mevcut sevgili karizmatik yapılamıyorsa aranması gereken sevgilidir.
özllikleri ise:
-az konuşcak
-öz konuşcak
-sesi ne kalın ne ince orta ayarda ama sesin frekans karakteristiği yüksek olcak
-düz saçlı olacak (uzun kısa farketmez)
-dik yürüycek
-gülmeyecek, gülümseyecek
-dar giyincek (vücut hatlarını belli eden anlamda dar değil)
-abartılı makyajı olmayacak
-boyu 1,70 civarlarında olacak
-spor ayakkabı kesinlikle giymeyecek, hatta mümkünse kot pantolon dahi giymeyecek
gün itibariyle boykottan bahseden gazete küpürleri, fakülteler içinden çıkarak tüm kampüse yayılmış ve ağaçların dahi arasına bant çekilmek suretiyle etrafı doldurmuşlardır.
daha lise yeni bitmiş saç, sakal salınmış üniversite yıllarına uyum sağlanmaya çalışılmaktadır ancak cepte para yine öğrenci sınırlarındadır ve lise yıllarından kalma alışkanlıkla ankara mithatpaşa köprüsünün altındaki ucuz döncerciye gidilir. arkadaşlarla muhabbete başlanır, muhabbet konusu ise geçmişte oynanan ultima online'de yaşanan ilginç anılardır. malumunuz ultima online rol yapma oyunu olunca gerçek dünyaya yakın olayların cereyan etmesi kaçınılmaz oluyor, işte şahsımda böyle bir olayı anlatmakta ve şu diyaloglar mekanın aynalara kaplı duvarlarında yankılanmaktadır:
+nexagon: abi bi keresinde bi kız gördüm, kızla tanıştım falan sonra kızı hemen ormana çağardım, salak da geldi. ben bu kızı tost çekerek öldürdüm abi zaten kızın üzerinde de pek birşey yoktu bende kollarını ve bacaklarını falan hep kestim.
bunları anlatan organik mekanizmam kendine merakla bakan arkadaşlarının gözlerine kitlenmiştir ve etrafı görememektedir o sırada sağ taraftaki aynadan bakan başka iki çift gözü görür tabi gördüğü anda da "bende kollarını ve bacaklarını falan hep kestim. " cümlesini sarfetmekte olan şahsım, dönercinin iki hedef kitlesi olan gruptan, ikinci hedefe kitlenin yani öğrenci olmayan azcık psikopat takımın bakışlarına "hatta seni az sonra doğruycam olm" kesişine maruz kalmıştır.
hayır herifler de şoka girdi de o esnada çıkıp gittik mekandan yani azcık daha beklesek adamlar beni doğrayacaktı. harbi tırstım, düşünsene, admalar: "öldürün ırz düşmanıdır" falan dese -ki iş çıkış saati 2. hedef kitlenin yoğun olduğu bir saat- 30 saniye sürmez linç edilmem.
işte aynalı duvarlar kötüdür ve hiç sevmem, haksız mıyım?
bilinçsiz insan tipidir, yani somut birşeyle hava atmak daha mı iyidir? parayla pulla, kıyafetle, cep telefonuyla hava atmak daha mı iyidir. onlarda emek yokken, hepsi hazır kaynaklarla veya ailen tarafından karşılanıyorken kendi emeğinle kazandığın bir üniversite ile hava atmak mı görgüsüzlüktür? elbette havayı gidip de okuma imkanı bulamamış şahıslara atmayacaksın. ya da hava atmak nedir? yani kimse gidip de ben üniveriste okuyorum sen okumuyorsun muhahaha benzeri bir cümle kurmaz.
kaldı ki bunları görgüsüz olarak niteleyen tipler genelde üniversite okumazlar ve okumadıkları gibi de üniversiteleri beğenmezler.
