şaşırılmaması gereken durumdur. erkekler olarak soğukkanlılığımızı yitirmemeliyiz. zira ezberimiz bozulmamıştır ve kızlar hala ofsaytın ne olduğunu öğrenemeden bu dünyadan göçeceklerdir. bülent ersoy'un ki çok uç bi durumdur. eskiden kalma bir alışkanlıktır, panik yok, sakin!
uhsuzluktur. nasıl bir tıynettir bu bir türlü anlam veremiyorum. çık evet ben açtım, bu beğenmediğiniz boktan başlığı ben açtım de.
hayır illa katakulli yapacak, pes!! ne diyeceğimi bilemiyorum.
teknik olarak babası, doktor, mühendis, sucu, overlogçu, astronot, terzi, orospu, oto tamircisi, seyis, banker, dolmuş şoförü olan yazardan bir farkı yoktur.
burada patolojikten kasıt oraya buraya saldıran, dikkat çekmek için götünü yırtan kanser hücresi minvalli yazardır. babası imam olduğundan bu tarz davranışlar ona yakıştırılamamaktadır. ancak islam'da ruhban sınıfı olmadığından imam kendisi bile gelip burada patolojik yazarlık yapsa bir ehemmiyeti yoktur, sakıttır.
ejnebilerin gangbang dedikleri sanatı icra etmek adına insanların kızlı erkekli toplanmasıdır. kanunlara göre bu durum suç teşkil etmemekte ve herhangi bir ceza gerektirmemektedir.
üzerine eğilinmesi sözlüğün güvenirliliği açısından elzem olan konu.
az önce farkedip şok oldum. rte'nin mail adresi başlığındaki tüm mail adreslerini ekledim ancak hiçbiri gerçek değil. buz kestim, bir süre yazacak kelime bulamadım. arkadaşım halimi gördü ağlamaya başladı, kedi huysuzlanmıştı.
hepsini geçtim yazar arkadaşlarımın yalancı olması fikri ağır gelmişti, acı koymuştu. bunalım takıldım yeminle. gotik kız fotoğraflarına bakıp gıpta ettim. emolara sardırdırdım. sonra kendime geldim ve buradayım.
ibneler sizi! kandırdınız beni. duygularımla oynadınız. bunu fitil fitil getiricem burnunuzdan ve bilimum deliklerinizden. neyse bunu bilahare konuşuruz şimdi vakit yok. ne gerek vardı böyle şeylere??
o ne güzel erkektir. bir kızın bacaklarına bakmak normal karşılanmalı artık. 21. yüzyılda sorun edilmemeli. eminim o kız da beğenilmekten hoşlanıyor. biraz açık görüşlü olmanın, modernizmden nasip almanın nesi kötü?
toplumsal bir gerçek, insanlık dışı bir uygulamadır.
sezen aksu'yu sevmemek de sevmek kadar normal bir şey olsun diye kampanya yapasım vardı yine bir gün. dolmuştayım. kulaklığım kulağımda hiçbir bok anlamadan dinlediğim yabancı şarkıları dinliyorum. dolmuş nefes kokuyor. puşt adam aldıkça alıyor insanları dolmuşa doldu artık, adım atacak yer yok. yaşlı bir amca var arka çaprazımda belli ki benden ve müziğimden rahatsız. "ben mi yapıyorum lan bu müziği amerikalılar icat etmiş ben sadece dinliyorum" dedim. hayretle bakakaldı. aklını okuyabilmiş olmam bu yaşta kalbini zorladı biraz hissediyordum.
