bir alexander payne filmi. gösterimi için birbirinden münferit iki tarih duyduğum için bilir kişi olarak tam bi' şey yazamıyorum. artık bekleyip görülecek.
küfür yok argo yok, yokolu yok bu tiplere zira sövsen akıllanmaz dövsen adam olmaz...
evvela, aşk yok ilişki yalan yokuşundan tırmanın hele bir. peşi sıra karşınıza çıkan soldaki cıvık mahallesinden sola kaydırın gövdenizi, kaypaklar hanından da geçtikten sonra dönekler kıraathanesinde dengesiz vücutları seyre çıkalım canlarım...
öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kaypaklık için ten, ırk, cinsiyet ayrımı yapılmadığı gibi yaş ayrımı da yapılmıyor. kaç yaşında olursak olalım, zor değil bunlarla karşılaşmak. 18 yaşında olan da aşktan algısını laçkalaşmışlığa çevirebiliyor, 30 yaşındaki kocaman insan da... karşılaştığım yerde soracağım neyle ürediklerini de, artarak çoğalıyorlar kezâ.
uzun ilişki denen bi kavram vardır, kangren ilişkiye çevirir kendini -yılların yıpranmışlığıyla- işte bu ilişkilerde çok daha görülür.
''bir ayrıl bir barış, sonra tekrar ayrıl. hoop, şimdi başa dön. şimdi son bir kez de benim için ayrıl. hop! son kez daha tekrarla'' portleri çerçevelenip asılmıştır her sokak girişine onlar için. nereye baksalar, çapları kadar yalama (daha uygun bir kelime bulamıyorum) haline gelmiş ilişkiyi yaşatırlar.
yıllar yılı bir sevgiliniz olsun, küsüratlı atıyorum ki birini tuttursun; 4.5 yıl gibi görünse de totaline inelim bir de; 2 yıl anca eder. neden? 4.5 yıl içerisinde o kadar çok ayrılıp barışma olayları tekrar etmiştir ki, insan afallamıştır artık. bu nasıl sevgi, bu nasıl bir uzun ilişki soruları alenen haiz olur olaya.
gel gelelim, aşkın bunlara uymayan bir tanım olduğuna. bir ayrıl bir barış, istersen aşkından uçuşa geç, istersen sevginden at gözlüğüyle 7 gün 24 saat gez. eğer bir kere biten ilişki için geri dönüyorsan, hayatın hatalarını bir sarılışta kucaklamışsındır... kangren olmuş bir ilişki için, ilerlemek için kürek çekerken geriye gitmektir bu aslında. ''kısır döngü nedir? kısır döngü olan aşkın içinden nasıl çıkılmaz?'' soru zincirlerini sorar kendine kişi.
ezcümleyle bu süreçleri en basite indirgeyerek şekil ve şema dahilinde diyaloglara gark etmek gerekirse;
e: aşkım!!!
k: ne aşkı be, aptal!
e: canımsın aslında, geçenlerde kafam çok karışıktı.
k: özledin mi yaniiğ.
e: ehueheu, çok özledim 1 ay geçmeden, buluşalım.
k: hazırlanıyorum hemen.
iki taraftan biri tekrar ayrılır, takriben hangi ayda barışacağı da takvime bağlıdır... budur yani, bu çaptaki insanların aşk ve sevgi algısı budur. ne kadınlar bunu daha çok yapar diycem ne de erkekler, dengesizlik tek başına oluşmaz ne de olsa... iki taraftan biri cinsiyet fark etmeksizin yapabilir. yapar. yapıyordur da.
sen ve ben,
aslında biz.
yaşatamadık aşkı,
şarhoş ettik ilişkiyi saçmalattık,
neden?
öylesine bir gündü,
gelişin gibi gidişin de öylesineydi...
anlatsana
ne zaman gideceksin?
anlatsana
ne zaman savuracak rüzgarın bizi de?
ezberci sevmelerini, ansızın gidişlerini
ne zaman değiştireceksin?
ya da her şeyi boşver,
anlatsana
ne zaman gideceksin?
ya da
neden hep gidicisin?
gönül isterdi ki, evlendirmek olsun fakat 1 karakter sen nelere kadirsin diyerek içlendim yeterince.
ilk olarak düğün sponsoru bilindiği gibi hürriyet olurdu.*
yıllardır, biri tüketicinin derdine deva olurken ''abi'' konumuna gelmiş, diğeri de daha genel dert dinleyicisi olarak ''abla'' konumuna gelmiş.
kezlerce kez, bizim başımızı yiyen yorumlarını birbirine karışarak yapmaları tam bi görsel şölen tadında aslında.* oluşacak olaylar da bu iki sınır bilmez insanın etrafa yardım etme eşiğiyle devam edebilir.
