erdoğan sizin "dezenformasyon" "çarpıtma" diye yırtındığınız videoda evladını kaybeden ve "vatan sağolsun" diyen babalardan bahsediyor önce. yani "bunlar da var" diyor.
sonra da evladı ölünce "vatan sağolsun" demeyip hesap soran babalara geçiyor ve onlar için "böyle karakteri bozuk olanlar da var" diyor. yani ortada ne çarpıtma var ne dezenformasyon. her şey açıkça ortada. sadece çiftdüşün olayını çok yanlış anlayan ak troller var. bir de küfürleri bana iade ediyormuş mazlum ve mağdur kardeşim benim, eşşeğin sikini et tamam mı?
bir de zaten konuşmanın her bir cümlesi ayrı bir rezillik, cımbızlama yapmak bile gereksiz ki.
tanımımı yapayım, henüz var olmayan sığınmacılardır.
bir de olaya bu açıdan bakalım, bir beyin fırtınası yapalım. acaba biz ülkemizdeki iç savaştan kaçıyor olsak bugün suriyeliler ile aynı durumda mı olurduk? avrupa bize sahip çıkar mıydı, macarlar ve yunanlar sınır kapılarını sikertmemize izin verir miydi? ya da biz savaştan kaçmamıza rağmen aklımız şeyimizde olup da en az üç çocuk mu peydahlardık?
umarım sadece benim farkında olmadığım bir gerçektir.
- eğitim sistemi tam bir rezalet. insanı eğitmekten ziyade "arzu edilen vatandaş" yani bir nevi koyun yaratma ideolojisi benimsenmiş. öğretmenler boşvermiş, öğrenciler şımarık yetişmiş, müdürler ve müdür yardımcıları akpli... anne motor baba öküz, kızımız kezban oldu üzgünüz. erkeğimiz de kamil oldu, onun için de üzgünüz.
- sıcak para ile dönen ekonomi artık dönmüyor. çünkü sıcak para diye bir şey kalmadı. tarım ve hayvancılık çökmüş durumda, kapanacağını belirttiğimizde "siktir lan, ülke batar o fabrika batmaz" dediğimiz fabrikalar batmaya başlamış. dünya devleri türkiye pazarından zararına çekilmeye başlamış. ülkenin toplam servetinin tamamı nüfusun %1'inde toplanmış, geri kalan %99 can çekişiyor. üstelik %1'lik kesim de bu servetten zırnık koklatmaya niyetli değil. bu durum kaosu beraberinde getirir. o pastanın en azından bir dilimini seve seve paylaşacaksınız yoksa aç kalan halka yem olursunuz.
- spor denince aklımıza futbol, futbol denince aklımıza başarısızlıklar, şerefli mağlubiyetler, doping ve şike skandalları geliyor. atletlerimiz dopingli, futbol maçlarımız şikeli, ligimiz dandik, milli takımımız letonya ve izlanda gibi adı sanı duyulmamış takımlara yeniliyor. andorra, malta ayarında bir takım haline gelmiş. insanlar artık milli maçları milli bir heyecanla izlemiyor. milli şuurumuzu yitirmişiz.
- televizyonlarda birbirinin karbon kopyası siktiriboktan aşk dizileri, saçma sapan yarışmalar, hükümet yanlısı atv ve trt dizileri, taraflı haberler, baskın yapılan yayın kuruluşları, çok bilenin değil "çok yalayanın" kazandığı tartışmalar ve tartışma programları... 2 senedir televizyon izlediğim anların toplamı tahminimce 1 ayı (30 gün - 720 saat) geçmez. eksikliğini hissediyorsam şerefsizim.
- sıcak para demişken, gelen bütün parayı "inşaat ya resulullah" diyerek betona gömdük resmen. bu durum bence şuna benziyor; siz her yumurtasından 1000 tl kazandığınız altın yumurtlayan tavuğu kesip 1 milyon tl'ye satıyorsunuz. gelen bu parayla da üretimi değil tüketimi teşvik ediyorsunuz. sonra da 1 milyon tl suyunu çekince zik gibi ortada kalıp zırıl zırıl ağlıyorsunuz. e kesmeseydin kardeşim.
- dış ilişkilerimiz tamamen bitmiş. "türk'ün türk'ten başka dostu yoktur *" sözü gerçeğe dönüşmüş. sıfır sorun politikasının sonucu sıfır komşu olmuş. yurt dışına turist olarak çıkmak isteyen sıradan bir türk genci bile teröristlikle yaftalanıp sınır kapılarında didik didik aranır olmuş. türkiye artık dünyada afganistan, pakistan gibi ülkelerle eşdeğer tutulmaya başlanmış. işte bu akp zihniyetinin başarısızlığıdır.
- dünyada belki de halkından bizimki kadar korkan başka bir hükümet yoktur. bu hükümet resmen 15 yaşındaki bir çocuktan korktu lan, bundan büyük acizlik var mı? hükümetin kolluk kuvveti olan polisler kaç vatandaşımızı öldürdü, kaçını yaraladı ama hepsi göstermelik cezalar aldı (kimisi onu bile almamıştır muhtemelen). bir sırtlarının sıvazlanmadığı kaldı kahpe çocuklarının.
