bugün trende
bir dahiye rastladım
5-6 yaşlarında,
yanıma oturdu
ve tren kıyı boyunca
ilerlerken
okyanusa geldik
sonra bana bakıp
hiç de güzel değilmiş,
dedi.
günümüze kadar örnekleri artmış olan ''özenti sovmenlik'' kavramıyla karşı karşıya olmamızın bir sonucu olarak söylenmesi muhtemel cümle.
lan milletin ağzında sakız olmuş adamın taa dibine kadar çalıntı, özenti kokan esprileri. 'insan hiç mi kendisi olmaz, hiç mi ben de yeni espriler üretip kendimi deneyimleyeyim demez'' düşündürür insanı.
bir yerlerde birileri sabahın köründe aç karnına bile bu esprileri yapıyordur. allasen neresi komik bunun, diyesi gelir insanın. muhtemelen ya sevgilisi, ya da değer verdiği bir insan o esprileri yapmıştır ilkin, ve etkilenmede sınır tanımayan insanımız hemen 3 öğün o esprilerle yaşamaya başlamıştır. üstelik niye yaptığını, ne anlama geldiğini bilmeden şuursuzca.
kaybolan mizah kültürümüz nereye kadar yozlaşacak çok merak ediyorum. bir zamanın masum siyah beyaz mizah dergileri, yerini aptal tiplemelere, rant amaçlı özenti şovmenlere bırakmış durumda. tadı olmayan espiriler akabinde pişkin pişkin kahkahalar ve ''ben espri yaptım dünyanın en mutlu insanıyım, sizler de esprilerime gülmeye mahkum insanlarsınız'' mesajlı bakışlar... eskiyi özlemek denen şey bu olsa gerek.
sözlükte yanlış açılmış başlıklar, forum tarzı, chat tarzı entryler vs. sonucunda sözlüğün bir zaman sonra alacağı, acınası hal için söylenmiş sözcük grubu.
doritos ala turca reklamlarında boy gösteren ali turka lakaplı, kısaca tarkanın yandan yemişi kişiliğin sarf ettiği cümle, şarkıcık. bu şahıs doritos reklamlarında sana çay demlesem gelir misin isminde salak bir şarkı eşliğinde uzaylı yaratıkların bile yapamayacağı hareketleri yapmayı başarmıştır.
bu kadar mı gereksiz bir reklam ve senaryo olur. ali turca lakaplı şahıs, tüm bu yaptıklarına rağmen günlük hayatta insanların yüzüne bakabilme cesaretinde bulunmuştur. ''lan bi s.ktir git çay demle sen; a.k, senin yerine ben utanıyorum'' diyesi geliyor insanın...
doritos yediği varsa da bu reklamdan sonra doritos yemez ediyorlar insanı, en iyi markalardan olan coca cola nın reklamlarındaysa ''bırrrrrr'' diye aptal replikler eşliğinde anlamını hala çözemediğim garip hareketler yapılıyor, doritos reklamında '' sana çay demlesem ebemi z.ker misin? '' gibi aptal senaryolar hazırlanıyor.
lan bu büyük firmaların reklamını yapan ajanslar çok mu uyanık? yoksa biraz denyoluk mu var bunlarda?
ne bileyim daha yaratıcı olur insan, bungee jumping yaparak cips yemeye çalışan ya da çay demleme makinasında çay yaparken elini yakıp üzerine coca cola dökünce rahatlayan tipler olsa ne ala.
bence reklam ajansları sözlüklere bi göz atmalı... hala sözlüklerdeki potansiyelin farkına varmış değiller... **
neler çeviriyorsun ya da neyin nesisin sen sorularına verilen alternatif cevaplardır. aynı zamanda, lise dönemindeyken kendi aramızda yaptığımız bi anketti. ***
''ulan bi tane de değil, kutularca pense nasıl elma yer amua goiym'' diye düşündüren durumdur. çocukluğumuzda sıkça oynadığımız bir oyun olan kutu kutu pense deki kutu kutu penselerin elmayla beslendiği gibi b.ktan şeylere inanmamıza yol açmıştır.
bacak kadar veletlerin korkup her gece yataklarına işemelerine ve temiz dayaklar yemelerine yol açmış bir ifadedir. sakıncalı bir inançtır, bir an önce zihinlerden kazınmalıdır.**
+babaaa.
-ne var oğlum?