telefonum çaldı. arayan gereksiz biri olduğundan sadece dinledim bir süre ve sonra yüzüne kapattım. arka çaprazımı kontrıol ettim beyamca hala ilk şoku atlatamamıştı. zevksiz giyiminden sikindirik bir dersanede matematik öğretmenliği yaptığını tahmin ettiğim kibarca bir bayan oturdu yanıma. gideceğm yere az kalmıştı. pek bi meymenetsiz görünüyordu. tanıdığım her öğretmen tipli bayan gibi bu da çalıkuşu'nun feride'si mizaçlıydı. ama daha serti, daha solgun yüzlüsü. ne dinliyorsun sen? biraz sesini kısar mısın dedi apansız. ben de peki dedim. kadın utanmazın tekiydi galiba: "sezen aksu dinliyorsan devam edebilirsin" deyiverdi. yavşakça gülümsedim sezen aksu'yu tanımazlıktan gelerek sezen mi? ilk defa sizden duyuyorum dedim. kadın da bana hafifçe güldü. herhalde etkilenmişti benden. şaka yaptığımı sandı. bense rolüme devam ettim bozuntuya vermedim. yeni nesil bir şarkıcı olup olmadığını falan sordum. bana şaşkın ve ebleh bir surat ifadesi ile en bilindik sezen aksu şarkılarını saydı. çoğunu ilk defa kendisinden duyduğumu söyledim.
şimdi tekrar arka çaprazımı kontrol ettim zihnini okuduğum amca bana surat çevirdi. ayakta bir şeyler kaynatan liseli kızlara göz gezdirdim. onlar da aynı küstahlığı sergiledi. yanımdaki küspe kadın artık benimle hiç konuşmuyordu. resmen tecrit edilmiş, kazığa çekilmiştim sosyal manada. sallana sallana ilerleyen dolmuşta karizma yaparım gayesiyle gazete okuyan gençten bir delikanlı vardı ortada ayakta. en altta bir haber mahalle baskısından bahsediyordu. başı açık kadınlar baskı altındaymış göya... yalan diye bağırasım geldi aniden. koca bir yalan... asıl sezen aksu'yu sevmeyenler büyük bir baskı altındaydı, dışlanıyorlardı, kazığa oturtuyordu toplum bu insanları. yalan yazıyorlardı şerefsizler, aldanıyor, aldatıyorlardı. ayara kestim çok feci.
dolmuştan inmeye çalışırken liseli kızların tacizine uğradım, gazete okuyan genç suratıma ekşi ekşi bakıp yere tükürdü, matematik öğretmeni meymenetsiz suratını iyice buruşturup sezen aksu'yu sevmeyen gidip iran'da müzik dinlesin der gibi baktı son kez, zihnini okuduğum amca bir yandan acır gibiydi bir yandan da şerefsizce ne yapayım evlat bakışı fırlattı. güç bela dışarı zor attım kendimi. şoför de bana karşı cephe almış olacak ki daha tam olarak yere basmadan gaza bastı. iyiden iyiye ayara kestim, siktimin ismail yk fanı dedim kendi kendime.
hemen bir gazateye gidip olanları haber olarak geçeyim de ülkenin gerçek gündeminin ne olduğu ortaya çıksın istedim. ben yandım başkaları yanmasın istedim. sonra vazgeçtim, sikerim topunu bu lumpenlerin diye geçirdim içimden. bastım gittim yoluma...
çağl şikel kimdir? ben söyleyeyim tanımayanlarınız olabilir. hayvanlar gibi makyaj yapıp boya küpü şeklinde ortalarda dolanan şişman sözlük ve blog yazarlarına bir türlü beğendiremediğimiz manken. tabi böyle düşünüyor olmam benim beğendiğim anlamına gelmiyor. ancak benden bir tercih yapmam istense kesinlikle çağla şikeli seçerim asla ona bok atan tiki liseli kızları ve onlarının bir beden büyük ablaları concon üniversiteli kaşarları seçmem.
bu kadın manken olmuş. iyi ya da kötü, hakkı ile ya da sizin tabirinizle birilerine vererek ama olmuş sonuçta. baktım boyu da uzun, bacaklar falan düzgün, kalça-bel oranı fena sayılmaz, doğurgandır da anormal bir durum yoksa kıyafetleri de taşıyor. bildiğin manken işte.
