orta anadolu'nun güzide illerinden birisinde merkez ilçe devlet hastanesinde basit bir pratisyen hekim olarak çalışmaktayım. haliyle okul bittikten sonra zorunlu hizmet için atandığım için belirli bir süre çalışmak zorundaydım. 2 yıl bittikten sonra acil eylem planı olarak çok yoğun çalıştığım iş yerinden ayrılmak için il içinde kurum değiştirme atamasına başvurdum. yaklaşık 20 gün önce noter kurasında talep ettiğim kuruma yerleştim fakat bakanlıktan sistem üzerinde atamanın onaylanması gerekiyor geçiş yapmam için. bekle bekle bekle birkaç gün önce bakanlığı aradığımda fazla bilgi sahibi olmadıklarını düşünerek atamalar durdurulduğu için gerçekleşmiyor denildi. bu mantıkla baktığımda seçim olacakta hükümet kurulacak da ölme eşeğim ölme. aylardır iple çektiğim atamanın da her geçen gün onaylanmaması gittikçe canımı sıkmakla beraber sanki çok önemli bir kadroyu işgal edekcekmişim gibi hala nefret ettiğim kurumda çalışıyorum :(
bu arada laf aramızda noter kurasından sonra 3-5 güne tayinin çıkacağını söyleyerek hala nöbet tutmuyorum ama yakında sorumlum ayıkacak ve mesaim dolmayacak ay sonunda nasıl olacak merak ediyorum *
bu işler hep zor ve can sıkıcı olmuştur zaten. neyse çok karamsar şeyler yazdım hoşgör sözlük.
saygılarımla...
doktor sevgili işi sıkıntılı efendim. aile hekimi dermatolog fizik tedavi uzmanı gibi bir branşı yoksa hele sıçtın. Hastaneye bağımlı yaşantısında seni unutur.
75 dir efendim. hatta herkesin standart 75 yıl ömrü olsun. kimseye torpil geçilmesin. 75 den sonra emekli maaşı, sağlık harcamaları, o kişiye bakanlar için hastanelerde refakat etmek hepsi yüktür. özellikle devletin devamlılığı ve kendi geleceğimiz için. 65 de emekli et 10 sene işte torun torbalarını görsünler yeterli bence. hepsine de yazlık verelim 10 seneyi kral gibi yaşasınlar hatta.
içeriye bindikten sonra dışarıdan camın kenarına geçilir. içinden bir şeytan ben de atlayıp gitsem keşke der. yolcu kişi oturur ama bıraktıklarını bir süre yerleşme muhabbetine unutmuştur. en sonunda o camdan bakar ya da bakmaz. dışarıdaki görsün diye cebelleşir olmadı telefonla arar. dilekler son kez iletilir. aslında özlenmeye başlanmıştır giden, karındaki sancıyla beraber metroya doğru gidilir. emek metrosuna varana kadar sevgi dolu mesajlar atılır, geriye kalanında telefon çekmeyecektir. kızılayda indiğinizde mesaj gelmesini bekleyeceksinizdir. kısa bir mesaj gelir. olsun denir. gülücük işareti yapılır cevap yollanır.
son sigaramı içtim..senle içtiğim son sigarayı hatırlıyorum ankaranın herhangi bi yerinde her hangi bi kafede oturuyorduk..sen gitcektin..
öyle duruşunu, saçma sapan düşüncelerini, öfkeni, sonra durup gülümseyişini, gözlerini, arada girdiğin tripleri, güçlü ayağına yatıp çocuk yüreğini sadece bana açmanı özledim..sana demiştim kalbini gördüm ben senin bırakmam seni..ama sen zaten son kullanma tarihimizi koymuştun kafanda..zaten nerde olursan yada kimle olursan ol kalamazdın kimsede..ondanmı sevdim seni..yoksa öfkenin yanında şefkat dolu sarılmalarından mı bakışlarındaki saflıktan masumiyetten mi böyle oldum..hiç birini bilmiyorum sadece sevdim işte sebepsiz..
keşke herşey senle bu kadar zor olmasaydı..gecenin bu saatinde seni aklıma getiren hatıralarıda söküp atamamki, gitsinler istemem zaten. zilyon düşünce arasında en gereksiz şeyleri söylüyorum herzamanki gibi..gelsen durdursanya beni..
nerde? nasıl? soktuğunu merak edip düşündüğümüzde, sadece akşam yemeğiyle olmaz sanırım o kadar. içmekle belki , loca kapattıysa demek. taksi parası falan. en sonunda da kızı evine bıraktı muhtemel, kız bunu çağırmadı, en son ve çok o koydu sanırım. 35 kuruş da kendi otobüs parasını eklediğinde çıkan küsürat zannımca. kredi kartından ödensiyse bir kısmı puan olarak geri döner diyip biraz teselli edilebilir.