(bkz: Derya tv) isimli uydu kanalında dün akşam denk geldiğim program. Hani zaplarken saçma sapan bir sürü kanalla karşılaşır ve sebepsizce takılırsınız birinde bazen, öyle oldu.
Ben bu tip adamları veya programları gördüğümde özellikle onların yerine utanmak için izlerim bir süre programı.
Hayretler içerisindeyim. Şaşkınım.
Rüyamda görsem inanmayacağım şeyler oldu, aktarayım. Eğer merak eden olursa videosunu da çektim yüklerim sonra.
Programın özeti şu:
fotoğraftaki eleman muhterem bir hoca anladığım kadarıyla. Telefon ediyorsunuz ve bir isim veriyorsunuz. Hoca da isminden hareketle o kişinin sağlık sorunlarını falan biliyor, sayıyor. Sonra şifasını söylüyor. Allah razı olsun deyip kapatıyorsunuz. Ebced hesabı, ilim falan demeyin tokatlarım.
Gerçekten bu ülkede akıl sağlığını korumak büyük bir mucize. Ben şimdi bu kanalı kurana mı, programı sunana mı, aptal gibi arayıp bunlardan medet uman millete mi yoksa milleti aptal yerine koyan bu sakallıya mı söveyim...
Aşağılık, çıkarcı, ikiyüzlü devlet politikalarının ve politikacılarının; Ortadoğu, anadolu, avrupa, asya ve afrika'da binlerce masum vatandaşın canına kastettiği çeyrektir.
21. Yy.ın ilk çeyreği, çok geniş teknolojik imkânları önümüze sermekle birlikte; çok şey alıp götürdü bizlerden. Ve bu ilk çeyrekte mermiler, silahlar, bombalar normalleşti; ölmek, nefes almak gibi sıradan bir eylem oluverdi.
Merhaba sana 21. Yy.ın son çeyreği!
Yaz bizi tarih kitaplarına kara kalemle.
Rezil olduk,
katil olduk,
mahvolduk.
Okan Bayülgen'in nefis bir şekilde ayar vererek eylemciyi alaşağı ettiği eylemdir. Şayet, eylemci dışarı çıkarılsa veya yayın kesilse idi beyaz gibi olacaktı okan'ın sonu.
Edit: kurgu tartışmaları da var ancak bu pek mantıklı durmuyor bana göre.
Yani, "hadi şu eylemci solculara bir ayar verelim, bir adet dhkpc tipi bir kız bulalım, onu bu şekilde soyundurup üstüne de ayar metni yazalım." çok zorlama bir senaryo ama olabilitesi var düşük de olsa. Sonuçta canlı yayında eylem yapma cesaretini kırmak istemiş olabilirler.
Her şey bir yana ve görüşü ne olursa olsun bu tarz ucuz eylemler, amacı ne olursa olsun içi boş ve etkisizdir. Bu tarz işler bir kenara bırakılmalı artık. Çözüm bu olamaz.
ilginç bir şekilde çok yüksek olan potansiyeldir. Durduramıyoruz.
Günlük hayatta pek tutmayan isim veya soyisimlerdir. Ama marka olarak hafızalarda bir ağırlıkları vardır. Sonradan türetilen yapmacık isimlerin çoğu marka olma yolunda bu isimlerin yanında eziklenebilir.(Boğaç, tuğcan vb.)
insanın bütün zevkini bok eden illet bir durumdur. Yani ne bileyim Yüzüklerin Efendisi'nin yalova'da çekildiğini veya Steven Spielberg'in bayburt'a film platosu kurduğunu hayal edin.
Yılların keyfine özenle sıçtınız ya ne diyeyim. Bari ntv'den bir spiker transfer edin. Mikrofonu da ben alacağım söz.
An itibarı ile millî takımın maçında zırt pırt yapılan tezahürat biçimidir.
Elbette duygusal bir şevkle, inançla yapılıyor ama gerçekten çok itici duruyor. Hele ki çok uluslu ve farklı inançların buluştuğu bir organizasyonda bunları yapmak anlamsız ve gereksiz. 22 adam orada kan ter içinde mücadele verirken millet de bağırıyor: allah uludur, tanrı yücedir.
E o zaman "the god with me" "tengri biz menem" "4ever buda ehehe" "Adonay tanrımızdır, adonay tektir".
Yaşayan efsane Richard Dawkins in (bkz: Gerçeğin büyüsü) ismi ile türkçe'ye çevrilmiş, bilimsel atlas niteliğindeki nefis kitabı. Kitaba çizimleriyle bu niteliği kazandıran isim ise dave mckean . Kitap ismi,
sorusuyla devam ediyor ve şu 12 soruya çatır çatır cevap veriyor:
1)Gerçek nedir? Büyü nedir?