sen nesin peki küçük hanım? hiç... koca bir hiç. fiziğine güvensen sözlük yazarı olmazdın zaten. gider o bok attığın mankenlerden olurdun. o da zor ya bu kafayla. bir de "tamam güzel ama o kadın çok salak" ekolünden bayanlar var ki onların durumu daha feci. bu kadınların mantık çerçevesinde tutarlı bir davranışlarını ya da sözlerini duyayım sözlüğü terkedeceğim entrylerimi silip. sanki zeka birinci plandaymış gibi böyle diyor bu götik abla. ertesi gün bakıyoruz aptal ama yakışıklı bir oğlana, gizli bir eşcinsele veriyor. hani nerede söz konusu aptal sarışın hatun olunca kabaran zeka önplanda geyiğin? palavra bunlar, bok atmaca.
bırakın yaa! hanımlar kendinizi kandırmayın bu hatun çok çok güzel. bir yamuğunu görmedim en azından. tutarlı bir manken. olabildiği kadar o da!
"çay şakirdin mazotudur" düsturu ekseninde gelişen sohbetlerdir. çok samimiyetsiz ortamlara bir numaradan giriş yapar. kimse asıl değil herkes surettir.
şakirtler içlerindeki ta derinliklerindeki bazı potansiyelleri gizlemek için, açık verip tecrit edilmemek için ellerinden geleni ardlarına komazlar. aslında hepsi bilir kimin ne olduğunu, neye eğilimli olduğunu ancak tarihi bilinmeyen gizli bir anlaşmalar sistemidir bu, ortak bir akıl, ortak bir dildir.
sohbetler bu kültürü iklminin boğuculuğu çerçevesinde yön bulur. hatun muhabbetine kimse sardıramaz abile pis pis bakar. zaten az önce sözünü ettiğim potansiyeller de buna engel teşkil eder. kısır, boğucu, sıkletli bir havada geçer.
çaylar hakikaten mazot gibidir, içinde çaydan başka şeyler olduğuna pornocu kalbımı basabilirim.
sevişen, seks eyleyen, cima eden iki insanı rontlamak, bu rontlamadan etkilenerek çadır kurmak...
ilginç lan. aslında yapması daha zevkli. neden izlemek? serseriyiz lan hepimiiz. ne var yani şu porno olmasaydı, kıyamet mi kopardı? bu porno muhabbeti tarihe ilk kimin aklına geldi ona gittim şimdi. tarihte yayınlanmış ilk porno film hangisiydi mesela. bilinçli miydi yoksa, gizli çekim miydi? garip.
bastırılmış çok kötü bir şeydir muhterem arkadaşlar. bir insanın üzerinde ne kadar baskı varsa o baskı kalktığı anda insan en hafif ifade ile o kadar piç olur. biz ne başını örtüp de üniversiteye gelince kaşar olan kız modelleri gördük. aynı olay tersi içinde geçerli. dikkat edin badem bıyıklı deyip geçtiğiniz, alay ettiğiniz azimli cunyır fehmi koruların içinde patlamaya hazır birer bomba var. uyarayım da sonradan ihale bana havale olmasın.
ciddi sorunlar teşkil edebilir. amma velakin bilmemek değil öğrenmemek ayıptır. bir bilene danışarak atlatılabilir, kolaydır. ben yardımcı olayım. dil sanatları üçüncü sınıf öğrencisiyim.
alakasız tanımdan sonra ideolojik arkaplana yönelmemiz gerekecek. bunu neden söyledin lan it? diyenleriniz var hissediyorum. böyle düşünenlerin potansiyel gay olma olasılıkları tahmin ettiklerinden çok daha yüksek bunu belirtmeden geçemeyeceğim.
geçen haftanın en kötü entrylerine baktım. hallaalah dedim. sonra bir de en güzel entrylere baktım. acı bir küfür savurdum, ılık esen rüzgarla beraber uçtu gitti fezaya. anladım ki lobicilik yapılmış, önlenemez yükselişim rahatsızlık yaratmış bir takım çevrelerde.
