1 lt rakı'yı bize 125 liraya, elin avrupalısına 45 liraya içiren orospu evlatlarını direkt sana havale ediyorum...
4000 korumayla geziyor ve senin adını arapça olarak dilinden düşürmüyor oç.. şimdilik elimizden bir şey gelmiyor, sana güveniyoruz...
şereflerini nikahlarını sikeyim onların...
soruşturma geçirdim de uludağ sözlük'te 2010'lu yıllarda feto piçine sövdüğümü göstererek yırttık..
belge istiyorlar bir de anasını siktiğim şerefsizleri... ulan siz fetö denen orospu evladına domalırken tüm türkiye izliyordu kansız şerefsizler... biz o zamanlar ergenekon ya da balyoz kumpasına kurban gitmeyelim diye vpn ile nete girip feto piçine sövüyorduk...
çevrenizdeki akpliler önüne gelene "sen fetöcüsün, sen teröristsin" gibi söylemlerde bulunuyorsa bilin ki fem dersanesine gitmiştir, himmet parası göndermiştir, bank asya'da da hesabı vardır... içeri girmemek için alayı kıvırıyor orospu çocuklarının...
acı çekmek için ayyaş olmak,
bir kadın tarafından sıfırlanmak gerekmiyordu,
ama acı çekip ayyaş olunabilirdi.
bir süre, gençlikte özellikle,
talihin senden yana olduğunu sanabilirdin,
bazen senden yanadır da gerçekten.
ama senin farkında bile olmadığın ve;
senin aleyhine işleyen birtakım ortalama hesaplar ve kanunlar vardır,
her şeyin yolunda gittiğini sandığın zamanlarda bile.
bir gece, sıcak bir salı gecesi o ayyaş sen oluverirsin,
sensin o ucuz pansiyon odasında olan,
ve daha önce o odalarda olmuş olmanın da bir yararı olmaz,
daha da kötüdür hatta,
çünkü bir daha bu duruma düşmemeye karar vermişliğin vardır.
bir sigara daha yakmaktan,
bir içki daha içmekten,
o sıvası dökük duvarlarda bir çift göz,
bir çift dudak aramaktan başka bir şey de gelmez elden.
çok şey değişmiş. öncelikle uzak durduğum için 3 yaş gençleşmişim...
sözlüğe ara vermemdeki sebep, Ergenekon ve balyoz davalarını sikik sokuk gazete küpürleriyle savunan cemaatçilere tanınan serbestliğin, bizlere tanınmamasıydı. şimdi bakıyorum o şakirtler fethullah hoca efendilerine fetö diyorlar, bela okuyorlar ve küfür ediyorlar... tahminimce baştaki şahıs gibi "kandırıldık" dediklerinde serbest kalmayacaklarını çok iyi biliyorlar. işçiler, memurlar ve hatta patronların bile fetoş ile bağının tespit edilmesi halinde hapsi boyluyor oluşu bu yavşakları sindirmiş.
gittiğimden beri değişmeyen tek şey devlet Bahçeli'nin akp aşkı. geri kalan ne varsa değişmiş...
öncelikle istanbulu yönetenler, daha sonra trafik şube yüzünden çekilmez hale gelen trafiktir.
trafiği çözmeye ışıklardan başlamak gerekir, araçlar için dönemeç olmayan hiçbir yerde ışık olmamalı. ışık yerine üst geçit yapacaksın. (gerçi bizim millet o kadar merdiveni kim çıkacak diye yine yoldan koşarak canını tehlikeye atacak ama yapacak bir şey yok)
daha sonrasın minibüs terörünü ve rüşvetini bitireceksiniz.. bunu okuyan hakim savcı varsa direkt olarak minibüs hattı olan ilçelerin trafik şubelerinin sorumlularının banka hesaplarına baksınlar, ne dediğimi anlarlar.. daha da açık olarak söylüyorum;
sarıyer minibüs durağı, sarıyer trafik şubeye aylık 45 bin lira rüşvet veriyor. bunu söyleyen kişi minibüs şöförü.. olay da şu şekilde gelişti;
sarıyerden çıkışta çayırbaşı ışıklar vardır ve orada yol ayrılır, bir yol boğaz (sahilden gider) diğer yol hacıosman (çevre yolu) olarak devam edersiniz. hacıosmana döndüğünüz anda trafik polislerini görürsünüz ve çevirme vardır genelde.. daha çayırbaşına gelmeden şöför beyin yanında oturan kişi şöföre dedi ki;
- daha fazla yolcu alma çevirme var çayırbasında (ayakta yolcu götürmenin cezası var)
+ çevirme olsa ne olur, aylık 45 bin lira para ödüyoruz...
