alınan son duyumlara göre, 19 mayıs genclik ve spor bayramına ithafen aziz yıldırım başkanlık koltuğunu yarım saatiğine genç fenerbahçeliler'den birine emanet edecekmiş.
shivaree şarkısı süründürür. hele yapabildiğin tek şey gözlerini kapamamak ve olması mümkün olmayan bir geleceğin hayallerini kurmak ise daha beter eder adamı.
six feet under'da çalan the devlins'e aittir ve rivayet odur ki sözleri şöyledir:
Waiting at the station.
Waiting for the right moves.
Waiting in the basement.
Waiting for the right cues.
Waiting in a daydream.
Waiting in this slipstream.
Waiting...
Waiting in the right bars.
Waiting in the right shoes.
Waiting in a fast car.
Waiting in the airports,
waiting for my air-miles.
Waiting in slow motion,
coming through the turnstiles...
And if you ever change you mind,
you know I'm not hard to find.
And if you ever need someone,
I'll still be waiting...
Waiting with the orphans.
Waiting for the bee stings,
they tell me that success brings.
Waiting in the half-light.
Waiting through your whole life.
Waiting for an ideal, a low deal, a no deal.
Play your stereotype, oh yeah...
And if you ever find the time,
you know I'm not far behind.
And if you ever need someone,
I'll still be waiting...
Just waiting, for a friend.
Waiting...
I said it's alright!
It's alright, my friend...
Yeah it's alright!
leziz mi leziz emiliana torrini şarkısı. geçtiğimiz yıl istanbul'da veriği konserde bu sarkı calarken inanılmaz bir performans ortaya koymuşlardı ekip olarak. tadı hala damağımda. sözleri:
Every day I see you looking in
I'll be the smoothest thing to touch your skin
You're longing to be loved but you're alone
And your longing makes you shiver to the bone
And no, your mama told you nothing of importance
No, your daddy tought you nothing could learn
You had your stister's weighing on your pockets
And the priest, he tries so hard to get you turned
Maybe you've been living lonely
While your woman has a fellow on the side
Your kids keep telling jokes that ain't that funny
And you've failed in everything that comes to mind
Now you see I'm only here to let you know
That I love you and I'll never let you go
So take me in the hand and walk on by
For the life this has to offer twists inside
Now your woman has a fellow in your bed
You have to go, you have to move right in
And the ring on your finger would leave another scar
But the joke's on her, she hasn't seen it all
So you sheffled up close and you shot him in the face
And your woman looked on and your children, they embraced
And the candle's still burning and the fire's roaring fire
You moved right in, yeah, you moved right in
Stuck, you're shaking, sweating, whining and regretting
You're making a scene but it's gonna get you caught
Meet me in the barrel and tell me that you love me
Yes, this is a kiss that I swear will blow your mind
manic street preachers ın lifeblood albümünden leziz bir parça. her şeyi arkada bırakıp gitme arifesinde dinleyince hoş olmuyormuş, birkaç gündür bunu fark ettim ben.
dublin'de şehrin tam göbeğinde konuşlanmış ve tarihi binalarıyla göz doldurmaktadır. Kampusun icindeki tarihi kütüphanede 800'lü yıllardan kalma el yazması incil book of kells korunmaktadır. ayrıca bu kütüphane alabildiğnce uzun bir koridora sahiptir. tarihteki ünlü düşünür ve yazarların büstleri bu koridor boyunca sağlı sollu ziyaretçiler eşlik eder; yerden tavana kadar kitaptır. Bunun yanında oldukça zarif birer yemekhane ve kiliseye sahiptir. bu arada belirtmekte fayda var ki ilk kurulduğunda sadece protestan gençleri kabul eden okul artık katolikleri de kabul etmektedir. girişi geçtikten ve tarihi binaları geçtikten sonra yemyeşil bir alanla karşılaşılır. burada gençler rugby, hurling ve futbol başta olmak üzere spor yaparlar. Okulun arka tarafında ise life science binaları başlar ki bu yapılar eski mimarinin esintilerini taşımazlar, görece yenilerdir. samuel beckett, james joyce, oscar wilde gibi isimler buranın havasını solumuştur. bu anlamda edebiyat alanındaki başarısı su götürmez bir gerçektir. ancak son yıllarda yaptıkları çalışmalar ve imza attıkları yayınlar kendilerini life sciences alanında da yukarılara çekmiştir (en son irlanda'nın 1. avrupa'da 14. dünyada ise ilk 100'ün içerisindeydi)
ayrıca bir aksilik olmaması halinde önümüzdeki 4 yılda hayatımın arka planını oluşturacak okuldur.
charlotte gainsbourg'un beck ile beraber icra ettikleri bir şarkı aynı zamanda. güzel oldukça.
nedense bana tam amerikan bağımsız filmlerine arka fon olacak şarkıymış gibi gelir.
katılmayacaklarını söyleyenlerin hakaretleri iğrenç boyutlara varmış, sözlüğüm ebesine atlama boyutuna gelmiş entryler almış başını yürümüştür. aferin lan, ne güzel saygı duyuyorsunuz demokratik hakkını kullanarak yürüyüş yapan insanlara, onların çalışmalarına. yok ben gelmiyorum beni saymayın, yok yollar yürünerek aşınmaz, yok kıçınız dolacak... pes! sizin savunduğunuz değerler böyle davranmayı gerektiriyor ise onu bilemeyeceğim tabii.
buradan siz benim genç sivillere üye olduğumu da çıkartır, stoklarınızda binlerce bulunan yaftalardan birini de benim sırtıma yapıştırırsınız. hiç şaşırmam.
süper bir filmdir. yönetmenin tepkisinin devlet kavramından ziyade; cumhuriyet döneminin yarattığı burjuvaziye, onun çarpık eğitim sistemine ve atatürk' ün big brother konseptine kaymasına dair olduğu anlaşılabilmektedir. özellikle son sahnenin bu yolda inanılmaz başarılı bir mizansene sahip olduğu su götürmez bir gerçektir.
günümüz toplumunun para ekseninde nasıl çözülmeye yüz tuttuğunu anadolu' nun küçük bir kasabasını odağına alarak çarpıcı ve korkusuz bir dille perdeye yansıtması pek tabii bazı kesimleri rahatsız edecek, komplo teorisyenlerini azdıracaktır. fikirlerimize uyuşmayan eserler de boktandır zaten.