başarının da göreceli olduğunu gösteren durum. neden mi? hemen anlatayım.
pazardan beri bakıyorum, sözlükteki fenerbahçeliler hala çılgınlar gibi sevinç çığlıkları atıyorlar. bir taraftan da galatasaraylılar'a laf çakıyorlar. oysa ortada kazanılmış ne bir kupa ne de ciddiye alınacak bir başarı var. ortada sadece bir lig maçından 3 puan çıkarma var. hem de ev sahibisin. eminim ki ankaragücü taraftarı 3-0 lık galibiyetten sonra fenerbahçe taraftarı kadar sevinmemiştir. ancak unutulan şudur; fenerbahçe her sene olduğu gibi bu sene de hedefine galatasaray'ı koymuştur. galatasaray ne kadar hırpalanırsa fenerbahçe için o kadar kazanç ve sevinme kaynağıdır.
yüz yıllık tarihi olan bir kulubün bu hale gelmesi elbetteki içler acısıdır. oysa bu kadar imkanı ve geçmişi olan bir kulüp hedefini yüksek tutmalıdır. galibiyetler geçicidir, ancak başarılar kalıcıdır. lig maçından alınan galibiyet bir hafta sonra unutulacak. bunun için diyoruz ki gelin bu galatasaray'ı yenme fetişizminden vazgeçin. biraz normal olun. dünyanızı sadece ama sadece bir galibiyete göre kurgulamayın.
velhasıl, galatasaray da fenerbahçe de büyük kulüptür. o yüzden alınacak derbi galibiyetleri hayaliniz olmasın.
ekleme: eğer galatasaray'ı yenmek sizin için bu kadar önemliyse, bu yolda devam edin ne diyelim.
tanım: ağırlığını, devlet ciddiyetini, atatürk cumhuriyeti'nin hissiyatını kaybetmiş başbakandır.
nasıl olsa param var, parayı bastırıp oğlumu bu dertten kurtarırım başbakanıdır. oysa devlet adamlığı bu mudur? sen hissiyatlı olmalısın, sen yürekli olmalısın, sen fedakar olmalısın... işte sen bunları olmalısın ki devletin gerçek başbakanı olasın. sen devlet memuru değilsin. bu ülkeye karşı sadece evrak imzalama sorumluluğun yok. iyi okuyacaksın milletin hissiyatını. yanlarında olduğunu sadece sözlerinle değil, davranışlarınla da göstereceksin. ateşin içine önce kendi elini sokacaksın, sonra milletin sokmasını isteyeceksin. buhranlarda bir komutan gibi, atatürk gibi siper edeceksin sineni. bu ülkenin çocukları sein de oğulların olacak. kendi oğluna gösterdiğin bu sahiplenmeyi, kırşehir'deki hatice ninemin oğluna da, bursa'daki ayfer tezemin oğluna da, sivas'taki songül ablamın oğluna da göstereceksin.
işte sayın başbakan bunları yapmazsan sadece başbakan olursun, ama asla bizim başbakanımız, liderimiz olamazsın. daha çok şey yazarım ama sonra beni ya siliyorlar ya da çaylak yapıyorlar.
tabi bu saydıklarımın bütün devlet büyükleri ile alakası vardır. başbakanlık makamı sadece bir örnektir.
devlet politikaları yüzünden sınav manyağı yapılan vatandaşın, sınavlara daha az para vermek için başvuracağı yol.
şimdi, üniverteyi bitirmiş bir yurdum insanının girdiği sınavlara şöyle bir bakalım;
84 ve daha öncesinde doğanların girdiği sınavlar;
ilkokul:
- anadolu lisesi sınavları
- devlet parasız yatılılık sınavı(ekseri dpy bursu için)
- vb sınavlar
ortaokul:
- fen lisesi sınavları
- kurumlar sınavı
- dpy sınavları
- askeri lise sınavları
- vb sınavlar
lise:
- öss
- polis meslek yüksek okulu sınavları
- vb sınavlar
üniversite:
- ales
- kpss
- kpss
- üds
- vb sınavlar
şimdi basit bir hesaplama ile bu sınavlardan 10 tanesine girmiş birinin verdiği para şimdiki miktarlarla yaklaşık 500 tl. bir de bunun tercihleri olduğunu düşünürsek ordan da bir 500 tl yaz. etti sana toplam 1000tl. devlet bu kadar sınav yapıyor bari toplu alımlarda indirim yapsın. bir de sürekli şu evrak hazırlama derdinden kurtuluruz.
ha bu arada bazıları çıkacak diyecek ki, türkiye'nin şartları böyle. ne yapsın devlet tipe göre mi adam seçsin. hah işte orda dur derim. o makamı gelmek için kırk takla atan sensin, bir zahmet çözümü de sen üret.
not: sınavlara sadece bir defa girildiği kabul edilmiştir.
tanım: evrimcilerin yaratıcı olarak gördükleri olağanüstü varlık.
peki doğa dediğimiz bu varlık bizler için, kainat için, bütün canlı cansız varlıklar için neler yapmıştır?
1) mikro alemde, bilinçli bir varlığın elde kadar kopleks sistemleri yapmıştır.(dna, rna, kromozom, mitekondri, ribozom, koful, madde geçiş sistemleri, aktif-pasif taşıma vs vs...). bütün dünya bilim adamları bir araya gelse, bu mikro varlıkların bir tanesi mükemmel olarak yapamaz.
