* eti şirketler grubunun(ülker'in rakibi eti) sahibi firuz kanatlı'nın istanbul'da iş yapmaması için ürünlerine ambargo konulan dönemde fethullah gülen kendisini çırağan sarayına çağırıyor görüşmek için. bu tabi onu tanımıyor fakat bi gidelim bakalım diyor. orada fetönün baş adamı bulunuyor kendisi gelmemiş. yine o masada barış manço gibi isimler de yer alıyor. firuz kanatlı'ya açık açık imza attırmak istiyorlar. bize destekte bulunacaksın, okul, yurt yaptıracak yahut para yardımında bulunacaksın diyor kağıtta. firuz kanatlı kabul etmiyor ve kağıda imza atmıyor. o kağıda imza atanlar arasında barış manço var. orada resti çekip çıkıyor firuz kanatlı. barış manço rusya'da bunların okullarını falan geziyormuş.
an itibari ile olduğunu düşündüğüm mevzu. biraz evvel bi rüyadan uyandım. rüya hollywood filmlerini aratmayacak senaryoya sahipti. konusu şöyle :
google'ın iştiraklarından bi şirkette işe gircem. o şirkette öncesinde peder çalışmış, o yaşlandığı için yerine ben gircem ve işi öğretcekler. lakin illegal bazı şeyler dikkatimi çekiyor. orada bulunan 1.45 boylarında tombul bi kadınla bunları tartışıyoruz. illegaliteyi hatırlamıyorum. biz tartışırken telefonuma mail geliyor. google'dan. dövme, dayakla ilgili. yani tehdit ediyorlar. ben de kadına dönüp beni böyle tehdit edemeyeceklerini, artık bu olayı tüm ülkeye duyurmaya çalışacağımı söylüyorum elbette sözlükler üzerinden. karmaşa büyüyor daha çok atışıyoruz derken 534 kodlu turuncu siyah kıyafetli polisler( zaten oradalardı ) dolanıyor etrafta. bi odaya giriyor 1 polis. yanında bizim tombul kadının yanında benim de tanıdığım bi çocukla. bi şeyler konuşuyolar. çocuk da bu mevzuyu biliyor tabi tartışma onun yanında oluyor. konuşma sürerken kapı bir süreliğine kapanıyor ve silah sesi geliyor. polis o çocuğu vuruyor. anlıyorum ki polis de google ın ajanı. e deşifre oldu bunlar artık derken şuh bi kahkaha patlıyor çünkü ne deşifresi, birazdan burası yanacak ve itfaiye gelecek. bu polisler de itfaiyeci kılığına girip mekandan çıkış yapacaklar bilgisi giriyor zihnime. kaçmam gerek. yanımda 30-40 kişiyle koşmaya başlıyoruz binanın arkalarına doğru. bi duvar var büyükçe, atlamak gerek arkasına geçmek için. atlayanlar oluyor ama ben beceremiyor üstüne koşuyorum. dibine geldiğimde sıçrayıp üstüne çıkıyor arka tarafa geçiyorum. şimdi manzara şöyle.
ortadaki çizgiler toprak arazi. sağ taraftaki yuvarlak farklı bi bölüm. soldaki yuvarlak farklı bölüm. bu ne demek?
şimdi açıklıcam. rüya bu noktada bitiyor çünkü.
evet. uyanıyorum. uyandıktan sonra rüyanın ciddi manada(ben anlatamasam bile) konusunun sağlam olduğunu, böyle bi film yapılsa gerçekten keyifle izleneceğini düşünüyorum. o anları kafamda canlandırırken duvardan karşıya baktığım an geliyor aklıma. sonra düşünüyorum. ulan ben burayı hatırlıyorum. sağa gidersem çıkacağım yolu da, sola gidersem çıkacağım yolu da hatırlıyorum. sağa gidince daha çok mahalle tarzı bi yere varıyorum mesela. hatta otobüsle gidiyodum. sonra sokaklarında dolaşıyodum. karnım acıkıyodu bi köftecide köfte yiyodum, lise arkadaşım var onunla görüşüyodum.
sola gidince de eski mahalleme gidiyodum. biz sarıyer reşitpaşa'da daha çok fakirlerin oturduğu semtte oturuyoduk. fakat 1 saatlik yürüme yolunun ardından havuzların olduğu, denizin bulunduğu daha elit bi ortama gidilebiliyodu. işte sol yolu seçince varacağım nokta burasıydı. her ikisine de gitmiştim yani, kafamda canlanıyor o anlar. reelde değil, çok çok önceden. rüyamda.