-ay sen orda mı okuyorsun, orası çok down yaaa
-inanmıyorum orada hep sahte giyinen tipler var
tarzında cümleler kurması muhtemel insanlardır.
sonuç olarak emek verdiğin bir şeyle övünmek en büyük hakkındır ve görgüsüzlük değildir.
ekleme: sözlükteki parasıyla hava atan ve insanları ezen insan tipinden daha daha görgülü oldukları kesin olan insan tipleridir aynı zamanda.
yazarımız 2005 yılında öss'ye girmiştir ancak aldığı 334 puan meslek lisesi olduğu gerekçesiyle kesintiye uğratılarak 268'e düşürülmüştür, hal böyle olunca da yazarımız meslek lisesinin 2 yıllık yüksekokullara geçiş hakkını kullanarak bir myo'ya kaydolmuştur daha sonra 2. üniversite yasası ile 2006 yılında açıköğretim fakültesine kayıt olan yazarımız 2007 yılında ise dikey geçiş sınavı ile 4 yıllık fakülteye geçiş yapmıştır daha sonra fakültede yaptığı ortalama itibariyle başka bir fakülteden çift anadal yapmaya hak kazanmıştır.
deniz fenerinin insanlardan topladığı paralarla gemi alması, keyiflerince harcamasıdır. bunun neticesinde halka hesap vermesi gerekir.
şimdi eklemeleri yapalım:
-cevap vercem ayağına bana aydın doğan'ı vs. örnek göstermeyin zira onlar ya da başkası umrumda değil bugune kadar onları savunmuşluğum da yoktur.
-o paranın bir kısmı fethullah'ın öğrencilerine gitti mi ya da vaadedildiği gibi yoksullara gitti mi bilmem çünkü ortada bir yolsuzluk var ve ben işbu paranın yasal olmayan, çalınan kısmıyla ilgilenirim.
yani deniz feneri'nin yaptığı kul hakkını yemektir, eğer gerçekten müslüman olsalardı bundan korkarlardı.
basketbol takımı olan mülkiye'den bahsetmıyoruz elbet. anlı şanlı 150 yıllık ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesinden bahsediyoruz. bu okulun hayallerini süslediği nice insanlar vardır ve hepsi de bu geleneği ailelerin ya da sosyal ortamlarından almıştır. mülkiye'ye fanatiklik ölçüsünde bağlıdırlar, okuldan çok daha öte birşey içindir onlar için mülkiye. annenin, babanın eski ve sararmış tişörtleriyle kayıda giderler takım tutar gibi mülkiyeyi tutan mülkiyeliler. bazıları ise yök'ün kapattığı mülkiye yolunu açmak için 3 yıl bekleyip, 3 farklı üniversite dolaşmayı göze almıştır. gurur vericidir.
şöyle kafanı ellerının arasına alıp düşününce aslında yanlış sayılmayacak önermedir. kanımca biz atatürkçüler yavaş yavaş sağcılığa, gelenekselciliğe doğru yol alıyoruz. yani, yeni denemelerden uzak duruyoruz, rejim tehlikesinden korkuyoruz. bundan 90 yıl önceki din elden gidiyor diye çığırtan tiplere benzedik laiklik elden gidiyor diyerekten. o zaman din elden gitmedi ama o tayfanın aleyhine bir durum gerçekleşti ve istemedikleri bir rejimle karşılaştılar. hatta kendilerine göre din elden gitti. acaba diyorum bize göre de laiklik elden gitcek ve de yeni rejim hayır laiklik gitmedi duruyor diyip yeni bir laiklik tanımı mı yapacak bilmiyorum. bekleyecez görecez.
ama sanırım arada hala bir fark var o da: o zamanki rejimi değiştirenler * vatanın bütünlüğünü isteyen insanlardan oluşan bir topluluktu. onları sol görüşe yerleştirmemek mümkün değil zira türkiye gibi ülkelerde ulusalcılık birazcık sola kaçıyor. ama şimdilerde rejimi değiştirmek isteyenler ise kanımca samimi değiller ve ulusalcılık ilkesine uymayan, tam bağımsızlıkla çelişen bir anlayışa hakimler.işin içine amerika girdi ve amerika'yı elinin tersiyle itecek bir lider ecevit'ten sonra gelmedi.gelemedi.
hava karanlıktır, tam geçiş mevsimindesin hava sıcak gibi ama aniden eser bir rüzgar seni üşütmeye yetiyor. yağmur yağıyor, yerden yükselen nem seni zaman zaman bunaltırken esen rüzgarla kendine geliyorsun. yağmurun ritmsiz tonları fısıldanırken birden şimşek çakıp peşisıra gökgürüldüyor ve o anda kerry kingpalm mute yaparak mi teline 3 kez vuruyor ve ardından o tüyleri diken diken eden melodi kırmızı ışıklarla senkronize edilerek giriyor. tom araya ise aşağıdaki kısımları söylüyor, kalabalığa söyletiyor.