*** soru: güzin abla ve erkan abi biz yeni evlenecek bi çiftiz. hayatımızın seyri yönünden yardımcılarınızı bekleriz...
güzin abla: aşk ve sevgi yaşamın temel taşlarıdır... Aşk heyecan ve arzularla bütünleşmiş olduğundan, bir süre sonra yüreklerden uçup gidebilir acilen evlenin, duygularınızı körleştirmeyin çocuklar. sevgiler diliyorum...*
erkan abi: piyasa çok cansız sakına çocuklar sakına evlenmeyin. kış da geliyor, kiralarda artma olacak, pazarlar azalacak. güzin ablanızı dinlemeyin, onun çok bilgisi olsaydı benimle doğru zamanda evlenirdi zaten. gözlerinizden öpüyorum hürmetler yavrularım...* ***
8-14 ekim arasında düzenlenecek olan festivalde jüri başkanlığının müjde ar'a verileceği söyleniyor. daha doğrusu mustafa akaydın öyle diyor. festivalin afişinde ise emrah yücel'in tasarladığı portakal üzerine konmuş martı figürünün olacağı da yazılıp çizilenler arasında.
bunlarda festivalle alakalı bi' kaç link, tez hayrı görüle.
büyük harf olmayan sözlükte gösterilemeyen olay ki, şöyle izah etmeliyim; adam bi cümle kuruyor 5 kelimeden oluşan misal. lan hepsi mi büyük harfle başlar?
otomat mesaj yollar minvalli ileti giriyor. zaten imlanın ırzına geçeli çok olmuş bu da sıvama süreci diye diye, na her yazdığı kelimeyi büyük harfe bürüleyen canlıdır onun meali.
sonlama editi: durumu açıklayacak en uygun başlık bunu bulabildim. o değilde cidden komik oluyo, yapmayın lan.
aniden uyanan hane halkından kiminin şaşkınca mutfakta yiyecek bir şeyler araması, diğerinin buzdolabının önünde bekleme yapması, koridorda uykusu daha açılmamış birbirine çarpan insanlar ve mideye indirilen tek lokmayla bütün günü geçirme gerekçesi.
ve öyle bir hengameki musluk önünde sıra oluşturma. *
(bkz: sözlük uyandırma timi)* olabilseymiş iyiymiş.
inananların yaratıcıdan başka kimseden medet ummaması konusunda düşülen tezatlık. şöyle ki,
demin haberlerdeki görüntüleri aynen aktarıyorum;
- kredi kartını oruç baba türbesine süren adam portresi. / meali, kredi kartı borcunun bitmesiymiş.
- cüzdanını oruç baba türbesine süren amca portresi. / para gelsin diyeymiş.
- kızının fotografını oruç baba türbesine süren teyze portresi. / kızının kadroya geçebilmesi içinmiş.
inanmak bizi ehl-i delalete götürecekse -ki bunlar oldukça asılsız ve yanlış hareketler- böyle bir eylemi islam dini asla kabul etmiyor.
mübarek bir zatın türbesine gidilecekse de, ilk allah'tan istenmeli akabinden orada yatan zatın yüzü suyu hürmetine denebilir, istenecek olan her neyse.. aksi takdirde -zinhar- şirk koşmaya kadar gider.
islam dini ezbere yaşanmayacak kadar ayrıntıları olan, düzgün yorumlanması gereken bir dindir. bu muhakemede kaş yapayım derken göz çıkarmak pek evla olmayacaktır.
can sıkıntısından, yalnızlıktan girilen sözlükte sorunlar bi müddet unutulmak istenir. akabinden neşeyi bulalım amaçlı şukela butonu tıklanır; bi tane mi komik, bi tane mi yardıran bi replik, komik bi bkz çıkmaz lan?
inadına kasırgaların, çocuklara tecavüz eden adamların videosu, inadına ayrılmış bi adamın sevdiceğine yazdığı ağlarlı entrysi mi çıkar. vay arkadaş, ne olaylar dönmüş denilerek olay mahali hızla terkedilir.