diğer arkadaşlarımın yani diğer en kötü entry sahiplerinin entrylerini okuduğumda da bunu fark ettim. çok büyük bir haksızlık yapıldığını ve bazı potansiyel gay eğilimli insanların yapılan bu haksızlıklara göz yumduğunu gördüm. drinden yaraladı bu beni. açık bir yara, tuz isteyen, cılk.
kendimi feda edeceğim. eğer bu sözlüğe geçen hafta girilen en güzel entryler bunlarsa yapacağım bunu. bu ne zavallılıktır, bu ne varoş kültürüdür! potansiyel gayliğin galebe çaldığı bir komünite olduğunu düşünürdüm buranın. ancak fikirlerim kökünden değişti. artık öyle düşünmüyorum. öyle olduğuna eminim.
isimlere oy veriliyor. bu bir ibnelik, yalakalık, yaranmacılık, dalkavukluk. demokrasi kültürünün amına amına çakılmış. çok da sikim de değil benim açımdan. yalnızca arkadaşlarım mağdur olmasın, onlar yanmasın. entrylere bakıp yapın şu koduğumun oylamalarını. durum böyle zavallıca olunca sabah sabah geçirdim aklımdan. en süfer entryler bunlarsa ben bütün en kötü entryleri istiyorum, hepsini istiyorum evet. bu ne bayağılıktır ya!
kuşkusuz yabana atılmaması gereken bir önerme, hatta bir gerçeklik.
body-building her erkeğin bir dönem merak saldığı bir aktivitedir. asla spor değildir. kasları büyütmeyi, vücudu semirtmeyi amaçlayan hareketler bütünü bir spor olarak addedilecekse yaşamayalım daha iyi. gerçek sporculara bir saygısızlıktır bu.
erkekler özellikle sözlük yazarları dah önce de belirttiğim gibi fiziklerine güvenemezler hayatlarının belirli dönemlerinde. izledikleri meksika, brezilya ve bilimum güney amerika yapımı pembe dizilerdeki erkeklerden fazlaca etkilenmiş, öyle ki psikolojileri bozulmuştur. sözünü ettiğim dizilerdeki her hatun taş, her erkek yunan tanrısı gibidir. en boktan role misalen dizinin kapıcı cafer'ini oynayacak adama bile dikkat kesildiğinizde bunu fark etmeniz mümkündür.
ilk evre eve dumble alma ile başlar. kısa üsrelidir. internetten hayvan gibi evde yapılabilecek hareketler araştılır. ben dumble demem ağırlık derim bu arada. bu ağırlıklar indir kaldır yapılır. gel zaman git zaman bu devam eder. ancak bir süre sonra aynada kendini inceleyen kişi hiçbir değişiklik olmadığını fark eder.
neden sonra evden koşarak çıkar. marketin yanındaki sokaktan kimseye çaktırmadan dolanır, yolda karşılaştığı kankasını karıya gidiyorum diye atlatır. gördüğü ilk spor salonunda içeriye dalar. ve baa bir program yapın abi eşşek gibi çalıştırın, yük taşıtın bana, iflahımı sikin ama beni mitolojik bir tanrıya çevirin ne olur diye sızlanır.
bizim sözlük magandasına bir program yaparlar. başlarda hayvan gibi koşu yazarlar tabi. o deliğinde pamukçuklar birikmiş göbeği erimeden neyi indirip kaldırsa fayda etmeyecektir çünkü.
takriben bir ay falan geçer. salonun ilk aidatını yatırır bizim enayi. aynaya baka durur devamlı. bir değişiklik olmadığı için kendini kazıklanmış hisseder.
hemen hemen 3 ay boyunca devamlı koştururlar beygiri. hiç de gocunmaz, kaslı hocalarına bakıp şevke gelir, katır gibi inatlaşır koşu bandı ile. derken ağırlıkla çalışmalar falan da başlar yavaş yavaş. sit-up, push-up o bu bir ton gereksiz aletin altında yorar kendini, iflahı sikilir. her akşam eve tecavüze uğramış gibi gelir. ancak pes etmez bir şekilde.