Tuzak vardı acı çekilen dönemde
Ölü bir madde canlıydı
Müzik parçasını beklerken
Ölüm onların kazancı olacak
Gökyüzü kırmızılaşıyor
Yanında duran güce geri dön
Bana gel gökyüzünün koyu kırmızı gözyaşları
Taşın kurallarını durdur
Benim geçmişteki hainlerimin ruhunu delerek geç
Yukarda damlayan süslere ihanet ederek
Müziği beklerken zamanın azalıyor
Parçalanmış gökyüzünden kan yağıyor
Kendi korkusuyla kanıyor
Bünyemi yaratıyor
Şimdi kendimi kanda bulayım!
slayer'ın kafa kopartan rifflerle dolu parçasıdır aynı zamanda
metallica'nın ride the lighting albümündeki efsanevi parçası creeping death'in seattle konserindeki söylenmiş halidir. konser 89 yılında düzenlenmiştir. şimdi bile bünyeleri tatmin edecek düzeydedir bu mevzubahis performans.
şimdi enstantanelere gelelim:
--spoiler--
1-girişinde kameranın *sahne içine doğru inmesi ve kirk işle james'in aynı andaki tellere vurarak davul misali gümletmesi.
2-jason'un videonun hemen başlarında saçını öne atıp seyircilere bir bakışı vardır... hatta o bakış tişörtlerde bile yer almaktadır. kamera sağdan almıştır ve jason dişlerini sıkarak ter damlayan alnının altınmdaki gözleriyle seyircilere sertçe bakar o anda birkaç flaş patlar, işte o beyazlıklar jason'un yüzüne vurdukça şeytani bir görüntü oluşur.
3-jason'un die motherfucker die derken ki mimiği ve ses tonu, hala tüylerimi diken diken edebilmektedir.
4-yine jason'un son nakaratı söylemesi, o anda insanlar kendinden geçer.
her mmüzikseverin hayalidir herhalde bu şarkıyı canlı icra etmek.
--spoiler--
ziraat bankası'nın ankaradaki lojmanlarında yapmış olduğu rezillik ve lojman sakinlerine uyguladığı işkencedir.
2008 yılının yaz aylarını kapsayan 3 binalık inşaat programı neticesinde planlara göre her ayda bir binadaki daireler onarılcak bu süreçte 10-15 gün süreyle konut sakinleri dairelerinde oturamayacaklardı ancak beklenen elbette ki olmadı ve 15 günlük süre 1 aya yaklaştı. fakat bunda suçlu ne inşaat şirketi ne de tedarikçi malzemeci(mutfak dolabı, kapı, mermer vs.) şirketlerdir. suç tamamen banka yönetimindedir zira dünyanın hiçbiryerinde bir işle ilgilenen iki kişinin de yıllık izine çıktığı görülmemiştir. hal böyle olunca da tedarikçi firmalar işi ciddiye almamakta "nasıl ola lojmanlar boş, oranın acelesi yok" mantığıyla hareket ederek lojman sakinlerini iyice mağdur duruma düşürmüşlerdir. mağdurlardan yakınları olanlar yakınlarında kalırken, yakınları olmayanlar ise tozun toprağın içinde adeta yaşam mücadelesi vermektedir.
işin ilginci ise türkiye'nin lokomotifi sloganıyla yol alan ziraat bankası'nın sorumsuzca ve ilgisizce olayları izlemesidir.
güldüren, güldürürken de düşündüren %47 ile türkiye cumhuriyeti'nin iktidarı olan partinin genel başkanı'nın nam-ı diğer başbakan'ın söylediği lafdır...
