Dikkatimi çeken de duyduğum iki şarkısının da tony gatlif'in filmlerinde yer alması. Tony gatlif film yapmaya devam ettikçe gökçe de yeni şarkılar yapmaya devam edecektir. yürü be gökçe..
Anadolu üniversitesi yunus emre kampüsünde bulunan temiz ve sakin hastane . Doktorların çoğunu 14.00 dan sonra yerinde bulmak neredeyse imkansızdır.onlar güleryüzlü olmayacak da ben mi olacam dedirtir. Bir de her ne hikmetse ihtiyac duyduğunuz bölümler her gidişinizde bir bir kapanmis olarak bulursunuz.
önüne gelen her canlıyı beslemeye çalışmak ki kurbağa larvasını balık diye düşünüp büyüklerin onun kurbağa olduğunu söylemesine karşın inanmamak, reddetmek ve devam etmek.
egolarını bu şekilde tatmin etmek isteyendir. hem kendisini diğer insanlardan üstün görür hem de onlara karşı gelemeyecek kadar acizdir. acizliğini de kendinden güçsüz canlılara hükmetmeye çalışarak, onlara zarar vererek gidermeye çalışır. ne kendini yeterince sevebilmiştir ne de diğer insanları. hasta ruhludur uzak durulması gerekir.
kanımca bu sözün karşı tarafın duygularını bastırmak için söylediğini düşündüğünden ya da belki de sebepsiz yere sırf bu lafı sevmemesinden hoşlanmamasıdır . üzerine düşünmeye gerek yok.
bu cümleden sonra hala kimse yatmıyorsa o kişi tekrar belirir ve kavga çıkar. kavga o an çıkmazsa sabah kimse uyanmayınca elbet çıkar. sinirlendirmemek gerek .
söyleyeceklerinin her türlü sonucundan korkmaktır, cesaret edememektir. sonucu ya çok şey değiştirir ya da hiç bir şey değiştirmez. susarak uzaklaşmak çoğu zaman daha iyi bir çözümdür.
toplumumuzda sanırım genellikle kadınların başına hadisedir. ergenliğinde erkeğin sırtı sıvazlanırken kadının artık daha edepli olması dikkat etmesi istenir. artık yaptığı her hareket namusudur. bu nedenle ilk sevişmesini de o kişiyi de yüceltir. aşık olduğunu düşünür belki de aşık olur.
kanımca buna toplum baskısı yüzünden mecbur edilmiş kimsedir. küçüklüğünden beri hayalleri bu yönde şekillendirilmiştir. bu tabir ise son derece cinsiyetçidir.
artık mutlu olmak için sebebi kalmadığı düşünen insanların yaşadığı ruh halidir. artık mutsuzluk huy haline getirilmiştir. değiştirilemez. aslında mutlu olmaktan kaçılır, heyecandan korkulur, yeni girişimlere cesaret edilemez. böyle bi parça daha huzurludur. tedavisi zordur antidepresanlara abanmak pek bişey değiştirmez.
yaşayan insanların çoğunun amacının bi şekilde kafa olmak ardından sevişmek ve yeni güne başlayıp hayatlarını bu şekilde devam ettirmek olduğu şehir. kültür şehriymiş, modern şehirmiş, şöyleymiş böyleymiş geçin bunları. sıkılmak için bir ayı var en fazla bu şehrin.
kelimelerle anlatılamayacak kadar olağanüstü bir gatlif filmi. çingenelere göçebeliği yasaklayarak onları kamplara kapatan zihniyet bu kadar kusursuz eleştirilebilirdi. james thiérréenin canlandırdığı taloche karakteri ancak bu kadar samimi, içten olabilirdi.
müzikleri senaryoyu anlatmaya geek yok birbirinden enfesler. bu film suyu özgürleştiren taloche bile düşünüldüğünde tekrar tekrar izlenebilir.
iki türü vardır. birisi mahcubiyetiyle kendini gizlemeye çalışan, diğeri de kendini her yönüyle ortaya koyduğunu sanan. ikisi de bastırılmış duygulara sahiptir. kadını hep iki bacak arasında düşünür.
yekpare kaşlara, o kalın bacaklara, göbeğine, kadayıf olmuş saçlarına rağmen fiziğine ve saçlarına önem verdiğini söyleyen egosu tavan yapmış kadın.bilenler bilir başta sahnede etkileyici gelse de sonraları sıkıyor, hareketler hep aynı bre.
mohsen makhmalbaf ın yönetmenliğini yaptığı genellikle kötü olarak nitelendirilen filmi. filmde oyunculuklar kötüdür, bazen film şiirselliği abartır gülünç duruma düşer, belki sonuna kadar izlemek için insanı zorlar, fakat diyaloglar ve aşk üzerine öznel de olsa anlatılanlar güzeldir. aşkı meslek haline getirmiş bir adam her kadında aşkı arar ama sonunda bulduğu sadece yalnızlıktır. aslında aşk sadece tesadüften ibarettir ve geçici bir durumdur. filmi izlemeden önceki beklentiniz önemli. fazla bir şey beklemeden izlerseniz her şeyi özetler belki de..
http://www. youtube. com/watch?v=s-FNUKmlvk0
lübnan asıllı, şair, ressam ve filozof. asıl adı Jubran Khalil Jubran. eserlerini ingilizce yazmıştır fakat 20den fazla dile çevrilmiştir. en ünlü kitabı ermiş ellinin üzerinde basılmıştır. çizimleri dünyanın büyük kentlerinde sergilenmiştir. yazdıkları kutsal kitapları andırır, kimi zaman öğüt niteliğindedir. iyilik-kötülük, zaman, eğitim, sevgi, aşk, evlilik, eşitlik vs. gibi çok fazla konuda şiirleri vardır.
''Yoksa, ne çiçek açan ne de meyve veren bir ağaç mı olsaydım; çünkü verimli olabilmenin sancısı, kıraç olmaktan ağırdır; ve eli açık zenginin çektiği acı dilencinin sefaletinden beterdir.''
''Sırtını güneşe çevirirsen gölgenden gayrı bir şey göremezsin.''
''Ne gariptir ki toplum olarak,aklı yavaş olana değil de ayağı yavaş olana,yüreği kör olana değil de gözü kör olana acırız ''
''Yanlışlarımızı doğrularımızdan daha büyük bir coşkuyla savunmamız ne gariptir!''
''Bana seni anlamıyorum demen, haketmediğim bir övgü, haketmediğin bir yergidir.''
''Baskıya başkaldırmayan kişi kendine karşı adaletsizdir.''
allahın dağına yapılmış, sessiz, sakin, etrafı ormanla kaplı, uzaklardan denizi görebildiğiniz, mezun olduğum lisem. mersinin ikinci anadolu lisesi olarak geçer kendileri. mezun olana kadar disiplin olaylarımdan dolayı iyice beni kendinden nefret ettirmiştir bu okul. birkaç hocası ve iyi dostluklar dışında aklımda kalan tek şey de ekose etek.