memura rotasyon geliyor.. haberinin ardından birçok forumda okuduğum saçma yorumlar bunlar;
- vay benim oğlumun öğretmeni değişmesin...
- vay benim kızımın öğretmeni değişirse kızımı kim okutacak?
- yabancı ülkelerde öğretmen 8 sene değişmez ama bizde böyle..
senin çocuğunu okutan öğretmenin yerine gelecek insan da bu devletin üniversitesinden mezun olmadı mı?
çocuğun 4 yıl boyunca farklı öğretmenlerden farklı şeyler öğrenmesi daha güzel değil mi?
bir öğretmenin izmir'e ya da ankara'ya kapağı atıp yıllarca orada çalışması doğuda çalışanlara haksızlık değil mi?
doğusu da batısı da senin ülken değil mi?
5. sınıftan itibaren farklı öğretmenler çocuğunun dersine girmeyecek mi? o zaman ne yapacaksın?
ekin atalar ın yazdığı ve istanbul'da yaşayan Selin'in yokluk içindeki lüks yaşamını anlatan 2010 yılı basımlı roman.chick-lit türünün ülkemizdeki ilk örneklerinden..
tanım: öğretmenin anlattıklarını anlayamayan, hatta bazen anlamamak için direnen, anlama kapasitesi sıfıra yakın, zihinsel problemleri olan öğrencidir. bu herhangi bir ders de olabilir, ki bu normal karşılanabilir. herkes matematikten anlayacak diye bir kural yoktur. ancak; birde, öğretmenin kendini uyarmasını bile anlamayan türleri vardır bunun.
- dersimde kahvede oturur gibi oturma..
- dersimde kahvede oturur gibi oturma...
...
...
hayır, nafile! anlamayacak.. çünkü o bir embesil ve zeka kapasitesi bu.
(bkz: arçelik bile evlendi) başlığı altına entry yazarken aklıma gelen konu. çelik ve çeliknaz' ın evlendiği hepimizin malumu. hatta bu sabah, pazar süprizi adlı magazin programında düğünlerinin bir sosyete düğünü havasında mert öğün' ün sunumuyla yayınlanması da çok medyatikti. gençler birbirlerini beğenmiş, evlenmişler. ileri de bu evliliğin meyvesi de olacaktır. bu meyveler için ilk öneri benden; erkek olursa çelikcan, kız olursa çeliksu.
tanım: yazarların şimdiye kadar girdikleri sınavlarda başlarına gelen mucizelerdir.
örneğin;
sakinsevme üniversite dördüncü sınıfta ikinci dönem aldığı 'şiir incelemesi ve öğretimi' adlı dersi anlamakta çok zorlanmaktadır. özellkle bir şiir vardır ve o şiir tam bir karmaşadır.
hoca da o şiire çok çalışılmasını istemiş, ordan kesin soru geleceğini söylemiştir.sınav günü gelir çatar, sakinsevme kesin kalacağım diye kara kara düşünürken, kendini de en kötü sonuca hazırlamıştır. kağıtlar dağıtılır. sakinsevme zımbalı halde iki kağıdı alır ve doldurmaya başlar.ancak, o da ne! sakinsevmenin anlamadığı şiirden tek bir soru bile yoktur. sakinsevme derin bir oh çeker. iyi kötü birşeyler yapar ve kağıdını teslim edip sınavdan çıkar.
kapının önünde bekleyen arkadaşlarının yanına gider ve sorular hakkında konuşmaya başlarlar. arkadaşları 'o şiir'in * ne kadar zor olduğunu, onu yapamadıklarından * bahsedince sakinsevme çok şaşırır ve kendi kağıdında böyle bir bölümün olmadığını söyler.hemen hocanın yanına giderler. hoca sakinsevmenin kağıdına bakar ve aslında üç sayfa olması gereken sınav kağıdının sakinsevmenin kağıdında bir sayfanın fotokopide çıkmaması sonucu, şu meşhur şiirin olduğu, sakinsevmenin kağıdını yüz tam puan üzerinden, çıkmayan sayfa puanlamaya katılmayarak, değerlendirir ve sakinsevme allah'a şükürler ederek okulunu bitirir.
zaman zaman herkesin aklından geçebilen bir cümle. hiç kimsenin inancı sürekli aynı seviyede kalmaz. deniz gibi düşünelim; dalgalı.. önemli olan içindeki ses! eğer inancın zayıflamış ve bu seni rahatsız edecek bir durum haline gelmişse- mesela sözlüğe bile yazacak kadar, inançsız biri olmamışsındır. kafa karışıklığı olabilir ama aşılabilir. dibe vurmadan yükselemezsiniz.