2)Kimdi bu ilk insan?
3)Neden bu kadar çok çeşit hayvan var?
4)Neden yapılmıştır şeyler acaba?
5)Neden gece ve gündüzümüz, kış ve yazımız var?
6)Güneş nedir?
7)Gökkuşağı nedir?
8)Her şey nasıl ve ne zaman başladı?
9)Uzayda yalnız mıyız?
10)Deprem nedir?
11)Neden kötü şeyler olur?
12)Bir mucize nedir?
Sırrı hâlâ çözülemeyen, ilginç insan tipidir. Çünkü onlarca makale, kitap, bilim dergisi yayınını elinin tersiyle iter (okumaya üşenenir veya okur da anlamaz veya anlar da yediremez). Ardından, ön tarafı kuş ve arkası balık şeklinde bir arageçiş formunun tepsiyle önüne konulmasını ister.
Peki, sizce insanlığın belki de en ufuk açıcı teorisine burun kıvıran, kanıt arayan bu insan (müslüman, musevi, hristiyan fark etmez) koşulsuz şartsız hangi bilimsel gerçeklere inanır? Bakalım:
(Ayetlerin çoğu tevrat ve incil'de de bahsi geçen konular. Bu yüzden "nodon hop oslomo oloştoroyorsonoz"cular sakin olsun.
Ayet isimleri özellikle yazılıdır ki (bkz: gerçek islam bu değil) ciler laf etmesin. Tefsircilere de selamlar.)
1)Ankebut 14: Modern insanın ne kadar bahtsız bir yaşam süresi olduğunu biliyoruz. En azından bir karga veya kaplumbağa ile kıyaslandığında... ama burada bir insan evladı 950 yıl yaşıyor. Ne evrimi de siktir lo!
2)Neml 18: Çocukken dövüştürdüğünüz karınca var ya, hah işte o bildiğin konuşabilir. Sen papağana odaklanıyorsun ama cenazene karınca gelir. Ne evrimi de siktir lo!
3)Neml 22: Muhabbet kuşu besleyenler bilir. Aşkım, cicikuş... Ama bu kuş, adamla bildiğin konuşuyor. Ne evrimi de siktir lo!
4)Bakara 259: Köyde eşeğe binme keyfini yaşayanlar bilir. Eşek öldü mü ölür. Yani herhalde bilirsiniz. Ama burada adamla eşek ölüyor ve 100 sene sonra tekrar diriliyor. Ne evrimi de siktir lo!
5 Maide 110: Birçok yazar bilir. Çamurdan eşya, hayvan vb. yapmak tablette bölüm geçmekten daha keyiflidir. Ama burada adam topraktan kuş yapıyor, üflüyor ve kuş canlanıp uçup gidiyor. Ne evrimi de siktir lo!
6)Ali imran 47: Ergen olmayan yazarlar bilir. Kadınlarda bir zar bulunur ve genelde ilk ilişkiden sonra bu zarda kanama olur. Halk arasında bu kan, bakirelik sembolü olmuştur. Yani cahil olmayan pek aydın yazarlarımız anlayacaktır ki bir kadın doğum yapıyorsa ilişki sırasında patlamayan zar bile mutlak suretle doğumda patlar. Ama burada kadın bildiğin ilişkisiz hamile kalıp doğuruyor. Geçtim zarı falan, erkek yok ortada erkek. Ne evrimi de siktir lo!
7)Kehf 25: Uykucu yazarlar çok iyi bilir ki; insan sabaha karşı yatsa bile o günün akşamı veya en geç ertesi günün sabahı uyanır. Burada bildiğin, adamlar 300 küsür sene uyuyor ve ilginç yeri burası ki tekrar uyanıyor. Ne evrimi de siktir lo!
8)Şuara 63: Dedesi hayatta olanlar bilir. Baston önemlidir. Ama genelde tutmayan dizlere destek amaçlı kullanılır. Burada adam bildiğin bastonla kocaaa denizi ikiye bölüyor. Ne evrimi de siktir lo!
9) Meryem 30: Pedagojik eğitimi olanlar iyi bilirler ki bebeklerin dil gelişim dönemleri vardır. Agulama, babıldama vb. Yani yeni doğan bir bebek hemen "anne naber yea" demez. Ama burada bildiğin yeni doğmuş bebek resmen nihat Hatipoğlu gibi konuşuyor. Ne evrimi de siktir lo!
10) Saffat 142-145: Balık tutanlar köpek balıklarını falan iyi tanır. Ağzına düşersen kurtulman için kirpi olmak bile yetmeyebilir. Ama burada bildiğin balık, adamı yutuyor ve bir süre sonra adamın çok feyizli olduğunu anlayınca kıyıya geri kusuyor. Ne düşünceli hayvan. Ve son olarak ne evrimi de siktir lo!
