neden uç bir sapıklık, yamyamlık olarak değerlendirildiğini aslında kimsenin bilmediği eylem.
bir cevabı olan var mı? insan eti gerek protein yapısı olarak gerek de biyokimyasal olarak diğer beslenen hayvan etlerinden farksız ve aşağı yukarı aynı lezzette. tad farklılığı ise sadece yağ oranı ve tabiiki insanın 2 ayak üstünde durması ile dağılımı yüzünden farklı. alışsanız seversiniz bence.
seni benim gözümle kimse görmesin gayesiyle yapılmış eylem.
saç diplerinden başlamak, alın çıkıntısı boyunca inip şakaklardan o güzel tombul yanaklara inmek gerek. ne fazla derine inmek ne de alt deriyi yanak kaslarına yapışık bırakmak gerek. arada az bir yağ dokusu olacak, işte orada bırakmak lazım. sonra güzel üçgen çenede bitirmek...
göz kapaklarını bırakmalı, gözlerin de karanlığa ihtiyacı olacak. karanlık daim olan günlere dek. bu günlük bu kadar yeter...
hayatın değerini anlamak için yaşanması gereken haz.
bıçak benim elimde, sen altımda inliyorsun. zevkten mi yoksa karnına açtığım yarıktan dolayı acıyla mı inliyorsun. bilemem. bakalım ilk kim ölecek. sonu kanlı olacak...
anlamak için pıhtılaşmaya yüz tutmuş halini hafifçe dil üzerinde tutup somurmak kafi; o an yaşamın, etlerin arasından süzülmüş demirin tadını alacaksınız.
ölümden mi ötesini bilememekten mi korkuyoruz, asıl soru bu? korkmaya gerek var mı? ölüm bir son değil; ölüm kederin bittiği gün; olabildiğince acılı ve çığlık çığlığa olmalı ölüm. ıstırabı bedeni aşıp ruha nakşetmeli; bedene aynı anda saplanan onlarca çivi gibi, tırnakların kerpetenle sökülmesi gibi, kafatasını delip beyne giren bir matkap ucu gibi olmalı ölüm.
kan her yeri kaplamalı, yıkamalı her noktayı. biliriz ki kanla yıkanan beden, hiçbir sıvıyla temizlenemeyecek kadar kirlenir.