+ben korkuyoom.
-uyursan geçer yavrum.
+babaaaa.
-ne var yine eşşek sıpası!
+şeeyy, babaa... bizim evdeki penseler hangi odada?
-yorgunum oğlum saçmalamaya başladın yine, uyu çabuk kafanı kırmayım!
+babaaaa... bişey desem kızmazsın dimi? *
-offf allah ım... söyle lan ne var?!
-elmamı yastığımın altına saklarsam kutu kutu penseler yemez di mi?
+(şaaaaak)uyu demedim mi sana ben eşşolueşşek.
fast food a girersiniz. açlıktan g.tünüzü bir an önce bi yere devirip hemen yemeğe başlamak istersiniz. ve dürümü aldıktan sonra elinize alıp, onunla bütünleşme anı gelip çatmıştır.
sol el hafif altta, sağ el biraz daha üstte dürümü iyice kavrarsınız. muhtemelen gözler kapalı bir şekilde sıkıca tuttuğunuz dürüme ilk ısırığı atarsınız.
herşey gayet normaldir o ana kadar. ilk ısırığın hazzıyla ''ğıyooaaartt'' şeklinde öküz gibi geyirme efekti sıkıştırırsınız araya. dünya yıkılsa umrunuzda olmayacak bir andır. ve nihayetinde ikinci ısırığı almayla birlikte, yerlere dökülmemesi için etrafına sarılan kağıttan bir kaç cm büyüklüğünde bi parça kopartıp afiyetle yediğinizin farkına varmazsınız.
ve artık yalama olmuşsunuzdur. her dürüm yediğinizde, kağıdı da birlikte yersiniz. tabi kağıt yendikten sonra ağızda oluşan hafif kayganlık hissi, damağınızda kalmıştır. işin öyle bi b.kunu çıkarmışsınızdır ki, artık ekmek arası kağıt istersiniz garsondan.
bi süre sonra alışkanlık yapıyor. benden tavsiye, dürümün naylon vb. tarzı şeylerle sarılmasını isteyin. ha ben kağıt yemek istiyorum diyorsanız;
belki de ayrılmanızın bir sonucu olarak son kez sevgilinizin karşısına geçmişsinizdir. son direnişlerinizi artık sergilemenin zamanı gelmiştir.
önce derinden bir iç çekersiniz ve aniden gözlerinizden yaşlar dökülüverir. mutemelen oturduğunuz cafede de damardan birşeyler çalıyor olacaktır. dilinizden son dokunaklı sözcüklerinizi sarf edersiniz artık, duygu sömürüsünde tavan yaparsınız, sevgiliniz bir an öylece durup yüzünüze bakar. belki de beklediğiniz an gelmiştir. ufak bir cümle kurup o anda herşeyi düzeltebileceğinize inanırsınız. ağlamaklı bir halde tam ilk kelimeyi telafuz ederken, o da ne!
aman allah ım ağlamanızla birlikte burundan salgılanan mukoza sıvınız dışarı çıkmıştır. yani 'sümüğünüz pörtlemiştir' bir anda deyimi yerindeyse. ve nedense baloncuk şeklini almıştır bu yapı. balon demiyorum bak, baloncuk buraya dikkat. çünkü birazdan gelecek olan 'sümükten balonun' habercisidir.
artık işin b.kunu çıkarmışsınızdır ve muhtemelen o balonun üstüne bi ''allah belanı versin'' işitip, baloncuklarınızla mal gibi baş başa kalırsınız. ***
evet kimsenin inkar edemiyeceği acı gerçeklerdendir. slip donun zamanla kayıp g.tün arasına girmesi durumudur. * rezalet bir vakadır.
hele ki g.tün arasına girmiş donu ordan çıkarmaya çalışmak, başlı başına bir işkencedir;
bir de hafiften bir kaşıntı başlamışsa vay halinize!
çözümler için de;
şöyle hafiften ve alttan alttan bakışlarla arka taraf kontrol edilir. ardından, gelen geçen yoksa yavaşça pantolonun arasına sokulan iki parmakla kıvrak bir hareketle, don çıkartılmaya çalışılır. eğer yakınlarda birileri varsa durum biraz daha zordur. ama çareler de tükenmemektedir:
-etraftaki insanların dikkatleri başka birşeye çekilerek,
-arka cepten sanki bir şey çıkartılır gibi yapılarak,
-bir tarihi eser olarak kullanılan slip don yerine farklı arayışlarda bulunulup boxer vb. şeyler denenerek,
-ve slip don herkesin bakışları arasında da, çok ivedi bir hareketle g.tün arasından çıkartılabilinir. fakat bunun için de,
biraz pratik yapmakta fayda var deyip, nokta koyuyorum.