halet-i ruhiyenin derecesine göre yer yer damar, yer yer arabesk, yer yer yare selam yollayan şarkılar minvali.
tanım: bol değişkenli, fırtınaları söndürecek* şarkılarda kendinden geçme senaryosu.
acıklı halin hicaz makamında tanımı*: hasbelkader bahtiyarca bulunan hilal kaşlı gizli sevdiceğe ulaşmak için, interaktif ortamlardan da faydalanmak isteyerek tanışmanın icaplarını, algoritmasını çözmek için yeltenilen durum.
kız tamamdır, görüş alanına da alınmış ve chat ortamından kale fethedilmeye karar verilmiş fakat bi türlü msn istemeye yeltenilemez.
***
olm, lan şimdi abaza damgası yiycez, iyi mi?
laan, istesem mi istemesem mi?
bi çırpıda mı sorsam, cümle arasında mı istesem?
o değil de, not yazıp abaza değilim demeli miyim? ***
iç sesinin insan bünyesinde bıraktığı derin stres, yer yer gerilme, msn ızdırabına küfretme olaylarının zincirleme kasılma tamlamaları.
anneannemin ilerde siz de yalnız kalırsanız deyip hayatın en zor kelimesini yüzümüze vurma hali, yalnızlık.
biz şu an anlayamazmışız, hayat bize güzelmiş ama zamanı gelince herkes yalnız kalabilirmiş.
mevlam sen yalnızlıkla sınama bizi. bi de açlık vardı tabii.
olay örgüsü / öykü içindeki çatışma / doruk noktası (ana çatışma olmalı)/ çözüm /düğüm /serim ki bu dramatik yapıdır.
önerme/eylem/arınma/dramatik durum. tema karakter(ler) dramatik persona. zaman/mekan. diyalog/ ses/ müzik.görsellik.
olay örgüsü ve öyküden sonraki tüm maddeler yazar ve yazarın bakış açısı. ayrıca hepsi tek başına inceleme alanı da olur.
olay örgüsü neden sonuç ilişkisine dayalıdır.oyunun kronolojik zamanına göre düzenlenen eylem örgüsü. olaylari,yazılı metinde geçtiği şekilde bize anlatan yapıdır.
-allahüüü ekber, bismillahhh. durdu...
-devam et.
-allahü ekber allahü ekber. galbim var benim.
-bende de kalp var osman abeyy.
-dayı durdur.
-bende de var, sanki tek sen de var. ehuehehu.
hulki altunç'un 1985 yılında iletişim yayınlarından çıkardığı kitabının adı.
bu başlığı elimin ucuna taşıyan pozisyon, içerisinde kendimi bulduğum bir öykü içermesi. adını yok eden hikaye adı da. maksadı zannımca derin cümleler içinden okuyucunun düşüne düşüne çıkmasıdır.* databeysime yüklediğim müthiş kesitleriyle savunmayı şart koşar.*
öykü dediğinde böyle olmalı, açıktan yazmamalı, serdirmeli okuyucuya önce.
--spoiler--
seni seçmiştim artık. hikayeni de seçmiş oldum böylece.
--spoiler--
başlık tam oturmamış olabilir, elim ayağım titriyor sinirden.*
olay; anneyi memlekette durma gari gel diyip yanına çağırmışsındır. akşam işten dönerken, yemek hayalleriyle kapıdan girersin. yemek yerine seni mutfakta bekleyen ufacık bir not! not ufacık da yazılar kocaman. (gözüm görüyor anne benim!)
--anne notu--
yavrucuğum neriman ablAnlar çağırdı, acil çıkmam gerekti. sen dışardan şipariş et yemek yapamadım e mi. görüşürüz evladım.
--anne notu--
vay annenin yaşattığı ızdıraba... o an neriman ablaya annenizi gasp ettiği için uzun bir selam yollar* zaten 3 aydır dışardan yediğin adreslere tekrardan ulaşır siparişi attırırsın.
onu bunu bırak da neriman abla, gezmeler de boğul inşallah...
birde bu cümlenin soyundan gelen ''anne ilerde seni saraylarda yaşatcam.'' hayali vukudur... eğitim-öğretim hayatı boyunca kurulan hayaller ürünüdür o yaşlarda bunlar.
