sözlüğün kendine kattıkları ve kendinden götürdükleri üzerine düşündükten sonra, bir süre buradan uzak durmaya karar vermiş yazar.
tekrar görüşene dek hoşça kal sözlük. *
aylar sonrasından ekleme: hesabım isteğim üzerine silinecek. hakkınızı helal edin, benim hakkım herkese helal olsun.
uykuyu sevdiğim falan yok. esasında uyku benim için; kaçış, uzaklaşma aracı. düşünüyorum da sevebildiğim çok az şey kalmış. sevmek zorlaşmış. ruhumu buzlar kaplamış. hissiz, soğuk bir hayat benimki. karlar gibiyim mesela. yaşadıklarım, çamur gibi saflığımı zedeliyor. oynamak isteyenler ben varım, yağdım diye sevinenler bir müddet oynadıktan sonra üşüyüp, yorulup sıcak yuvalarına kaçıyor. yalnızlık zulüm... ateş, hava, su ile arkadaş olsam eririm, bir tek toprak var beni eritmeyen onunla da kaynaşayım desem kimyam bozuluyor. soğuğum zaten, üşüten, dokundurmayan, hasta eden serinliğime dayanamıyorlar. her şeye rağmen hayat dolu, berrak, en karanlık geceleri bile gündüze çevirebilecek kadar aydınlık bir yapım var. bazen erimesem mi diyorum, erimeden böyle soğuk ve yalnız daha mı mutluyum diyorum ama yok olmam güneş ve rüzgarın el ele vermesi kadar basit bir olay. sonum yok olmak... erimeye karşı ne kendimi savunabilirim ne de erimekten kaçabilirim. öylesine güçsüz ve çaresizim. erimek yani hal değiştirmek kötü değildir belki de. tam anlamıyla yok olmuyorum sonuçta. güneşle savaşamayan zerrelerim suya dönüşür. benliğimi kirleten çamurlardan silkelenip toprağın derinlerine süzülürüm. olmadı bir yol bulurum kendime içimden geldiğince akarım. eğim beni nereye götürürse oraya doğru yol alırım. yolun sonu bir okyanustur belki. belki bir zamanlar sahip olduğum kalp gibi sıcak ve sonsuz bir deryadır. sırf bu yüzden soğuk olmak, zorluklara karşı dayanamayıp erimek, bambaşka bir vaziyette bambaşka ortamlarda yol kat etmek, yolun sonunda da çok az insanın ulaşabileceği enginliklere ulaşmak güzel olsa gerek.
karlara benzemek bir tarafta dursun, benim kendime benzemem gerek, kendim olmam gerek...
kar tatili daha ortada yokken sabahki final sınavına yetişemeyip önce ağlayan saatler sonra, rektörlüğün "06 ocak 2015 tarihli sınavlar elverişsiz hava koşulları sebebiyle iptal edilmiş olup ..." mesajını okuyup deli gibi sevinen öğrencidir.
evet benim bu, evet kesinlikle çok şanslıyım. *
erkekler herhangi bir soruna kızlara oranla daha az duygusal yaklaştığından yani erkeklerden alınan tavsiyeler mantığa yatan ve işe yarar olduğundan haklı söylemdir. kadın ve erkek arası kurulan dostluklar, belli başlı sınırları koruduktan sonra daha sağlamdır.
şahsım tarafından yaşandı ve görüldü; en iyi arkadaşlarım diyebileceğim insanların çoğu erkek.
genelde damak tadının savunmasını yapan insanların, hareketleri ve konuşmalarıdır. örneğin;
+ şeker?
- ben çaya şeker atmıyorum.
+ hiç mi atmıyorsun?
- evet, hiç atmıyorum.
+ nasıl içiyorsun öyle?
- çayın tadı şekersiz daha iyi.
+ acıdır o şimdi.
- şekerli çayın da şerbetten farkı yok.
+ peki, afiyet olsun.
+ şekerden mi tasarruf ediyorsun?
- hayır, alışkanlık.
+ şekersiz içilir mi canım, at sen at korkma batmazsınız.