2) doğa öyle bir mekanizma ki yarattığı canlıların neye ihtiyaçları olacağını biliyordu. mesala benim ihtiyacım olan c vitaminini, portakalı yaratarak bana sundu. sonra bebelere emmeleri için bir süt çeşmesi yaptı, sonra kuşlara uçması için kanat yaptı, sonra görme için göz yaptı, sonra güneş ışığıyla dönüşüm gerçekleştirecek vitaminler yaptı, sonra kadınların cinsel organına uygun penisler yaptı...
3) bir insanın uykuda gördüğü rüyaları, gerçekliğe karşılık gelecek hareketlere dönüştürmesin diye beyinde mekanizmalar geliştirdi. karabsanı düşündü.
4) öyle bir canlı yarattı ki, şu anda kendini sonun başlangıcına doğru götürüyor. yani canlılara o kadar akıl verdiki artık doğa kendine sahip çıkamaz oldu.
5) öyle bir beyin yarattı ki insanlara, kapris yapabiliyor, nefret duyabiliyor, numara yapabiliyor, her türlü üçkağıdı çevirebiliyor.
6) makro alemde, sistemleri bir ahenk içinde yütütebiliyor. karadelikler koyup kainatlara pencere açabiliyor.
7) bilinçsiz olarak kendinin yarattığı varlıkları,kendinin yarattığı bilinçli olan insanlar gerçekleştiremiyor.
sözün özü: yani dostlar bilinçsiz doğanın tombala çekerek yaptığı bu muaazzam sistemleri, biz bilinçli varlıklar gerçekleştiremiyoruz. bırakın gerçekleştirmeyi, anlayamıyoruz bile.
bu yöntemi kullanan bir çok yazar arkadaşımız var. bazen ben de istemeyerek bu guruba dahil oluyorum. ancak bazıları var ki onlar bilerek sıçıyorlar. sırf dikkat çekmek, kendinden bahsedilmesini sağlamak, gibi amaçlarla saçma sapan başlıklar açıyorlar. sözlükteki yazarlar da bu arkadaşlara sürekli prim veriyorlar. böyle olunca da sabotajcı amacına ulaşıyor. bu sabotajcıların ekserisi de yatak odasını sözlüğe taşıyor. kardeşim o senin mahremin ne diye paylaşıyorsun? insanda biraz haya, şeref olmalı değil mi ama?
şimdi bazıları bkz'lerle benim sıçtığımı da ima edecekler. canları sağolsun, ne diyelim.
varlığı yeniden sorgulamamız gerektiğini gösteren deney. belki de şu an yanlışlıklar girdabında savrulup gidiyoruz. bugüne kadar ortaya konmuş bütün bilimsel deneylerin, bütün tecrübelerin, bütün kanunların değişebilir olduğunu bu deneyle görüyoruz. maddenin dışında başka şeylerin de olabileceğini gözler önüne sermesi açısından da son derce önemli görünüyor. işte deneyin linki;
not: açılımdan kasıt kürt açılımıdır. başlık uzun oluduğu için kısalttım.
evet dostlarım bunu belirtmek bana mutluluk vermiyor. aksine üzülüyorum. kader birliği yapmış onca milleti bir arada bulunduran güzel ülkemizde bunlar da başımıza gelecekmiş.
şimdi diyeceksiniz bu kanıya nerden vardın. kendim kürt değilim ama onlarca kürt arkadaşım var. hem de öyle sıradan arkadaş değil. tabiri caizse yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen arkadaşlar. neyse konuya gelelim. bu arkadaşlarım önceleri pkk'ya karşı tavırlarında dil olarak bayağı sert ve mesafeliydiler. tabi zihniyet olarak nasıl düşünüyorlardı onu kestirmek pek mümkün değil. sonra açılım diye bir şey icad oldu. bu arkadaşlar bu sürecin başlarında malum pkk partisine sahip çıkmaya başladılar. dediler işte efendim bu adamlar barışı istiyor, kürtlerin geleceği için çalışıyorlar falan filan... artık bilinçaltındaki düşüncelerini sözlere dökmeye başladılar. sonra bu imralı canisi iyice gündeme oturunca bu kez de pkk ya yaklaşmaya başladılar. işte o dağda ölenler de bu vatanın evladıdır, onların da anası babası var falan filan... ha şimdi böyle giderse son aşamaya gireceğiz. o da pkk'yı artık söz ile desteklemek. dua edelim eyleme geçmesin. ne diyelim sonumuz hayrolsun.
derler ya eski dost düşman olmazmış. hayır efenim bazen düşman olabiliyormuş. şimdi bazılarıyla ilişkilerimi tamamen kopardım.
peşin not: bir partizan değilim. ortalama her seçimde oyumu farklı bir partiye veriyorum. malum pkk partisi hariç.
evet dostlar yiğit bulut söylemiş. doğru söze ne denir. biliyorum, erdoğan'a böyle payeler verince bazılarının nefret duyguları kabarıyor. ama bu gerçekleri değiştirmiyor dostlar.
açılımın son halkasını oluşturan açılım. ulan açıl da boğulacaksın bak. demedi deme. bu millete demokrasi fazla. birbirimiz kandırmayalım. hadi daha fazla açılıp saçılma.