çocuk; -rahmetli babasının arkasından- işe girince ilk maaşıyla bu dileğini gerçekleştirmeyi bekler.
yıllar sonra, o hayaller kuran çocuğun okulu bitmiş, kocaman adam/kadın olmuştur. iş hayatı da görüldükten sonra itiş-katış, yaşam dertleri bir yana, o verilen söz mıh gibi akıldadır. ve olayı reele taşıyan pozisyon kollanır...
***
- girdiniz oyuna, nickinizi seçtiniz falan feşmekan; odalara dalarken dikkat edin. sadece prolar gelsin yazan odalardan kaçın. *
- kesinlikle tanıdık arkadaşları ayarlayıp oynayın, antreman yapın. yoksa istenilen pası kullanamadığınızda küfür yiyeceksiniz. affı yok, acemilere de yer yok oyunda. adamlar tahammülsüz.
- boş kaleye gol atamadığınızda; ''adam guzia lan'' bağırışlarını duymayınız, her şey acemilik bitene kadardır.
-''olm laq mı var, acemi misin? niye adam gibi oynamıyon?'' soruları sorulduğunda küfür duymak istemiyosanız ''laq var lan, laq'' deyin geçin. *
- kendi kalenize gol attıysanız, kaçın hacım kaçın. ya da fena halde küfürlere hazırlayın kendinizi. adamlar hazırda bekleyip de sövüyor sanki lan, küfür databeysi için birebir haliyle!
- idman var gelin yazan odalara girmeyin, alay için pusu kurulmuş olmalı. ya da bi' şansınızı deneyin, insaflı insanlar çıkabilir.
- hala hiç ilerletemediyseniz, ya adam tutun ya da geride oynayın.
- barça taklidi yapmak için kasanları göreceksiniz, normal karşılayın.
- link yollayıp, laubali konuşan -oyun arasında nasıl da yazıyolar, anlamayacaksın bile- tiplere prim vermeyeceksin. o yolladığı linkler var yaa... neyse hala bu sıkıntı varsa tanıdıklarınla oyna maddesine geri dön hocam.
- biliyoruz ki oyun mhanyak bişii yha... ee bağımlılık da yapıyor. kaçmayın çişiniz, molanız, su içmeniz geldi diye. karşılıklı izin isteyin, öyle bi' oyun ki buna dahi eyvallah denilip bekleniyo. rakibiniz adam misali biriyse deneyin!
- laq var mı diye sorular duyacaksınız, distance kısmından anlayabilirsiniz. ne kadar düşükse o kadar iyi oynanır.
- iş yerinde oynamaya başlanabilir, ilk başlarda küfürlerden yahut acemilikten atılacağınız için, kısa süreli zamanlar değerlendirilebilir. * ***
bir ergenin geçirdiği ve geçireceği bütün psikomanyak evreleri görüzlemekle peydâ oluyor. anneye bağıran, abiye artizlik yapan, ablayı aşağılamaya çalışan yer yer babaya bile ergen kuvvetiyle pöykürmeyi reva gören ergenusgillerden 95'li -ne olursa olsun- isyankar çocuk.
görülen davranışlar madde madde incelenirse şahit olunması kolaylaşır;
erkekse;
-kafa tam bir jöle manyağı yapılarak, okula yönelir. (yaşam tarzı haline gelmiş, jöleli beyin)
-çıkmayan sakallarını traş eden. (yok olm bi şey neyi zorluyon ki?)
-hiçbir kıyafeti beğenmeyip ''anee yea ben bunu giymem, zaten hiçbi şeyim yhok bhenim yea'' diyip her gün pöykürmesi.
-anneden para isteyip babaya gidip ''kız bekliyo bi 50lik at be hacı'' diyecek kadar cana susamışlık.
-yazılı haftası, hasta taklidi yaparak ''hastayım bhen yeaa, gelmeyin üzerime bırakırım okulu yohsa'' tehditleri savuran.
-okulda kendini en karizmatik erkek sanıp her kızın kendisi için öleceğini zanneden.
-''anee bhen bugün başkan seçildim, ösgeler yine beni seçtiler pöfff'' diyerek eve gelmesi.
-her işte en zeki kendini sanması.
-sivilcesi olmadığı halde suratıyla oynayıp sivilcemi sıkıyorum rolü vermek.
kızsa;
-saçlar ya maşalı, ya düzleştirilmiş okula gitmek.(öyle düzleştirmek ki ütüyle bütünleşmek)
-''anee yea ben bunu giymem, gisem de almış bundan yaff'' diye ev halkına asilenmek.
