürkçü olduklarına gelince, kendilerini kürt olarak tanımlayanları bilemem ama geri kalanının kendilerinin en rahat yaşayacaklarına inandığı yönetim ilkesi olan laiklik ilkesini atatürk'ün benimsemiş olmasıdır.
savaş hiledir diye meşhur bir söz vardı, bu hilelerden bir de insanların zihinlerinde meşruiyet kazanmak, haklı çıkmak, diğerini haksız çıkarmak adına yapılan hilelerdir ki buna propaganda deniyor.
üstadım vintgeyştaynı okuyanlar bilir ki bu soruya dil içinde cevap verilemez ve dilin sınırlarını aşan her cevabı da saçma olarak niteler kendiniki de olmak üzere tüm felsefi tümcelerle beraber.
bilimi güdüleyen temel insanı duygu; merak, şüphe'dir. bu toplumda bunlar yoktur.
tekniği güdüleyen temel insanı durum; ihtiyaç ve tembelliktir. bu toplumda bunlar vardır.
üstteki iki durumu bir araya getiren toplumsal sınıf da; kar hırsı olan burjuvadır.
kar hırsı olmadığı için yeterli riski alamayan burjuvamız insanların ihtiyaçlarını belirlemek için çaba harcamaz çaba harcamadığından ihtiyaçları giderecek bir işi en kısa zamanda en az enerjiyle yerine getirecek alet için gerekli bilginin kaynağı olan bilime de başvurulmaz. o yüzden bilim de gelişmez.
dolayısıyla burjuvamız başkaları tarafından belirlenen ihtiyaçlar için başkaları tarafından oluşturulan tekniğin yurt içindeki acentası olur. bilimi de bu acentası oluduğumuz firmalar geliştirir.
japonyada bir adama yılda 25 kitap düşüyor, yani bir adamın 1/25 i bir kitap ediyor. türkiyede 12bin kişiye bir kitap düşüyor. yani türkiyedeki 12 bin adam bir japonun yirmibeşde biri kadar ediyor. yani 1 japon eşittir 300000 türk. matematiğim iyi değil ama hesabım doğru olsa gerek. bu malı hallettik diyelim geriye 299999 mal kalıyor. eğlencelik olsa bile kitap okuyun.
sovyetlerle anlaşıp polonyaya saldırmayacak direk polonyaya saldıracaktı, sonrasında soyetlere saldırıp bir bakıma sonradan nato olacak paktın gönlünü alabilirdi. stalingradla uğraşmak yerine ukrayna üzerinde azerbaycan ve sibiryaya ulaşmaya çalışacaktı. sonrasında rusyadaki petrol yataklarına sahip olabilirdi.
japonlar da amerikaya saldırmayacak doğudan sovyetleri meşgul edecek ve hitlere alan açıp almanların petrole sahip olmasını sağlayacaktı. böylece istedikleri petrolü almanlardan alacaktı. amerikayla savaşıp petrol alabileceğini sananmak gerçekten geri zekalılık. ondan sonra emeli olan çini alabilirdi.
italyanlara bir şey demiyorum. almanlar onları kendi haline bıraksaydı daha iyi olabilirdi.
ha rusyayı hallettin mi ondan sonra her şeyi bana yedirmezler diyecen keyfine bakacaktın.
evrim düşüncesi içeriğinden bir metafiziği kaldırmak adına bir metafiziğe düşer. çünkü biyologlar felsefe bilmezler, o yüzden bunun ayırdında değillerdir. sebep olarak tanrının karşısına konulan varlığın varoluşu metafiziktir. haydiger bunu çok iyi anlatır. varlığın üzerine oturtulan tesadüf kavramı da tanrı gibi metafizik bir kavramdır evrim karşıtlarındaki bu tesadüflüğü anlayamamasının altında bu metafizik oluş yatar. ama mümkündür. sonsuz zaman diliminde sonsuz olasılık sonsuzca gerçekleşebilir. evrimdeki asıl problem nasıl oluyor da iki lego tesadüfen bir araya gelip her hangi bir yere ulaşabilecek makaniğe sahip olabiliyor değil nasıl oluyorda bu iki lego birleşip biryerden biryere ulaşma iradesine sahip olabiliyordur. nasıl spinoza'nın panteizimi ateizme yol gösteriyorsa, evrim düşünceside bizi panteizme yönlendirebilir aslında.
yalnız her olgusal şeyin nedenin olması olgusal olmayanların nedeninin olmadığı anlamına gelmez. cogito ergo sumdaki bilinç olgusal değildir ve fakat bir nedeni vardır dolayısıyla tanrı içinde bir neden sorusu sormak mümkündür. bu da gösterir bu ki tanri için öne sürülecek bir kanıt değildir.
her iki tarafın da üzerinde mutabakata vardığı tek şey kendi kendinin nedeni olan bir şeyin olduğudur.