ohh şırnak düşmüyormuş rahat uyuruz bu gece. birçok evden askere , polise ateş açılıyorsa o şehir zaten düşmüş demektir. adı pkk olmayınca barış kelebeği mi oluyor bunlar? ydgh dediğin şey şehirde zaten ve gayet silahları var ve askere polise saldırıyorlar. vurup öldürünce de siviller öldürülüyor diye yaygara koparıyorlar. terörist dağda olsa bilirsin bu adam bu kıyafetle dağda ve terörist. şehirde olunca kim terörist kim değil belli olmuyor. aslında belli de belli değil.
pkk ya güvenmeyen insandır. daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük verilen son 3 4 senede görülmüştür ki pkk dağdan şehre inmiş, yığınak yapmış, kendi yargı sistemini, vergi toplama sistemini kurmuştur. bunları desteklemeyen kürtlere baskı yapmıştır. hdp eksenli partileriyle bölgede eskiden bu kadar oy alamıyorken şimdi zorla veya hileyle bu kadar oy almıştır. zor bir şey değil açın ysk sitesini seçim sonuçlarına bakın. doğuda güneydoğuda köylerde kaç tane seçmen varsa hepsi hdp ye oy vermiş görünüyor ? normal mi bu sizce ? hiç mi farklı düşünen biri yok. tek bir yer olsa yine neyse olabilir diyeceğim. neredeyse bütün köyler, ilçeler aynı durumda. o yüzden pkk ve yandaşlarının istediği aslında bağımsızlık, şimdilik özerklik falan filan.
15 ağustos akşam saatlerinde başlayan 16 ağustos itibariyle de evlerden bile polise, askere ateş açılan saldırılardır. medyada tek haber bulamazsınız. çünkü ülkede her şey sütliman gibi gösterilir veya maçlar konuşulur. uyuyalım bakalım ne kadar daha uyuyacağız ülke olarak.
kafasını kuma gömmüş halktır. 18000 tl si olup 18000 tl si olmayan anne babaların bu gece nasıl uyuduğunu düşünmeyen halktır. 22 yaşında pmyo dan mezun olmuş gencecik çocukların şırnak'a hakkari'ye diyarbakır'a şanlıurfa'ya doğru düzgün tecrübe sahibi olmadan gönderildiğini ve bu çocuklara korunaklı lojman dahi tahsis edilemediğini bilmeyen ve bütün bunlara hiç sesi çıkmayan halktır. tek derdi futbol müsabakası ve yarın hangi sahilde denize gireceği olan halktır. malesef çok kötü günler bekliyor bizleri.
önce bir doya doya risk budur demek isterim.
sonra ses çıkar efenim. ahşap evde bir taraftaki tıkırtı, kıpırtı, bızırtı, cızırtı diğer taraftan gayet duyulur. ev ahalisini huzursuz eder veya huzurlu eder. orası evine göre değişir.
hem zaten betonarme yapılarda sevişmeyi öneriyor haber bültenleri. oysa betonarmede hiç sevişmedim ben, demiş şair.
penaltı atışının kurallara uygun olmadığı gerekçesiyle yeniden attırılması olayıdır.
bugüne kadar penaltı atılırken gördüğümüz kural ihlalleri kalecinin topa vuruştan
önce cizgiden öne çıkması ve ceza sahası dışında bekleyen diğer oyuncuların topa
temas edilmeden ceza sahasına girmesidir. bu iki durumdan biri veya her ikisi
gerçekleştiğinde o penaltı atışının tekrarlanması gerekiyor.
bugüne kadar kaleci vuruştan önce ileri çıktı diye penaltının tekrar edildiğini
çok hatırlamıyorum ama diğer oyuncuların ceza sahasına girmesi dolayısıyla penaltının
tekrar edildiğine yönelik yığınla örnek var. aslında mantıklı olan kural bence mantıksız
olarak uygulanıyor. çoğu kez gol olan atışın bile oyuncular ceza sahasına girdi diye
tekrar edildiğini görüyoruz.
halbuki gol olmuş atışın yeniden attırılması çok saçma bir olaydır. zaten ağlarla
kucaklaşmış topu sırf oyuncular içeri girdi diye yeniden beyaz noktaya koymak gereksiz
bir gerilimdir. kuralların burada penaltı atan takımı koruması gerekiyorken bu kural
sayesinde penaltı atan takım o avantajından avanta vermek zorunda kalıyor. penaltı
atan oyuncu daha ağır bir sorumluluğun altına giriyor. çünkü düşündüğü köşeyi kaleciye
bildirmiş oluyor.