-pembe, mor gibi renklerde ısrarcı olmak.
-okulda bütün erkeklerin kendisi için var olduğunu zannedip, eve gittiğinde abi sorar ''kızım rahatsız eden var mı? saklama bak!'' dediğinde ''yhok yha abi, hiç işim olmaz zaten bhenim.'' diyebilmek.
-sivilcesi çıkarsa ''bıktım bu hayattan taam mı, ane yeaa'' diye isyanlara gelmek.
ortak özellikler;
-bu iki cinsiyette velilerini okulda görmek istemezler! (olm üniversitede zaten gelemiyorlar, neyin tafrası bu,rahat olun.)
-jöleyle ortak bir yaşam kurmak.
-liseyi hiç bitmeyecek sanmak.(öyle artizlenmek ki kendini lisenin sahibi sanmak)
-karşılarına çıkan hiçbir büyüğün onları anlamadığını düşünmek.
-evden kaçma fikrinin hep mantıklı gelmesi.(onlara göre aile kavramından çok gezmek ve arkadaşlarla başka şehirlere kaçmak daha yeğdir)
-ve hiçbir zaman lise formalarına sadık kalmamak.* (okulun forması da neymiş?)
kural mı demeyin, karakter sınırına en uygun kelimeler sekansı işte. aramaya inanmamak böyle bi şey olsa gerek. *
şu kadar yıllık yaşantımızda görüzlediğime göre, erkeklerin otobüsler de, minibüsler de oturma hakları yok hacılar. oturan kişi kalkıyorsa en yakın ayaktaki kadın direkt sahiplenir zaten de koltuğa, bide boşalan koltuğun dibinde erkek varsa yine de oturamaz.
anlıyoruz, kibarlık centilmenlik falan da nereye kadar? olm adamlar da işten geliyo, onların da yorulma sınırları var değ mi? sonra bi anneye sorsanız; ''oğlum otobüste bi dinlenemiyo'' der. ama kendinin de koltuksavarteyzelergrubuna dahil olduğunu unutur. ee oğlu olunca kıymetli tabii. (hamile, sakat, yaşlı vs. insanlarımızı tenzih edizliyoruz pek tabii)
bide öyle teyzeler, kadınlar var ki adamlar boşalan koltuğa oturcak diye yiyecekmiş cinsten bakıp koltuksavarcumhuriyetinin iktidarıymış gibi davranıyolar ya ben anlamıyorum. resmen avını bekleyen aslan misali koltuk boşalmasını bekleyen insanlarımız mevcut, korkuyoruz yapmayın efenim.
giderayak demek isterim ki; o koltuklar hepimizin -hepimiz kardeşiz- arkadaşlar. rahat gelin bi ya. ilerleyelim efenim soldan ortası boş. *
he bide şu pencere kenarı boşalmış mı ne?*
ben bu sabun arama maocerasının şaşkınlığına bi annemde, bi anneannemde tesadüf ettim. anneden kızına bi nesil tabi bunlar. *
hatılıyorum vakt-i zamanının pazar günleri banyo ritüelleri öncesi, banyoda sabun yoksa direkt pencere önüne koşan çocuklardık biz. normal insanlar gibi kilere yahut banyo dolaplarında arazlamalıydı ya bu köpürtme aracını, bizim ki cam önlerinde ararken tükendi.
tuhaf olan nasıl bi huy sardırmışsa belleğime, alış-verişten gelip direkt sabunların ikameti cam önüymüş gibi dizmeye ben de başlamışım. hasbelkader çocukluğumuzu yad ettirmiş sabunlu anılarda. *
kapanışta da, çocukluğumun sabınlarına selam etmek isterim. ***
nam-ı diğer küçürek öykü. sıkıştırılmış, imgelemeden çok sahnelemenin olması yeğ bir tür. kurgunun doruklarda peydah olması illa ki boyutlarda olmalı.
--spoiler--
KiRALIK
Bana önerdiğinizi ben size önerseydim kabul eder miydiniz*
Evet mi? Öyleyse aynı öneri sizi için de geçerli.
Karşılığında ne mi alacaksınız?
Bana önerdiğiniz paranın iki katı.
Hangi silahla mı öldüreceksiniz?
Az önce bana sunduğunuz bu silahla.