başlığın olayı da bu. rüyalar arası bağlantı. bundan önce hiç bi zaman önceden gördüğüm bi rüya ile aradan vakit geçtikten sonra gördüğüm farklı bi rüya arası bağlantı olmamıştı. bu bambaşka rüyanın bağlandığı noktada anımsadıklarım yıllar evvel tarihini dahi hatırlamadığım lakin bilinçaltıma kazılmış başka bi rüya ile eşleşmesi çok ilginç geldi. buraya bunları not düşeyim dedim. bakın ilginç olan 1 rüyada başka bi rüya sahnesi görmem değil bu arada. 1 rüyayı görüp uyandıktan sonra bunun üzerine düşünürken. bilincimin yerinde olduğu hali ile, aa lan ben o kısımları önceden de gördüm. oralardan geçtim demem. garip gelen bu. enteresan olaylar.
yine aynı şekilde tarım ürünlerinde de görülen gereksiz duyardır. e be kardeşim. bu zamana dek senin aklın neredeydi peki diye sorarlar adama. her yerin, her şeyin baştan sona ithal zaten. yediğin et, sebze ithal olunca mı sorun eder oldun.
diş macunun, diş fırçan, bulaşık süngerin, sabunun, deodorantın, şampuanın, hemen hemen tüm temizlik ürünlerin, giydiğin kıyafetlerden ayakkabılara, taktığın saatten duvarsa asılı saatin piline, kullandığın tüm teknolojik ürünlerden sağlık ürünlerine, ilaçlara, sağlık sisteminde kullanılan cihazlara, tarlanı ektiğin araçlardan evine dönmek için kullandığın araca abartısız yüzbinlerce ürün ithal. sen bunlarda çıkıp da " biz neden üretmiyoruz, niye adamların ürünlerini kullanıyoruz? " dememişken, tüm o sektörün yanında toplasan %5 lik dilime sığacak bir alan için niye bu kadar yaygara kopardın ki? sen diğer sektörlerin tümünde kendi ürününü üretsen, yerli malıyla iş yapsan zaten hiç bi sorunun olmayacaktı ki. şimdi neyin gereksiz duyarını kasıp milliyetçilik oynuyorsun amk? bu ülke insanı gerçekten düşük iq ya sahip. maalesef.
özellikle bazı gazetecilerde gözlemlediğim çaba. ülke insanı suriyelilerden nefret etsin diye algı yönetiliyor gibi. şu tarz paylaşımlar asla rastlantısal, durduk yere oluşturulmuş gibi gelmiyor bana.
20. gündeyim. sanırım kanal eski tarihli olmadığı için videolar pek siklenmiyor. günlük ortalama izlenim 8-9. 20 günde videoların toplam eriştiği kişi sayısı 4.5 bin. tıklanma oranı 160. youtube un kanalı tanıtmaya başlaması için muhtemelen en az bi 3-4 ay kanalın aktif içerik üretmesi gerekli. yahut sosyal medya gücü olmalı yani paylaşımlar yaparak bi yerlerde videoların izlettirilmesi gerek. reddit, forumlar vs. durduk yere yeni açılan bi kanala atılmış videoları çat diye alıp önermiyor insanlara. haliyle bu başlıkta bu işlere kalkışmaya niyeti olanlar için bazı bilgiler paylaşacağım kendi kanalım üzerinden.
not. her gün 2 video yüklemekteyim. video uzunlukları 10-15 dk aralığı. içerik dili ingilizce, 14 farklı kategoriye hitap ediyor. fitness'ından sualtı canlılarına dek uzanan geniş bi yelpaze. 5 ay boyunca her gün 2 video yüklemeyi sürdürecek, akabinde süreci izlicem ve duruma göre içerik yüklemelerini manuele alıp her gün içerik üreterek kanala yüklemeyi sürdürcem. umarım 1000 video yaparım ve o ana dek kanala kimse karışmaz. kanal patlamaz yani. hayırlısı bakalım.
nihai hedefim günde min 5000 youtube görüntülenmesi almak. çünkü 5000 görüntülenme 20k reklam görüntülenmesine denk. o da benim için başlangıç olarak yeterli bi oran.
arkadaşlar neden mevzu cem yılmaz olunca normalleştiriliyor mesele. herhangi bi kitapta okusanız yahut sıradan bi filmde atıyorum bi köpekle benzer sahne yaşansa yine aynı sakinlikte karşılayacak mıydınız? bence bu biraz popülizm eseri. sevilen bir kişi diye umursanmıyor fakat adı sanı bilinmeyen birinin sahnesi olsaydı direkt göze batacak dikkat çekecekti.
düşünün viagra almış biri köpeği kuytuya götürüyor. sahne orada bitiyor. normal mi bu sizce? yahut komik mi. yoksa bunu cem yılmaz yaptı diye mi normal görüyorsunuz?