bench press favori antremanı olup çıkmıştır aylar sonra. aynada devamlı göğüslerini kontrol eder. onu gören yakınları tanıyamaz olurlar. kollarını saran tişörtler giyme evresi de aynı döneme rast gelir zaten. gerçekten hayvanileşir artık ama bu adamların kendilerini devamlı yetersiz görme gibi bir huyları ortaya çıkar sonradan. kendilerini sokakta gördükleri her insanla karşılaştırmaya, karşılaştırıp göt oldukça daha fazla çalışmaya başlarlar.
ilk başlardaki yunan tanrısı olma hevesi yerini kızların makyaj manyaklığı tadın cayip bir tutkuya bırakmıştır. öyle bench press kasarlar öyle bench press kasarlar ki sonunda göğüsleri porno yıldızlarına benzemeye başlar hem de bayan yıldızlarınkine.
işte tam da bench press'in bir body-building ayıbı olması buradan kaynaklanır. nice genç fiziğine güvenmeyen sözlük yazarı yunan tanrısı gibi olma sevdası ile gittikleri spor salonlarından sütyen takarak ayrılırlar. dilim varmıyor ama gizli eşcinseldiler ya zaten artık bunu açığa çıkarmaya başlarlar.
ey body-building denen insanlara bitki gibi yaşam boyu büyüyebileceklerini empoze edip sütyen takmak zorunda bıraktıran spor. yazık değil mi binlerce genç erkeğe? yazık değil mi bu sözlükçü, blog yazarı nesile? bu haykırışım bir ibret alınması için. bir kulak veren olursa ne ala? olmazsa sikimden aşağı...
babası iskandinav ülkelerinden birinden anası jamaikalı olan erkektir. annesinin de sülalesinde bir beyaz vardır muhakkak. zira renkli göz geni çekiniktir efendim.
daha çok yazarlığa yeni adım atmış yazarlar olarak nitelendirilebilir bu yazarlar. kimseyi tanımazlar. efendi efendi girilerini yapar, oy fasilitesini kullanırlar. egoları şişkinse sık sık oylanma durumlarını kontrol ederler. işleri zordur, 31 çekerken postmodern imgelerden yararlanmayı severler. her sözlük yazarının vebası olan genelleme bu arkadaşlarda da çok yaygındır.
tipik ev arkadaşı rahatsızlığıdır. vaka ileri boyutlarda ise ve osuruk bataklık gazı gibi kokuyorsa bu bir şantajdır inceden inceye. herifçioğlu yorganı açmakla tehdit ederek muhatabına istediğini yaptırabilir. ayrıca bu arakadaşla asla sevişmez bir hatun. çünkü adam kimyasal silah kullanır, sevişirken uluslararası hukuku hiçe sayar, yanında olunur ancak pek sevilmez.
tam olarak bir anlam yüklenemeyen kokudur. güzel olmadığı kesindir ancak o kadar fena değildir sanki ha? ilginçtir. nereden kaynaklanır bilinmez. ayağı inceleyerek bir yerlere varmaya çalışmıştım vakti zamanında. belkim dedim sızıntı dergisine bile sızar bu çalışmalarım da bana dergide bir köşe verirler. hiçbir bok çıkmadı.
bir de ayak parmaklarının arasına sıkışıp kalan kirleri ele aldım. temizlemesi çok zevkli olabiliyor. küçük bir sıpa iken bu bölgelerde kir biriksin uzunca müddetler ayakarımı yıkamadığımı bilirim. temizlemesi çocuksu bir haz verirdi gevrek bir gülücük alırdı yüzümü.
dini bütün, aklı yarım metalcidir, tüm metalciler gibi. ancak samimidir. bu adamların dostlarına kazık attığı, arkadaş sattığı, gider yaptığı, şekil koyduğu hiç görülmez.
pis ve ucuz lokantalarla rekabet halinde olan üçüncü sınıf kebapçının öğrenci promosyonudur. lahmacun harcının içi çin seddinin harcı gibidir. içinde dana kıymasından başka her şey vardır. tatak bile, istenmeyen kıl, tüy bile...