--spoiler--
Kadın, ağzının kenarında sallanan soru işaretini, iki parmağıyla tutup dudağını incitmeden, kancayı kırmadan çıkardı. Kağıdın üstüne koydu. Gözbebeğini işaretin altına özenle yerleştirdi.
Soru işareti halinden memnun şöyle bir silkelenip kâğıda iyice yerleşti. Ortaya atılmaktan dolayı rahatlamıştı. Kulağını, gözünü dört açtı. Aylardır kendi kendine sorduğu soruların cevaplarını bekliyordu.
Bu defa adam, kendi saçından bir tel koparıp soru işaretinin yanına diklemesine koydu. Yanağındaki beni, mahzun duran saç telinin altına yerleştirdi. Kâğıdın yüzeyindeki iki işaret birbirinden hiç hoşlanmadı. Biri diğerine sırtını döndü, diğeri noktasının üzerinde gururla dimdik durdu.
Kadın kâğıdı eline alıp ikiye katladı. Dudakları sevgilisinin dudaklarını buldu.
--spoiler--
premier bi çıkış yakalayabileceğini sanan -sanatçı minvalli tanıma dahi girmeyen- işkembe-i kübradan gelen beste seyirtmesiyle nefret toplayan abi/kardeş/hanedan sahıbı/eş/dost.
gün boyu Google'ın Modern Elektro Gitarın Mucidi Les Paul'u Anıyor ambleminin üzerinde fareyi gezdirerek, zamanında beni keşfedemediler ah dostlar nameleriyle, ''bu da kafa lan yeter'' laflarına maruz kalsa da pes etmeyen, utanmayan, acı çektiren...
neyin namesi bu?
nasıl bi gitar solunumuna kurban olmaktır bu ya'rab?
bu ne sevgi bu ne ızdırap? sun da içeyim gitarın telinden.. tey tey...
bi an heyecanladın, itiraf et. yok ama, bu atarlı tutarlı değil aksine gayet acıklı -öyle bir geçer zamanki tadında- gayet çelişki irüzgarınan bezenmiş -yaprak dökümünden pörtlemiş misali- evlilik kurmacası. burada her şey gerçek beylerrr, burası...
olay şu ki; yeni evli, kırkı çıkmamış cicişli bi evliliğe mensup arkadaşzadenin valizini toplayıp evden çıkması. ve ağlarlı vaziyette işe gelmesi. bütün günün piç olması.
bu halden tavırdan bokluktan tümevarıma gitmek için müneccim boku yemek lazım gerekmez pek tabii. belli ki kılıçlar kuşanılmış, külahlar kafaya takılıp yallah edinilmiş evden! -tüü ben senin koca diye geçinen egonun kımıl zararlısı olan bütünlüğünle çelişmesine sokum- (bi kaç paragraf daha yardırdıktan sonra saldırızasyonlara başlanacaktır, bilginize)
başlangıçta anlatmaya zorlanan arkadaşın ağzından laflar kerpetenle çekilme evresinden, yoğunluğunu elekle eleme kıvamına geldiği anda anlarsınız iç yüzünü evliliğin. ve anlatmak istemeyen o arkadaş susmaz, zinhar uğraş içine girmeyin!
çok da kişisel bi kavga değil bu aslında. adam bağırır, kadın bağırır, ''reröörö'' hava boşluğunu yumruklayan çağrışlar vesaire.. ve adam final sahnesi olarak kavgayı şöyle bitirir; ''defol git babayın evine!'' peşi sıra kadın valizini hazırlamaya başlar bu laftan sonra ağzını açmanın anlamsız olduğunu anlamdırır.
adam demez bi açıklama gereği hissetmez, ''lan nereye gidiyon başlarım babayın ev çanağına sinirden dedim, bırak şu valizi'' demez(se) boka sarar hafız. peşin hükümlüyüm evet. hiç evlenmedim ama biliyorum olm, öyle. boşanma için evrakları hazırla artık bence...
-ee ne dedi ki? kızım anlatsana.
+defol git -ühüh- babayın evine gitt, dedi.
-ya kocandır işte neyapcan, ağlama. evliliği yapmak kolay yürütmek zor bak ya.