1856-1918 yılları arasında yaşamış olan rus sosyal demokrat düşünür.
marksizmin rusya ya girişinde oldukça etkili olmuş olan plekhanov a göre, madde görünüşten ibarettir. o hukuk, adalet, siyaset ve hukuğun belli bir dönemin üretim ilişki ve yöntemlerinin gelişmesine bağlı olduğunu söylemiştir. bireylerin, devletlerin, ulusların ve nihayet tüm insanlığın kuruluşu ve gelişiminin iktisadi koşullara bağlı olduğunu iddia eden plekhanov, bernstein in revizyonizmine, leninin bolşevizmine şiddetle karşı çıkmıştır.*
bazı yörelerde topal karga adı verilen zevkli oyun. oyunun akabinde kaş, göz yamuk ve şişmiş halde eve gidilip üstüne anneden temiz bi dayak yenildikten sonra uslu uslu odaya geçilir.
sözlükteki bayanlarla tanışmamanın getirmiş olduğu yanlış bir sanrıdır. kız * olduğu tespit edilen kişinin nicki çok farklı etkiler bırakır bünyede.
çünkü sözlükte kızların olduğuna inanmak gayet güç bir durumdur. zira uludag sözlük bire bir karşılıklı sohbet temalı ve chat tarzı bir formata sahip olmadığından, kısacası 'sözlükten kız kaldırmak her babayiğitin harcı olmadığından' yaşanabilecek olası durumlardandır. ayrıca sözlükte kızların bulunduğuna inanmanın dayanılmaz zorluğunun getirdiği psikolojiyle sözlükteki kızların hepsinin güzel olduğu zannedilmektedir.
bu durumu doğuran sebepler de; sözlükteki kızların genelinin erkeklerin kullandığı tarzda nick almaları *, gizemli yazar görünümüne bürünmeleri, vs. vs.
bu durumda gariban erkek uuser, sözlükte kız olduğunu tespit ettiği şahsa kutsal bir varlık gibi bakar. sanki hiçbir yerde bulunamıyacak bir şey gibi gelir. hele ki erkek uuserin açtığı başlığa yazı girmişse kız, sevinçten havalara uçulur. ***
eskilerin yeşilçam klasiklerinden biri olan tarkan filmlerinde oynatılan 'kurt' un aslında bir köpek olduğu gerçeğidir. ve o köpeği kurt sanma durumudur.
''atıl kurt'' gibi repliklerle ok gibi fırlayan köpek, insanları hayrete düşürüp ''lan bu tarkan harbi büyük adam bea kurdu nasıl da adam etmiş'' gibi düşündürmüştür ayrıca. kurda çok benzeyen bir köpek cinsidir ayrıca. uzun araştırmalar sonucu alman çoban köpeği olduğu ortaya çıkmıştır.
yıl 1974 yeni nesil genç * ile onun tarkan dönemi fosil arkadaşı birlikte *tarkan kolsuz kahraman a karşı filmini izlemektedirler;
tarkan: ''atıl kurt'' !
fosil arkadaş: olm 'berkcan' baksana şu kurda nasıl da atladı adamın üstüne tek komutla.
yeni nesil genç: hastir 'atıl kurtmuşş' ne kurdu bildiğimiz 'it' işte lan 'it'.
fosil arkadaş: olm ne iti lan kurt o işte. hem çok kaliteli bir film bu öyle yamuk olmaz. şu efektlere baksana mükemmel olmuş.
yeni nesil arkadaş: hı hı tamam... neyse mahmut ben gidiyom kib. öptm bye...
herhangi bir chat programıyla birden fazla kişiyle chat yapmaya çalışırsınız. bir adet gereği ilk girerken selam verirsiniz. belki kısacık bir slm ya da uzunca selamın aleyküm dersiniz. fakat karşıdakilerin birinden bile karşılık alamazsınız. ezilmiş ve yalnız hissedersiniz kendinizi ansızın. ''lan allah ın selamını bile almıyorlar artık'' dersiniz.
ya da bir toplu taşıma aracına binerken; tipiniz eğer sakatsa ** ve araca binerken tüm kötü düşünceleri etkisiz kılıp tamamen akıllı, uslu, göreneklerine uyan biri imajı bırakmak istiyorsanız ya da tamamen içten gelen bir masum ''merhaba'' demek istiyorsanız vereceğiniz 'selam' ın yanıt bulmaması durumudur.