Daha yazılacak çok şey var ama 10 iyi bir sayıdır. Hatırı kalmasın bu kadar yeter. Zahmet edip buraya kadar okuyan arkadaşım, lütfen ama lütfen bir 2015 insanı gibi 5 dk. falan bir düşün. eğer bu kadar mantıklı, bilimsel ayet bile aklına yatmazsa sonra hakaret vb. yazacaksan yaz, lütfen...
Genelde inandığı kutsal kitabı -pek de okumadan- savunan, kulaktan dolma enfes bilgileri ile (bunların kaynağı da genel olarak harun yahya ve Ömer çelakıl) etrafındaki birçok insanı da -hayret verici şekilde- inandığı küçük mucizevi olaylarla [ay'ın yarılması olayını nasa da onayladı(!) inançlı olmaya davet eden müslüman beyanı. Bu beyanın öncesinde genel olarak hafif tebessümle, müthiş bilimsel bir ifadeyle şunun gibi mantıksal veriler(!) masaya serilir:
1)deniz sularının birbirine karışmaması (böyle bir şey yok) 1400 yıl önceki bilimle (ki aslında o dönemde de şartlara göre müthiş bir bilim var) nasıl bilinebilir? Çok mantıklı nasıl inanmazsın
2)atmosferin 7 kat olduğu 1400 yıl evvel ayetle bildirilmiş. Çok mantıklı nasıl inanmazsın (atmosferin 7 tabakadan oluşmaması ayrı bir konuyken, bahsedilen ayette ilk tabakanın kandillerle yani yıldızlarla donatıldığı yazar. Yani traposfer'de ,6-16 km uzağımızda, yıldızlar var.
gibi
gibi
gibi bitmeyecek çılgın mantık zincirleri...
Bu beyanı kullanan arkadaşların bir diğer kardeş repliği de şuradadır: (bkz: gerçek islam bu değil)
Gerekmeyen birçok yerde zırt pırt kullanılan, bir şekilde gözümüze, kulağımıza sokulan söylemlerdir. Özellikle "daha bir Müslüman gibi görünme çabası" taşıması iticiliğin zirve noktasıdır.
Mesela:
inşa(burada "a" büyük yazılır)allah
Bok var sanki, direkt inşallah yazsa ölür. Bunu bir de inşeallah şeklinde yazan tipler var evlerden Irak.
Mesela:
Sıradan bir iyi dilek karşısında ayınları çatlatarak gayınları patlatarak,
Cemicümlemize inşeallah! cevabı,
Mesela:
Sanki ölenler müslüman olmasa önemsizmiş, mesele bir canlıya kıyılması değilmiş gibi,
Müslümanlar öldürülüyor, uyan! Müslüman Uyuma!
Mesela:
Genelde camide namaz öncesinde ve emekli kahvelerinde bulunan "öteki taraf emekçisi" amcaların durup dururken ansızın,
"Éşşedü enne fisfisifisifisisi ve eşhedü ennaa fisifisifisi resullullah" veya "allahu ekber" veya "euzu billehi mine fısfıs...bismillehifisifisi..."
nidası atması...
Mesela: (nirvana)
Biz Osmanlı torunuyuz! Fatih'in nesliyiz. (Boncuklu Deli ibrahim kim ki zaten...)
Elinizde valizinizle uykulu uykulu bekleme ve hayattan kademe kademe soğuma anınıza denk gelip, sağdan soldan bavul çekerek çıkagelen ve yaşam enerjisi veren hatunlarımızdır.
Sabah sabah ergenler gibi bana bu başlığı açtıran tatlılıktır efenim.
Evet vardır böyle bir şey. O gelinlik nasıl yakışmış, o mimikler...
bir de kelimeleri çok tatlı çıkarmış lann. "Pabba evinde", "gurrurrun vaardır sannırım" vb.
Cidden beğenmediğim bir kadını bana sevdirdi bu klip.
Türksat 4A uydusuna geçiş ile Türk vatandaşlarının bir gecede cahil hâle getirilmesine maruz kalan nesildir.
Vatandaş kan Ağlamış ve tv ile kültür seviyesini yükseltme işlemlerine asgari 1 gün ara vermek zorunda bırakılmıştır. Ak parti döneminde olan bu algı operasyonu tarihe not olarak düşülmüştür.