+...
has siktiriboktan evlilik pragmatikliği seni. yok böyle bi teselli. m.ö. 410 yıllarının alamet-i farikası milenyüm kadınına geçer mi usta? -işte bugün bööle bi teselli yaptım, konuşamayı bilmeyen şu ağzımı, yandaşlık yapamayan zekamın kıvrımına ben...-
tırışkadan iki, üçç bağırılır ama, insan kadınını evden kovana ''lan herifçioluu ...'' demek peydah olmuştur artık. müstehaktır bebeğim taam mı? şöyle ki;
''kavga eder halinin ayar tutturamayıp kadını evden kovan ağzı bozuklu bezemeng-i seni..''
neyse onu bunu bırakalım da etrafımızdaki evlilikleri görüzlediğimizde indirime girmiş reyonlardaki gibi harcanıyor lan kutsal müessemiz. ey genş yolumuz yol değil, artizliğimiz süt liman değil! (yazar burada kendi dahil gençliğe seslenişte bulunuyor)
en ağır lafları söyleyip saygıyı tüketmemek lazım hocam. karın da olsa kocan da yüz-güz olma sınırını korumak lazım. hakaret ederek de evliliği 7.4 yetmedi mi kıvamında sarsıntılara mazhar bırakmak akıl kârı değil. ekmek bıçaa varken döner piçaaınan girişmek ne lan ilişkiye?
hacım hayırdır? -birinci tekile iyelik ekleri getiriyorum ki birazdan saldıracağım kişiye komplimanlıca giriş yapım(:p)-
bu nasıl bi samimiyet, yavşaklık belirtisi ben bilemiyonzi. aha olayları sıralıyım da peşi sıra buyrun sizle de teati yapıp sırtlanalım şu olayı.
özel mesaj gelir bi yazardan; (sararan mesaj kutusu) atan tüylüşheftali.
-#216516516 entarin çhok ghüselmiş chanım ya..
+ sağ ol, usta. eksik olma.(gayet ciddi)
-ahah,(yavşakça gülüş) thatlım yha adın da bhurcudur umarım.
+ şakacı seni, hheueh.(bozuntuya vermeme gülüşü) işim var biraz ustam, sonra devam edelim olur mu yanlış anlamazsan.
peşi sıra yazarın sol framede nicki görünmesiyle ilan ediş başlar.
---hoş sohbet yazarı, dadlı dadlı konuşulcak şu sözlükte ki tek adam. :p (23:40 tüylüşheftali)
(bak hafız o tüylerini yolar, göz çeperlerine dikerim. iki sağ ol dedik diye, elaleme ikimizi biladerzade ilan etmenin yavşaklığını kim veriyo lan sana?)
ee tabii bu ne lan mahmureliği oluşuyo suratta. işte bu tür adamlar derhal hoş sohbet yazarı yapıp, ilan ederler hacı. adınız artık çok hoş sohbet yazarıdır. dönülmez yolun virajına girilmiştir gari...
ee zirve var önümüzde, şimdi nickaltından adam tanızlıyoz ya, bak hele nasıl olur bi.
+merhaba ben tüysüzşheftali. ya siz?
-hoş sohbet yazarı ben.
+hueheu, cidden mi? nickiniz mi bu yha?
-gevşek gevşek gülme olm, ayarım zaten sana.
+...
-susma lan. o tüylerini alır. yok bi şey yapmam, örerim hacım, saç örgüsü misali...
+...
bünye artık hoş sohbet yazarı olduğunun bilinciyle, mallık nirvasında;
-kalk lan pcnin başından, kardeş falan demem döverimk!
+banane bei aneeiy...
-bana bak, sen hiç hoş sohbet çocuğu gördün mü aganın, adam ol kaybol?
+aneeyeaaa abim bana neidiyoo. cocığıı diyoo.
anne: aa cocığı falan babana derim seni, ağzın iyce bozulmuş senin.
-....
kendini manyak akıcı, sabun köpüğü tadında konuşan sanan adam iş başvurusu için gider;
-sizi niçin işe almalıyız?
+eem ım şey, ben hoş sohbet yazarı çocığıı.
-pardon?
+sohbetim hoşmuş işte.
-peki. çıkış sağ tarafta beyfendi.
+....
***
gördün değ mi hiçbi mekanda işe yaramıyo hacı. varlık sahasında işlemeyen tadından yinmeyen sohbeti ilan edilmek hiç de iyi bi şey olmamakla beraber pust gibin bi şeymiş.
entry sonu nickaltı müptelaları olmuş kımıl zararlılarını da büyük puntolarınan, sevgiynen çokcana kucaklarım.