düzeltme: merak etceğinizi daha doğrusu anlayamayacağınızı biliyordum böyle bir şeyi niye yazdım diye. biri toprak komşun diğeri deniz komşun olan iki ülke savaşıyor,* sense çıkmışsın bu ortamda bu lafı(?) söylüyorsun.
melih gökçeğin yarattığı bir alandır. şimdi bu başkan şenlik diye birşey yapıyor (ki o yaptığı ayrı bir değişik olay; yaz sıcağında ağaçsız düz asfaltta konserler, seyyar havuzlar falan) 70-80 yıllık atatürk kültür merkezi arazisine eski hipodrom diyor. neden öyle dediğini tahmin edersiniz, bunların siyaset ve hizmet anlayışı bu kadar işte. aklı sıra atatürk ismini kullanmayarak rant yapıyor. buna benzer bir olayı murat karayalçın'ın yaptığı ve melih gökçeğin üzerine konduğu ankara metrosu inşaatında da görmek mümkündür, aynı -atatürk kültür merkezi- durağı sadece kültür merkezi olarak anılmasını sağlamaya çalışılmış fakat aydın, yurtsever türk insanları tarafından bu durum tepkiyle karşılanarak durağa asıl ismi yani atatürk kültür merkezi ismi verilmiştir.
not: o alanın eski hipodrom olduğunu biliyorum ama şimdiki ismi Atatürk kültür merkezidir, burdan kulp takmaya çalışırsınız diye yazayım dedim.
büyükanıt'ın karakuvvetleri komutanı olduğu dönemdeki tayyiple yaptığı konuşmadır, akpye söylemek istediklerimize tercüman olmuştur ergenekon soruşturmasında ortaya çıkmıştır ama işin bu yönü bizi ilgilendirmez, büyükanıt'ın dediklerine kulak vermek lazım.
dini kullanan, dinci görünen ama dinden bihaber olan insan güruhuna verilen sıfat.
şimdi çok somut çarpıcı ve güncel bir örnek vermek istiyorum.
kesinlikle alıntı değildir bizzat kendi babamın başından geçen olaydır.
Babam 23 yıldır türkiye'nn köklü kamu kurumlarından birisinde memurluğunu sürdürmektedir ancak bugüne dek gelen hükümetlerin kadrolaşması nedeniyle hakkı olan şube müdürlüğüne getirilmeyip yaklaşık 7 yıldır kızakta beklemeketedir. diyeceksiniz son 23 yılda hemen hemen her partiden hükümet seçildi ama koalisyon hükümetlerinde maalesef bahsi geçen kuruma partizan bürokratlar atandığı için babam yine haksızlığa uğradı ki babam da kesinlikle partizan değildir.
bu işin haksızlık kısmıydı şimdi ise güncelde olan dinci kafirleri anlatıcam.
babam akp hükümetinden önce cuma namazını kurumunun mescidinde kılan kendi halinde bir müslümandı kesinlikle dışarda anlatmazdı hatta öyleki ben bile annemden duydum namaz kıldığını; ama artık kılmıyor namazı zira atamalardan ötürü yeni gelen genel müdür mescite öyle bir girmekteymiş ki cemaati iteleyip kakalayan korumaları varmış, namaz kılan insana dokunulmaz bunu bilmiyor bu çok iyi müslümanlar! neyse birgün genel müdür yurtdışına gidicek deniliyor o yüzden cuma namazına eşlik edemeyecek diyorlar fakat gezi iptal ediliyor, mescite sessizce gelip bir bakıyor bir (1) kişi bile yok. evet yanlış duymadınız hepsi gösterişci bunların.
işte bu durumda tüm devlet kurumları herkes bir rol peşinde, yazıklar olsun diyorum. kul hakkı en büyük günahtır sevgili müminler.
izin verilmeyen bireyin belli ki yaşı oldukça geçmiştir, burda bireyin yapması gereken kpss/2'ye girmektir zira dgsyi kazanan adam kpss'den en az 85 alır, 85 ile de önlisans mezunu olarak güzel bir atama yapabilirsiniz, sonrada masrafları karşılayıp gayet güzel okunabilir.