( öyle bir kapı yok tabii ahan da çıktım ahan da girdim. ehehe)
insan olmanın hazzını ortaya çıkaran, düşünsel yetilerin tüm zincirlerini kırarak maviliklere doğru koşmasını sağlayan eşsiz histir.
alınma, entrylerle âlimlik taslama hemen dur...
burada tek bir dine yönelik bir karalama yapmıyorum bi sakin ol.
bir japonya olabilir, bir hindistan olabilir, amerika olabilir ne bileyim; türkiye olabilir. fark eden bir şey yok.
dünyaya gözünü açan ve zihnine ölümüne tecavüz edilen çocuklar var.
yani işlem aynı. tabii farklı kültürel değerler, mitler, batıllar vb. değişkenler farklı. ama sonuç aynı: zihinsel tecavüz.
bu kültürleme sırasında elbette ki güzel değerler de aktarılıyordur, aktarıldı da. büyüklere saygı mesela. dürüst olmak mesela, okumak mesela; en güzeliydi belki...
ama din olgusu o kadar kuvvetlidir ki... yetişkin bir birey olduktan sonra bile içinden çıkması çok güç bir olgu. yaşadığın yere göre yer yer sorgulaması bile zor bir olgu.
işte bahsedilen an o andır ki olaya evrensel bakıp her şeyi tüm çıplaklığıyla gördüğün o an. ölmeden önce mutlaka yaşanması gereken o an. cem yılmaz'ın tabiriyle göte pamuk tıkıldığında gelen o aydınlık hissi. inanan kişiye göre o an mürtedsin, yazık sana, allah hidayet versin sana. zavallı bir insan olmanın ilk adımını atmışsın. zalimler için yaşasın cehennem!11
yok, güzel kardeşim yok... zavallı değilsin.
artık düşüncelerinin efendisisin,
artık özgürsün,
artık insansın,
artık sana söylenen şeyleri başını eğip kabul etmiyorsun, aga bu nedir diyorsun,
artık doğaya tebessümle bakıp her neden-sonucu inceliyorsun,
artık başını gökyüzüne kaldırıp, dürüstçe:
sanırsam birçok insanın zihninde canlandırmış olduğu düşüncedir. ya da bende var bir saykoluk.
çok ilginç.
bir yere dalıp, sonra da acaba şu şekilde ölsem arkamda kalanlar nasıl tepki verirdi diyerek senaryolar üretilir. ana-babanın olası hâlleri akla gelince direkt normal hayata dönüş yapılır. gözler dolar. belki de etrafta kimin bizi nasıl-ne kadar sevdiğini bilinçaltı bu şekilde tartmaya çalışıyordur. beyin tuhaf bir icat gerçekten. durduramıyoruz.
iki gün önce başıma gelen olaydır. çok garip gerçekten.
şöyle ki; rüyamda iki elim yanlara açık bir şekilde fırıldak gibi dönüyordum ki aşırı bir şekilde çişim geldi ve gözümü açmak zorunda kaldım. tavanın döndüğünü fark ettim. yanılsama zannettim. sonra lavaboya doğru giderken de duvarlara çarpıp kapıda falan sağa sola kaydım. resmen başım dönüyordu.
demek ki her şey bilincin o alt tarafında dönüyor aga, dedim. bilimsel düşünerek işedim ve geri yattım.
neden erdoğan a oy vermiyorsun sorusuna verilen cevabın giriş cümlesidir.
merhaba, serçe parmağını çekyat köşesine vurarak büyük acılar yaşayan insanlık.
Hani Hababam Sınıfı'nda herkesin "Hayırdır inşallah" diye uyandığı bir bölüm vardı ya, bildin bildin hemen kulağında müziği çaldı bak.
işte ben de bu şekilde uyandım bu sabah, kulağımda bir ses, "Beniiiim başörtülü bacımııın üstünee işedileeer. Görüntüleri var görüntüleriiii!.." ve müzik devam ederken döndüm dedim ki:
Kendisine karşı herhangi bir muhalefet olduğu anda -bakın değerli Muşlular burası çok önemli hakaret, iftira demiyorum- deliye dönüp en çirkef, en sıradışı, en fantastik, en sapıkça iddiayı bile sırf işin içinden sıyrılmak için 'Kanıtımız var!' diyerek ortaya atıp milleti alçakça ikiye bölen bir insana neden oy vereyim?
az önce tesadüf eseri karşıma çıkan fotoğrafında insanlık tarihinin en cesur eylemlerinden birini yaptığına şahit olduğum cesur insan. insanlıktan nasibini alamayan yasakçı zihniyet, böyle cesur insanların yüreklerine nasıl kelepçe vurabilir ki?
ana diliyle şiir yazmasına izin vermeyen iran devletine yaptığı emsalsiz protesto:
normal bir durumdur.
ötekileştirilen orta sınıfın halka tutunma, halkla kucaklaşma çabasıdır. muratbey peyniri ve dost yoğurt hiçbir fakirin tekelinde değildir. occupy bim