görüş açımızı kendimizi ve hayatı sevmemizi farkındalığımızı yakalamak adına yapacaklarımızı anlatan bir cümledir. başkalarının sana değer vermesini bekleme, kendine değer biç. her zaman dik dur, her zaman değerli olduğunu hisset. sevmeyi öğren...
yararı olduğu kadar bilinçsizce kullanıldığında herşey bilgisaray yüzünden hayatım mahvoldu söyleten terimdir. Her eve lazım,aman çocuğum derslerinden geri kalmasın,köydeki anamı, babamı, akrabalarımı göreyim, almanya'da ki kardeşim ile ilgileneyim, aman canım sıkıldığı zaman iki internete girer canımın sıkıntısı atarım diye evlerimize aldığımız canlı bomba bilgisayar.
Bir çok faydası olduğu kadar bir çokta zararı olan bu illetten nasıl kurtuluruz,eşimiz bilgisayarın başına oturuyor ve saatler boyunca kalkmıyor bu yüzden aile düzeniniz bozuldu,bu yüzden iki kelime edemez oldunuz,bir oturuyor oyunun başına ve emirler yağdırmaya başlıyor,çay getir,çay bitti,çocuğu sustur,ışığı kapat vs. aman be dememek için ve sevdiklerimize de zaman ayırmak lazım dozunu ayar çekelim mi?...
dünyadaki bizim bilmediklerimizi öğrendiğimizde, hayrete düşürecek olaylar karşısında görüpte eşdeğer anlamında kullanılan cümledir.
örn:
- 45 yaşında anne olmak.
- Tozlu Yollarda Ahlaksız Teklifler.
- Bitliste 52 Yıldır Bekçisi Olan Barajın Kendisi Yok...
yatmak, uyumak amacıyla yatıp herhangi bir nedenle uyanıp bir daha uyumamaktır. Benim hayırsız uyku'm gecenin bu saatinde hatta sabahın 5:30' u olmuş nerelerdeyse hala gelmiyor insanların uyku'su çoktan sarıp sarmalamış kim bilir kaçıncı rüya eşliğinde fosur fosur yatmakta; bense öksürükle başım belada ve sözlükte yazmakta...
kendi önümüze engel koymadan bakmaktır geçen yıla. hayaller kurduk. yaşayamayacağımızı sandığımız anları yaşadık. tüm yaşananlara anlamlar yükledik. şarkılarımız oldu. en mutlu, en çılgın, en bunalım anlara imza atan şarkıları söyledik. içlerinden en çok beğendiğimizi belki de defalarca dinledik. şarkımızı seçtik ve o şarkılarda hep bir şeyler film şeridi gibi geçti önümüzden. ya devam ediyorduk yaşamaya ya da anıyorduk geri kalan izleri saygıyla. Özel hayatımıza birçok şeye sığdırdık. Gitmek isteyene kal diyemedik. Yaşadığımız birçok güzelliğin sonu zorunlu getirilince yaşananlara yalanmıydı diye sorduk, cevap alamadık. Gölgeleri asılları ile kıyaslayarak yanlışlar yaptık. Geçmişin gölgesinde kaldık gerçekleri göremedik. Kendimizle ilgili birçok şeyi aşarak yaşadığımız güzellikleri devam ettirebilmek için çok zorladık belki de şansımızı. En çok da paylaştıklarımız iz bıraktı yüreğimizde. Bazen dar geldi her yer, duramadık hiçbir yerde. Kalabalık ortamlarda öylesine yalnız kaldık ki ne dinleyebildik ne konuşabildik. onun için sevdiklerimizle birlikte ve huzurlu bir yaşam için uzaktan bakmalı hergeçen yıllara diyorum...
Her şey kötü gidiyor gibi hissettiğinizde, yapabileceğiniz güzel şeylerden biri de durmamak, duraksamamaktır. yeni şeyler aramaya, araştırmaya, öğrenmeye ve en önemlisi yapmaya devam etmektir. kısacası: dengemizi sağlamak için, gitmeye devam etmektir...
konuşacak bir şey olmadığından değil konuşmaya çalıştığımız şeylerin anlaşılmaması karşı tarafın seni anlamamasıdır. içimizde zamanla bunlar birikir suskunluğumuzun çığlıklarıdır oysa.susuyorum çünkü teslim oluyorum yalnızlığıma. yüreğim yavaş yavaş susmayı öğreniyor.