'merhaba' değil tüm içtenliğinizle 'selamın aleyküm' bile deseniz cevabını kolay kolay alamayacağınız durumdur. hele ki sizi selam verdikten sonra şöyle alıcı usulü baştan aşağı süzmeleri var ya sinir krizi bir durumdur.
selam alınmayınca hemen sanki hiç selam verilmemiş gibi günlük hayata devam edilir. kafa hafifce öne doğru bükülerek fırtına öncesi bir isyan mesajı verilir. ''niye lan niyee? tipe bakıp selam bile almıyorlar, acaba selam almayanların içlerinden kaçı harbiden müslüman görünümlü müslüman'' dersiniz. karı, kızın orasını burasını elleyip te ''imam görünümlü olmamak'' mı tek suçum? dersiniz. ama aralar da bir ''hacı amca'' ya rastlayıp aleyküm selam yanıtını almanız da bir mucizelerden biridir. **
sırrı hala çözülememiş durumlardan biridir. berbere büyük bir şevkle gidilir. yeni bir imaj için,
belki yeni tanışılan kıza ayar vermek için, belki de resmi bir görüşme sebebiyle artık şekilden çıkan saçları; o usta zanaatkar ellere teslim etmek istenilir. 'bu saçı ancak bu adam eder' diye düşünülür.
''saçınız nasıl olsun'' vb. sorulara büyük bir itinayla cevap verilir. hatta önemli bir durumun olduğu, saçların son derece düzgün kesilmesi resmen kafasına vurula vurula söylenir. her şey gayet güzel ilerlemektedir, ta ki saçların son şekli görülünceye kadar.
bir türlü anlam verilemeyen durumlardan biridir. yok neymiş efendim yüzünüze bu model daha iyi gidiyormuş. 'lan sanane tarrak kafalı ben sana böyle yap diyorum hayrına mı kesiyorsun sanki' demek gelir içten.
''ulan o kadar da tembih etmiştim şurayı böyle yapma diye bak yine öyle yapmış yaa hayy a.k'' gibi cümleler sarf edilir akabinde. ne yazık ki iş işten geçmiştir artık. bir de her zaman gidilen bir berber ise çok daha kötü koyar insana. ana avrat düz gitmek istenir. ''tam da eğri kesecek günü buldun lan amua gouyim senin'' gibi laflar edilir.
yaklaşık 3 ay boyunca randevu ertelenir. ayartılacak sevgili çoktan piyasa olmuştur. 3 ay sonra öldürme amacıyla gidilen berberin 1 hafta önce başka bir müşteri tarafından öldürüldüğü duyulur. belki de katil olmaktan kurtulmuşsunuzdur. ''gülsem mi ağlasam mı'' demek istenilir, yok yok hani bi deyim vardı yaa ''g.t olmak'' diye; noktasızından ama, işte öyle birşey!
yurdum insanının kamera karşısına geçtiği anda sarfettiği ilk cümlelerden biridir.
kamerayı görünce aklına sadece, 'türkü söyleyip sonra da meşhur olmak' düşüncesi gelen insandır aynı zamanda. bir de şöyle bir durum vardır ki daha beteridir;
kamera orada çok önemli bir siyasi haber için bulunmaktadır. ve biri ordan atlar hemen kameranın önüne şarkı söyleme amacıyla. hele ki şiveli bir konuşmayla oraya dalmışsa ''hele size bir türkü söyleyim gurban'' gibi, ortada ne siyaset kalır ne de miyaset. *
gecenin ilerleyen saatlerinde ''online uuser'' sayısının azalmasıyla birlikte;
sözlüğe entry girip te, online listesinde isim olarak görünmeyen yazarı tespit etme durumudur. yazarın tüm sırrı, gizemliliği yalan olmuştur. sözlük kanunlarına aykırı bir davranıştır. özel hayata taciz, tecavüz, hatta özel hayatın ebesinin ırzına geçmektir. ***