istenirse kötü niyetle de kullanılabilecek bir durumdur bu. bir maçın sonları olduğunu
düşünelim. dakikalar 80 küsür. rakip takım penaltı kazandı ve cezalandırılan takımda
da sarı kart gören oyuncu bir veya iki kişi. penaltı atılırken sarı kartı olmayan
oyuncular her vuruştan önce sırayla ceza sahasına girer diye o atışın birkaç kez
tekrar edildiğini düşünelim. bu oyunu soğutmuş ve penaltı atan takıma karşı bir
konsantrasyon kaybı olmaz mı?
fifanın bir an önce bu kuralı gol olduğunda uygulanmaz şeklinde düzeltmesi gerekiyor.
bu şekliyle penaltı atan takım sırf dengesiz bir rakip takım oyuncusu ceza sahasına
girdi diye yeniden atış yapmak zorunda kalmaktadır.
köyde dedemlerin uyguladığı yöntemdir. adamlara saat zaten namaz vakitlerini ayarlamaktan başka bir işe yaramıyor. yatsıyı kılıp yatıyorlar. gündüz de gün ışıklanınca kalkıyorlar. geçinip gidiyorlar güzelce.
biz de şehirde tasarruf edeceğiz diye çırpınıp duruyoruz.
burç yorumcularının ısrarla aşk hayatınız çok iyi dediği burcumdur. ben de buna karşın diyorum ki ya beni yanlış yazdırmışlar, ben bu burçtan değilim ya da bu burçlar aslında tutarsız, birilerinin ürettiği saçma sapan şeyler.
lisede arkadaşım bir kız için bunu söylemişti. "onu sevdiğimi nerden anlıyorum biliyor musun? diğer kızları düşününce sikim kalkıyor. bunu düşünce böyle bir şey olmuyor" demişti.
şimdi şunu düşündüm. eğer kadın tenine değmemişseniz doğrudur bu teori. platonik, uzaktan sevmelerde ve kadınlara uzak kalmış bünyelerde hak verilebilecek söylemdir. ama bir kere kadın teninin tadına varmışsanız yatak erkeği olmuşsunuz demektir. sizin pipiyi durduracak hiçbir şey yoktur.
kültürel bir unsurdur. amacı evlenilen kişinin kafasını kırmak değildir tabiki. zaten o elma bıcakla parçalanmış olarak atılıyor. atan kişi de beyzbolda topu vuruş yapacak adama atar gibi atmıyor. yavaşça bırakıyor gelin hanımın kafasına. anlamından emin değilim ama vurursa damadın vuramazsa gelinin sözü geçer gibi bir şey olabilir.
güzel bir kız yüzünden yıllarını boşa harcamış ve mutluluğu bulamamış bir erkek olabilir. o olaydan sonra hayat felsefesini değiştirmiş ve çirkin kızlarla takılmaya başlamıştır. nereden aklıma geldiyse kemal sunal ın şu yağmurun ne zaman yağacağını bilen adamı oynadığı, sonradan ermiş zannedildiği filme vardı böyle bir adam. türk sinemasında dayak yiyen adamların en marjinali - adını şimdi unuttum- hapisten yeni çıkmış köyüne gelirken benim burada yazdığıma yakın cümleler söylüyor ve köyün en çirkin kızını alıyordu.
kendini kabak gibi hissetmene vesile olabilecek eylemdir. teslim olmadan önce kendini acayip hissedebilir insan. sokaklarda saçları uzun insanları görüp gıpta ile bakabilirsiniz. yalnız teslim olduktan sonra oradaki herkesin sizin gibi olduğunu görünce rahatlarsınız. zaten oraya gittikten sonra saçını başını düşünecek durmunuz olmuyor.
ttnet in 8 megabite kadar hızlı internet kampanyasına dahil olmamızdan sonra ev ahalisi olarak sıkça başımıza gelen durum. zira bu bağlantıda 15 gb lık kullanım 8 mb hızıyla yapılmakta olup 15 gb dolduktan sonra internetin hızı 512 megabayta düşüyor. yani anlayacağın attan inip eşeğe biniyorsunuz. hele bir de internetin hızı 1/16 oranında azalmışken ev arkadaşlarından biri film indiriyor diğeri de youtube de video izliyorsa sen sözlükteki başlıkları açmakta zorlanırsın.
sizin okuduğunuz duayı ya da sureyi şaşırmanıza sebep olan amcadır. bir iki defa şaşırdıktan sonra kesin çözümü o amcayla beraber okumaya başlamak ve devam ettirmektir.