şimdi başa dönelim;
sarıyer ilçesi'nin caddesi 1 km uzunluğundadır. 1 km boyunca 3 tane trafik ışığı vardır. 2 şerit gidiş, 2 şerit geliş yolu vardır ama birer şeritleri ispark tarafından otopark olarak kullanılıyor. yani 1 şerit sarıyere geliş, 1 şerit sarıyerden çıkıştır..
bu kodumunun minibüs şöförü sarıyerin başından çıkışına kadar 1. viteste 5km'lik hızla gidiyor. yol zaten 2 şerit, sağ taraf ispark tarafından otopark olarak kullanılıyor demiştim... bu a.s evladı 5km hızla kornaya basa basa yolcu varsa gelsin, öndeki arabayla aramdaki dakika açılsın diye yolun hakimi gibi 1. viteste gidiyor.. arkasından kornaya basan onlarca araç, en az 60-70 araba bunun keyfini bekliyor...
daha fazla devam edemeyecem yoksa çok küfür edecem...
evinize montolama yaptırdığınız zaman evin içinde 3g'si çekmeyen, 2g ise nazlanarak çeken operatörüm.
telefondan internete girmek için kapının önüne çıkıyorum amk...
nöbetçi öğrencinin eline kağıt verdim, git şu sınıfa; "xxx numaralı öğrenciyi müdür muavini çağırıyor" de dedim.
kız sınıftan çıkıp idareye müdür muavinin odasına doğru giderken onu benim çağırttırdığımı söyledim ve teklif etmiştim...
sorunlu geçen askerliğimde sürgün gittiğim sondan 3. memlekette (vilayet ismi vermiyorum çünkü biz türklerde olay; bütün vilayete mâl ediliyor) bu olayı yaşayan kişilerin (baba-kız'ın) komutan ifadesi alıyordu... lavuğun kızından çocuğu var ama kızı 14 yaşında değildi 25 falandı, lavuk da 56 yaşındaydı.
l= lavuk
k= komutan
k: çocuğun öz mü üvey mi?
l: öz
k: nasıl böyle bir şey yapabilirsin?
l: şimdi komutanım, sen bir ağaç diksen.. meyvesine bakmaz mısın?
k: dalın orospu çocuğa...
herifi dövdük dövmesine de sadece şahsi sinirimizi, kendi çapımızda kendimizin ve komutanın yargılamasından çıkarttığı kararı uyguladık lavuğa.. arkadaş bu gibi durumlarda idam edilsin desek, "iran mi burası" derler, ya da buna benzer şeyler..
iran'ı (yönetimini) hiç sevmem. idama karşıydım ta ki bu olayı yaşayana kadar...
eskiden idam cezasına şu şekilde bakardım; idam cezası suç işlenmesin diye, caydırıcı olsun diye var.. bu yüzden idam cezası gereksiz bir cezadır.. caydırıcı olsa herkes cayar, ölümden korkar, kimse suç işlemez ve idam edilmezdi. demek ki caydırıcı değil ve insanlar suç işleyip idam ediliyor...
şimdi ki düşüncem, idam cezası temizlik için olmalı.. gerçekten böyle oç'ları idam edeceksin arkadaş. suçunu itiraf eden (bu lavuk gibi ve inkar etse bile kamera kayıtlarıyla tespit edilenleri) idam edeceksin...