Sadece bundan sonra kimse onun sesini duymayacak ve bundan sonra kimse, onun tarafından sevildiğini öğrenemeyecek içimdeki suskunluğun çığlıklarını kimse bilmeyecek...
hepimizin bildiği kansere sebep olan çok fazla şey vardır. Örneğin: cep telefonları, baz istasyonları, organik olmayan sera ürünleri, kışın yakılan ve etrafa yayılan yakıt külleri ve artıkları, su kirliliği,zararlı güneş ışınlarıdır. Ya bilmediklerimiz ve her gün maruz kaldıklarımız kansere sebep olan şeylerdir. evimizdeki yanan lambanın dahi bize kansere sebep etkenlerden biridir. her gün izlediğimiz televizyon, şampuanlar, giydiğimiz baskılı kalitesiz t-shirtler, alkol alımı, baz istasyonları sağlığımızı tehdit edenler arasındadır.
şeytanla işbirliği yapan patronun karşısındaki ezilen ve haksızlığa uğrayan elemanın aklından geçen cezadır. patronların çoğu evlerde yaşarlar, maddi varlıklarını, sizin dibe çekilen yemek çeklerinizden, yol paranızdan, eksik yatırılan sigorta primlerinizden ve yıllık yüzde 3lük artış yaptıkları maaşlarınızdan arttırarak almışlardır. Görüldüğü üzere tutumlu kişiliklerdir.bazıları da insan ırkıyla yakın olmayı sevmezler, unutmayın geçmiş alışkanlıklarını yaşatmayı severler. Yani sizler onun toprağı üzerinde ona hizmet eden kölelerden fazlası değilsiniz. çalışanlarının güneş doğmadan ofise gelmelerini ve güneş battıktan sonra ofisten ayrılmalarını isterler. hakkını aradığında kılıfına uydurarak seni işten çıkarırlar. bu kişilerden hiç bir şart altında asla merhamet beklenmemelidir...
her şeyin karşısında sessiz kalan, ağırbaşlı, sözden çıkmayan kişilerdir... maço ise tam tersi Laftan anlamayan kişilerdir. Kendilerini dünyanın en mantıklı ve en zeki insanları sanıp, insanların onları anlayacak kadar zeki olmadığını düşünürler. Karşılarındaki insanı asla dinlemez maçolardır...
Kızlar ne çok kılıbık ne de çok maço erkeklerden hoşlanmaz. Yerine göre hareket eden , ağırbaşlı , sade , öz ve akışı konuşan , sadece kendi düşüncelerini değil , eşinin düşüncelerini de önemseyen , ayda bir romantik olan , her şeye evet , her şeye hayır demeyen ideal olanıdır...
öfke duygusal bir tepkidir. öfkeyi doğru şekilde ifade becerisine öfke kontrolü denir. öfke öylesine baskın ve kuvvetli bir histir ki size kimsenin vermediği gücü ve özgürlüğü verir. o anın hakimi odur ve unutmayın insanoğlu bir duyguyu yaşarken aynı anda karşıtı bir duyguyu yaşayamaz. o yüzden öfkeyi sevgiyle yeneceğiz. bizlere göre, sorunlarla büyümüş olan bir yetişkini düzeltmeye kalmak, bebeklikten yetişkinliğe doğru uzanan çocuk büyütme macerasında hepimizin çocuklarımızı yetiştirirken yaşadığı çeşit güçlüklerle mukayese edildiğinde, çok daha kolay zor bir iş. ağaç yaşken eğilir. burada son derece geçerli bir atasözü galiba. hepimize sabır ve sevgi sayesinde her türlü öfkenin kontrol edildiği bir dünya diliyorum.