- biliyorsunuz ki akp dönemiyle beraber türkiye "muhafazakarlaşma" dönemine girdi. ya da en azından bu dönem hız kazandı. fakat biz muhafazakarlığı bile yanlış anladık. dini bütün pisliklerimizi örtmek için bir paravan olarak kullandık. türbanı günahlara karşı bir kask olarak taktık. televizyonlarda nihat hatipoğlu, cübbeli ahmet hoca, yusuf bilmemkim gibiler halka palavralar anlatıp paraları cukkalarken annelerimiz ve babalarımız "helal hoş olsun" bile dediler. islam'da yeri olmayan ve adına "tasavvuf" denilen sikimsonik anlayış benimsendi, bir zamanlar bilim ve sanatın merkezi olan islam coğrafyası artık terör ve gözyaşının merkezi haline geldi. bizim de sonumuz aynı olacak, sadece nato'dan şutlanmamıza bakar.
- yıllarca bitirilemeyen (daha doğrusu bitirilmek istenmeyen) pkk terörü son zamanlarda iyice hız kazandı. akp ve mhp'nin yegane oy deposu haline geldi. üstelik bu dalyaraklar hala chp'yi utanmadan pkk ile yan yana gezmekle itham edebildiler. bunların meclisteki uzantıları (hdp) kadar siyasetten anlıyor olsaydınız zaten pkk diye bir şey kalmazdı.
- suriyeli mülteciler artık mülteci olmaktan çıktı, vatandaş haline geldi. zaten araplığa meyili olan halkımız iyice araplaşmaya başladı. üstelik bunlar avrupa'nın da başına bela olmaya başladı. o üç yaşında cesedi kıyıya vuran çocuğun vebali akp'nin ve ona oy verenlerin boynunadır. biliyorum hiçbirinizde vicdanın kırıntısı bile kalmadı ama bu devran dönünce çoğunuz dansöze dönüşeceksiniz. bakın ahmet altan bile nasıl çark etti, diğer liberaller nasıl çark etti, yıllardır karı-koca gibi oldukları cemaat bile nasıl çark etti. ulan oğlum en azından ertem şener gibi olun, ciğerimi yiyin. o adam erdoğan'a sırılsıklam aşık, her saniye onu arzuluyor ve bunu da korkusuzca dile getiriyor. en azından dürüst. yani dürüst değil de samimi.
şimdi size soruyorum, bu ülkede iyiye giden bir şey kaldı mı?
şahsi hesabına 700 milyon dolar yatırdığı, başka bir deyişle 700 milyon dolar yolsuzluk yaptığı için başkent kuala lumpur'da yapılan eylemlerde başbakan najib razak'ın istifası isteniyor:
bizdeki para sıfırlama ustalarının götünü bile silmeye tenezzül etmeyeceği miktarda para yüzünden başkent kuala lumpur birbirine girmiş. vay baboooo...
ekşiciler chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu'yu, inciciler de ldp genel başkanı cem toker'i ikna etmeyi başardı. uludağ sözlük'e kim konuk olur acaba?
kişisel not: aman diyeyim malum kişi olmasın da...
insanın ruslara karşı yarım gramlık sempatisini bile bir çırpıda bitiren, "atom fiziğine de, profesörüne de, sütun bacaklı tatyanalarına da, putin'ine de lanet olsun" dedirten faktördür.
böylece bilim sanayi ve teknoloji bakanı fikri ışık aynı klasmanda yiğit bulut, yavuz bingöl ve "başbakan bizim için ikinci peygamber gibidir" dedikten sonra partiden ihraç edilen şaşkın bakanı (adını unuttum) geride bırakıp trollükte zirveye yerleşmiştir. bakalım kendisini zirveden indirebilmek için kim ne kadar iğrençleşecek.
"the naked russian pirate" olarak da bilinen, çok eğlenceli bir abimiz. zikini daşşağını sallayarak yaptığı figürler sayesinde en komik internet meme'leri arasına girmiştir. en komik iki şaheseri için:
beni hiç olmadığı kadar korkutan, olağanüstü bir durumda yırtık dondan çıkar gibi çıkıp sizin, benim ya da sevdiklerimizin kafasını kesebilme potansiyeli taşıyan orospu çocuklarıdır.
bunların inandığı dine inanmamaya, küfür ve hakaretler yağdırmaya devam edeceğim. "ama gerçek islam bu değil" diyenler bok yesin.
zaman zaman farklı yerlerde kendini gösterebilen terör çeşididir.