- yok, sağ olun.
+ e siz ailece şeker kullanmıyorsunuz.
- hayır, babam şekerli içiyor.
+ bende şekersiz içemem baban da benim gibi ağzının tadını biliyormuş.
- ...
+ şeker kilo yapıyor diye mi çayına şeker atmıyorsun?
- şekerin kilo aldırdığı doğru ama ben o yüzden bırakmadım şekeri.
+ bende atmasam kilo verir miyim ki?
- olabilir neden olmasın.
+ belimden mi gider yoksa basenlerimden mi?
- kiloyu o kadar da şeyapma ya.
+ kilo vermem mi yani? o zaman şeker kilo aldırmıyor. seninde canın baklava istiyor muydu?
- baklava?
+ nasılsa çayı şekersiz içiyorsun. ağzımız tatlansın.
- haha. olur.
+ kaç yıldır şeker kullanmıyorsun?
- 5 sene kadar oldu.
+ tatlıda mı yemiyorsun?
- tatlıyı çok severim sadece içtiğim çay şekersiz.
+ hmm...
bitmek üzere olan yıl için cümleler kurmaktır.
iyi kötü her şeyi özleyebildiğim gibi seni de özlerim iki bin on dört. iki bin on beşte hiç olmadığım kadar mutlu olacağım, sende mutlu geçmesini dilediğim bir yılın geçmişte kalan temelisin. iyi hatırlayacağım seni, iyi. *
doğrudur. sarılmak yerine sırtını ağaca dayayıp gölgesinde kitap okumak, etrafı seyretmek, bir şeyler atıştırmak gibi tüm faaliyetler insana huzur verir. doğa ile iç içe olmak, insana, ruhen ve bedenen iyi gelir.
edebiyatı, insanlığı, vatan severliği ve her şeyiyle yüce kişi. milli ve dini servetin koruyucusu.
vatan şairi. istiklal marşımızın değerli yazarı.
ölüm yıl dönümünde saygıyla anıyoruz.
Allah rahmet eylesin. mezarından nur, gönlümüzden varlığı eksik olmasın.
eserlerini okumaktan başka, hayatını yani kendini daha iyi anlamak adına, Mehmet Akif ERSOY'u, Orhan Kılıç'ın canlandırdığı korkma adlı trt belgeselini izlemek faydalı olacaktır.
mal falan değildirler. duygularının mantığının önüne geçmesine izin vermezse zeki diye nitelendiren bir çok insandan kat ve kat daha zeki oldukları anlaşılabilir.
edit: ilk yazılanlarda, güneş burçlarına dayanıp veya başka geçerli bir sebebi göstermeyerek bir burcun kadınlarını mal olarak beyan etmenin düşüncesizlik olduğunu bilen kadındır. düşünemeyen biri ne kadar zeki olabilir?
hır çıkaran yoktur. haksız tespite tepki vardır.
yazım yanlışı yapmak ise mallık belirtisi olamaz.
çoğu balık kadınının hayat felsefesi; ya hep ya hiçtir. bu özelliği etrafındaki insanlara da yansır. onu ya çok seversiniz, ya hiç sevmezsiniz.
bulunduğu ortamda hiç çaba harcamadan dikkat çeker. gizemli yapısı herkeste merak uyandırır. tanımak, tanıdıktan sonra anlamak ve çözmek isterler.
izin verirse tanırsınız ama onu anlayıp çözebilen yok denecek kadar azdır.
ayna gibidir, neyi alırsa onu yansıtır.
kalbinde kötülüğe yer yoktur.
kendisi için akrep burcu erkekleri ve yengeç burcu erkekleri kıyasıya kapışmalıdır. kazanan taraf aşkın en güzel halini alır.
bir çeşit veda temennisi.
terk etmek, ayrılmak, vedalaşmak, karşıdakinin iyiliğini istemek... fiillerden fiil beğenilsin, bu dileğin en iyi görünen amacı bile buruk.