toplum içinde aynı çizgide olmayan, davranışları ve yargıları toplumda uyuşmayan garipsenen, anlaşılmayan hareketler sergileyen ve çoğunlukta istenmeyen dışlanan kişidir...
erkekler kadar hiç kimse büyümek istemez.çünkü büyüdükçe o güzel şeylerin kokusu, git gide hafiflemektedir onun için büyümek istemezler... kadınların erkekleri halen çocuk olarak görmesinin nedenleri: sürekli şefkat beklentisi, son karar anında sözün kadına bırakılması sorumluluğun kadına devredilmesi durumu, muzip kişilik, yetişkinlikte dahi oyun oynamaları durumu, kendi kendilerini doyurma kabiliyetlerinin olmamasıdır...yazdıklarım kadınlar üzerinde arza yapan şeylerdir.kısacası hem siz biz. biz insanlar hiç bir zaman büyümedik, büyümüyoruz ve büyümeyeceğiz. eğlenmek ve mutlu olmak için gereken de zaten bu. sadece oyuncaklarımız biraz daha pahalı oldu. erkekleri büyümedikleri için eleştirmek kolay, bence bayanlar eğlenmek için bizimkiler kadar iyi oyunlar seçmediniz. mesele, bu kadar eğlenebiliyor oluşumuzu kıskanmanız olabilir mi acaba...
faydasız dostlar, önemsiz sevgililer birlikte olup onları hayatından çıkaramadıkları zamanlardır. hayat fazlasıyla kısa, o kadar kısa ki asıl yapmak istediklerimiz için çoğumuzun gerçekten vakti olmayacak, bu kısıtlı zaman içinde birde gereksiz insanları hayatlarımızda tutmaksa inanın bizi daha da yavaşlatacak ve hayata yetişmemizi engelleyecektir.mantığımız ve vicdanımız hep yarış içinde ve kararsız olacaktır . bu bize ileriye götürmeyip hatta mutsuz birisi olarak yaşamak zorunda bırakacaktır. şimdi yazmış olacağım faydalı cümleler basit hayatımıza yön verecektir.
kişi iyi bir sevgiliyse , o yanınızdayken hayat daha hafif olmalıdır.
kişi iyi bir dostsa, sizi bulunduğunuz noktadan ileri götürmeli.
kişi iyi bir insan ise, sizin başlı başına özgür ve bağımsız canlı olduğunuzu anlamış olmalıdır....
hayatımızdaki kişiler bunları vermiyorsa veremiyorsa faydasızdırlar...
karşındaki kişi seni eskisi gibi arzulamadığıdır... çekici, gelen şeylerin artık eski önemini yok olmaya başlıyordur. iki taraf için de çok kötü bir histir.hanginiz yeni bir aşk yaşamak istemezsiniz ki? Bir bahar akşamı oturmuş içkinizi yudumluyorsunuz, sağınızdan çok hoş biri geçiyor, mutlaka daha önce yaşamışsınızdır onu nasıl da merak ediyorsunuz değil mi? o yeni dudakların tadını, o tenin kokusunu... espiriler yaparak tekrar birini güldürmenin verdiği mutluluğu hanginiz özlemiyor? Sıkılmak bize aslında ne olduğumuzu hatırlatan bir uyarıdır, asla görmezden gelinmemelidir. Bizler sadece mutlu olmaya çalışan varlıklarız.
Sıkılmak sizi, koltuk üstünde sevgilinizle cips ya da dondurma eşliğinde film izleyerek ölmekten kurtarmaya çalışan dürtünüzdür.
HanSıkılmak bize aslında ne olduğumuzu hatırlatan bir uyarıdır, asla görmezden gelinmemelidir. Bizler sadece mutlu olmaya çalışan insanlarız... Öyle ya da böyle her ilişki biter.(kedinizle olan ilişkiniz bitmez karıştırmayın) Umarım bittiğinin farkında olursunuz...
mehmet tombuloğlu'nun şiiridir...Şu an için keşke diyebileceğim tek durum belkide.
Şimdi çocuk olsaydım,
Kesin markete gider bir dondurma alıp yerdim.