bir fast food zincirinde kendi halinde oturup yemek yiyen insanlara katil imasında bulunmak, sözlü tacizle insanları rahatsız etmek, "elinizde kan var" demek ne büyük bir saçmalıktır! aşağıdaki videodaki charlie'nin veganlarına hem kızdım, hem de bu kadar gerizekalı oldukları için acıdım mesela:
not: bu entry bir tabak tekirdağ köfte + cappy kayısılı meyve suyu eşliğinde girilmiştir. veganların şerefine hüpletiyorum köfteleri. *
adına gençlik ve spor bakanlığı dediğimiz siktiriboktan oluşumun gençlerin sağlığını düşünerek (!) almış olduğu karar. tüm dünyada e-sporun gün geçtikçe popülerleştiğini, büyük turnuvalar ve paralar döndüğünü bilmeyen bademlerin icraatı. nedenini hâlâ anlamış değilim. herhalde nidalee, miss fortune, ashe, lux gibi iri memeli hatunlar abdestlerini bozmuştur. birazdan spotflux indirip deneyeceğim bakalım.
kafasına sıçtığımın çomar zihniyetine göre türkiye'de mümkün olmayandır. şimdi bir otobüse bindiniz, şöförün milimetrik alanları bile görüp ''arka tarafa geçin yer var'' deyip her durakta en az 10 yolcu almasından dolayı otobüs tıklım tıklım. şimdi böyle durumlarda erkeğe yapıştırılan bir lakap var ''fortçu'' diye. evet bu tarz magandalar mevcut, varlıklarını inkar etmiyorum. fakat bir de fortçu zannedilmekten ölümüne korkan, kolunu bacağını nereye koyacağını şaşıran erkekler de var. her erkek her daim seks yapmaya hazır yarı otomatik tüfek değildir, bunu bilin.
neyse. yine daha önce götüm avuçlanmıştı başka bir orobüste. üstelik bunu yapan kıza dönüp baktığımda bana öyle pis bir bakış atmıştı ki sanki gözleriyle ''sus yoksa otobüsü ayağa kaldırır, adını sapığa çıkartırım'' diyordu. bu sefer başka bir kız biraz daha ileriye gitti. otobüs malum, tıklım tıklım. ben yine önümdeki kıza minimum temas için çırpınıyorum. ''biri yerinden kalksa da anında koltuğuna çöreklensem'' diyorum, çünkü kızla aramda sadece birkaç santim var. böyle bir durumu ''fırsat'' olarak görecek kadar barzo değilim, rahatsız oluyorum kızdan. çünkü kız ara sıra götünü bana sürtüyordu. hayır istemsiz olarak yaptığı bir şey değil bu, ya da otobüsün hareket etmesinden dolayı yine istemeden yaptığı bir şey de değil. bildiğin sürtünüyor yahu. utanmasa twerk yapacak. zaten bütün camların kapalı olduğu, içerisinin cehennem gibi olduğu otobüste terlemeye başladım. strese girdim, koluma bacağıma hakim olmakta zorlandım. kıza ''ne yapıyorsun sen'' desem bana sapık ve fortçu damgalarını aynı anda vuracak. bir de tabii aşağıda pantolonun fermuarını zorlayan bir şey de mevcut. onu da gizlemeye çalışıyorum. böyle bir durumda erkeğin acayip zevk aldığı düşünülür ama ben acayip rahatsız oldum, strese girdim. şimdi bana ibne diyeceksiniz, ibneysem ibneyim arkadaş *, seks robotu değilim ya. bir kadını reddettiğim zaman ya da tacizinden rahatsız olduğum zaman niçin ibne oluyorum. ki benim gibilere bu damgayı vuranlar da yine çoğu zaman kadınlar oluyor. tabii, onlar tacize uğrayınca şerefsizlik * oluyor ama erkek tacize uğrayınca bu durum ''hoşuna gitmiş'' oluyor öyle mi?
velhasıl, bu ülkedeki çifte standartları gözler önüne serebilen bir olaydır bu. tamam kadınların başından çok kötü olaylar geçiyor, gün içerisinde yüzlerce barzo ile muhattap olmak zorunda kalıyorlar. bunları inkar etmiyorum. fakat roller tersine döndüğünde de erkekler en az kadınlar kadar olumsuz etkileniyor böyle durumlardan. ''nasılsa taciz olduğunu düşünmez aksine hoşuna gider, gitmezse de sapık diye bağırır rezil ederim'' zihniyetine sahip gerizekalılar da mevcut bu ülkede.
not: dikkat ettiyseniz entry boyunca kendimden bahsetmedim. gayet sıradan, her açıdan ortalama bir erkeğim. tipim de idare eder, vücudum da idare eder, maddi durumum da. aşırı iyi ya da aşırı kötü bir özelliğim yok.
rusya'da 1000 memeye elleyen adamdan sonra 20 küsür yaşındaki, hayatında hiç öpüşmemiş, bir kızın elini tutamamış bakirleri iyice hayata küstürecek olan adamdır. buradan izlenebilir:
2014'e sayılı günler kala hâlâ serdar ortaç dinlerken kendinden geçen, kişiye kendi müzik zevkini bile sorgulatan insandır.
''sana ne herkes istediğini dinlehuehuehue...'' devam edemedim kusura bakmayın. serdar ortaç ulan bu. serdar ortaç dinlemenin özgürlüğü mü olurmuş?
bu arada özellikle ''insan'' diye belirttim. bu entry herhangi bir cinsiyete yönelik eleştiri veya hakaret içermemektedir. tabii serdar ortaç dinlemediği müddetçe *