23.30 da başlayan ve karşılıklı yapılcak olan iki seferin Ankara-haydarpaşa versiyonundan bahsetmekteyimdir. bir rivayete göre o tren o gece 12-13 vagon olucakmış ve biralar sabaha kadar su niyetine kullanılcakmış, kimse koltuğunda oturmyacak sırf bu sefer için hazırlanan ıkı yemekli vagonda sabahlayacakmış.
bütün bunlar neden mi?
(bkz: 27 temmuz 2008 metallica konserine ankara çıkartması)
aslında bu başlığı ilk olarak akpcilerin darbe yapması olarak açacaktım fakat yetersiz olur diye düşündüm daha sonra akpcilerin antidemokratik hareketleri diye açacaktım fakat bu da yetersiz olur dedim, sonra akpcilerin özel hayatın gizliğine müdahalasi diye açacaktım fakat o da dar kalırdı sonra bu başlığı akpcilerin gündemi değiştirme çabaları olarak açacaktım ama bu da yetersiz kalırdı sonra bu başlığı akpcilerin sözde vatan sevgisi olarak açacaktım ama bu hepten yetersiz kalırdı, en sonunda akpcilerin herşeyi kendine göre yorumlaması aklıma geldi ve böyle bir başlık açtım.
kpss'yi kazanınca kulaktaki küpe deliklerinden dolayı sağlık raporu alamama yani kazansan bile işe alınmama durumudur. merak ederim hep var mıdır acaba böyle bir olay diye.
çankaya belediyesinin düzenlediği organizasyon olan ankirock fest bünyesinde gerçekleşecek konserdir. geçen yıl herşey mükemmeldi, fiyatlar çok pahalı değildi ,organizasyon iyidi fakat 30 yaş üstü 6-7 kişinin pogo yapması alanı bir anda boşalttı dilerim o tipler yine gelmez, gelirlerse melih gökçeğin ismail yk konserine yollarız.
dünya'da sadece türkiye'de gerçekleşen olaydır. sağlıklı bir siyasal yapı kurduğunu ya da kurmaya çalıştığını iddia eden akp bellidir ki siyaset bilimi disipliniyle uzaktan yakından hiç ilgilenmemiştir.
düzeltme: suç akpdedir ya da benzeri birşey demedim sadece akp sağlam bir sistem kurduğunu sanıyor dedim zira akp'yi alkışlamak lazım bu sistemi bozan tek sağ parti olarak.
dinin ne olduğu bilmeyen ve onu kullanmaya çalışan güruhtur. günümüz türkiyesinde çoktur hatta büyük bir kısmı %47'lik kesimdedir*. hatta ve hatta devlet kademesinde önemli yere gelmişlerdir ulan varya hatta ve hatta sözlükte de çoktur bunlardan. sadece kötülerler, cevap veremezler. bilinen en belirgin özelliği de yine günah demeleri veya kur-an'da yazıyor demeleridir ancak kur-an'dan referans alırlarken okumadıkları da belli olur. cahildirler yani.
insana sinirden kafayı yedirtecek durumdur, memur tatillerinin vazgeçilmezi olan kurum kamplarında turnuvaya katılmışsınızdır finale çıkmaya son bir maç vardır hatta belki de son eldir zira çeteleye bakıldığında kaybedilcek birşey yoktur bu yüzden de okeye dönülmektedir, hatta okey de boştadır yani öyle ara taşa da değil 5-6 alternatif var. döner de döner oyun, alttan mavi altı gelir siz yerden mavi altılı çekersiniz küfür edersiniz sonra aynı olay mavi 7'de olur, bir el dönsem mi, bitsem mi derken atarsınız mavi yediyi altınıza... herif alır taşı ve ıstakasına koyar. çat! diye bir ses duyarsınız, elemanlar sizin ıstakanızı da devirmiştir zira finaldelerdir. **
pentagram'in 1987 dvd albümünün girişinde çalan parçadır insanın tüylerini diken diken eder, parça sisteme yönelik eleştirilerde bulunan görüntülerden oluşmaktadır ve beklenmeyen bir anda we come from nowhere ile kesilir o anda salonda bir gürültü kopar tabi... nihayet in esir like an eagle ve ritmik patlayan flaşlar eşliğinde konser mekanından soyutlanısınız.