10 yaşındaki çocuğa iç geçirebilecek kadar hasta ruhlu olan bir erkek, o çocuğa şalvar da giydirseniz, çarşaflara da sarsanız aynı hastalıklı şeyleri hissedecektir. Çocukların cinsel kimliklerini algılayabildikleri, kavrayıp özümseyebildikleri dönemde, hem cinslerine uygun giydirilmelidir. Ufacık bir çocuğun daha minicikkken orasını burasını kapatarak, bu stresi ona ister istemez yansıtarak, kendi cinsiyetinden bedeninden utanan nesiller yetiştirilebilir ancak.
türk kızı ile ilgili yazılabilecek her şey yazıldı, çizilebilecek her şey çizildi, türk kızının didiklemedik hiç bir yerini bırakmadınız. tüm cinsel içerikli başlıklar tükenince böyle naif başlıklara geldi sıra. ben alternatif sunayım size buradan hareketle;
* siyah ve/veya sarı, kızıl saçlı olduğunu söyleyen türk kızı
* kız olduğunu söyleyen türk kızı
* insan olduğunu iddia eden türk kızı
* nefes aldığını söyleyen türk kızı
* damarlarında kan dolaştığını iddia eden türk kızı.
böylesinin ancak terketmek zorunda kaldığım güzel şehrimde yaşanabileceği, istanbul da mümkün olmayan, beni kıskandıran, hatta ortadan ikiye yarılmama sebep olan etkinliktir.
edit: sanırım istanbul da diz boyu kar var. bu entry üzerine eksilendiğime göre, ben göremiyorum demek.
evet benim babaannemin evinde aynen böyle yapılır. iki katlı ahşap evin ocağı (bizlerin şömine dediği) yakılır, babaanne o ocakta ekmeğini, yemeğini (kendi beslediği tavuğu ) pişirir. yere bir sofra bezi, uzerine de tepsiyle sofra kurulur. bahçeden toplanan domates biberlerle salata yapılmıştır, taze yoğurttan yapılan mis gibi ayran köpük köpük bardaklara doldurulmuştur. ocakta, odun ateşinde pişen sıcacık ekmeklere babaannenin el yapımı tereyağı sürülür, misler gibi yenir. bu sahneyi de bana bir masada kimsecikler yaşatamaz, hayal ettiremez. yemişim bakterisini bilmem nesini. egzoz soluya soluya vardığımız evimizde, gdo lu sebzelerle yapılan yemekleri, bilmem hangi pisliğin içinde pişen ekmeklerle yerken aldığım kanserojen maddelerin yanında, ben babaannemin yer sofrasındaki bakterilere kurban olayım. nokta.
Metin Göktepe'nin banktan!, pardon duvardan! düşerek kendi kendine kafasını yere onlarca kez vurarak yaşamını yitirdiği gündür. Sanırım intihar etmiştir sözlük. Bu hayat ona fazlasıyla kirli, fazlasıyla adaletsiz ve zorba gelmiştir. Yaşamama hakkını kendinde bulmuş, polisin tüm ısrarlarına rağmen ölümü seçmiştir!!!
müstakbel eşine şimdiden karı diye hitap edenlerin yanına, ister 11:00'da ister 12:30'da olsun, eşi mutlak ve mutlak ki, "inşallah zıbarıp uyumuştur hayvan oğlu hayvan" diyerek gelecektir. ha eğer uyanıksa er kişimiz, emin olsun bu hissiyatla gelen eşi onu bulutların üzerine çıkaracaktır.