söylense suç söylenmese suç. her insanda ve her aşkta farklı bir kişiliğe bürünüyor bu iki kelimeden oluşan söz öbeği. evrensel ve bir o kadar da bireysel. bu dilek acının, sönen umutların, terk edilişin, hayal kırıklıklarının kendisi ya da eşiği. mutluluk verici, mantıklı olan, gülümseten, birlikte hayal kurmaya devam ettirebilen bir dilek de olabilir. bilmiyorum.
hoşça kalınmaya özen gösterilmelidir herhalde. veda eden istediğine göre.
hayatımda okuduğum ilk roman olan deli kurt ile beni kitaplara aşık etmiş çok değerli tarihçi, yazar-şair, Türkolog.
11 Aralık 1975'te vefat etmiş yüce düşünür. ölümünün yıl dönümünde saygıyla anıyoruz.
Türkçe alfabedeki harfleri yerinde kullanmama ve yabancı alfabe ile numaralandırma işine karşı çıktığımı gösterebildiğim güzel harflerden birisi.
satırları numaralandırırken a, b, c, ç ,d, e, f, g, ğ, h, ı, i... sıralamasını kullanmak gerekirken ç, ğ, ş, ı, gibi harfleri atlamak neden?
"Takıldığın şeylere bak." demek varken "Takıldıgın seylere bak." demek neden?
"Benim klavyem Türkçe değil." dediğinizi duyar gibiyim. zaten hepimiz mazeret üretmekte çok iyiyiz.
aşk acısının alacağı versus.
diş ağrısından kurtulmanın pek çok yöntemi var; ağrıyan diş çürükse çektirirsin, çürüğü temizletip dolgu yaptırırsın, iltihap varsa antibiyotik kullanırsın, ağrı kesici alırsın...
aşk acısı için yapılabilecek ne var? sadece zaman var. zaman geçerken de aşk acısı çeken insanın canı daha çok acır.
din alimlerinden duyduğum diş ağrısı ile ilgili bir söz vardı diş ağrısının çok çetin bir ağrı olduğundan bahseden, tam hatırlayamıyorum. bedenin çektiği acılar içinde diş ağrısı daha zor, doğrudur.
ama bedenin çektiği hiç bir acı, ruhun çektiği acıdan öte olamaz.
(#25674225)
yazarların yazdıklarının bilincinde olması gereken sözlük.
burası ile ilgili, bugün başıma gelen bir olaydan bahsetmek istiyorum.
çıktı almak için Afyonkarahisar'da bulunan bir internet cafeye girdim. benden önce ödevleri için çıktı alacak iki kız çocuğu bekliyordu. öğretmenleri sigaranın zararları vb. konularda ödev vermiş. görevli kızların ödevine uludağ sözlükten sigaranın zararları adlı başlığı olduğu gibi kopyalayıp yapıştırdı. şimdi başlığa baktım da ödev değerinde yazılmış çok az şey var.
yazdıklarımızın kimlere, nerelere ulaştığını fark edin istiyorum.
ne güzel şeyiz biz hep yaşımız 19...
acı gerçektir.
18 iyi derken 19 olduk bir de 20 mi olacağım yani. neyse daha ay olarak çok zaman var.
(bkz: kendini teselli etmek)
eskiden bağ kurulmuş bir nesneye veya bir insana, yaşanmış bir olaya hasret duymanın eylem halidir.
hasret duyulan şeye kavuşma isteğidir.
ben mi? evet, özlüyorum.
katılmadığım bir düşünce.
bir insanın ulaşabileceği en büyük aşk evresi, Allah aşkıdır.
insanın insana duyduğu aşk sırf Allah aşkı ile ilgisinden dolayı bile heves olamaz.
aşk bir duygudur fakat duyguların en yücesidir. aşk, bu dünyaya ait olmadığını düşündüğüm en muhteşem histir.
(bkz: aşk)
olgunlaşmamaış beyinlerin oluşturduğu bir sorudur.
sayın zeki yazarlar bir zahmet zaman makinesini icat edin de başlığı açan şahsı ismet inönü zamanına gönderelim.