Ya da çok sevdiğim bir bilgisayar oyunu oynardım.
Belki bir de çizgi film izlerdim.
işe yarardı yine eminim.
Çocukken mutlu olmak için yapabileceklerim benden bu kadar uzak değildi.
iyi kötü bir şeyler yapınca geçer giderdi.
zaman onları benden yavaş yavaş uzaklaştırdı
bunu da atlatırsam yarın nasıl geçecek diye
ben görmeden geçsin istiyorum zaman...
katlanıyorum hala,
azalan bir ümitle geçecek diyorum yinede,
asla geçmiyor
her şeyi akan zamana bırakıyorum
buda geçse
yarın da iyi olmuyor...
insanları hayvanlardan ayıran tek fark; insanların düşünme yetkisine sahip olmasıdır. örneğin: karıncalar yalnızken aptal gözükürler fakat topluluktayken gayette çok zeki gözükürler. insanlar tam tersine yalnızken zeki topluluktayken aptal olurlar...
sayfaya girildiği zaman saatlere yenik düşmek gözlerinizin takip etmekten şaşı olup; boynunuzun ağrıdığını hissetmektir.kimin ne hakkında yazdığını takip etmek,yeni bilgiler öğrenmek, bazende saçma sapan şeylere gülümseyerek bağımlı olmasıdır...
Kelebeğin bir günlük ömrü değerlidir... çünkü yarını yoktur doğduğu günü doya doya yaşamaktır... en iyi kariyer sahibi olmak, tükenmeyecek servet vs hep hayal ederiz... ama ulaşamayınca hayal kırıklarıyla devam ettirir en çok da şanssızlığımıza lanet ederiz.... mutlulukları üç beş dakika üzüntüleri bir ömürboyu taşırız... bize verilen hiçbirşeyin değerini bilmeyiz... olduklarımızla değil olamadıklarımızla, keşkelerle ve pişmanlıklarla bir ömür yazık ederiz... ömür geçer gider oysa ki kelebek gibi yaşamak nefes aldığımıza bile şükrederek yaşamaktır...
insanın güzel şeylere sahip olabilmesi veya küçük şeylerden mutlu olabilmesi için kişinin de çapa göstermesidir...her zaman hayat bize gülmez artıların yanında eksilerde olacak elbet yarının ne getireceğini bilemeyiz...
Var olan birlikteliğin dışında üçüncü kişi ile yaşanan duygusal ve fiziksel bir ilişki sonucu ahlaki değerlerin dışına çıkılmasıdır... Aşık olmaya aşık olanlar ise, bittiğinde hala beraberlikleri sürüyor ve ayrılmaya cesaretleri yok ise risk almaya başladığıdır... Çünkü kişi, yaşanılan o hoş duyguya bağımlı olmuştur...'' Ne yaparsak yapalım bu duygu asla bitmeyecek '' çaresizliği ve umutsuzluğudur...
kendini anlatmak için konuşmak gerekirdi... yazmaksa zaman isterdi.. ikisinin ortak yönü ise, yanlış anlaşılma ihtimali yüksekti... herkes konuşur çizgi filmlerde eşyalar, hayvanlar bile... ama anlayamadım ki ''konuşmak '' bizim için tehlikeli bir kelimeydi...
Güzel olmak için çok düzgün bir fiziğe sahip olmak zorunda değilsin. Ne kadar kilon olduğu veya cildinin durumu hiç önemli değil. Çünkü güzellik kavramı zaten her kişi içinde barındırır ve sende buna dahilsin. Güzel görünmenin en iyi yolu doğal ve rahat olmaktan geçer. başını dik tut omuzlarını da at geriye, şimdi kendini daha iyi hissedeceksin tabii gülümsemeyi de eksik etme! gülümsemek senin havanı değiştirecek sana bakanları da mutlu edecektir.
içler acısı durumdur. satsan 20 lira etmeyen telefona her ay azami 10 lira kontör almak insanın içini acıtır.
(bkz : 50 bin liralık araca bir depo dolusu benzin almak) *